Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@artemiss_

Cevabım üzerine daha Demir bir şey söyleyemeden Hacer teyzeler tekraradan içeriye girdi. Hacer teyze, Emre veya Eren' den hangisi olduğuna emin olmadığım birisinin elinden poşeti alarak yanıma geldi. Onlarla birlikte içeriye giren Ahsen de minik adımlarıyla yanıma ulaştı ve yatağa çıkmaya çalıştı.Onun bu çabasını gören Demir yerinden kalkarak hem annesine yer verdi hem de Ahsen' i yanıma oturttu.

"Ay kızım çorba soğudu hadi iç bunu biraz kendine getirir seni." diye telaşla konuştu Hacer teyze. Onun bu telaşına gülümsedim.

"Ver içeyim Hacer teyze. Teşekkür ederim düşündüğünüz için."

"Rica ederim kızım ne demek." diyerek poşetin içinden karton kaseye konulmuş çorbayı çıkardı. Bu kaseleri Ramazan ayında ihtiyaç sahiplerine yemek dağıtırken kullanıyorduk. Kapağını da kapatınca bir süre sıcak tutuyordu ve iftarda yemek için sıra bekleyen insanlar sıcak yemeklerle orucunu açabiliyordu.

Hacer teyze kaseyi çıkartıyorken Demir hasta masasını önüme doğru çekti ve önüme bir kase ve bir de kaşık bırakıldı. Ahsen yanımda oturmaktan vazgeçip direkt yanıma uzanmıştı. Esneyip durmasına da bakacak olursak muhtemelen birazdan uyurdu.

Kendime geldikten ve hemşire de ağrı kesici yaptıktan sonra azalan ağrılarımla daha rahat hareket ediyordum. Böylece herkes bir köşede dururken ben de çorbamı kaşıklamaya başladım. Biraz zorlansam da yavaş yavaş yiyordum. Bu sırada ise olanları bir bir tartıyordum kafamda. Ahsen onların kızıydı sahiden de. Peki şimdi ne olacaktı? Ne yapacaklardı? Ne zaman Trabzon' a gideceklerdi? Miniğimle ne kadar zamanım kalmıştı? Aklımda bir sürü soru varken bir anda Derya abla geldi aklıma. O neredeydi?

"Derya abla biliyor mu benim burada olduğumu?" diye sordum Hacer teyzeye dönerek.

"Biliyor kızım. 3 gün kaldı burada refakatçin olarak. Kafeye gitmesi gerekti sonra. Ama eli kulağındadır gelir şimdi. Kendine geldiğini haber verdik."

"Anladım. Teşekkür ederim." diyerek çorbamdan kalan son 4 kaşığımı da aldım. Yemeğim bitince Hacer teyze önümdekileri çöpe atarak masayı da kenara çekti. Artık aklımdaki soruları sormamın zamanı gelmişti işte. Ahsen de yanımda uyuyakalmıştı ben çorbamı içerken. Yani rahat rahat konuşabilirdik.

"Ne zaman dönmeyi düşünüyorsunuz? Yani Trabzon'a." diyerek önce Ahmet amcaya ardından da Hacer teyzeye baktım. Onların arasında da küçük bir bakışma geçti ve ardından Hacer teyze bana dönerek soruma cevap verdi.

"Kızım normalde sonuçlar çıktıktan ertesi gün gitmeyi planlamıştık. Ancak durumlar karışınca seni bırakamadık. Hem öyle kaçırır gibi Melek'i de alıp gidemezdik. Ne yapalım edelim diye konuştuk biraz beyle birlikte. Yarın gidelim diyoruz biz kızım. Tabi sana da uyarsa."

