Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@artemiss_

Sabah uyanır uyanmaz hazırlanmaya başlamıştım. Dün gece kahvaltıyı dışarıda yapacağımızı söylemişti Hacer teyze. Demir gelip bizi alacaktı ve biz de otele geçecektik daha sonra hep birlikte kahvaltı yapacak havaalanına gidecektik.

5 gün uyumuş olduğum o sürede yaralarım biraz iyileşmişti. Bir kaç güne de izleri geçerdi. Tabi korseyi 1 ay kullanmam gerekiyordu malesef. Bir kaç güne korseyle de olsa rahat rahat hareket etmeye başlardım yine de. Ancak uyurken gerçekten sıkıntı olmuştu. Korseyle yatmamam gerekiyordu ancak korse olmadan da uyumak çok zor gelmişti. 3-4 saat ancak uyuyabilmiştim zaten. Şu 1 haftayı da atlatsam daha kolay uyurdum o zamana kadar da dayanacaktım artık.

Tam hazırlanmış minikle Hacer teyzeye bakmaya gidecekken kapı çaldı. İçeride ses yoktu ve buna bakılırsa Hacer teyze ve Ahsen hala daha uyuyorlardı. Annesinin kollarında uyumuştu dün gece miniğim. Onların uyuduğu odayı es geçerek kapıyı açmak için merdivenlerden aşağıya indim. Kalbim korkuyla atıyordu. Ancak cesur kalmaya çalışıyordum. En son kapıyı açtığımda ölümden dönmüştüm. O adamın yine gelmiş olması ihtimali beni korkutuyordu. Fakat polislerin onu aradığını ve gelemeyeceğini de biliyordum. Her ne kadar henüz yakalanmamış olsa da eli kulağındadır diye ummaktan başka çarem yoktu.

Gergin adımlarla kapının önüne geldiğimde ayakkabılığın kenarında duran ayakakbı çekeceğini elime aldım. Saçma gibi duruyordu ama başka bir şey yoktu yanımda. Kapının deliği olmamasına içimden söverek kapıyı araladım. Aralıktan gördüğüm Demir ile çekeceği tutan elim gevşedi ve rahat bir nefes alarak kapıyı biraz daha araladım.

"Günaydın, hoşgeldin." diyerek içeriye geçmesi için kenara çekildim.

"Günaydın." diyerek içeriye girdi. Bu sırada gözü çekeceği tutan elime kaydı. Bunu fark edince hızla çekeceği aldığım yere geri koydum. Ardından birlikte oturma odasına doğru ilerledik.

"Annemeler daha uyanmadı mı?"

"Hayır uyanmadılar. Uyandıracaktım şimdi. Sen otur ben de gidip annenleri uyandırayım." diyerek oturma odasının girişinden geri dönecekken bileğimden tuttu. Önce bileğimi tutan elime sonra da gözlerine baktım. İçimde garip bir his oluştu. Bu da neyin nesiydi şimdi? Bu his kaşlarımı çatmama neden olurken konuştum.

"Bir şey mi oldu?"

"Hayır sadece bir şey söylemek istedim. Artık yalnız değilsin. Bu yüzden bu kadar korkarak yaşamana gerek yok. Sana bir şey olmasına izin vermeyiz. O adam eninde sonunda yakalanacak ve en ağır cezayı çekecek." Bu dedikleriyle çatılı kaşlarım gevşese de bu his beni huzursuz etmişti. Bu sebepten bileğimi hafifçe oynatarak elinden kurtardım.

"Sağol düşündüğün için. Anlıyorum Ahsen' i büyüttüğüm için bana minnettarsın ve karşılığını vermek istiyorsun bir şekilde. Ancak ben Ahsen' i size iyilik olsun diye büyütmedim. O benim canımın içi ve onun iyiliği için yaptım ne yaptıysam. Sağol tekrardan düşündüğün için ancak mesafeni koru lütfen." diyerek arkamı döndüm ve yukarıya çıkmaya başladım. Hala arkamda beni izlediğinin farkındaydım. Onlara her ne kadar minnettar olsam da o an gelen o his beni böyle davranmaya itmişti.

