Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Kızımız

@aseliko

Medya:Turgay Yankı

 

Derin bir nefes alarak önümdeki çiçeği kokladım.Yüzümdeki gülümsemeyle geri çekildiğimde çiçeği tekrar yerine götürdüm.Sulanması gerekenleri sulayıp, ekilmesi gerekenleri ekmiştim.

 

Parka gittiğimiz günün üzerinden tam olarak bir ay geçmişti, Turgay hâlâ yoğun bir şekilde çalışıyordu.Bugün eve gelemeyişinin ikinci günüydü, bugün eve gelir miydi?Bilmiyordum.İşlerim bittiğinde şirkete uğrama fikrini aklımın bir ucuna koydum.

 

Uzun zamandır yanıma bir çalışan almak istiyordum, etrafa haber yaymıştım.Birkaç kişiyle görüşsem de kişisel problemlerinden ötürü işe girmekten vazgeçmişlerdi.Bugün bir kişi daha görüşmeye gelecekti, umarım bu iş hallolurdu çünkü şu aralar çok yorgun düşmüştüm.Seranın tüm işlerine tek başıma yetişmeye çalışmak beni çok yoruyordu.Üzerimde anlamlandıramadığım bir yorgunluk vardı.Turgay vitaminlerimi kontrol ettirmem konusunda uyarılar yapsa da ben ertelemekte ısrarcıydım.

 

Saate göz attığımda ikiye on kaldığını gördüm.Gelecek olan kız saat ikide geleceğini söylemişti.Yaklaşmış olmalıydı.Sandalyeme oturup kitabımı açtığım sırada dış kapının sesi gelmişti.Birisi zile basıyordu, muhtemelen gelen kızdı.Burayı yaptırırken güvenliği ön planda tutmuştuk, bakıldığında büyük demir kapımızdan da anlaşılıyordu zaten.

 

Kapıyı açtığımda karşımda sarı saçları omzunun biraz aşağısında olan uzun boylu bir kız duruyordu.Gülümsediğinde ben de gülümsedim

 

"Merhaba, ben Betül!İş ilanı için gelmiştim.Telefonda konuşmuştuk."

 

Geri geri adımlayıp geçmesi için kapıyı ardına kadar açtım.

 

"Hoşgeldin, içeri buyur lütfen."

 

İçeri girdiğinde kapıyı kapattım ve onunla beraber seraya doğru yürümeye başladık.Meraklı gözleri heyecanla bahçeye dikmiş olduğum çiçeklerde gezdi.

 

"Çok güzelmiş burası, hayal ettiğimden çok daha güzel."

 

Gülümsedim.

"Evet öyle, anladığım kadarıyla sen de çiçekleri çok seviyorsun."

 

"Evet, çok severim."dedi, bahçeye diktiğim çiçeklere büyük bir gülümsemeyle bakarken.

 

"Öyleyse iyi anlaşacağız demektir."dedim, onun gibi gülümserken.

 

İkimizde seranın içine girdiğimizde elimle ilerideki beyaz masayı gösterdim.

 

"Şuradaki beyaz masaya oturalım.Ben sana bi' su getireyim.İçecek başka bir şeyler ister misin?"

 

"Yok hayır, teşekkür ederim.Zahmet etmeyin."dediğinde, gülümsedim.

 

"Yok canım, ne zahmeti."dedim ve seradan çıkıp bahçenin girişinde kalan minik kulübeye ilerledim.

 

Tepsiye bir bardağa su koyduktan sonra minik buzdolabına koyduğum soğuk, taze sıkılmış limonatayı da tepsiye koydum.Kendime de bardak aldıktan sonra seraya ilerledim.Beyaz masaya geldiğimde elimdeki tepsiyi masaya bırakıp Betül'ün tam karşısındaki sandalyeye oturdum.Hava oldukça sıcaktı, büyük bardaktaki buzlu suyu kana kana içen Betül'e gülümsedim.Kendi bardağıma limonata doldurduktan sonra masaya koyduğu bardağa soğul limonatadan döktüm.

 

Güler yüzlü bir kızdı ve bu benim açımdan önemliydi.

"Teşekkür ederim."

"Rica ederim."dedim, ben de onun gibi gülümseyerek.

 

Heyecanlandığını yüzündeki telaşlı fakat her şeyi halletmeye çalışan yüz ifadesinden anladım.Rahatlatmak adına ona birkaç soru soracaktım.

