Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. Bölüm

@artemiss_

Başımda keskin bir ağrı vardı. Bütün kemiklerimin ağrıdığını hissediyordum. Kulağıma farklı kişilerin sesleri geliyordu ancak kim olduklarını algılayamıyordum. Gözlerimi açmak istedim ancak bu canımı yaktı. Gözümün kenarı da çok acıyordu. Ne olmuştu bana? Neredeydim? Gözlerimi açmaya çalıştım tekrardan. Bu sefer minicik de olsa araladığım gözlerime bir ışık huzmesi ilişti. Işık gözlerimi rahatsız edince tekrardan kapatıp kafamı yan tarafa çevirdim yavaşca. Hareketlerim canımı yakıyordu. Nefes alırken bile bir şeyler batıyordu sanki ciğerlerime. Tır mı geçmişti üstümden?

Gözlerimi bir kez daha açtığımda koltukta oturan bir adam gördüm. Yeşil gözlü, hafif kirli sakallı biraz da esmer bir adamdı. Tanıdık geliyordu ancak şu an çıkaramamıştım. Adamın yanında ise Ahsen vardı. Minicik gözlerinin etrafı kırmızı ve şişti. Ağlamıştı. 'Neden ağlamıştı? Bu kadar ağlamasına ne sebep olmuştu?' diye düşünürken bir bir görüntüler düşmeye başladı gözümün önüne. Sabah çalan telefonum, Demir ve ailesiyle tanışmam, DNA testi, Hacer teyze için yemek hazırlarken çalan kapı, kapıdaki babam.. Sonrası çok hızlı bir şekilde canlandı gözümde. Çünkü zaten ezberimde olan bir senaryoydu. Öleceğim sanmıştım. Sona geldim sanmıştım. Her şey bitti sanmıştım. Kendimi tutamadan ağlamaya başladım ve koltukta oturan ikilinin bakışları bana döndü. ben ise hala Ahsen'ime bakıyordum. Kim bilir ne kadar korkmuştu miniğim.

"Ablişim." diyerek atladı koltuktan ve yanıma gelerek sarılmaya çalıştı. Ancak ben oun sedyeye çıkmasına yardımcı olabilecek kadar doğrulamadım. Bu sırada Demir Ahsen' i kollarından tutarak yanıma oturttu.

"Meleğim ablana sarılma şimdilik yanında otur sadece yoksa canı acıyabilir tamam mı?"

"Tamam Demir abi." diyerek bana döndü tekrardan minik. Gözlerimdeki yaşları silerek ellerimi tuttu. Demir ise yanımızda ayakta duruyordu.

"Ablişim iyi misin? Ben çok korktum sana bir şey olacak diye. Ama Demir abim tıpkı Iron Man gibi kurtardı seni." Söylediklerine karşı ufacık bir gülümseme oluştu yüzümde. Daha büyük gülümsemek istesem de canım yanıyordu.

"İyiyim bir tanem. Sen iyi misin?" dedim kendimi biraz zorlayarak.

"Sen iyi olduğun için çok çok iyiyim ablişim." dediğinde yerimden kalkamadığımdan öpücük attım ona. O da kocaman gülümseyerek bana öpücük attı.

"Ay benim çişim geldi." dedi ve sedyeden inerek odadaki tuvalete gitti. Demir yanımda onun bu tarına karşı kahkaha attı. Ardından ise bana döndü.

"İyi misin sahiden Aybüke? Hemşire falan çağırmamı ister misin? Ağrı kesici yapsın."

"Biraz sonra çağırabilirsin aslında ama ben bi şey soracaktım." dediğimde kenardaki refakatçi sandalyesini biraz daha yanıma çekerek oturdu.

"Sor tabi."

"O adama ne oldu?" diye sorduğumda gözlerinde çakan şimşekleri gördüm.

"Hapiste piç. Senin ondan şikayetçi olmanı bekliyor paşa paşa. 5 gündür uyuyorsun. Melek 5 gündür yanına gelmeye çalışıyordu. Daha fazla ağlamasına dayanamayınca içeriye aldım onu. 1 saat falan oldu geleli ama uyanmak için onun sesini duymaya ihtiyacın varmış belli ki?"