Yarın mı? Çok erken değil miydi? Gerçi benim için erkendi ama onlar için geç bile kalınmıştı. Benim yüzümden.. Yanımda uyuyan miniğime dönerek yüzünü inceledim. Uyurken büzüşen minik dudakları ve tatlı mı tatlı yanaklarıyla oldukça sevimli duruyordu. Ancak belliydi ki veda vakti gelmişti bizim için. Onun artık başka bir ailesi vardı. Ben ise tektim. Tek ailem artık başka bir ailenin miniğiydi. Hatta yıllardır demeye korktuğum gibi başka bir ailenin Melek'i idi. Yeniden Hacer teyzeye döndüm. Ne diyebilirdim ki? Onların hakkıydı kızlarını alıp gitmek. Bu yüzden sadece onaylamakla yetindim.

"Anladım"

Bu sefer her defasında zorla yerleştirdiğim gülümseme yoktu yüzümde. O kadarı dahi gelmemişti içimden. Artık etrafa yalandan gülücükler saçmama gerek yoktu. Gerçekten gülmemi sağlayan tek kişi gidiyordu. Belki arada yine görebilecektim ama uzaklarda olacaktı işte. Kafamın içi yine dolu doluyken Hacer teyze devam etti konuşmaya.

"Sen hazırlanabilirsin dimi kızım?" diye sordu. Ben neden hazırlanıyordum?

"Anlamadım Hacer teyze. Ahsen' in valizini mi ne zaman hazırlarım? Yani yardımcı olursanız buradan çıkınca hazırlarız." dedim yutkunarak. Sanırım onların ilgili tavrı da miniğimi alıp gidene kadardı. Yine mi kanmıştım insanların sevimli yüzüne? Hiç mi akıllanmamıştım?

"Yok kızım. Sen de bizimle geliyorsun ya. Senin valizi de hazırlayalım." dediğinde şaşkınlıkla gözlerimi belerttim. Nasıl yani?

"Anlamadım. Ben de mi sizinle geliyormuşum?" Tepkim odadakilerin kıkırdamasına yol açmıştı. Odadakilere göz gezdirdiğimde hepsi bana gülümseyerek bakıyordu. O sırada kapı açıldı ve Derya abla içeriye girdi.

"Ay kuzum iyi misin? Çok korkuttun beni." diyerek yanıma adımladı ve elimi tuttu sıkı sıkı. Şaşkın bakışlarım ona döndü.

"İyiyim abla." dedim gözlerimi kırpıştırarak. O da bu halime bakarak Hacer teyzeye döndü.

"Hacer abla bu kız niye şaşkın balık gibi bakıyor?" Abla mı? Samimiyetleri ben uyurken abla seviyesine mi çıkmıştı? Noluyordu burada şu an?

"Ay bizimle geleceğini söyledim de onu algılamaya çalışıyordu. Onun üzerine geldin. Ben de tam senin planından bahsedecektim." dediğinde Derya abla yeniden bana döndü.

"Ay tam vaktinde gelmişim kuzum."

"Abla ne planı? Ben pek bir şey anlamadım." dediğimde gülümsedi ve konuşmaya başladı.

"Kuzum şöyle ki sende biliyorsun yeni bir şube açmak istiyordum. Her şey hazırdı. Kafenin konsepti, menüsü falan. Çoğuyla da sen ilgilendin hatta her şeye hakimsin. Bilmediğin tek şey seni o şubenin müdürü yapacağımdı."

"Ne?" Öyle bir şey mi vardı aklında?

"Öyle. Bu durumlarla birlikte de aklıma bir fikir geldi. Şubeyi Trabzon' da açalım. Hacer ablaların işlek bir yerde dükkanı varmış. Resimlerini falan gördüm çok beğendim. Tam istediğim gibi, istediğimiz gibi bir yer. Hem ben şube açmış olacağım hem de sen miniğine yakın olacaksın."

"Abla.." dedim fısıltıyla. Benim için ne kadar da uğraşmıştı öyle. Dolu gözlerime baktığında onun da gözleri doldu ve Ahsen' in yatmadığı tarafıma geçerek oturdu.