 

"Kaç yaşındasın Betül?"

 

"On dokuz yaşındayım.Siz kaç yaşındasınız?"dedi gülümseyerek fakat gülen yüzü bir anda telaşlı bir hal aldı.

 

"Ay sormamalı mıydım?Sizin bana soru sormanız gerekiyor şu an.Kusuruma bakmay-"

 

"Öncelikle Betülcüm yirmi yedi yaşındayım ve ayrıca soru sormanda bir sıkıntı yok.Şu sizli bizli konuşmayı bitirelim.Beni ablan olarak görebilirsin.Resmilik ve kasıntılığı sevmem.Gördüğüm kadarıyla senin gibi tatlı bir kızda bunu pek sevmiyor."dedim, gülerek ona bakarken.

 

Elini kafasının arkasına atıp, tatlı bir ifadeyle yüzünü buruşturdu.

"Fazla mı heyecanlı görünüyorum?"

 

"Bi' tık öyle sanki."dedim ve ufak bir kahkaha attım.

 

O da bana katılıp kendine güldü, kahverengi çilleri onu oldukça tatlı gösteriyordu.

 

"Okuyor musun?"

 

"Evet okuyorum,

 

"Hangi üniversite?

 

"Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesinde iç mimarlık okuyorum."

 

Memnun olmuş bir ifadeyle konuştum.

 

"Harika, başarılı bir kızsın o zaman.Bir şey daha soracağım Betül.Neden bu işi seçtin, etrafta onca iş yeri varken?Yanlış anlama, serada çalışmayı isteyen bir genç kız daha önce pek görmedim.Gelenler genelde orta yaşlı kadınlar oluyor."

 

Ufak bir tebessümle ona bakmaya devam ettim.

 

"Burda çalışmak istememim ilk sebebi çiçekleri çok sevmem.Diğer sebebiyse annem.Annem kanser hastası, ilaç masrafları çok pahalı ve bir yandan ben de okuyorum.Annem hasta haliyle çalışıyor fakat geçinmemize yetmiyor bu para.Zorlanmıyorum diyor ama zorlanıyor bunu görüyorum.Hastalığı daha da ilerlerse yataklık olacak.Bunu istemiyorum.Normalde benim çalışmama asla izin vermez, okulum onun için öncelik ama burada çalışmama izin verecektir."

 

"Peki ya baban?"

 

Bu soruya engel olamamıştım, aklıma geleni pat diye sorduğum için kendime kızdım fakat ağzımdan çıkmıştı bir kere.

 

Gülen yüzü solduğunda aceleyle konuştum.

 

"Yaranı deştiysem özür dilerim, seni üzecekse anlamayabilirsin."dediğimde, manidar bir gülüş sundu.

 

"Sorun yok, alıştım.Babam ben altı yaşındayken bizi terk etti.O zamandan beri annem çalışıyor ama hastalığı ortaya çıkalı iki sene oldu, bu zamana kadar idare etti ama artık kötü durumda.Ayakta duracak gücü yok ama mesailere kalmaya çalışıyor, onu kaybetmek istemiyorum."dedi, gözleri dolarken.

 

Üzgün bir ifadeyle gözlerimin dolmaması için dua ettim fakat dolmuştu.Küçük bir öksürükle sesimin düzelmesini sağladım.

 

"Yaz tatilinde tam zamanlı çalışabilirsin ama okul başlayınca ne yapacaksın?"dedim, merakla cevabını beklerken.

 

"Ben de bunu konuşmak istiyordum aslında.Yazın tam zamanlı çalışabilirim ama okul başlayınca ancak dersten sonra gelebilirim.Ya da dersimin az olduğu günlerde sabah yine buraya gelir daha sonra derse giderim, dersim bitince de tekrar buraya gelirim.Yarı zamanlı olur yani."dediğinde, başımı olumlu anlamda salladım.

 

"Zaten buradaki işimiz saat dört gibi bitmiş oluyor hatta işimizi hallettiğimizde boşta kalabiliyoruz.Yaz tatilin boyunca çalış, tecrübe edin sonrasında kendin karar verirsin.Hatta okul saatlerine göre de planlama yaparız.Sıkma canını."dediğimde, içine su serpilmişçesine rahatladı.

 

Maaş konusunda da anlaştıktan sonra ikimizde memnun olduğunda elimi uzattım.