5 gün mü geçmişti? O zaman sonuçlar açıklanmış olmalıydı. Negatif miydi yoksa? Neden hala buradalardı?

"Sonuçlar açıklandı mı o zaman?" diye sorduğumda başını evet anlamında salladı.

"E ne o zaman."

"Pozitif. Melek benim kardeşim." dediğinde gülümsemeye çalıştım.

"Anladım. Hala buradasınız ama gitmemişsiniz."

"Tabiki gitmedik Aybüke. Sen Melek' in ailesiysen bizim ailemizin de bir parçasısın demektir. Kendini ailenin dışında tutma. Hem sen iyileşmeden annem seni bırakır mı zannediyorsun? Karadenizli benim sultanım. Eski topraklardan yani. Benden demesi tersi de pistir. Seni sırtlanıp Trabzon'a falan getirmediği için şanslısın yani." dediğinde kıkırdadım. İçimde büyük bir mutluluk oluşmuştu. Benim de mi ailem vardı yani. Tamamen bana ait olmasa da bir aile düşüncesi iyi hissettirmişti. Kendime geldikçe ciğerlerimdeki sızı geçmeye daha rahat nefes alıp konuşmaya başlamıştım.

"Hacer teyzeler nerede?" diye sorarken Ahsen lavabodan çıkmış bu sefer benim yanıma değil Demir' in kucağına oturmuştu. Böylece yüzünü daha rahat görebiliyordum.

"Gelirler şimdi yiyecek bir şeyler almaya gitmişlerdi." dediği sırada kapı açıldı ve Hacer teyzeler geldi. Gözlerimi açtığımı fark eden Hacer teyze hızla yanıma geldi.

"Ay kızım uyanmışsın. Çok korkuttun bizi. İyi misin? Nasılsın? Ağrın var mı? Hemşire çağırdınız mı? Serum taksınlar sana hemi kızım. Şimdi hissetmesen de ağrın olur önceden vursunlar ki etki etsin." diye hızla sıraladığında gözlerim dolmuştu. Bu sefer de ona telaşlandı Hacer teyze.

"Ay var tabi ağrın gözleri doldu kızın. Emre git hemşireyi çağır annem hadi. Bu eşşek çağırmamış belli ki. Kim bilir ne zamandır uyanık kız." Bu tatlı tepkilerine dolu gözlerimle gülümsedim. Ahsen de kenarda kıkırdıyordu. Hayatımda ilk defa böyle bir ilgi görüyordum. İlk defa birisi benim için bu kadar endişeleniyordu.

"Sakin ol Hacer teyze. İyiyim. Yani azıcık ağrım var ama iyiyim. Teşekkür ederim düşündüğün için."

"Ne teşekkürü sen de benim kızımsın artık." diyerek kendisine yer veren Demir' in kalktığı yere oturdu. Bu dediklerine gülümsedim.

"Açsındır sen şimdi. Bak şansına mis gibi tarhana çorbası aldık çorbacıdan. Biraz içirelim sana hemen çok iyi gelir. Biraz doğrulabilir misin?" dediğinde canım yanarak doğrulmaya çalıştım. Zorlandığımı gören Hacer teyze destek olarak kalkmama yardımcı oldu. Demir de yatağı biraz yükselterek rahat etmemi kolaylaştırdı. Anladığım kadarıyla kaburgamda kırık vardı. Ancak diğer kemiklerim kırılmaktan ziyade ezilmiş olmalıydı. Hepsinin ağrısına aşikardım sonuç olarak ve ağrı seviyesine göre tahmin yürütebiliyordum. Olmasından nefret ettiğim bir özelliğimdi acısına göre hasarın türünü anlamak. Bunu bu kadar tecrübe etmiş olmak. Yerimde doğrulduğumda odaya hemşire ve asistan olduğunu tahmin ettiğim iki kişi geldi.

Geçmiş olsun Aybüke Hanım. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"

"İyiyim biraz ağrım var sadece."