Vicdanım bir yerlerden sızlasa da onu görmezden gelerek yukarıya çıktım ve Ahsen' in odasının önüne geldim. Kapıyı çaldım ancak ses gelmeyince yavaşça kapıyı açtım. Gördüğüm manzarayla içim yumuşamıştı. Ahsen, Hacer teyzenin göğsünde uyumuş Hacer teyze de ona sıkıca sarılmış ve öylece uyumuşlardı. Cebimdeki telefonu çıkartarak önce fotoğraflarını çektim. Bu miniğimin annesiyle ilk fotoğrafıydı. Telefonu tekrardan cebime koyarak yatağa doğru ilerledim.

"Hacer teyze." diye seslendim ancak duymayınca bir kere daha seslendim.

"Hacer teyze." Bu sefer uyanarak hafiften gözlerini araladı. Önce bana sonra da göğsünde uyuyan miniğime baktı. Ardından gülümseyerek saçlarının üzerine öpücük kondurdu. Tekrardan bana dönerek konuştu.

"Günaydın kızım."

"Günaydın Hacer teyze. Demir geldi aşağıda şimdi. Ahsen' i de uyandıralım da hazırlanın siz de. Sonra çıkarız zaten."

"Tamam kızım. Sen Melek' i uyandır. Ben de hazırlanayım olur mu. Giyeceklerini sandalyenin üzerine koymuştum." Bu sırada Ahsen' i göğsünden yavaşça kaldırarak başını yastığa koydu ve yataktan kalktı.

"Tamam Hacer teyze. sen benim odamda hazırlanıp inersin biz geliriz arkandan." dediğimde kafasını sallayarak giyinmek için ayırdığı kıyafetlerini ve valizini alarak odadan çıktı. Onun çıkmasının ardından Ahsen' e döndüm. Bu bir Ahsen bir Melek mevzusu miniğimin aklını karıştıracaktı artık. Yani evet Melek de onun adıydı ama bilmiyordu bunu. Hiç kullanmamıştım. Sanırım artık benim de ona Melek demem gerekiyordu. Çünkü artık o Melek' ti. Annesinin meleği..

Usulca miniğimin yanına oturarak saçlarını okşadım. Ardından yüzüne minik minik öpücükler kondurmaya başladım. Tam da beklediğim gibi bir kaç öpücükten sonra huylanarak uyanmaya başladı.

"Ablişşş huylanıyorum ama yaa." dedi uykulu sesiyle. Son bir öpücükte boynundan çalıp doğruldum. Bunu yaparken canım acımıştı. Ancak belli etmedim.

"Uyan hadi birtanem. Bugün yepyeni bir hayata başlıyoruz. Uçağa binicez hem. Sonra Trabzon' a gidicez. Hepimiz hazırlandık bir sen kaldın."

"Ayyy uçucaz bugün." Bir de uçma sevdası vardı miniğin. Bunun da heyecanıyla hemen kalktı yattığı yerden ve sandalyenin başındaki kıyafetlernin yanına ilerledi.

"Minik önce elini yüzünü yıkamalısın." dediğimde küçük adımlaarıyla birlikte lavaboya gitmek için odadan çıktı. Bu sefer onun odasına bakarak daldım düşüncelere. Eskiden eziyet görmem için ayrılmış odayı onun için dekore etmiş ve hayatımın en acı günlerini sonrasında yaşadığım en güzel günlerle kapatmıştım. Bu oda misafir odasıydı önceden genelde kullanılmadığı için de dövüleceğim zaman saçımdan bu odaya sürüklenirdim. Beyaz nevresimler kan olurdu yediğim dayaklar yüzünden. Bir de bu yüzden annemden dayak yerdim. Beni koruması gereken annemden. Nevresim evladından daha önemliydi benim annem için.

Beni bile sevmezken neden tekrar hamile kaldı diye çok düşünmüştüm zamanında. Meğer miniğim erkek olursa o şerefsiz ona bağlanır başka kadına gitmez diye düşünerek hamile kalmış. Kız olduğundaysa aldırmak için geç olduğundan onu da sevmeyeceği belliydi. Kız olduğunu öğrenince o da dayak yemişti. Karnına karnına vurmuştu. Ben de yıllarca gözünün önünde eziyet çekmeme rağmen ağzını açmayan annemin önüne siper olmuştum dayak yemesin diye. Ancak ona değil kardeşime bir şey olmasından korkmuştum. Onların benim gözümde hiçbir değeri yoktu. Kardeşime bir şey olmasın diye çok uğraşmış, çok kez annem dayak yemesin diye daya yemiştim. Şu ana kadar da o yediğim dayakların bir işe yaradığını kardeşimi kurtarabildiğimi düşünmüştü. Ancak son yaşanılanlara baktığımızda aslında kardeşimi kaybetmiştim. Miniğime bu kadar değer vermeseydim eğer bu haber beni yıkabilirdi. Minik benim için Allah' ın bir lütfuydu.