"O zaman anlaştık!"

 

Gülümseyerek elimi tuttu.

 

"Anlaştık!"

 

İşe yarın başlayabileceğini söyleyerek dış kapıya kadar ona eşlik ettim.

 

"Küçük hanım, sakın stres yapma!Her şeyi sana öğreteceğim.Ben ilk bu işi yapacağım zaman biraz fazla stres yapmıştım ama insan çiçeklerin arasında olunca stresten arınıyor.

O yüzden gece rahat uyu."dedim, gülümseyerek.

 

Şirin gülümsemesi ve gülen, mavi gözleriyle kapıdan çıkmadan konuştu.

 

"Her şey için teşekkür ederim, tekrardan tanıştığıma memnun oldum Akça abla."

 

"Rica ederim canım, dikkatlı git.Yarın görüşürüz."

 

"Görüşürüz."

 

***

 

Seranın büyük demir kapısını kilitleyip elimdeki anahtarı çantama attım.Arabama binip şirketin yolunu tuttum.Buradan şirket biraz uzaktı, umarım trafik olmazdı.Yaklaşık bir saatte şirkete varmıştım.Trafik olmadığı için hızlı gelmiştim.Merdivenleri çıkıp şirketin kapısından içeri girdiğimde danışmanlarla göz göze geldik.

 

"Hoşgeldiniz Akça hanım."

 

Beni gülümseyerek karşılayan çalışana aynı şekilde gülümsedim.

 

"Hoşbuldum, iyi çalışmalar."dedim ve asansöre doğru ilerledim.

 

Beşinci kata çıktığımda Turgay'ın yakın arkadaşı beni karşılamıştı.

 

"Ooo yenge sen buralara gelir miydin?Hoşgeldin."

 

"Hoşbuldum Serdar, Turgay odasında değil mi?"

 

"Odasında yenge, buyur geç sen."dediğinde, uzun koridorda ilerledim.

 

Bugün şirkete geleceğim için güzel bir kombin yapmıştım.Bahçedeki minik kulübemde duş alma yeri de olduğu için çok rahattım.Duşumu alıp, yanımda getirdiğim temiz ve şık kiyafetlerimi giymiştim.Turgay her ihtimali düşünerek yaptırmıştı.

 

Odanın önüne geldiğimde kapıyı tık tıkladım.Surpriz olacaktı

"Geeel."sesi geldiğinde, gülümseyerek kapıyı açtım.

 

Durgun yüzü beni görür görmez neşelendi.Gözlerinin içi gülüyordu sanki.Ayağa kalkıp yanıma doğru yürüdü hiç beklemeden kollarını sardı.Benimle sarılırken, arkamda açık kalan kapıyı eliyle kapattı ve tekrar kolunu belime sardı.Başını başörtümün üzerinden boynuma yerleştirdi ve derin bir nefes aldı.Bu haline kıkırdadım.odanın cam kısımlarının perdeleri açıktı, biri geçerse bu halimizi görebilirdi.

 

"Turgay."

 

"Efendim."dedi, kafasını omzuma yaslayıp yüzünü boynuma gömmüş haliyle.

 

"Perdeler açık, birisi görecek!"

 

Omuzlarını silktiğinde, siyah takım elbisenin içindeki çocuksu hareketi beni güldürmüştü.

 

"Görsün!"

 

"Saçmalama!"dediğimde, oflayarak geri çekildi ve elindeki minik kumandayla perdeleri kapattı.

 

Yanıma gelip elimi tuttuğu gibi beni gövdesine çekti.Bir süre hiç konuşmadan sarılır halde bir sağa bir sola sallandık.

 

"Allah'ım çok özlemişim."diye, mırıldandığında uykusuz ve yorgun olduğu belliydi.

 

"Ben de seni çok özledim."dedim, şirin bir yüz ifadesiyle.

 

Geri çekildiğimizde öylece ufak bir tebessümle yüzüme bakıyordu.Utandığımı belli eden yanaklarımı elleriyle sıktı ve yanağıma uzun bir öpücük bıraktı.Geri çekildikten sonra iki elini de pantolonunun cebine koydu ve sol yanağını bana uzattı.Saçları alnına dağılmıştı.

Karizmatik herif!

