Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Kızımız

@aseliko

Topraklı ellerimi yıkayıp, gerekli güvenlik önlemlerini aldıktan sonra seradan çıktım.Çiçeklerimi sulayıp ekilecek tohumları da ekmiştim.Turgay konsere gittiğimiz günden sonra üç gün boyunca akşamları eve gelebilmişti fakat işleri yoğunlaştığı için iki gecedir şirketteydi.Şirkete ziyarete gittiğim gün asistanı gece boyunca çalıştığını, sabah dörtten yediye kadar anca üç saat uyuyabildiğini söylemişti.Odasına girdiğimde masasına başını yaslayıp uyumuş haliyle karşılaştım.

 

Elinde kalemi, önündeyse yaptığı ayakkabı çizimi vardı.Elindeki kalem gevşeyen avucunun içinde bir sağa bir sola sallandığı için, sessizce kalemi elinden almıştım.Ses çıkarmadan uykusuna devam etmesi için yaklaşık kırk dakika telefonla ilgilenerek bekledim.Uyandığında şaşkın bi' ifadeyle bana baktıktan sonra gülümseyerek gözlerini ovmuştu.Bu hali gözüme öyle tatlı gelmişti ki aklıma geldikçe hâlâ gülüyordum.Geldiğimi görünce iki kişilik siyah deri koltukta rahatça uyumamız için kapıyı kilitlemişti.Başımı gövdesine yaslayıp birlikte bir buçuk saatlik bir uyku çekmemizi sağlamıştı.Uyandığımızda gitmemi istemese de işlerinim yoğunluğundan ötürü gitmek istemiştim.Çıkmadan önce bana,

"Akça, yine gel olur mu?Ben gelemesem bile sen gel.Hiç bir şey yapamasak bile birlikte uyuruz."demişti.

 

O an bir şey fark etmiştim.Bu zamana kadar ben neden onun yanına gitmemiştim?Sahiden neden?Evet, o gelmemişti gecelerce ve hatalıydı ama ben de şirkete gidip en azından onu bu yoğunluktana arındıranilirdim.Aklıma bile gelmemişti.İçimden bir ses, "yüzüne bakmayan adamın şirketine mi gidecektin?"dediğinde, bir yandan ona hak versem de Turgay'ın sadece uyumak için eve geldiği ve gözlerinden uyku aktığı aklıma gelmişti.Bundan sonra gidecektim, hatta şaşırtacaktım onu!

 

Arabayla bahçeden içeri girdim ve arabayı garaja park ettim.Marketten aldığım poşetlerle birlikte kapıyı açıp içeri girdim.Elimdekileri hızlıca buzdolabına yerleştirmem gerekiyordu.Malzemeleri yerleştirip bardağa koyduğum buzlu limonatayla birlikte koltuğa oturdum.Fazlasıyla yorulmuştum.Elime yarısında olduğum kitabı alıp okumaya başladım.Yarım saat dinlendikten sonra elimdeki bardakla birlikte mutfağa girdim.Bu akşam Turgay eve gelecekti, telefonda konuşmuştuk.

 

Bugün mercimek çorbası, tavuk ve kremalı makarnaydı.Turgay kremalı makarnayı çok severdi, hatta canımız istediğinde gece kalkıp kremalı makarna yapardı.Tavuklar ocakta pişerken zil çalmıştı.Kapı deliğine yaklaşıp delikten baktığımda görüş alanımın kapatıldığını gördüm.

 

"Kimooo?"

 

"Ben geldim Akça'm"

 

Gülerek kapıyı açtığımda yüzünü bir buket çiçekle kapattığını gördüm.Beyaz ve pembe açelyalar vardı buketin içinde.Buketi yüzünden indirip sırıtarak gözkırptı.

 

"Serseri."dedim, sıtırken.

 

İçeri girip yanağıma bi' öpücük bıraktı ve kollarını belime sardı.Elindeki buketleri elime bırakırken konuştu.

 

"Senin serserinim bebeğim."