"Sen benim için gerçek bir kardeşsin Aybüke. Çok zor bir günde kesişti yollarımız. Hem senin için hem de benim için çok zor bir gündü. Ancak bugün buradaysam bu senin sayende. Senin yardımlarınla kafeyi bugüne kadar getirebildim. Biz birbirimiz sayesinde tam pes edecekken hayata tutunduk. Artık ikimizde dimdik durabilen güçlü kadınlar olduk. Ancak yine birlikte olsak da farklı yerlerde hayata devam etme zamanımın geldi. Ahsen senin ailen Aybüke. Senin ailenden ayrı kalmana, tekrardan hayattan kopmana müsade etmem, edemem." dediğinde bileğim sızladı.

Gerçekten hayattan koptuğum, kopmak istediğim, Ahsen'e bakacak gücü bulamadığım bir zamanda kendime yaptığım o kötülük geldi gözümün önüne. Sonra toparlandığım ve daha iyi bir abla olduğum zamanlar canlandı gözümde. Onun sayesinde hayattayım. Onun sayesinde bugün güçlü bir kadındım.

Gözlerimden yaşlar akarken Derya ablaya sarılmak için doğrulmaya çalıştım. Ancak zorlandığımda niyetimi anlayan Derya abla bana yaklaşarak yattığım yerde sarıldı bana.

"Sen mutlu ol Aybüke. Bu aile sadece Ahsen için değil senin içinde çok güzel bir hediye." Kulağıma fısıldadıktan sonra ise benden ayrılarak tekrar yerine oturdu. Ardından gözlerimdeki yaşları temizleyerek ben konuştum.

"Yarın akşam hazır olurum."

Bundan sonrasında her şey çok hızlı gelişti. Akşamında hastaneden çıkarak eve geldik. Ahsen ile Hacer teyze onun odasında eşyalarını toparlarken Derya abla da bana yardım ediyordu. Daha doğrusu ben Derya ablaya yardım ediyordum çünkü kaburgam hala acıyordu ve korse yüzünden rahat hareket edemiyordum. Yarın sabahtan yola çıkılacaktı. Arabaları buraya gelince kiralamışlardı o yüzden uçakla gidecektik. O an bir şey dank etti. E ben nerede kalacaktım? Elimdeki kazağımı kenara koyarak Derya ablaya döndüm.

"Abla ben gidiyorum ama nerede kalacağım? Hiç düşünmedim onu." Derya abla bana samimi bir gülümseme göndererek cevapladı sorumu.

"Onu hallettik kuzum. Hacer ablanın anlattığına göre çok güzel bir mahallede yaşıyorlarmış ve kendilerininki dışında karşı evde onlarınmış. Geçen ay kiracılarının tayini çıktığı için ayrılmış evden yani şu an boşmuş. 'En azından kendi evini dizene kadar bizimle kalır. Ahsen de bize ve yeni düzenine alışmış olur. Sonrasında kendi evine geçer istediği zaman.' dedi Hacer abla. Yani biz her şeyi hallettik sen kendine gelmeden."

"Abla çok garip ilerliyor her şey." diyerek içimdekini dışarıya vurdum direkt.

"Nasıl kuzum?" diye sorarak elindeki işi bıraktı ve yatağa yanıma oturdu Derya abla.

"Abla ben bu insanlar hayatıma girdiğinde, ki çok uzun zaman değil 6 gün önce ve bunun 5' inde ben uyuyordum bile, 'hayatımı alt üstü edecekler, Ahsen' i alıp gidecekler.' diye düşünürken şu an ben de onlar için gitmeye hazırlanıyorum. Şey gibi geliyor.. Nasıl desem? Sanki hayatımı zorlaştırmasını beklediğim insanlar hayatıma çok farklı bir renk getirecekmiş gibi geliyor. Bu da beni korkutuyor. Tamam Ahsen ile birlikte gidebildiğim için sahiden çok mutluyum. Böyle bir şey hiç aklıma gelmemişti. Sana da çok minnettarım ama.. Yani ne bileyim ben bu insanları yeni tanıyorum. Hatta tanımıyorum bile. Fakat bana böylesi güven vermeleri beni ürkütüyor. Ben şu ana dek gözüm kapalı bir tek sana güvendim. Ki o bile zaman aldı. Şimdi onlara hiç tanımadan bu kadar kısa sürede duyduğum yersiz güven beni korkutuyor."