Gülerek uzandığım yanağını öptüm.Elini belime yerleştirip, onunla beraber siyah deri koltuğa doğru ilerlememi sağladı.Oturduğumuzda geniş gövdesi tüm yorgunluğuna rağmen beni dinlendirmekle meşguldü.

 

"Hoşgeldin güzel karıcığım."

 

"Hoşbuldum canım sevgilim."

 

"Acıktıysan hemen yemek sipariş edeyim güzelim."dediğinde, kafamı iki yana salladım

 

"Yok aç değilim, çıkmadan önce kulübede yemek yedim.

 

İki parmağıyla burnumun ucunu sıktı.

 

"Peki, öyleyse akşam yeriz birlikte,"dedi ve nefes alıp devam etti.

 

Eee nasıl geçti günün?"dediğinde, gülümsedim.

 

"İyi geçti, bugün işe on dokuz yaşında bir kız aldım."

 

"İşe aldığına göre sevmişsin, sen kolay kolay almazsın birini eleman olarak."

 

Evet, bu doğruydu.İki sene önce gelen herkesi elemiştim fakat bu kızın hem yardıma ihtiyacı vardı hem de çok pozitif bir insan olduğunu hissettirmişti.Bu benim için çok önemliydi, asık yüzlü insanlarla çalışmayı sevmezdim.

 

"Çok pozitif bir kızdı ve yardıma ihtiyacı vardı."

 

"Ne yardımı?"

 

"Annesi kanser ve kızın iş bulması gerekiyor."

 

Gülümsedi ve elini göğsüne yaslı yüzüme yaklaştırdı.Elini yanağıma koyduğunda gülümsememe engel olamadım.

 

"Tabii benim pamuk kalplimin de hemen gözleri doldu."

 

Beni bu kadar iyi tanımasına şaşırmıyordum.Madem beni bu kadar iyi tanıyordun Turgay, o zaman neden beni yokluğunla başbaşa bıraktığında param parça olacağımı tahmin edemedin?İçimden geçen cümleler beni dumura uğratırken sessiz kaldım.

 

"Öyle oldu, evet."durgunlaştığımı fark edince konuyu değiştirdi.

 

"Bugün de çok şık giyinmişsin, çok güzelsin.Kıskandım seni başkalarından."

 

Açık sözlülüğüne kahkaha attım.Göğsüne yaslı kafamı yüzüne kaldırdım.

 

"Sen her gün takım elbiselerin içindeyken ben seni kıskanıyor muyum?"dediğimde, şaşkın şaşkın bakıp cevap verdi.

 

"Bilmem, kıskanmıyor musun?"

 

Önce düşünüyormuş gibi yaptım, daha sonra sırıtarak cevap verdim.

 

"Evet, kıskanıyorum."

 

Mimiklerim kahkaha atmasına sebep olmuştu.

 

"Bal kadınım."dedi ve sardığı kollarıyla beni bağrına bastı.

 

"Sen beni kıskanıyor musun?"dedim, tatlı ve cilveli bir kız çocuğu gibi.

 

Yüzü çok ciddi bir şey anlatırmış gibi bir ifadeye büründü.

 

"Ben seni çok kıskanıyorum.Mesela o yeşil ve çekik gözlerini.Ay gibi parlayan tenini, yusyuvarlak dudaklarını.Ben senin zerrelerini bile kıskanıyorum Akça.Sana gözü uzananı ateşe veririm."

 

Muzip bir ifadeyle göğsüne daha çok sindiğimde eliyle çenemi kaldırıp tebessümle yüzüme baktı ve alnıma bir öpücük bıraktı.Tam o sırada odanın kapısı pat diye açıldı, kapıyı kilitlemeyi unutmuştuk! Geri çekildi ve çatık kaşlarıyla gelene baktı.Gelen Serdardı!

 

Telaşla ellerini gözüne kapattı

 

"Euzubillahimineşşeydanirracim bismillahirrahmanirrahim görmedim, görmedim.Hiç bir şey görmedim."

 

Utancımdan yerin dibine girebilirdim şu an!

 

Turgay çatık kaşlarının altında bağırdı.

 

"Oğlum ne giriyorsun ahıra dalar gibi!Ayrıca alnından öpüyordum, ne görmüş olabilirsin?Gerizekalı!"

 

Yakın arkadaş oldukları için birbirlerine kızsalarda alınmıyorlardı ama konu bu değildi.Konu benim rezil hissetmemdi!