 

Şerefsiz gülüşü vardı yüzünde.Dişlerini sıkarak yanaklarımı sıktı, tıpkı bir çocuğu sever gibi.Yüzümü severken kanı kaynıyordu.Gülerek kumral saçlarını karıştırdım.Bu defa jole sürmemiş dağınık bırakmıştı.

 

"Güzelim ben bi' duş alıp geleyim."dedi ve perçemlerimi elleriyle düzeltti.

 

"Tamam ama hızlı ol, kremalı makarna yapacağım.Soğumadan yiyelim"

 

"Allaaaaah."deyip, iki eliyle yüzümü tutup alnımdan öptü ve merdivenleri ikişer ikişer çıktı.Deli ya!

 

Mutfağa geri dönüp kremalı makarnayı yapmaya başladım.Bir yandan da şarkı listemdeki şarkılar sırayla çalıyordu.Dans ede ede makarnayı yaparken çalan arabesk şarkıyla dans etmeyi bıraktım.Bu şarkı Turgay'ın ve benim en sevdiğim arabesk şarkıydı.Merdivenlerden inerken bağıra bağıra şarkıyı söyleyen Turgay'ın sesiyle gülümsedim.Sesi çok güzeldi, acilen bi' gitar gecesi yapmamız gerekiyordu.

 

Nemli saçları alnına dökülmüş halde mutfağa giren Turgay kollarını iki yana açarak şarkıyı söylemeye devam etti. kepçeyi elime alıp bağırarak ona eşlik ettim.

 

(Medyadaki şarkıyı burada açın ve 36.saniyeye getirin)

 

"Nereden bu sevda geldi başıma?

Anılarım sarhoş ben sarhoş oldum."

 

İkimizde bir elimizi birbirimizin omzuna koyarak söylemeye devam ettik.Öyle bir moddaydık ki perçemlerim bir sağa bir sola savruluyordu.Biz buyduk ve biz böyle mutluyduk.

 

"Hasretin karıştı gözyaşlarıma, seven kalbim sarhoş ben sarhoş oldum."

 

Müslüm Gürses'in mikrofonu salladığı gibi elimdeki kepçeyi salladım.Turgay kaşlarıyla sandalyeleri işaret ettiğinde koşarak sandalyenin üzerine çıktım, karşımdaki sandalyeye de Turgay çıkmıştı.

 

Kafamı ritme göre sallıyordum.

"Kimse üzülerek bakmasın bana, acı geçmişimi sormasın bana."

İşte şimdi en sevdiğimiz kısma gelmiştik.

İkimiz de bu kısımda damar modundaydık.Turgay masadaki bardağı eline alıp gülerek,

"Bir tek kadeh bile içmeden daha

Seven kalbim sarhoş, ben sarhoş oldum.

Seven kalbim sarhoş,ben sarhoş oldum."

 

Öyle ciğerden söylemiştik ki ikimiz de sarhoş gibi davranıyorduk.Havadaki ellerimizi birbirine çakarken kahkaha attık.Nefes nefese kaldığımızda üstüne çıktığımız sandalyelere oturduk ve kafamızı geriye attık.Nefeslerimiz düzene girdiğinde göz ucuyla birbirimize baktık.Kıkırdadığımda o da dayanamayarak tekrar güldü.Bu hali gözüme fazla yakışıklı geldiğinden bir süre ona baktım.O da yaslandığı yerden sırtını ayırıp dirseklerini bacaklarına koydu ve inci gibi dişleriyle gülerek bana baktı.

 

Keskin yüz hatları alnına dökülen kumral saçları, bal rengi gözleri ona aşık olmamı sağlayan etkenlerdendi.Hâlâ gülümseyerek yüzüme bakarken, öylece kalakaldım.Isınmaya başlayan yüzümü fark edince gözlerimi kaçırdım.Yemek yaparken topladığım saçlarım çoktan özgürlüğüne kavuşmuştu.Elim ayağım birbirine karışırken aceleyle perçemlerimi düzeltip açık saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım.

Kahkaha attı!

 

"Sen utandın mı?"