"Ablişş hazırım ben" diyen sesi duyduğumda Ahsen' e döndüm. Ne ara odaya dönmüş, ne ara hazırlanmıştı hiç anlamamıştım. Sanırım kafamın içindeki düşüncelere fazlasıyla dalmıştım. Ancak karar vermiştim. Yeni hayatımda bu negatif şeyleri olabildiğince az düşünecektim. Bu evden kurtulmak da bana bu konuda çok yardımcı olacaktı. Bu konuyu Derya ablaya söylemiştim ve ben gittikten sonra halledecekti.

"Tamam birtanem gel aşağıya inelim." diyerek ayağa kalktım. Önce çıkarttığı kıyafetleri valizini açarak içine koydum. Ardından bir elime valizi almak istedim ancak canım yanınca bırakmak zorunda kaldım. Sanırım valizleri Demir' in alması gerekecekti. Aşağıda adama attığım postanın üzerine harika bir rezillikti gerçekten.

Valizi almaktan vazgeçerek miniğimin elini tuttum ve odadan çıkarak aşağıa indik. Hacer teyze hazırlanmıştı, Demir ise yoktu. Benim valizim, Hacer teyzenin valizi ve odamdaki kolilerin bir kaçı aşağıdaydı. Sanırım Ahsen ve Hacer teyze hazırlanırken Demir de onları aşağıya indirmeye başlamıştı. Bu sırada arkamızdan gelen adım seslerine baktım ve Demir' i elinde bir koliyle inerken gördüm. Nasıl olmuştu da fark etmemiştim yukarıda olduğunu?

Demir elinde koliyle yanımdan geken bana gözünün ucuyla bakıp yeniden önüne döndü. Koliyi kapının önünde bırakarak bize döndü. Bu adam nefes nefese bile kalmamış mıydı? Ben o merdivenleri iki kere çıksam nefesim tekliyordu be. Benim içimdekileri miniğim dışarıya vurdu.

"Abliş Demir abi çok güçlü dimi? Bissürü ağır şeyi kaldırabiliyor." diyerek hayranlıkla konuştu. Onun bu dediğine hak vermemek için kendimi tuttum. Ne oluyordu bana be? Kendime gelmeliydim.

Ahsen' in söyledikleri üzerine Demir karizmatik bir gülüşle yanımıza geldi. Bana hiç bakmadan önümüzde diz çöktü ve Ahsen ile aynı boya geldi. Ahsen' in saçlarını elleriyle okayarak konuştu.

"Senin abin çok güçlü Küçük Hanım."

"Yaaa çok mu? O zaman ablamı bile kaldırbilecek kadar mı?" dediğinde şokla yüzüne baktım. Hacer teyze de aynı şaşkınlıkla bu muhabbeti dinliyordu.

"Ben ağır mıyım Ahsen?" diyerek hayretle konuştum. Ardından şöyle bir kendi bedenimi süzdüm. Hiçte bile çok iyiydim. Tekrar Ahsen' e dönerken Demir ile göz göze geldim. Ancak hızla gözlerimi çektim ondan.

"Bilmiyorum ki abliş. Ben kaldıramam seni büyüksün benden. O yüzden dedim ben." Sanki konuştukça batarmış gibiydi.

"Ablişini kaldırırım ama şimdi kızar bize Küçük Hanım." dediğinde şokla ona baktım. Sen ne diye beni kaldırasın manyak adam.

Demir yüzündeki sırıtışla yeniden ayağa kalkarak benimle göz göze geldi. Şaşkın yüzüme bakarak göz kırptı ve tekrardan kalan şeyleri almak için yukarıya çıktı. Ben de Hacer teyzeye döndüm. O da kıkır kıkır gülüyordu.

"Hacer teyze ya sen de mi?" dediğimde kıkırdamaya devam ederek bana döndü.

"Yok kızım ben başka bir şeye güldüm."

"Neye?" diye sorduğumda imalı bir bakış attı yüzüme. Ne oluyordu yahu?