 

Serdar da aynı şekil bağırarak,

"Ne bileyim oğlum benim hiç sevdalandığım olmadı ki, odun bünyem alışık değil!"

 

Aslında tipi düzgün, birçok kızın beğenebileceği bir tipi vardı ama kendisi henüz aşık olamamıştı.Kader, kısmetti bu işler.Klasik evli kadın cümlesini dışa vurmadım ve içimde tuttum.

 

Yaşadığı şok geçmiş olmalı ki şimdi de işi muzipliğe vurmanın peşindeydi.Sırıtarak imalı imalı konuşması beni daha da utandırıyordu.

 

"Perdeleri de örtmüşsünüz!"dediğinde, Turgay dayanamayarak ayağa kalktığında, Serdar ne yapacağını anlamışçasıma aceleyle kapıyı kapattı Turgay'ın fırlattığı kalem kapıya çarpıp yere düşmüştü.

 

"Şerefsizlere bak !Şurada karımla iki keyif yapalım diyoruz onunda içine ediyorlar!"

 

Bu defa kapıyı kilitledi.Tekrar koltuğa oturduğu gibi uzanarak başını dizlerime koydu.Öyle yorgundu ki gözleri yavaş yavaş kapanıyordu.Uyumadan önce bir kaç kelam daha ettik.

 

Mırıldanarak,

"Seni çok seviyorum Akça."dediğinde, saçını okşarken ufak bir tebessümle cevap verdim.

 

"Ben de seni çok seviyorum sevgilim."

 

"Bazen diyorum ki Allah'ım içime onun sevgisini nasıl da güzel vermişsin, ne eşsiz bir sevgi bu. inanamıyorum bazen çünkü içime sığmıyor senin sevgin.Onca insanın arasında seni görünce diyorum ki aha geldi benim ışığım.Keşke bendeki etkini bilebilsen."

 

Ufak bir kahkaha attım ve elim çenesine gitti.Yeni traş olan yüzüne sadece benim dokunabildiğim aklıma gelince, hissetiğim keyifle içim kıpır kıpır olmuştu.Bu his kendimi daha da özel hissetmeme sebep oluyordu

 

"Ben de senin gelişini görünce diyorum ki aha geldi benim yağızım, yiğidim.Mesela onca kişinin arasından heybetli heybetli geldiğinde gözüm sen hariç kimseyi görmüyor."

 

Gözleri kapalıyken sırıttı ama uzun sürmemişti çünkü onu dumura uğratacak bir cümle kurmuştum.

 

"Söylesene Turgay, içinde bana karşı böylesine bir sevda varken nasıl öylece yanımdan geçip gittin?"

 

Kapalı gözlerini açtığında dolu gözlerime bakan gözlerindeki acıyı seziyordum.Kafasını onaylamazca salladı.

 

"İnsanın bazen sevdiğini, can parçasını korumak için ondan uzak kalması gerekebiliyormuş Akça.Bunu şimdi anlatamam, vakti gelince öğreneceksin.Biliyorum bilmece gibi konuşmam hoşuna gitmiyor ama bunu yapmak zorundayım."

 

Bir şey sormadım çünkü biliyordum ki Turgay gerçekten de en doğru zamanda söylerdi.Birlikte yaşadığımız seneler boyunca bunu tecrübe edinmiştim.

 

Gözleri kapanmadan önce konuştu.

"Bilmiyorsun Akça, uyumaya geldiğim evde kaç gece seni izleyebilmek için uyumadığımı bilmiyorsun!Gözlerine bakınca ağladığını sezdiğimde içim parçalanırdı da elimden bir şey gelmezdi.İşte o an kendi kafama vurup dururdum."

 

Şaşkınca baktım, onu benden uzak tutan şey neyse artık bunu merak ediyordum.Sessiz kalmayı seçtim, illa ki bir gün söyleyecekti.

 

Mırıldanarak konuştu,

"Yanlış yaptım, zamanımızdan çaldım.Özür dilerim Akça'm."

 

Elim saçlarını okşarken söyledikleriyle saçındaki elim bir an dursa da tekrardan okşamaya devam ettim.

 

"Şşşt şimdi düşünmeyelim bunları, azıcık keyifli zaman geçireceğiz.Ânın tadını çıkaralım."dedim ve eğilip saçlarından öptüm.Hep o mu benim saçlarımdan öpecekti?