 

"Yoo ne alakası var?Sadece sen öyle bakınca şey oldum..."dedim, gözlerimi kaçırarak.

 

Elini çenesinin altına koyup gözlerini kıstı.

 

"Ne oldun?"

 

Kaşlarımı çatıldı.

 

"Ay Turgay sıkıştırma beni!"

 

Sitemle bağırmama kahkaha attı.Gülerek ayaklandı ve alnımdan öptü.Daha sonra yerdeki tokamı alıp arkama geçti ve saçlarımı topladı.Yeniden eski zamanlardaki gibi hissetmek beni heyecanlandırıyordu.

 

"Gerçeği bilmek ister misin?"dediğimde, kulağıma gülme sesi geldi.

 

"Neymiş gerçek?Söyle bakalım benim güzel karım."dedi, arkamdan uzanan kollarını boynuma dolayarak.

 

"Eski bizi görmek beni heyecanlandırıyor."dediğimde, birkaç saniye sustu.Oturduğum sandalyenin önüne çömelerek iki elimi de tuttu ve gözlerimin içine baktı.

 

"Biliyor musun?Tıpkı mezarlıktaki karşılaşmamızdan sonra şirkette karşılaştığımız ilk gün gibi hissediyorum.Tıpkı o günkü gibi yaşadığımı hissediyorum."dediğinde güldüm.

 

"Benim için sakarlıklarla dolu olsa da seninle karşılaşmamı sağlayan o güne minnettarım."

 

"O gün holdinge hiç isteyerek gelmemiştin."dedi, yüzündeki manidar gülümsemeyle.

 

"Dedemler iş ortaklığı ayağına beni seninle tanıştırmaya getirmişti."

 

Derin bir nefes aldım.

"O gün şirkete çok ön yargılı gelmiştim."dediğimde, güldü.

 

"Tabi sen bana aşık olacağını bilmiyordun."

 

Başımı geriye atarak güldüm.

 

"Dedeme yolda söylenip durdum beni götürmesin diye ama götürmüştü.Şey diyordu bana yolda giderken,"kızım bak gör çok efendi, yakışıklı çocuk.çok beğenirsin,"haklıymışsın dede."

 

"İlk başta mezarlıktaki o adam olduğumu görünce çok şaşırmıştın."

 

Yaa!Ne şaşırmaydı ama?Ona bakarken önümdeki iki basamaklık yeri görmeyip yere kapaklanmıştım hem de koskoca şirketin önünde!Üstüne üslük ayağım kırılmıştı ve hastaneye gitmiştik.

 

"Yaa tabii!O kadar şaşırdım ki yere yapışıverdim."

 

Kaseye koyduğu çorbanın birini benim önüme koydu.

 

"Neyseki hastaneden çıkmadan numaranı alabildim."derken, yüzünde askerlikteki başarılarını anlatan dede gururu vardı.

 

"Ama sen bi' farklıydın Turgay.Bunu fark ermiştim o an ve hissetmiştim."

Dudağının kenarı yukarı kalktı.

"Bunu sana hissettiren neydi?"

 

"O gün hastaneden çıkıp arabaya bindiğimizde numaramı isterken niyetinin ciddi olduğunu ve beni uzun zamandır sevdiğini hiç dolandırmadan söylemiştin.O an çok şaşırsam da cesurluğun çok hoşuma gitmişti.Yani benimle eğlenmek için konuşmadığını ilk günden anlamıştım."

 

"Evet, hiç olmadığım kadar ciddiydim.

Annem bile şaşkındı çünkü o zamana kadar hiç bir kızı sevmemiştim.Kimse benim birini sevmeme ihtimal vermiyordu.Yaklaşık bir sene boyunca kimseye çaktırmadım seni sevdiğimi."

 

Gülümsedim, nefes alıp devam etti.

