Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1.Bölüm

@aselia

Medya Melinia

✧✧✧✧✧✧✧✧✧✧✧✧✧✧✧✧✧✧✧

 

1.bölüm

Ayin

 

✧✧✧✧

 

Etrafımı piyano sesi doldurmuştu. Kendimi müziğin esintili sesine bıraktım. Her zaman ki gibi yine dozajımı almadan saatlerce kendimi müziğin akışına bıraktım. En sevdiğim hayatımda ki tek tutkum müzikti. Yıllarca bunun için çalışmış uğraşmıştım.

 

Oturduğumuz evimizde bir oda vardı ailem o odaya girmeme hiçbir zaman izin vermezlerdi. Oda bu sebeple kitli kalırdı. O zamanları hatırlıyordum da henüz 6 yaşına yeni basmıştım. Ailem o yaştan itibaren zeki biri olduğumu söylemişlerdi hatta bunun için test yaptırmışlardı.

 

Gecenin bir vaktinde istemsiz bir şekilde uyanmıştım. Etrafa karanlık çökmüş. Hüzünlü bir hava vardı sanki. Kulaklarıma çok hoş bir ezgi çalmıştı. Gecenin bu vaktinde bu hoş ses de neydi? Yataktan yavaş bir biçimde kalkıp sesin geldiği yere doğru adımladım.

 

Odamın kapısını açıp kafamı dışarı çıkardığım da sesin merdivenlerin olduğu taraftan geldiğini anladım. Merdivenlerden çıkarak o kilitli kapının olduğu kısma geldim. Her zaman kilitli olan oda hafif aralıktı. Şok oldum. Ve elimi kapının koluna uzattım. Kapıyı hafifçe ittirdiğimde ses kesilmişti. İçeri girip baktığımda etrafta sadece ay parlaklığının gösterdiği bir ışık vardı. Odanın ortasında bir piyano vardı. Ay ışığı resmen piyanoya yaklaşmamı istiyor gibiydi. Hayranlıkla piyanoyu inceledim. Piyanoya yaklaşıp dokundum. Tozluydu, umursamadım. Elimi tuşların üstüne götürdüm ve bir notanın üzerine bastım. Kulağıma harikulade bir ses çalındı. Notanın sesi sanki ruhuma işlenmişti. Tuşlara yavaş yavaş bastığımda sanki sesi beni enerji ile besliyordu. Kendimi kaptırmış tuşlara basıyordum.

 

Piyanonun sesi beni benden almıştı. Daha 6 yaşındaki bir kız nasıl olurda kendini kaptırır gibi düşündüğünüzü biliyorum ama evet öyleydi. Ben dalmış piyanoya giderken biri beni sarstı. Hemen elimi durdurdum. Annem bana öfkeli ve şaşkın bir biçimde bakıyordu.

“Ne işin var burada senin Melinia?” diye kızdı.

 

Anneme anlamsızca bakarak

“Odanın kapısı açıktı bende merak edip girdim.” Dedim. Annem kafasını olumsuzca sallayarak

 

“Burada olmaman gerekiyordu.” Kafamı kapı tarafına çevirdiğimde babamın gözü yaşlı halini gördüm. Neden böyle bakıyordu?

 

“Anne bu odanın içinde neden bir piyano var diye?” sordum.

 

“Bu seni ilgilendirmez bir daha bu odaya girme” diyerek beni kaldırdı. İnat ettim.

“Hayır, ben bu piyanoyu istiyorum” dedim.

Annem üzgünce baktı.

 

“Olmaz.” Dedi.

 

“Neden?” diye direttim. İstemiyordum ben bu piyanoyu çalmayı öğrenmek istiyordum.

 

Gözüm yaşlı babama döndüm.

“Baba ne olursun bu piyano benim olsun çok güzel.” Babam hiçbir şey demeden üzgünce bana bakıyordu.

 

“Baba ne olur. Piyano öğrenmek istiyorum.” Dedim yalvararak. Babam üzgünce kafasını sallayarak

“Yarın bu konuyu konuşuruz kızım yatağına git şimdi.” Diyerek geçiştirdi beni.