 

"Doğru."dedi ve dizlerimden kalkıp bir anda kucağına aldı ve önce rahat etmem için kendi koltuğa uzandı, daha sonra kollarına aldığı beni de göğsüne yaslı bir şekilde uzandırdı.Odanın kapısı kilitli olduğundan ve perdeler kapalı olduğundan dolayı eşarbımı çıkartıp, saçlarımın göğsüne saçılmasıns izin verdim.Nasıl olsa kimse giremezdi.Odanın kendi içerisinde ufak bir lavabosu vardı, eve gitmeden önce lavabo aynasında başımı yapabilirdim.

İkimiz de kendimizi uykunun kollarına bıraktığımızda geçen saatlerden habersizdik.

 

***

 

Uyandığımızda uyumamızın ardından üç saat geçtiğini fark etmiştik.Turgay iki gecedir doğru düzgün uyumadığı için bu uyku ona iyi gelmişti.Şu anda ben gelmesem bugün zaten eve geleceğini söylüyordu.

 

"Sen gelmesen ben gelcektim bu akşam zaten."

 

"Özledin yani?"dedim, muzip bir ses tonuyla.

 

Tek koluyla belimden tutup beni kendine çekti.

 

"Senin gibi kadını özlememek mümkün mü?"

 

Kıkırdadım fakat bu romantik anı midemin gurultusu bölmüştü.Yemek istiyordu canım midem, tabii ya yemek önemliydi!

 

"Ooov benim karım acıkmış, o zaman yemeğe gidiyoruz!"

 

Ben dediklerine gülerken o yola çıkmadan önce lavaboya girmek için odanın içinde bulunan lavaboya ilerledi.

Neyseki ben uyanır uyanmaz başörtümü bağlamıştım.Masasının ardındaki dönen sandalyeye oturup etrafımda dönerken aklıma gelenle kendimi durdurdum.Önümdeki tablete bakarken gülümsedim, Turgay'a ufak bir surpriz bırakacaktım.Tabletin kalemini elime aldım.wordden boş bir sayfa açıp renkli renkli çiçekler çizdim, alt kısmına da sanki ünlü bir sanatçı gibi imzamı attım.Dosyayı kaydettiğimden emin olmak için dosyalar kısmına girdiğimde altta gördüğüm dosyayla adıyla duraksadım.

 

Kocaman harflerle 'DAVA KANITLARI' yazıyordu.Kaşlarım çatıldı, neyin kanıtlarıydı bu?Hangi davanın kanıtlarıydı?Düşünmeme fırsat kalmadan tuvaletten lavabodaki suyun açılma sesi geldiğinde dosyalar kısmından çıkıp sekmeyi kapattım.Tableti aynı yerine bırakıp, tuvaletten çıkmasını bekledim.Ne olduğunu bilmiyordum!Ama sanırım her şey kendi kendine ortaya çıkacaktı.Bilmemem gereken şey herneyse onunla bağlantılıydı, hissediyordum.

 

Şirketten çıktığımızda arabayla yaklaşık kırk dakika uzaklıktaki lahmacuncuya gittik.Lahmacunu çok severdim, aç midem dosyayı düşünemem bile izin vermiyordu.

 

"Doktora gittin mi?"

 

Cevabım Turgay'ı kızdıracak olsa da, kaçamayacağımı biliyordum.

 

"Hayır, henüz gitmedim."

 

Kaşları çatıldı.

 

"Yine kendini ihmal ettin yani?Yok yok bu böyle olmayacak!Yarın sabah doktora gidiyoruz."

 

"Olmaz yarın sabah yeni çalışan gelecek seraya!"

 

"Bir şey olmaz Akça, haber verirsin öğlen gelir."

 

Daha fazla onunla inatlaşmayıp durumu kabullendim.

 

Lahmacun önüme geldiğinde derin bir nefes alarak kokusunu içime çekmiştim ama bu midemin bulanmasına sebep olmuştu.Öğürme sesimle ağzımı tuttum, Turgay telaşla kalkıp yanıma geldi ve düşmemem için belimden tuttu.Bacaklarımdan güç gitmişti bir anda.Nedenini anlamadığım bu şey, şu aralar oluyordu.Turgay beni kucağına alıp aceleyle restorantın bahçesine çıkardı.Muhtemelen kadınlar tuvaletine giremeyeceği için buraya çıkarmıştı.Bahçenin bu kısmından pek kimse geçmiyordu.