"Ağrınız olması normal. Kaburganızda bir kırık var onun dışında omzunuzda ve bacaklarınızda hafif ezilmeler mevcut. Başınıza aldığınız darbe ufak bir sarsıntıya yol açmış onun dışında başka bir soruna sebep olmadı. Ancak anladığım kadarıyla bu kaburganızın ilk kırılışı değil. Doğru kaynaması için dikkatli olmaya özen göstermelisiniz."

"Etmeye çalışırım Doktor Bey. Teşekkürler." dediğimde beni onayladı ve hemşireye döndü.

"Hemşire Hanım, hastaya ağrı kesici yapalım lütfen." dedi ve hemşireden onayı alarak odadan çıktı. Onun ardından serumuma ağrı kesiciyi enjekte ederek hemşire de odadan çıktı.

"Geçmiş olsun kızım. Korkuttun bizi." dedi Ahmet amca.

"Geçmiş olsun Aybüke abla." Bu sefer de Emre ve Eren aynı anda geçmiş olsun dileklerini ilettiler.

"Teşekkür ederim. Size de zahmet verdim. Kusura bakmayın."

"Kız ne kusuru. Kızıcam şimdi." diyerek Hacer teyze yanıt verdi bu dediğime. Hep birlikte onun verdiği bu tepkiye gülmüştük.

"Sustum." dediğimde o da bizimle birlikte gülümsedi bu sefer.

O sırada kapıyı çalarak iki polis girdi içeriye. Zamanı gelmişti o adamdan kurtulamanın. Umarım kurtulabilirdim. Ben polislere bakarken Demir diğerlerine hitafen konuştu.

"Siz biraz dışarıya çıkın isterseniz biz şu mevzuyu halledelim." dediğinde diğerleri onu onayladı.

"Meleğim gel hadi abiler ablana bir kaç şey soracakmış. Onlar konuşsun biz de bahçeye çıkalım." diyerek Ahsen' i de yanına çağırdı Hacer teyze. Hacer teyzeler geldikten sonra Demir ile birlikte ayakta durmaya başlayan minik usulca Hacer teyzenin elini tuttu ve diğer eliyle de bana el salladı.

"Ablişş siz konuşun tamam mı? Gelicem ben."

"Tamam bir tanem." diyerek ona gülümsedim. Ben, polisler ve Demir hariç herkes dışarıya çıkmıştı. Onların ardından Demir' e döndüm.

"Demir sen de sizinkilerle gitsen daha iyi olur." dediğimde Demir kabul etmez bakışlarla bana bakıp polislere döndü.

"Siz başlayın beyler. Ben de polisim yabancısı olduğum şeyler değil." dediğinde polisler onu onaylayarak bana döndüler.

"Aybüke Hanım, öncelikle size saldıran adamdan şikayetçi misiniz?"

"Evet şikayetçiyim. Hatta daha fazlası için de şikayetçi olmak istiyorum."

"Ne gibi?" Daha fazla ne olduğunu merak eden Demir annesinin kalktığı yere geri oturmuş ve söyleyeceklerime dikkat kesilmişti.

"Bu adam benim babam bildiğiniz üzere. Son 5 yıldır eve gelmiyordu o yüzden 5 yıldır herhangi bir şekilde karşılaşmadık. Ancak bu süreçten önce hatırladığım kadarıyla 6 yaşımdan beri şiddete mağruz bırakıldım kendisi tarafından. Ayrıca bundan 5 yıl öncesinde beni arkadaşlarının masasına meze yapmaya, üzerimden para kazanmaya çalışmıştı. Ayrıca bugünden de şikayetçiyim."

"Anlıyorum. Bugünü ve diğer olayları detaylandırır mısınız acaba? Önce bugünden başlayalım lütfen." Karşımdaki polis görevini yapmaya çalıştığından olsa gerek kendini sinirden sıkıyor gibiydi. Ayrıca Demir de yanımda yumruklarını sıkmış sinirli nefesler alıp veriyordu.

"Bugün Demir bizi eve bıraktıktan sonra karşı komşumla aramızda ufak bir tartışma geçti."

"Hangi sebepten acaba?" diyerek böldü beni diğer polis.