"Acaba hiç fazladan evle uğraşmasak mı diye düşünüyordum. Orada da çok kalmayacak gibi duruyorsun. Galiba bizim odalardan birisi de boşa çıkacak." dediğinde anlamazca yüzüne baktım. Ne demek istediğini hiç anlamamıştım ki ben.

"Nasıl yani Hacer teyze ben hiç anlamadım."

"Boşver kızım hep birlikte göreceğiz nasıl olsa." diyerek konuyu kapattı. Ben de bir şey demedim.

"Abliş ben acıktım." diyerek Ahsen konuştu bu sefer.

"Tamam birtanem abin eşyaları taşısın yemek yemeye gideceğiz."

Bunun üzerine Demir eşyaların hepsini taşımış arabaya yerleştirmişti. Ben ve Ahsen arkada kolilerle birlikte oturuyorken Hacer teyze önde oturmuştu. Demir yolda giderken gördüğü bir kargocunun önünde durmuş ve kolileri kargoyla göndermişti. Uçağa çok eşyayla binmek sonrasında sıkıntı olacağından sadece valizlerin kalmasının daha iyi olacağını düşündüğünü söylemişti bize de.

Kargoları verdikten sonra otele doğru geçmiştik. Otelin dışında kalan kafetaryada kahvaltı yapan Ahmet amcayı görmüştüm ama Emre ve Eren yok gibiydi.

"İkizler yok mu Hacer teyze."

"Onlar gece otobüsle gitti kızım. Emre yüksekten korkuyor. Uçağa da binemiyor haliyle. Eren de onu yalnız bırakmadı. Birlikte gittiler."

"Anladım." dediğimde hep birlikte masaya geçerek günaydın faslından sonra kahvaltımızı etmeye başladık. Uçağın kalkmasına 2 saat kalınca ayaklanarak tekrardan arabaya döndük. Bu sefer Hacer teyze de bizimle birlikte arkadaydı. Havaalanına giderken sabah saatlerinde daha tam kendine gelmeden yapılan bu araba yolculukları miniğin uykusunu getirmiş olacak ki yanımızda uyuyakalmıştı. Havaalanına gelene kadar da uyumuştu.

Trafik falan derken zorla vardığımız havaalanında işlemleri hallederek ancak yetişebilmiştik. Evde ve otelde fazla oyalanmış olmalıydık fark etmeden. Neredeyse geç kalacaktık bu nedenle. En sonunda uçağa yerleştiğimizde Ahsen uçacağı için yerinde duramıyordu. Önlü arkalı 5 yer seçmişlerdi.

"Melek bizim yanımızda otursa olur mu kızım?" diye soran Hacer teyzeye 'hayır' diyemedim. Bunun üzerine ben de Demir ile yan yana oturmak zorunda kaldım.

Demir' e bakmamaya çalışarak yerime oturdum ve kemerimi bağladım. Ahsen' in aksine ben pek hoşlanmazdım uçmaktan. Ancak istesem de kaburgalarım yüzünden o kadar saat otobüsle gidemezdim. Bu yüzden paşa paşa uçakla gitmek zorundaydım. Gerginlikte telefonumu elime alarak Derya ablaya uçakta olduğumu haber verdim ve telefonu uçak moduna alarak çantama koydum. Daha sonra gerginlikle ellerimi birbirine kenetledim. Bu arada Demir' in bana baktığının farkındaydım. Ancak ona bakamayacak kadar gergindim.

"Korkuyor musun?" diye sordu Demir yanımdan. Yani bariz belliydi korktuğum. Dalga mı geçiyordu?

"Belli olmuyor mu?" dedim tersçe yüzüne bakarak. Tepkim üzerine sabır dilenircesine gözlerini yumdu. Ardından yeniden bana döndü.

"Sana kötü bir şey söylemiyorum Aybüke. Sabah da aynı şeyi yaptın. Beni tersleyerek aramıza mesafe koymaya çalışıyorsun. Benden sana zarar gelmeyeceğini hala anlamamış olamazsın diye umuyorum." dediğinde yutkunarak ona baktım. Haklıydı. Haklı olduğunun farkındaydım. Ancak onun yanında içimde oluşan o his beni korkutuyordu. Bu dediğine cevap vermek istemiyordum. Bu yüzden kafamı yana çevirerek camdan dışarıya baktım. Ancak o sırada Demir çenemden yumuşakça tutarak ona bakmamı sağladı. Al işte yine o his sarmıştı dört bir yanımı. Tehlikeliydi bu, iyi değildi.