 

Annem neden kızmıştı ki? Babam neden üzgün görünüyordu? Merak içindeydim. Yatağıma uzanmış o hoş tınıyı düşünüyordum. Piyanoyu kimse çalmıyordu o sesi nasıl duyabildim? Bilmiyordum. Düşünceler arasında uykuya dalmıştım.

 

Ertesi sabah babam beni uyandırmıştı ve bir sürprizi olduğunu söylemişti. Heyecanla yerimden kalktım.

Beraber aşağı indiğimizde yabancı surette bir kadın gördüm.

“Baba bu kadın kim?” diye sordum babam gülümseyip saçımı okşadı.

 

“Bu kadın Mrs. Garrel senin yeni piyano öğretmenin.” Dedi. Heyecandan yerimde duramadım.

 

“Ciddi misin? Bana izin verdiniz mi? O piyano artık benim mi?” tatlı tatlı sırıttım.

 

Annem hem somurtuyor hem de bana hayranlıkla bakıyordu.

“Evet, canım.” Dedi babam.

 

“Yaşasın” diyerek yerimde zıplamaya başladım. Mrs. Garrel’in yanına koşarak elinden tuttum. Piyanonun oraya sürüklemeye başladım. Piyanonun olduğu yere oturup baktığımda temizlenmiş olduğunu gördüm daha da mutlu oldum.

“Hemen başlayalım” dedim heyecanla. Mrs. Garrel heyecanıma bakıp güldü. Ve yanıma oturdu. İşte ilk o zaman öğrenmeye başladım. Piyano çalmayı ve bu zamana kadar profesyonel bir piyanist oldum. Yıllar içinde de annem keman öğrenmemi istedi. Onu da öğrendim. Ama piyanoyu sevdiğim kadar hiçbir şeyi sevmiyorum. Şuan da 18 yaşındayım. Ve ailemden gizli ünlü bir üniversiteye başvurdum. Öğrendiklerinde çok kızacaklar tabi kazanırsam. Piyanonun başından kalkıp aynaya yaklaştım uzun beyaza yakın saçlarım vardı. Gözlerim ise buz mavisi renginde idi. Hayalini kurduğum her şeyin gerçekleşmesini istiyordum. İlk adımım da yarın sonuçlarımın açıklanacak olması.

 

Ertesi gün ani hızla gelişen olayların ardından bilgisayar ekranında sonuçlarımın çıkmasını bekliyordum.

 

“Ah hadi ama biraz hızlansana lanet olası bilgisayar.” Diye serzenişte bulundum.

 

Sonunda ekran açılmıştı. Heyecanla gözlerimi kapattım. Gözlerimi yavaşça araladığımda sonuç ekranına şokla baktım.

 

Aman Tanrım kazanmıştım.

“Merhaba Mrs. Melinia Darkstow başvurduğunuz Roanoke Collage Universty’imize %100 bursla kabul edildiniz.” Heyecanla yerimde bağırmaya başladım. Bağırış seslerine gelen annem ve babam şaşkınlık içinde bana bakıyorlardı.

 

“Neyi kazandın kızım?” diye sordu annem.

 

“Sonunda başvurduğum üniversiteye kabul ettiler anne.” Gözlerimdeki sevinç yaşlarıyla.

 

“Ne üniversitesi bize böyle bir şey söylemedin.” Deyip yanıtladı beni. Yerimde durup boğazımı temizledim.

 

“Sizden habersiz Roanoke Collage Universty’e başvurdum ve tam bursla kabul edildim.” Dedim. Annem ve babam hayretler içinde bana bakıyordu.

 

“HAYIR! O okul asla olmaz.” Dedi annem. Anlamsızca baktım.

 

“Neden olmaz anne bu okul birçok ünlü piyanist çıkardı. Çok prestijli bir okul herkes giremez.” Dedim. Babam ve annem öfkeyle bakarak

 

“Bu okula gitmeyeceksin.” Dediler. Nasıl ya?