"Kendisi hakkı olmayan şeylere burnunu sokarak hayatımdaki durumları sorgulamaya çalıştı. Daha sonra biraz bağrıştık ve ben içeriye mutfağa geçtim. Demir' in annesi Hacer teyzeyi davet etmiştim çünkü ayrıca biraz da sinirimi atmak istemiştim. Daha yemeği ocağa koymadan kapı çaldı. Demir'lerin henüz gelmiş olabileceğine ihtimal vermedim ama yine de açtım kapıyı. Yıllardır gelmediği için geleceğini düşünmemiştim hiç. Daha sonra onu eve almak istemediğimde saçlarımdan tutarak dışarıya savurdu ve vurmaya başladı. Demirler geldikten hemen sonra da bilincim kapandı gerisini bilmiyorum."

"Geri kalanından haberdarız Demir Bey anlattı."

"Ah bir de şey var. Onu çağıranın sabah tartıştığım komşum olduğunu düşünüyorum. Çünkü ben yere düştüğümde keyifle çay içtiğini gördüğüme eminim." dediğimde Demri yerinde ayaklandı.

"Sen dayak yerken kadın seni mi izledi?" diyerek yeriden kalktı Demir ve ileri geri sinirle yürümeye başladı.

"Demir konuşmama izin vermeyeceksen dışarıya çıkar mısın lütfen?" dedim sinirle. Teklemeden anlattığım için anlatması kolay falan mı zannetmişti. Ben yaşaşdıklarımı anlatmaktan korkmuyordum. Bunların suçlusu ben değildim. Ancak yaşadıklarımı anlatması da hiç kolay değildi.

"Tamam devam et." dedi ve yerine geri oturdu. Kadına karşı şiddete hassas bir adam olmalıydı. Sonuçta onun da annesi ve artık bir kız kardeşi vardı. Polislere dönerek anlatmaya devam ettim.

"Dediğim gibi küçüklüğümden beri bu tür şiddete mağruz bırakılıyordu. Ondan kalan izleri sildirdim hatırlamak istemediğim şeyler olduğu için ancak bir gün lazım olursa diye hepsiyle ilgili rapor ve belgelerim var. Yıllarca gelmeyince ondan kurtulduğumu zannetmiştim. O yüzden de bir şey yapmamıştım ama yapmalıymışım."

"6 yıl öncesinde dediğiniz olaydan bahseder misiniz?" dediğinde kafamı sallayarak onayladım ve anlatmaya başladım.

"O zamanlar annem kardeşime hamileydi. O adam da istediği gibi zaman geçiremiyordu onunla. Bu yüzden kendisinin de arsız gözleri sürekli üzerimdeydi. Ne kadar dövse de sövse de o kadarı olmaz diye düşünmüştüm aslında ama oluyormuş. Arkadaşları gelir eve sürekli rakı masası kurar içerler. Annem de onlara hizmet ederdi. Ben hiç görünmezdim onlara korkardım onlardan çünkü." Burada yutkunmak zorunda kalmıştım. Gözlerimin önüne gelen görüntüler miğdemi bulandırmıştı. Bunu fark eden Demir sehbadaki şişeyi açarak bana uzattı.

"Teşekkür ederim." diyerek birkaç yudum aldım sudan ve anlatmaya devam ettim. Artık yolun sonuna gelmişti o adam.

"O akşam annem hastaydı. O yüzden ben onlara hizmet etmke zorunda kaldım."

...(Geçmişten Kesit)

Ellerim korkudan titrerken elimdeki tepsiyi düşürmeden üzerindekileri masaya koymaya çalışıyordum Bu sırada ise kulaklarımı tıkamaya çalıştığım şeyler konuşmaya başladı adamlar. Babam nasıl müsade ediyordu bunların böyle kouşmasına? Tamam gerçek bir baba gibi davranmamıştı şu yaşıma kadar ama en azından biraz da olsa öyle davransa olmaz mıydı?

"Senin bu kızda çok güzel büyümüş Mehmet. Bir içim su maşallah." Onun iğrenç ses tonuyla sözylediği sözler benim midemi bulandırıp kaçma isteği yaratırken babam sadece gülmüştü.