"Dedenin şirketiyle ortaklık için birkaç şey konuşacaktık.O akşam deden bizi evine davet etmişti.Kapıdan girdiğimde merdivenlerden seke seke inen halini görmüştüm, bizim geldiğimizi görmediğin için şarkı söyleye söyleye iniyordun aşağı.Üstündeki çiçekli elbisenin etekleri bi' sağa bi' sola sallanıyordu.Tam olarak o günden sonra hiç aklımdan çıkmadın."dedi, ufak bi' tebessümle.

 

Gerçekten aklından çıkmadım mı?Yüzüme bakmadığın zamanlarda bile mi?

 

Manidar bi' gülümsemeyle konuştum.

"Ben en başta seni görünce çok egolu biri olduğunu düşünmüştüm hatta benimle görüşmek istemene bile inanmıyordum.Taa ki hastaneden çıkarkenki konuşmamıza kadar."

 

"Emin ol dışardan gören birçok insan da hâlâ öyle düşünüyor çünkü hiç görmedikleri Turgay sadece Akçasıyla birlikteyken ortaya çıkıyor."

 

Aklıma gelenle güldüm.

"Dolunayla birlikte ortaya çıkan vampirler gibi."

 

Soluksuz şekilde yediği kremalı makarnasını bitirmişti bile.Düşünür gibi yaptı.

"Ya da kremalı makarna görünce canavara dönüşen bir adam gibi."

 

İkimizde makarnalarımızı bitirdiğimizde sofrayı topladık.

 

Turgay'ın arkamdan sarılacağını tahmin edemediğimden belime dolanan kollarla şaşırdım.Şaşırdım çünkü insan uzun bir süre yabancı kaldığı şeylere karşı garip hissedebiliyordu.Benimki de öyle bir şeydi.Yine de gülümsedim, çaktırmamaya çalışıyordum.

 

"Akça'm ben mutfağı toplayayım, sen hazırlan."

 

Kaşlarım çatıldı, gideceğimiz bir yer vardı da ben mi unutmuştum?

 

"Bir yere mi gideceğiz?"dedim, meraklı bir ifadeyle.

 

"Evet, uzun süredir yapmadığımız bir şey ama eminim ki özlemişsindir."

 

Gülümsedim.

"Özlediğim birçok şey var acaba hangisi?"

 

Birkaç saniye gözlerime baktıktan sonra ufak bir tebessüm sundu güzel yüzü.

 

"Spor bir şeyler giyin güzelim."demekle yetinip beni, üstümü değiştirmem için yatak odasına yolladı.

 

O çoktan oversize bir tişört altınaysa dizine gelen bir sporcu şortu giymişti.Bense üstüme bol, ince sweat elbiselerimden birini geçirdim.Başörtü olarak sporcu başörtülerimden birini taktım.Bunlar aşırı pratikti ve bana yakışıyordu.Kutuya kaldırdığım spor ayakkabıları elime alıp aşağı indim.

 

Merdivenlerden indiğimi gören Turgay ufak bi' ıslık çaldı.

 

"Hatunuma bak be!Tam bi' moda ikonu!"dedi, gözlüklerini takarken.

 

Bana doğru uzattığı elini gülümseyerek tuttum.Evden çıktığımızda kırk dakikalık yolculuktan sonra vardığımız yer bir yıllık evliyken geldiğimiz basketbol sahasıydı.Buraya aldığımız en güzel haberi kutlamaya gelmiştik.Daha önceleri de hep geldiğimiz bir yerdi ama buranın diğer yerlere göre anlamı çok daha farklıydı bizim için.Bu yüzden sıklıkla gelirdik.

 

Turgay arabayı park ettiğinde arabadan inip bagaja yöneldik.Bagajı açtığında gördüklerimle kaşlarım havalandı, bunları ne ara hazırlamıştı?

 

"Bunları ne ara hazırladın?"

 

Şaşkınlıkla sorduğum soruya güldü.

 

"Sen üstünü giyinirken hazırladım sevgilim."dedi ve gözkırptı.

 

Termostaki çayı ve poşetleri o alırken, yere sereceğimiz örtüyü de ben almıştım.Hee bir de basket topunu.

 

"Akça'm ilk önce basket oynayalım sonra dinlenirken çayımızı içeriz."dedi, kolunu omzuna atıp beni kendine çekerken.