 

“Bu benim hayalimde ki okul anne neden gitmeme izin vermiyorsunuz?” diye sordum.

 

“Çünkü çok uzak bir yerde.” Diye yanıtladı.

Hayır, başka bir şey vardı sanki.

 

“Uzak olması bahane anne. Ben bu okula gideceğim ve siz engel olamayacaksınız.” Hızlı adımlarla uzaklaştım. Odama geçtim. Okul haftaya başlıyordu. Eşyalarımı toparlayıp bir an önce gitmem gerekiyordu.

Telefonum üzerinden yarına Virginia’ya bilet ayarladım oradan da tren ile Salem’e varacaktım. Kıyafetlerimi hızlıca bavula yerleştirdim. Annem ve babam kapıya yaklaştılar. Üzgün bir biçimde bakıyorlardı.

“Üzgünüm kızım. Bu kadar istediğini bilmiyorduk affet bizi.” Dedi. Hemen annem ve babama sarıldım.

 

“Önemi yok annem.” Deyip gülümseyip ayrıldım.

 

“Yarın yola çıkıyorum. Umarım iyi bir hayatımın başlangıcı olur.” Babam bana bakarak

“Biz her zaman yanında olacağız güzel kızım.” dedi.

 

Sevinmiştim başta neden istemediklerini anlamasam da şimdi bana destek olmaları beni mutlu etmişti. Ertesi gün hep beraber havalimanında idik beni yolcu etmeye gelmişlerdi. Grenada’dan ayrılıp Virginia’ya gitmek bambaşka bir şey ailem ile vedalaşıp uçağa bindim.

Uzun saatli uçuşun ardından Virginia Eyaletine varmıştım. Valizlerimi alıp ismimin yazdığı yeri aramaya başladım. İsmimin yazdığı pankartı görüp beni bekleyen adama yaklaştım. Beni fark eden adam sorar biçimde

“Mrs. Melinia Darkstow?”

 

“Merhaba evet Melinia demeniz yeterli.” Deyip tebessüm ettim.

 

“Virginia’ya Hoş geldin Melinia ben Carlos sizi okula götürecek kişi benim önce Salem’e gideceğiz bir an önce yola çıkalım.” Deyip eliyle beni yönlendirdi. Beraber yola çıktık. Yolda bana okul ile ilgili bilgiler anlattı. Her okulda olan şeyler kurallar vs. 2 saatlik yolculuğun ardından Salem’e varmıştık. Etrafı hayranlıkla seyrettim. O sırada insanların tuhaf bakışlarla bana baktığını fark ettim.

 

“Neden bu insanlar bana bakıyor?” diye sordum. Carlos hafif tebessüm ederek

“Çünkü sizin gibi birini daha önce görmediler.” Anlamsızca bakarak

“Nasıl yani?”

 

“Görünüşünüz buradaki çoğu insandan farklı o sebeple fazla güzelsiniz bir de o yüzden.” Utanarak baktım nazikçe teşekkür ettim.

 

Araca binerek okula doğru yol aldık. Geçen dakikaların ardından kocaman bir okul beni karşıladı hayranlıkla baktım burası muhteşemdi.

 

“Burası bir harika.” Carlos bana dönüp öyledir gibisinden kafasını salladı.

 

“Sizi öncelikle müdiremizin yanına götüreceğim ardından yatakhaneye geçip odanızı göstereceğim.” Dedi. Beraber okulun içinde yürüyüp müdirenin yanına doğru gittik. Kapıyı tıklatıp ‘gelin’ komutunu aldık. İçeri girip etrafa baktığımda krem renginin ağırlıklı olduğunu gördüm. İleriye baktığımda masa başında oturan bir kadın gördüm. Kafasını bize çevirip gülümsedi. Ayağa kalkarak yanımıza yaklaştı.

 

“Hoş geldin Melinia senin gibi başarılı bir öğrenciyi aramızda görmek gurur verici.” Diyerek elini uzattı.