"Öyledir benim kızım. Her bir yeri çok güzel maşallah. Sen bir de banyoda gör." dediğinde elim ayağım boşaldı. Bu adam beni banyoda mı izlemişti? Nasıl bir adamdı bu? Nasıl bir babaydı?

"Bizde görmek isteriz Mehmet valla. Gözümüzün karı gördüğü yok. Evdeki kart karıyla uğraşıp duruyoruz." dediğinde kaçmam gerektiğini biliyordum. Hiç yaşamadığım bir şeyin kapımda olduğunun farkındaydım. En korktuğum şeyi her an yaşayabileceğimin farkındaydım. Ancak dizlerim tutmuyordu.

"Parasını verirsen neden olmasın Ziya. İstediğin zaman gör sonra." dediğinde beynimde şimşekler çaktı. Babam beni şu an arkadaşlarına pazarlıyordu. Babam benim bedenimi arkadaşlarına para için satıyordu. Kızını satıyordu bu adam. Kaçmam lazımdı. Tepsidekileri hızla koyup doğruldum. Tam odadan çıkmak için hareketlenmiştim ki birisi kolumdan tuttu. Kim olduğuna baktığımda bu Ziya amcaydı. Nezahat teyzenin kocası Ziya amca.

"Dur bakalım güzelim. Babanla anlaşalım da biraz zaman geçirelim birlikte." Ne diyordu bu adam Allah için. Elimi çekemye çalıştım. Ancak Ziya amca diğer eliyle bacağımı okşamaya başlamıştı.

"Sonra da bize de ver bu kızı Mehmet." dedi bu sefer diğer 2 kişi. Hepsi mahalleden amcalardı. Yıllarca gözlerinin önünde büyümüştüm ben. Mahallenin çocuğuydum. Yıllarca bu insanların arasında nasıl büyümüştüm ben?

"Parayı veren düdüğü çalar dostum. Önce Ziya istedi. Sonra parayı verirsiniz siz de işinizi görürsünüz. Ben de izlerim ama."

"Ulan Mehmet ne şerefsiz adamsın kızını satıyon bize. Bi de utanmadan ben de izlicem diyon." dedi kahkaha atarak bu sefer İzzet amca.

"Ne utanması oğlum. Bizim karı mal gibi hamile kaldı. İşimi görmüyo ne zamandır."

"Sen de haklısın oğlum. Bu kız varken karın hamile olmasa da olur." dedi bu sefer arsız gözleriyle beni süzmeye devam eden Ziya amca. Bir şey yapmalıydım kaçmak için. Titreyen bedenimi kontrol altına almaya çalıştım.

"Şey ben tepsiyi içeri getirip gelsem olur mu?" dediğimde hepsinin gözleri parladı. Kabul ettiğimi düşünmüşlerdi. Düşünsünlerdi.

"Bırak güzelim tepsiyi buraya sonra alırsın." dedi Ziya amca. Ayağa kalkmış ve bileğimi sıkı sıkıya kavramıştı. Ancak geriye çekmeye çalışarak ondan uzaklaştım ve gülümsemeye çalıştım.

"Yok dağınık olmasın rahat rahat oturalım." dediğimde isteğimle geleceğime inanmış yerine geri oturmuştu. Ancak hepsinin gözleri üzerimdeydi. Hızla arkamı döndüm ve odadan çıkmak için hareketlendim arkadan hala sesleri geliyordu.

"Bu kız da orospu olmaya dünden meraklıymış." dedi babam ve güldü diğerleri onun dediğine.

"Bence hepimiz izleyelim sonra da sırayla döneriz." dedi İzzet amca ve hepsi onayladı. Bense daha fazla konuşmalarını dinlemek istemediğim için hızla mutfağa girdim.

Tepsiyi bırakıp salona çıkacaktım ki mutfak kapısında Ziya amcayı gördüm. Ben geri geri giderken usulca yanıma yanaştı. Duvarla arasında sıkıştığım sırada gözüm yanımdaki masada olan bardağa ilişti. Elimi uzatarak onu aldım ve kafasına vurdum. Orospu çocuğu benimle yaşıt kızı vardı. O kafasından kanlar akarken yere düştü ve içerde bir hareketlilik oluştuğunu duydum.