 

"Bana uyar."dedim, sırıtırken.Bu halime gülüp, burnumu iki parmağının arasına sıkıştırdı.

 

"Nefes alamıyorum Turgay!"

 

Zorlukla söylediklerimi algılayınca elini çekti.

 

"Sen öyle tatlı gözükünce..."dedi ve ne yapacağını bilemez halde sağ eliyle başının arkasını kaşıdı.

 

Kahkaha attım ve alnına düşen kumral perçemlerini düzelttim.Dağınık haliyle de pek karizmatikti ama içimden düzeltmek gelmişti.

 

"Ah ah hep şu senin güzelliğin..."dedi ve ufak bi' tebessümle yüzüme bakarken.

 

"Öhöm öhöm."

 

Boğazımı temizlediğimde kolunu omzuma attı ve beni sahaya yönlendirdi.

Sahanın içine girdiğimizde yaşanacak kapışma için heyecanlıydım İkimiz de çok iyi basketbol oynardık fakat benim boyum kısa olduğundan bir takım sorunlar yaşanabiliyordu.Mesela potayı tutturamamam gibi!

 

Elimize bozuk parayı alıp yazı tura attık.İlk o başlayacaktı.Topu sektirmeye başladığında seri ayak hareketlerimle topu elinden almaya çalışsam da benden daha hızlıydı.Gözlerimi kıstım, ufak bi yanıltmaca yapacaktım.Topu elinden aldığımda kötü gülüşü attım.

 

"Hahaaa."

 

Topu potaya atacağım sırada fırlattığım basket topunu havada yakaladı ve daha potaya ulaşamamıştı bile.Ona döndüğümde ellerimi belime koyup gözlerimi kıstım.

 

"Yaa Turgay!"

 

"Efendim güzelim."dedi, sırıtarak.

 

"Görürsün sen!"

Kaşlarım çatık bir şekilde ona bakarken hâlâ sinir bozucu bir sırıtışla bana bakıyordu.

 

"Görelim bakalım."dedi ve göz kırptı.

 

Bir yandan elindeki basket topunu parmağının ucunda döndürüyordu.Tekrar topu sektirmeye başladığında hızla yanımdan geçip topu potaya ulaştırdı.Ayağımı hırsla yere vurdum.

 

" 'Görürsün sen' demiştin değil mi?"dedi, dudağının kenarı yukarı kalkarken.

 

Kaşımın teki yukarı kalktı.

 

"Evet öyle dedim!Hâlâ da demeye devam ediyorum."

 

Hırsım sesime yansımıştı.

 

"Madem öyle gel de al!"dedi, kaşlarıyla topu işaret ederken.Arka fonumda gerilim müziği çalarken harekete geçtim.

Pres yaparak potaya ulaşmasını engelledim.Topu diğer eline alacağı sırada elimden aldım ve ters yönden dönerek topu hızla potaya attım.

Basket!

"N'oldu Turgay efendi!Gördün mü gününü?"dedim, onun gibi göz kırparken.

 

Keyifler gıcır mı kızlar?

 

"Dur bakalım sen Akça hanım."dedi ve bana doğru hücum etti.

 

Elimde sektirdiğim topu nasıl yaptığını anlamadığım bir hareketle benden almıştı.Potaya koştu atışını yaptı.

 

"Basket!"dedi ve yanağımdan makas aldı.

 

Memnuniyetsiz bir ifadeyle ona bakarken gözlerimi kıstım.

 

Bu defa topu çevirdiği yöne gidiyormuş gibi yapıp o yönün tersine gittim ve elindeki topu alıp koşarak potaya yakın bir mesafeden topu attım.Yüzümdeki zafer sırıtışıyla Turgay'a döndüğümde geniş gülümsemesiyle bana baktığını gördüm.

Bir süre daha oymaya devam ettikten sonra günün kazananı ben olmuştum.

Daha doğrusu Turgay bilerek yenilmişti, bunu biliyordum.Banane canım bilerek de olsa yenilmeseydi, ben yengeç dansımı yapacaktım.Ben dansımı yaparken o kahkaha atıyordu.