"Kaçma Aybüke. Yüzyüze bakacağız bundan sonra. Aynı ortamda bulunacağız defalarca. Melek ikimizin ailesinin de bir parçası. Artık sen de bizim ailemizin bir parçasısın. Sana bir zararım mı dokundu bilmeden?" dediğinde önce titreyen ellerimle elini yüzümden çektim. Sonrasında ise hiç içimden geçmese de söylemek zorunda hissettiğim şeyleri söyledim.

"Kaçmıyorum Demir. Dediğin gibi Ahsen için bir araya geleceğiz. Daha fazlasına gerek yok. Daha fazla samimiyete de. Belki beni de kardeşin gibi gördün o yüzden bana da yakın olmaya çalışıyorsun ama gerek yok." dediğimde şokla baktı yüzüme. Ardından tekrar konuşmadan cama çevirdim bakışlarımı. Arkamdan fısıltısını duysam da bu sefer dönmedim.

"Kardeşim olarak görmüyorum." Zaten ben de abi olarak görmemiştim ama bunu onun bilmesine gerek yoktu. Ancak daha ne kadar olmuştu tanıyalı da konuşurken bile içimde saçma hisler baş gösteriyordu. Saçma şeylere ayıracak vaktim yoktu şu an. Kurmam gereken yeni bir hayat vardı.

Yolculuğun devamı sessiz ve benim için oldukça gergin bir şekilde ilerlemişti. Filmlerdeki gibi Demir' in elini tutma saçmalığına düşmemiştim Allah' tan. En sonunda uçaktan indiğimizde valizleri alıp havalanından çıkmıştık. Ahmet amcanın yeğeni bizi almaya gelmişti. Böylece eve kadar sağ salim gelmiştik. Emre ve Eren' in hala yolda olduğunu söylemişti Hacer teyze. Akşama ancak gelirlermiş. Eve girdiğimizde Hacer teyze önce bana misafir odasını gösterdi. Demir de valizimi odaya bırakarak kendisinin olduğunu tahmin ettiğim yandaki odaya geçti ve diğer elindeki valizi bıraktı. Kendi odasına geçtiği sonucunaysa elindeki valizin Hacer teyzeninki olmamasından varmıştım.

"Sağol Hacer teyze." dediğimde sadece gülümsemekle yetinmişti Hacer teyze. Ardında heyecanla Ahsen' in eelini tutmuştu.

"Odanı görmeye hazır mısın Meleğim?" dediğinde Ahsen onu onaylamıştı ve hep birlikte odadan çıkmıştık. Üzerinde 'Melek' in Odası' yazan kapının önüne geldiğimizde Hacer teyze yavaşça odanın kapısını açtı. İçeriye girdiğimizde tam da miniğime göre bir oda karşılamıştı beni. Renkli ve cıvıl cıvıl bir oda.. Ahsen heyecanla gidip yeni yatağına oturduğunda onu gülümseyerek izledim. Yeni hayatında burada kalcaktı. Artık onun evi burasıydı. Ben ise sadece bir misafirdim. Yüzümdeki gülümseme buruk bir hal aldığında bunu belli etmemek için tebessümümü sildim yüzümden.

"Şimdi siz dinlenin. Kızım sen de hastasın zaten yorulmuşsundur. Sonra ben sizi öğle yemeği için kaldırırım."

"Tamam Hacer teyze. Teşekkür ederim tekrardan."

"Teşekküre gerek yok kızım. Aileyiz bi artık." diyerek dolu gözleriyle odadan çıktı. Ahsen' i sonunda kendi odasında görmek onu duygulandırmış olmalıydı haklı olarak.

"Hadi minik yat uyu biraz daha." dediğimde beni onaylayarak yeni yatağına uzandı Ahsen. Ben de onun üzerini örtüp alnına öpücük kondurduktan sonra odadan çıkarak kalacağım odaya geçtim. Korseyi çıkartıp yatağa yattığımda sahiden de yorulduğumu fark ettim. Bir süre sonra da neler olacağını, bizi nelerin beklediğini düşünürken uyuyakaldım.

Loading...
0%