 

Son kez öğürdüğümde bir eliyle belimden tutuyordu diğer elini de ondan güç almam için elime sarmıştı.Kusmam bittiğinde nefes ağlama çalıştım.Belime sardığı elinde, beni bahçeye çıkarırken masadan kaptığı su şişesi vardı.Fazlasıyla atikti.

 

Eğilerek kustuğum için neredeyse yere oturur haldeydim.Düşmemem için tutuyordu.

"Ayağa kalkma güzelim, bekle."dedi ve ceketini yere serdi.

 

Beni çimlerdeki ceketin üzerine oturttuğunde daha yeni yeni kendime geliyordum.

 

"Başını öne eğ.Avucuna su dökeceğim, ağzını çalkala güzelim."

 

Sorgulamadan dediğini yaptım.

 

Avucuma döktüğü suyla birkaç defa ağzımı çalkadım.Kalan suyun birazıyla ağzımın kenarlarını temizlerken son kısmıyla tüm yüzümü yıkamıştı.Kaç gündür bu sahneyi yaşıyordum.Elimden ayağımdan güç gittiği için kusarken direkt yere düşüyordum.Turgay'ın yanı dayken sadece bir defa olmuştu ve midemi üşüttüğümü söyleyip Lahmacun midemin bulanacağı aklıma gelmezdi.

 

Yüzümü temizledikten sonra ayağa kalktı.

"Ellerimi yıkayıp geliyorum ve hastaneye gidiyoruz!"

 

"Bu saatte gitmeyelim-"

 

"Israr etme Akça, gidiyoruz!"dedi ve restoranttan içeri girdi.On dakika sonra çıktığında yiyemediğimiz yemeğin parasını ödediğimiz aklıma gelmişti.

Başım arabanın camına yaslı bir şekilde yarım saat sonra hastaneye varmıştık.Turgay arabayı park ettikten sonra ikimizde arabadan indik.Elimi kavradığında acil servise giriş yaptık.Devlet hastanesi değildi burası, restoranta en yakın özel hastaneydi.Bu yüzden çok sıra yoktu.Önümüzdeki iki kişiden sonra sıra bana gelmişti.Turgayla ikimiz içeri girdiğimizde şikayetlerimi söyledim.

Aklıma gelen şeye pek ihtimal vermesem de doktor da aynı şeyi düşünüyordu.Heyecanla bir sağa bir sola giden Turgay'a güldüm.Gerekli testler yapılmıştı, şimdiyse beklememiz gerekiyordu.Doktor beklememiz gerektiğini söylemişti.Geçen süre boyunca fazla heyecanlı olan Turgay'ı sakinleştirmeye çalışıyordum.Takım elbisenin içinde keskin yüz hatlarına rağmen çocuk gibi davranan haline gülümsedim.Bi' bana böyle çocuk gibiydi zaten.

 

Kapıdan içeri giren doktorla Turgay heyecanla oturduğu yerden kalktı.Ben de uzandığım hasta yatağında oturur pozisyona gelmiştim.

 

"Neyi varmış doktor hanım?"

 

"Öncelikle tebrik ederim, Akça hanım hamile.Ultrasonla da bakacağız bebeğe birazdan."

 

Doktorun söyledikleri kulaklarımda yankılanırken, algıladığım cümlelerle gözlerime hücum eden yaşlara engel olamadım.Bunu asla beklemiyordum, belirtiler olsa dahi ihtimal vermemiştim.Başucumdaki Turgay hasta yatağındaki elimi tuttu, kızaran gözleriyle bana döndüğünde kocaman gülümsedim.

 

"Ayrıca hanımefendinin B12 ve D vitamini çok düşük.Yazacağım ilaçları düzenli için lütfen.Hamilelikte kan değerlerinize çok dikkat etmeniz gerekiyor."dediğinde, onayladım.

 

Turgay,"Tamamdır doktor hanım, reçeteyi bana verirsiniz."

 

"Tamamdır, ben sizi yalnız bırakayım."dedi ve çıktı.

 

Hala üstümdeki şoku atamamıştım.Gözlerimden yaşlar boşalıyordu.Turgay önümde eğilip yaşlar süzülen gözleriyle baktı.Şu an ikimizin aklında da aynı şey vardı.

 

"Akça."dedi ve yutkunup devam etti.