 

“Hoş buldum.” Dedim. Elimi uzatıp hafifçe sıktım.

 

“Geç otur lütfen.” Diyerek eliyle masanın yanındaki krem renkteki tekli koltuğu gösterdi. Koltuğa oturarak devam etmesini bekledim.

 

“Evet, yeni bir döneme girdik. Nasıl buldun okulumuzu?” diye sordu.

 

“Dış görünüş olarak gerçekten muazzam güzellikte bir okul.” Diye yanıtladım.

 

“Öyledir okulun tarihi sanatı çok geniştir. Emin ol çok memnun kalacaksın. Carlos birazdan seni odana götürecek. Uzun yoldan geldin iyice dinlenirsin. Tahmin ediyorum ki buraya gelene kadar birçok şeyi öğrenmişsindir. Okulda işleyişleri falan Tekrardan hoş geldin. Bu arada kendimi tanıtmayı unuttum. Adım Dolores genellikle Müdire Dolores derler.” Gülümseyerek kafamı salladım.

 

“Tanıştığıma çok memnun oldum” Carlos “hadi gidelim” diyerek beni dışarı çıkardı.

“Odana götüreceğim ondan sonra rahatça dinlenirsin.” Teşekkür ettim. Odaya geçip eşyalarımı köşeye bıraktı. Odayı incelediğimde tek kişilik olduğunu gördüm. Güzel en azından tanımadığım biriyle sorun yaşamam gerekmiyordu. Yatağa baktığımda temiz çarşafların açıldığını gördüm. Derin bir nefes alarak kendimi yatağın üzerine attım. Buraya gelene kadar çok yorulmuştum ama şimdiden değdiğini hissedebiliyordum. Yorgunlukla uyuya kaldım oracıkta.

 

Güzel bir uykunun ardından gözlerimi araladım esneyerek kendime gelmeye çalıştım. Ayağa kalkarak odamdan çıkarak banyonun olduğu tarafa gittim. Elimi yüzümü yıkayarak odama geri döndüm. Valizden kıyafetlerimi çıkartarak dolabın içine yerleştirmeye başladım. Kıyafetlerle işim bittikten sonra üstümü değiştirip kahvaltı yapabileceğim bir yer aramak için dışarı çıktım.

 

Okuldan dışarı çıkıp etrafı gezmeye başladım. Gerçekten güzel bir yerdi. Tarihi sanat eserlerini andırıyor ama modern bir biçimde hoşuma gitmişti. Sokaklar arasında gezerken bir kahvaltı dükkanı gördüm. Karnımın gurultusu da ne kadar acıktığımın belirtisini gösterdi. Dükkandan içeri girerek bir masaya oturdum. Bir garson yanıma yaklaştı ve menü uzattı.

 

“Bir kahvaltı tabağı alabilir miyim?” diyerekten geri uzattım menüyü garson gülümseyerek içeri geçti.

 

Etrafı inceledim. Doğa ile birleşmiş gibi her tarafı çiçekler kaplamış bu dükkanı hoş bir yerdi.

 

Garson kahvaltımı bırakıp uzaklaştı yanımdan kahvaltımı sessiz sakin bir şekilde yedikten sonra hesabı ödeyip oradan ayrıldım. Birkaç saat etrafta gezip dolaştım. Okula döndüğümde Carlos’u biri ile konuşurken gördüm. Beni fark edip gülümsedi. Yanına yaklaştım.

 

“İlk günün nasıldı?” diye sordu.

 

“Güzeldi etrafı dolaştım. En azından az buçuk bilebilirim nerede olduğumu.” Diye yanıtladım.

 

“İyi o zaman merak ettiğin her hangi bir şey olursa bana sorabilirsin. Bu numaram aramaktan çekinme.” Dedi.

 

“Kütüphane ve piyano ne tarafta acaba?” diye sordum.