 

"Seninle basket oynanmaz!"dedi gülerek bakarken.

 

Tek kaşım havalandı.

"Nedenmiş o?"dedim, iki elimi belime koyarken.

 

"Oyun sırasında hile yapıyorsun da ondan."dedi, kollarını göğsünde bağlarken.

 

"Hiçte bile!Hile yapmadım ben!"dedim başımı itiraz edercesine sallarken.

 

"Yaptın!Güzelliğinle alt ettin beni."dedi, dudağının kenarı yukarı kalkarken.

 

İfadem yumuşarken sırıttım.

 

"Ne sandın koçum?Biz de boş değiliz."

 

Dediğimde bana doğru koşmaya başladı.

Ne yapacağını anlamadığımdan şaşkın gözlerle ona baktım.Bir anda beni kucağına alıp döndürürken çığlığıma engel olamadım.Durduğunda başım dönüyordu.

 

"Başım dönüyor!"

 

"Yaa böyle aklını başından alırım Akça hanım."dediğinde gülmeden edemedim.

 

Beni indirmeden sahadan çıkardı ve ayakkabılarımı çıkarmam için serdiğimiz örtünün yanına bıraktı.

Ayakkabılarımı çıkartıp kendimi örtünün üzerine attım.Fazlasıyla yorulmuştuk.Turgay terli tişötünü çıkartıp bir şişe suyu vücuduna dökerken gözlerimi büyülterek parkı kontrol ettim.Turgay gülmeye başladığında ona doğru döndüm.

 

"Merak etme bu saatte kimse olmaz parkta!"dedi,gülmeye devam ederken.

 

Yanımızda getirdiğimiz minik yastığı Turgay'a fırlattım.Havada yakaladı!Bıraksaydın da hedefine ulaşsaydı be!

 

"Elalemin kızı görecek başıma bela alacağım senin yüzünden."dedim, gözlerimi kısarak.Gayette ciddiydim.

 

"Neyi görecek?Bunu mu?"dedi, sol eliyle sağ kolundaki pazusunu gösterirken.

 

Kaslı şovmen seni!

Poşetteki yedek tişörtü ona attığımda, seri bir hareketle tutup üstüne giydi.O da oturduğunda termostaki çayla birlikte abur cuburlarımızı yedik.

En sonunda bu parkta en sevdiğim şeyi yaptım, Turgay'ın dizine yattım.Aklıma, buraya ufak bi' kutlama yapmaya geldiğimiz gün geldi.Ne kadar da mutluyduk.Bir bebeğimiz olacaktı!Turgay heyecandan arabayı hızlı sürdüğü için kızmıştım ona.Aynı böyle dizine yatmıştım ve bebeğimize dair hayaller kurmuştuk fakat güzel kızımız bizden ayrılmıştı.Hem de beş aylıkken.

Hiç beklemiyordum gideceğini, ona alışan annesini yalnız bırakacağını hiç beklemiyordum.Gece gündüz, "benim kızım babasının kızı olacak,"diyen babasını bırakacağını ikimiz de düşünmemiştik.Vardı bunda da bir hayır.Asla isyan etmemiştik fakat kalbimizde apayrı bir yer edinmişti onu kaybetmenin acısı ve ikimizde bu acının asla geçmediğini biliyorduk.Ben günlerce kendime gelemezken Turgay'ın acısıyla birlikte benim acımı da sırtlandığını asla unutmayacaktım.

 

Kapalı gözlerimden akan yaşa engel olamadım.

 

"Akça!"

 

Turgay telaşla elini yüzüme koydu.

 

Gözlerimi açıp sulu gözlerimle ona baktım.

 

"Neyi düşündüğünü biliyorum Akça, ben de onu düşünüyorum."dedi ve yutkundu.Gözleri doldu.