 

"Yeniden anne - baba olduk."dedi, fısıltıyla.

 

Kalbim heyecanla çarpıyordu.İnanamıyormuşçasına ağlamaya devam ederken konuştum.

 

"Ben yeniden anne oldum Turgay!"

 

"Evet güzelim yeniden anne oldun."derken, bir yandan gülüyor bir yandan da göz pınarlarındaki yaşı siliyordu.

 

Kollarını açtığında düşünmeden sarıldım.Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum çünkü kalbimde dünyama yeni gelen miniğimin heyecanı ile kaybettiğim güzel kızımın acısını aynı anda hissediyordum.İkimizin de gözyaşlarının sebebi buydu.

 

Birbirimize sarılmış haldeyken fısıldadı.

 

"Bana babalık duygusunu tekrardan yaşatan Rabbime hamd olsun.Senden bir çoçuğumun olması, senden bir parçam olması tarif edilemez bir duygu Akça."

 

Gülümsedim, evrenin en güzel babası olacaktı buna emindim.Geri çekilmeden alnıma ve yanaklarım öpücükler bıraktı.

 

"Sen zaten iyi bir babasın, kızımızın babasısın.Tekrardan baba oldun ve eminim ki o güzel babalığından hiç bir şey eksilmedi!Aksine arttı, günler geçtikçe sen daha iyi bir baba oldun."

 

Eliyle karnıma dokunduğunda gülümsedim ve elimi elinin üstüne koydum.Uzun süre sonra karnımda bir ufaklığın varlığını hissetmek beni heyecanlandırmıştı.

 

Kafasını karnıma doğru uzattı.

"Güzel yavrum, hoşgeldin.Bir anda ne de güzel geldin günümüze.Canımıza can oldun."

 

Biraz durup,

"Bu arada ben baban."diyip, kendini tanıtmasına gözyaşlarımın arasında kahkaha attım.

 

"Bu arada ben de annenim ufaklığım."

 

Annenim demek bile garip hissettiriyordu.

 

"Hiç beklemiyordum Turgay!"dedim, şaşkın halimi gizlemeyerek.

 

"Vallahi ne yalan söyleyeyim ben de beklemiyordum!Belli ki bize sürpriz yapmak istemiş annesi."

 

"Annesi."diye, mırıldığımda.Anneliğime olan özlemim fazlasıyla anlaşılıyordu.

 

"Yeniden senin anne olduğunu görmek çok güzel Akça.Seninle yeniden bu heyecanı yaşamak güzel."

 

Anılara dalan halimle,

"Bu defa bir şey olmaz değil mi Turgay?"

Derken, endişeli halim ortadaydı.Destek verircesine tuttuğu elimi sıktı.

"Biliyorum çok zor zamanlardı ama kendini kötüye odaklama Akça.Her zaman en kötüsü olacak diye bir şey yok güzelim.En iyisi için duanı et ve gerisini Allah'a bırak.En hayırlısını bilen O'dur."

 

İçimi rahatlatmıştı, bu teslimiyetini seviyordum.Turgay her musibette bu tutumu sergiliyordu ve bu çok güzel bir şeydi.

 

"Sağlıklı olacak Allah'ın izniyle."diye kendi kendime fısıldadım.

 

Aklıma gelenle içim kıpır kıpır oldu.

"İlk kime haber versek?"dedim, yerimde duramazken

 

Turgay yüzündeki tebessümle,

"Bence ilk önce kızımıza söyleyelim, herkesten önce o bilmeli."

 

Doğru!Kızımıza abla olduğunun haberini vermeliydik.En çok onun bilmeye hakkı vardı.İçime düşen acısının mezarına gitmeden hafifleyeceğini de düşünmüyordum zaten.Güzel kızım, bir gün seni mezarlıklar arasında arayacağım aklıma gelmezdi...

 

-Bölüm Sonuuu-

 

Bittiiii

3040 kelime olmuşşş

Beğendiniz mi???

Bu arada medyadaki gibi heybetli düşünebilirsiniz Turgay'ı.

Benim kafamdaki Turgay öyle, heybeti gibi güçlü bir karaktere sahip.

Biraz kafalar karışacak, kanıtlar dosyalar falan!

Yenide anne-Baba oldular

Betül ve Serdar yeni karakterlerimiz.

Serdar xjdjkzjxckjdjxjd

 

 

Loading...
0%