"Belki de hayatında ihtiyaç duyduğun gerçek güveni onlar sana verecektir kuzum. Belki de bu senin hayatında açman gereken son yeni sayfadır. Belki de şu an olduğundan daha iyi olman iin bu yaşanılanların gerekleşmesi gerekiyordu. O adamın ne zamandır gelmemesine rağmen en ufak bir seste bilr ürktüğüne bire bir şahit oldum ben. Artık o adamı ve eski hayatını tamamen geride bırakabilmen için çıkmışlardır belki de karşına."

"Öyle midir dersin abla? Acaba her şeye sıfırdan başlayabilmem için mi oldu tüm bunlar?"

"Ben öyle olduğun inanıyorum kuzum. Bu insanlar çok iyi insanlara benziyorlar gerçekten. Sen hasta yatarken her gün hastanedeydiler hep birlikte. Birisi bile 'ben bugün gelmeyeyim' demedi. Hep birlikte uyanmanı beklediler. 3 akşam ben kaldım yanında sonraki gün beni zorla eve gönderdi Hacer abla ve yanında o kaldı. Zorunda değildi, değillerdi. İçlerinden geldi ve yaptılar. Kötü bir insan başkası için bu kadar uğraşmaz."

"Belki sadece minnet duydukları içindir. Ahsen' e yıllarca baktığım ve büyüttüğüm için."

"Eğer öyle olsalardı senin de onlarla gelmeni teklif etmezlerdi. Ben yeni bir şube açmayı düşünüyordum ama Hacer ablanın eşine ' O da mı bizimle gelse? Hem hasta iyileşene kadar bakarım ben ona..' dediğini duyduğumda geldi aklıma şubeyi Trabzon' da açmak. O insanlar iyi ablacım. Ben hissediyorum çok güzel günler var kapında."

"İnşallah abla."

"İnşallah inşallah da hadi toparlanalım artık bu ne uyuşukluk canım aaa." Ortamın negatifliğini yok etmek için takındığı tavıra gülümsedim ve yanıma koyduğu kazakları katlayarak ona vermeye devam ettim. O sırada da kafamda bin bir türlü düşünce dönmeye devam ediyordu. Umarım her şey gerçekten de yoluna girerdi. Her şey çok güzel olurdu.

Yavaş yavaş da olsa kıyafetlerimi 2 valize sığdırmış bazılarını kolilemiştim. Yanımda getirmek istediğim eşyalarımı da kolilediğimizde hazırdım. Bana hem cennet hem cehennemi yaşatan odama baktım. Sanki arkamda iz bırakmamam gerekiyormuş gibi hissediyordum. Sanki bu lanet mahallede hiç yaşamamış gibi ayrılmak istiyordum buradan. Satmak istiyordum bu evi. Sonra da yeni hayatımı geçireceğim evime eşyalar almak için kullanacaktım paranın bir kısmını. Kalanını da birikimime gönderecektim. Bir gün İstanbula' a geri dönsem dahi geleceğim yer burası olmayacaktı. Her köşesi şiddet dolu bu evi, her yanı kötülük dolu bu mahalleyi hayatımdan çıkartacaktım.

"Abliiiiş." diyerek açık kapıdan içeriye girdi minik.

"Bissürü eşya topladık abliş. Kocaman baluvum var." Onun yaptığı bu tatlı kelime hatasına gülümsedim.

"Baluv değil bavul minik." diyerek onun bu tatlı hatasını düzeltti Derya abla.

"Evet teyzoş balu.. ay aman bavul." Bu sırada Hacer teyze de içeriye geldi.

"Hallettiniz mi Hacer teyze. Kusura bakmayın ben yardım edemedim. Anca bitti burası."

"Yok kızım ne kusuru. Kızımla vakit geçirdik." Miniğin eşyası çoktu bu yüzden yorulmuştu da muhtemelen. Ancak yine de halinden memnun görünüyordu. Yanımıza doğru gelerek yatağın bir köşesine de o oturdu. Ardından konuşmaya başladı.