"Noluyor lan!" diye bağırdı içerden babam. Geldiklerini anladığımda hemen pencereyi açarak aşağıya atladım. Bileğimi de incitmiştim.

"Lan gel buraya orospu." diye arkamdan bağırdı babam. Sahi ben miydim orospu? En alası onlar değil miydi? Bir yandan koştum bir yandan da ağladım. Mahalleden çıktım önce sonra sağa dönerken bir kadınla çarpıştım. Ben yere düştüğümde kadın dağılmış halimi görerek bana yardım eli uzattı. O gün tanıştım Derya ablayla.

...(Şu An)

"Zaten ertesi gün eve gittiğimde annem doğum yapmıştı babam da bizi terk edip gitti. O adamları da mahallede hala görüyorum ama gidecek yeterince param olmadığı için o dönemlerde kaçamadım oradan. Sonrasında da hayat telaşıyla çıkamadım."

"Onlardan da şikayetçi olmak ister misiniz?" dediğinde sırıttım.

"Onların cezasını Allah verdi. Ziya denen adam felç kaldı. İzzet öldü. Diğer adam Hasan da alzheimer oldu kendi işini bile kendisi göremiyor. Geriye sadece babam olacak adam kaldı. Onun da cezasını adalet versin. Gerçek bir adalet anlayışıyla."

"İnanın elimizden geleni yapacağız Aybüke Hanım. Bu dediklerinizi Savcı Hanım' a ileteceğim. Kendisi bu konuda oldukça hassas ve katıdır."

"Teşekkür ederim." dedim gülümseyerek. Davamın bir kadının elinde olması süreç için bana güç vermişti. Polisler de bana gülümseyerek odadan çıktığında Demir ile baş başa kalmıştık. Demir başını eğmiş, ellerini birbirine kenetlemiş şekilde yeri seyrediyordu.

"Demir." dediğimde bana bakmadı.

"Demir. İyi misin?" dediğimdeyse gözlerimin içine bakmıştı dolu gözleriyle.

"Nasıl dayandın Aybüke?" dedi fısıltıyla. Neden bu kadar canı yanmış gibi konuşuyordu ki? Cevap vermeden önce umursamaz bir gülümseme yerleştirdim yüzüme.

"Ben babası varken babasız büyümüş bir kızım Demir. Fark ettiysen hiç annemden de bahsetmedim. Çünkü ben bunları yaşarken o da ben gözünün önünde değilmişim, acı çekmiyormuşum gibi davranırdı. Çok şey yaşadım, çok acı çektim ama şu an olduğum kadınla gurur duyuyorum. Her ne kadar hala babam ittiğinde düşsem de kendi başıma ayağa kalkabileceğimi de biliyorum. Çocukluğumdan beri her düştüğümde kendim kalktım ve her yaramı kendim sardım. Çünkü ben çocuk yaşımdan beri kocaman bir kadınım."

Yazardan

Arkadaşlar.. Öncelikle kitabımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

Böyle bir sahne yazdığım için de rahatsız olanlardan özür dilerim. Ancak malesef günümüzde gerçekten böyle baba demeye bin şahit insanlar var. İnsan demeye bin şahit canlılar olduğu gibi.

Ben bölüm sonuna not yazılmasını pek sevmiyorum sanki hikayenin akışına müdahele edermiş gibi geliyor. Sadece ufak bir bilgilendirme amaçlı yazmak istedim.

Bölümler ne sıklıkla gelir açıkçası ben de bilmiyorum. Normalde hikayeyi tamamlayıp paylaşmak niyetindeydim ancak anlık gelen bir gazla yayımlamaya başladım ve bölümleri yazdıkça yayımlıyorum. Şu an paylaştığım bölüm de az önce yazıldı yani. Demem o ki yazdıkça yayımlayacağım. Ayrıca az kelime olan bölümler yazmak da hoşuma gitmiyor o yüzden olabildiğince ayarında tutmaya çalışacağım.

Tekrardan kitabımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

Kitabıma hoşgeldiniz...

Loading...
0%