 

"Sana ağlama diyemem çünkü onu karnında taşıyan bir anne olarak onun varlığını her hücrene kadar hisseden ve bağlanan sensin.Evet ben de kızımın varlığına tüm kalbimle alıştım ama karnında taşımak çok başka bir şey, çok başka bi' bağ ve sen hâlâ o bağlarla kızımıza bağlısın.Eğer ağlarsan hissedeceğine eminim."dedi, yanağımı okşarken.Akan göz yaşlarım içerisinde gülümsedim.

 

"Eminim ki o da benim gibi güzel annesinin ağlamasını istemiyordur ve sen de kızına asla kıyamazsın."dedi, dolu gözleriyle gülümserken.

 

Elleriyle yüzümdeki yaşları silerken eğilip alnımdan uzunca öptü.Gözlerim istemsizce kapandı.Yüzümdeki elinin üzerine elimi koydum.

 

"Güzel kızım annen ağlamacakmış, kıyamamış sana.Baba-kız bunu da hallettik güzel kızım.Seni çok seviyoruz."

 

Genişçe gülümsedim.

"Turgay, yarın mezarına gidelim mi?"dedim, titreyen sesimi düzene sokmaya çalışarak.

 

"Olur sevgilim, gidelim.Görelim kızımızı."dedi, derin bir nefes vererek.

 

"Turgay."dedim ve gözlerimi açtım, içimdeki yangını söndürmeye çalışırken.

 

"Efendim Akça'm?"

 

"Bizden güzel anne-baba olur muydu?"

 

Geniş gülümsemesiyle baktı bana bir süre.

 

"Senden çok güzel bir anne olacağı kesin zaten güzelim."dedi, eli yanağımda gezinirken.

 

"Bence senden de çok iyi bir baba olurdu..."

 

Bir sessizlik oluştu.Eminim ki en son yaşadıklarımızdan dolayı, iyi bir baba olamayacağını düşünüyordu ama hayır!Benim tanıdığım Turgay kızını öğrendiği andaki gibi heyecanlı olurdu, sürekli bebeğiyle yapacaklarını düşünürdü.Tıpkı kızı olduğunu öğrendiği zamanlardaki gibi.

 

"Bilmiyorum ki...olur muydu gerçekten?"derken, sesindeki hüzün kalbimde sancı oluşturdu.Fısıldar gibi konuşuyordu.

 

"Olurdu bence, hatırlıyorum da ne kadar heyecanlı bi' babaydın."

 

"Evet, öyleydim.Senden bir kızımın olacağını düşünmek bile kalbimi hızlandırmaya yetiyordu."derken, ses tonu güzel rüyalara dalar gibiydi.

 

"Akça."derken, söyleyeceği şeyi söyleyip, söylememekte kararsızdı.Gözleri karşısındaki ağaçlarda geziyordu, yutkundu.

 

"Yine olur muyuz?"dedi, vereceğim cevaptan korkarcasına ve devam etti.

 

"Anne-baba olur muyuz yeniden?"

 

"Hayırlısı,"dedim, gözlerimi kaçırırken.

 

Anneliğe hazır hissetmediğimi anlamıştı.

Yeniden anne olmayı çok isterdim fakat korkuyordum, yine aynı şeyleri yaşarım diye çok korkuyordum.Hazır hissetmemem bu yüzdendi.Bilmiyordum, tekrardan anne olabilir miydim?

 

Gözlerimi kapattığımda ikimiz de kendimizi sessizliğe bıraktık.Turgay üzülmüş müydü?Bir süre gözlerim kapalı halde düşünürken bedenim dayanamayarak kendini uykuya bıraktı.

 

-Bölüm sonuuu-

 

Turgay Akça'm deyince bi hoşuma gidiyor bir hoşuma gidiyor, anlatamam🥹💖

Nasıldı bölüm?

Bu arada ben Kamuran Akkor hastasıyımdır, bu şarkının da müptelasıyım Akça gibi🦋

Biraz üzüldük ama olsun.

Akça'nın kızı🥺

(o kısmı yazarken ağladım)

Turgay acısını içine atıyor.

Ah Turgay ah nelerle uğraşıyorsun da kimsenin haberi yok

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%