 

“2. Kattalar ikisi de büyük olabilir ama rahat bulursun.” Teşekkür edip yanından uzaklaştım. Merdivenlerden çıkarak 2. Kata geldim. Önceliğim her zaman ki gibi müzik odasını aramak oldu. Piyano beni bekler. Odayı bulup içeri girdim. Ortada kocaman bir sahne vardı. Sahnenin sol köşesinde ise piyanoyu gördüm. Piyanoya yaklaştım hızlıca. Oturdum ve elimi tuşların üzerinde gezdirdim bambaşka bir histi bu. Gözlerimi kapatmış kendimi yine piyanoya kaptırmaya başlamıştım. Ünlü piyanist Frédéric Chopin’den fantaisie-impromptu bestesini çalmaya başlamıştım. Kendimi kaptırmış besteyle beraber giderken bir alkış sesi duydum. Gözlerimi hızlıca açıp beni alkışlayanın kim olduğuna baktım. Lakin uzak olduğundan sureti belli olmuyordu. Sadece sesini duyuyordum.

“Harikaydın.” Dedi.

 

“kimsin?” diye sordum. Gizemli kişi ise hafif güler bir ses çıkarıp

“Yakında öğrenirsin.” Diye yanıtladı ve kayboldu. Şaşkın bir biçimde baktım. O da kimdi?

 

Oturduğum yerden kalkarak müzik odasından uzaklaştım. Dışarıdan kimse görünmüyordu. Nasıl bir anda kaybolabilmişti?

 

☣☣☣☣☣☣☣☣☣☣☣☣☣☣☣☣☣☣☣☣

 

1 Hafta çok hızlı geçmişti. Salem’e iyice alışmıştım. Yaşadığım yerde ilgi çekici tarihler mevcuttu. Bu zaman diliminde de benimle aynı bölümü kazanan bir kız ile tanıştım. Çok güzel kaynaşmıştık. Adı Liliana idi. Sempatik biriydi. Bu zamanda da etrafta öğrenciler gelmişlerdi. Bu akşam bir hoş geldin partisi olacağını söylemişti Liliana. Partiyi düzenleyenler bizden büyük sınıflardanmış. Heyecanla bekliyordum. Akşam vakti gelip çatmıştı bile. Siyah sade bir elbise giymiştim. Aynaya baktığımda hoş göründüğümü teyit ettim. Parti okulun arkasında ki ormanlık bir alanda yapılacakmış. Tehlikeli ve gizemli en sevdiğim. Ayakkabılarımı da giyip odadan çıktım. Az ileride koridorun sonunda Liliana’nın beni beklediğini gördüm. Beni görünce gülümseyip

 

“Merhaba tatlım.” Dedi bende selam verip yanına yaklaştım.

 

“Hadi gidelim.” Dedim.

 

“Bugün herkes kaynaşacak şimdiden sarhoş olan öğrenciler olduğuna eminim. Bugün içiyoruz.” Diyerek kahkaha attı. Ona eşlik ederek ormanlık alana yürüdüm.

 

Parti alanına yaklaşmıştık. Etrafta herkes dans edip içiyordu. Köşede değişik değişik hareketler yapanlar bile vardı. Burası çılgıncaydı. Liliana elimden tutup dans edilen yere doğru çekti. Elime bir içki tutuşturup dans etmeye başladı. Bende bugün kendimi salıp eğlencenin tadını çıkarmaya başladım. Kendimi dansın akışına bıraktım. Liliana ile beraber birbirimize bakıp şat attık. Kafamın yavaştan iyi olduğunu biliyordum. Anlık bir sarsıntı geldi olduğum yerde durdum. Midem bulanmıştı. Hızlıca elimi ağzıma götürüp parti alanından uzaklaştım. Farkında olmadan ormanın derinliklerine girip ağacın dibine midemdekileri çıkardım. Midemde bir şey kalmayınca derin bir nefes alıp kendime gelmeye çalıştım. Kendime hafif gelince etrafa baktım neredeydim? Ah olamaz ormanın içine girmiş olmalıydım.