"Kızım kusura bakma senin de bu halde iki ayağını bir papuca soktuk ama hem Demir' in izni bitti hem de Ahmet bey dükkanı daha fazla kapalı tutamazdı. Yoksa en azından sen iyileşene kadar bekler öyle giderdik hep birlikte."

"Yok Hacer teyze, olsun ne olacak. Benim aklıma bile gelmemişti sizinle birlikte temelli oraya gelmek. Ben size minnettarım bu konuda. Beni miniğimden ayırmadığınız için, hem dükkanınızı hem de evinizi kiraladığınız için."

Bu dediklerime gülümseyerek elimi tuttu.

"Biz artık bir aileyiz kızım. Ailemizden kimseyi de arkamızda bırakacak değildik. Gerçi bana kalsa sen de bizle kal bir kızımı araken bir tane daha bulduğumu göstereyim herkese ama Derya bunu istemeyeceğini söyleyince ben de karşıda kalırsın bari diye düşündüm."

"Teşekkür ederim Hacer teyze." dediğimde gülümsedi. Bunun üzerine ise kapı çaldı.

"Ben bakarım." diyerek aşağıya indi Derya abla. Onun arkasından da biz üçümüz indik. Ahmet amcalar ellerinde poşetlerle gelmişlerdi.

"Size lahmacun getirdik canımın içi." dedi Ahmet amca Hacer teyzeye bakarak. Onun bu sevgi sözcüğüne karşı şaşırırken Derya ablayla göz göze geldik ve gülümsedik. Eski topraklara bak sen. Maşallah. Hacer teyze ise herkesin içinde öyle söylemesinden utanmış ancak cilveli bir gülüş atmayı da ihmal etmemişti.

"Aman bey sen de çocukların yanında."

"Bu yaşlılarda hiç utanma kalmamış ikiz. Çocukların yanında cık cık cık."

"Aynen öyle ikiz. Evlenecek yaşta çocukları var bunlar hala kapı önünde cilveleşiyorlar." Emre ve Eren' in onlara takılmasıyla kaşları çatılan Hacer teyze elini ayağına atarak terliğini çıkarttı.

"Ula bağa bakun vermem size lahmacun aç kalursunuz fuşki yiyenler sizi he." Bir anda içinden çıkan Karadeniz kadınına şaşkın gözlerle baktım. Emre ve Eren hazır ola geçerek selam durdular Hacer teyzenin karşısında.

"Emredersiniz annem komutanım." dediklerinde ise hep birlikte kahkaha atmaya başlamıştık.

Kahkahalarımız durulduğunda mutfağa geçerek masaya kurulduk. Miniğin lahmacununu sevdiği gibi domatesli, havuçlu ve marulluhazırladıktan sonra ben de yemeğimi yemeye başladım. Herkes yemeğini yerken Ahmet amcanın sorusuyla ona döndüm.

"Sen nasıl oldun kızım, var mı çok ağrın?"

"İyiyim Ahmet amca sağol. Öyle çok yanmıyor canım şu an. Onun acısı genelde yatarken anlaşılır." diyerek gülümsedim. Ancak sadece ben gülümsedim ama üzerinde de durmadım. Yapacak bir şey yoktu daha önce de yaşadığım ve bildiğim bir şeydi bu malesef.

"Sabah kaçta biletler?" diyerek ben soru yönelttim bu defa.

"Sabah 10' da bilet. Ama İstanbul malum sabah 7 gibi çıkarız. Çok uzak değil buraya havaalanı ama ne olur ne olmaz." diyerek soruma Demir cevap verdi.

"Anladım."

Herkes yemeğini yedikten sonra Hacer teyze hariç herkes gitmişti. Ben odama geçerken Ahsen ve Hacer teyze de birlikte Ahsen' in odasına geçmişlerdi. Yarın yepyeni bir gün, yepyeni bir hayat bizi bekliyordu.

Loading...
0%