 

Ayağa kalkıp yürümeye başladım. Ne taraftan gelmiştim? Yürürken az ileriden bir takım sesler duydum. Kuşkuyla sesin geldiği yöne doğru ilerledim. Yaklaşıp bir ağacın arkasına geçtim. Seslerin olduğu yere baktığımda siyah cüppe giymiş elinde meşaleler olan bir takım grup gördüm. Bunlarda kimdi?

 

Ne yaptıklarını izlerken yerde bir takım çizgiler gördüm. Dikkatli bakınca yıldıza benzediğini anladım. Kahretsin bu insanlar burada ne halt ediyorlardı?

 

O sırada biri yıldız dairesinin içine yaklaştı. Üzerini çıkarıp tamamen çıplak kaldığını gördüm bu bir adamdı. Bir kadın ortada yerde uzanan adama yaklaşıp elini göğsüne koydu. Kadının eline baktığımda gözlerim korkuyla irileşti. Ne yapıyordu o?

 

Kadın bıçak tutuyordu ve bıçakla adamın göğsünü kesmişti. Çıkan kan ile gözlerim büyüdü. Kadın bir takım şeyler söylüyordu ama anlamıyordum değişik bir dilde konuşuyordu. Adamın göğsünü kesen kadın elini kana yaklaştırıp önce alnına sürdü. Ardından eliyle kanı yaladı. Korkuyla titredim. Buradan hemen gitmem lazımdı. Bu insanlar tam anlamıyla psikopatlar. Korkuyla yerimden kalkmaya çalışırken bir anda düştüm. Ses çıkmıştı. Aman tanrım hemen buradan uzaklaşmalıydım. Sesi duyanlar kafalarını hemen olduğum yere çevirdiler. Ben hemen koşmaya başladım. Lanet olsun neyin içine bulaştım ben!

 

Hızlıca koşuyordum. Beni görmemiş olsunlar lütfen. Yoksa başım büyük dertte olacaktı. Çok yorulmuştum. İleriye baktığımda parti alanına geldiğimi anladım. Hızlıca dans edenlerin içine girdim. Kimse yokluğumu fark etmemiş olmalı. Yüzümün kireç gibi olduğuna eminim. Şimdi ne olacaktı? Bu gördüklerim çılgınca orada ne yapıyorlardı hiç bilmiyorum. Resmen kurban ayini yapıyorlardı sanki. Liliana beni görüp yanıma geldi.

 

“Nereye kayboldun?” diye sordu. Liliana’nın kolundan tutup bir an önce götürmeye başladım.

 

“Buradan bir an önce gitmemiz gerekiyor.” Dedim telaşla. Liliana kaşlarını çatıp bana baktı.

 

“Neler oluyor Meli?” diye sordu.

 

“Anlatacağım ama şimdi hemen gitmeliyiz.” Endişeli yüzüme bakıp tamam manasında kafasını salladı. Beraber hızlıca oradan ayrılıp yatakhaneye geldik. Lili’nin kendisine gelmesini bekledim. Odama geçip oturduk.

“Dökül neler oluyor?” dedi.

 

Hızlıca gördüklerimi anlattım. Lili’de korkmuş bir şekilde bana baktı.

“Daha önceden bir şeyler duymuştum ama bir uydurma olduğunu sanıyordum.” Dedi.

 

“Neyi duydun?” diye sordum merakla.

 

“O gördüğün insanlar kendilerini şeytana tapan müritler olduğunu sanıyorlar. Yüzyıllardır her 16 yılda bir kurban seçerlermiş ve ayin yaparlarmış. O kurbanı da taptıkları kişiyi beslerlermiş. İlk 1600’lü yıllarda yapılmaya başlandığı söyleniyor. Ama kime, niye, neden yaptıkları bilinmiyor. Bu işe karışanlar ya da öğrenenlerde öldürülüyorlarmış. Seni gördüler mi?” diye sordu. Duyduklarım ile korkuyla yutkundum. Bunlarda ne idi böyle?

 

“Bilmiyorum ama bir ses duydular. Sanıyorum ki onlar görmeden oradan hızlıca uzaklaşmıştım” Dedim. Lili endişeyle bana sarıldı.

 

“Korkma eminim ki görmemişlerdir. Bir daha hiçbir şekilde öyle bir şeyi takip etme veya yaklaşma. Korkunç.” Dedi. Kafamı salladım. Gece geç olmuştu.

 

“Ben artık odama geçeyim çok yoruldum iyi geceler.” İyi geceler dileyip geçirdim. Tanrım ne olursun kimse görmemiş olsun.

 

✬✬✬✬✬✬✬✬✬✬✬✬✬✬✬✬✬✬✬✬✬

 

Ertesi gün dersler başlamıştı müzik dersine girip ilk dersi bitirmiştim. Başarılı birçok öğrenci vardı. Dünü düşünmeden duramıyordum. Bunu yapanlar bu okuldaydı. Adım gibi emindim. Bir şeyler araştırmak için kütüphaneye geçtim. Belki bir şeyler öğrenebilirdim. Kütüphaneye girdiğimde görevliye yaklaştım.

 

“Merhaba Salem ile ilgili tarih kitapları var mı?” diye sordum.

 

“Son kısımda var. Oraya bakabilirsin.” Dedi gözlüklerinin altından. Oraya yönelip raflarda elimi gezdirdim. Kitaplara bakarak ilgimi çeken bir şeyler aradım. Rafın son kısmında küçük siyah kapaklı bir kitap dikkatimi çekti elimi yaklaştırıp baktığımda üstünde hiçbir şey yazmadığını gördüm. Kaşlarımı çatarak kitabı elime aldım. Açtığımda kitap değil de bir günlük olduğunu anladım. İsmine baktığımda Elinia Darkstow mu? Benim soyadım mı? Elinia bu isim neden tanıdık geliyordu. Günlüğün sayfasını çevirdiğimde bir tarih gördüm. Başlangıç tarihi 2007 mi? Bu kızda kimdi? Ve neden soyadımız aynıydı?

“Aradığını bulmuş gibisin.” Dedi biri. Kafamı hızlıca çevirip diyene baktım. Aşırı çekici bir adam duruyordu.

 

“Af edersiniz?” dedim sorar gibi. Adamı incelemeye başladım. Bembeyaz teni pürüzsüz bir cildi vardı. Ah nefesimi kesmişti. Yutkunup baktım.

 

“İncelemeye devam edebilirsin.” Dedi serseri bir gülüşle.

 

“Ne münasebet.” Diyerek kaşlarımı çattım. Sırıtıp

“Gözleriyle yiyen bendim zaten.” Dedi utanıp kafamı eğdim.

 

“H-Hiçte bile sizi incelemiyordum sadece anlık daldım.” Dedim daha da batırarak ah beni niye heyecan bastı şimdi?

 

“Eminim öyledir.” Deyip göz kırptı. Gözleri elimde ki günlüğe kaydı ve kaşlarını çattı. Hızlıca günlüğü kapatıp oradan uzaklaştım.

 

✪✪✪✪✪✪✪✪✪✪✪✪✪✪✪✪✪✪✪✪✪✪

 

Dün gece çalılıkların ardından ayini izleyen kıza bakıyordu. Gördükleriyle şok olan kıza baktı ve psikopatça güldü. Olmaması gereken bir yerde küçük bir sıçan etrafta dolaşıyor demek ki diye geçirdi.

 

Kız gördükleri karşısında şok olup kaçarken ardında onu izleyen birini fark etmemişti. Kızı izleyen adam ise bundan sonra olacakları dört gözle bekliyordu. Adamın yanına biri yaklaştı.

 

“Efendim ayin bitti. Yalnız birinin sesini duymuş olabilir diyorlar.” Gizemli adam ise sırıtıp

“Etrafı toplayıp dağılın.” dedi ve arkasını dönüp karanlıklar içinde kayboldu.

 

✪✪✪

Loading...
0%