Yeni Üyelik
16.
Bölüm

Buz gibi

@aseliko

 

"Bir bilsen ne hallerdeyim, öldüm de gömülmelerdeyim.Depremsiz başıma yıkıldı evim."

 

Bir yandan ağzımdan düşmeyen o şarkıyı mırıldanırken, bir yandan da odamdaki çamaşırları katlıyordum.Bir saatin sonunda bitmişti çamaşırlar.

İstemsizce "oh be." demeden edememiştim.

 

Patır kütür gelen ayak seslerinin Ömer'e ait olduğu tahmin edilebilirdi. Kaç kere uyarmıştım onu insan gibi yürümesi için.Aşağı katta oturan teyzenin bir kulağı yüzde doksan sağır olmasına rağmen Ömer'in ayak seslerini yüksek volümde duyuyor ve şikayet ediyordu.Haklıydı fakat evde insanlık nedir bilmeyen bir orman kibarı (ayı) besliyordum.Bazı şeylerin çaresi olmadığı gibi bunun da çaresi yoktu ne yazık ki.

 

Yine beni darlamaya gelmişti. Genel olarak günlük rutiniydi bu zaten.

 

"Oda, oda değil botanik bahçe mübarek, her türlü hayvan beslenir burada."dedi, binbir uğraşla dekore ettiğim odama.

 

"Haklısın Ömer." dedim, sinsice gülerken.

 

Şaşkınlıkla gözleri büyüdü.

"Abla ilk defa benimle aynı fikirdesin, Kafana bir şey düşmedi değil mi?"

 

"Ortama adaptasyon sağlaman için odayı böyle dekore ettim zaten?" Dediğimde bir süre ağzı açık bir şekilde alık alık baktı.

Köşeli jetonunun düşmesini tam bir buçuk dakika beklemiştim.

 

"Ya sen abla mısın?Düşman mısın? Ne tür bir değişiksin sen ya?"

 

"Ben bilmem Ömerciğim benimle uğraşmayacaksın."

 

Gözlerini kısarak yüzüme bakıyordu. Ne bakıyordu ayı da oynamıyordu ki bir ayı oynayacaksa bu ondan başkası olamazdı zaten.

 

"Yabani ot gibisin!Madem seninle uğraşmayacağım o zaman neden aynı evde yaşıyoruz abla?"

 

Demek öyle Hee!Ufaktan kalp krizi geçirten cinsteki şakam bugüne nasipmişsin.

 

"Aaa Ömer aklıma ne geldi, babam bundan sonra okul harçlığını benim ibanıma atacakmış ben de sana idareli bir şekilde verecekmişim."

 

Ömer söylediklerimi algıladıktan sonra.

 

"Yaktın beni baba yaktın! Sen şimdi bana haftalık elli TL verirsin."

 

Pat diye yere yatıp Bayılma numarası yaptı.Alışığız be Ömer problem değil. Ben seni kendine getirmesini bilmez miyim?

 

"Şaka yaptım şaka lazım olduğu kadar para vereceğim."dediğimde,soğan koklatmışçasına gözlerini açtı.

 

Faltaşı gibi açık gözleriyle üstünü silkeleyip," Hoh be bir an parasız geçireceğim dakikalar aklıma geldi. Ruhuma işkence çektirdim boşu boşuna ya."

söylenerek ayağa kalktı.

 

"Abla bugün Kamer abi ve timden arkadaşlarıyla halı saha maçına gideceğiz."

 

Gözümün yanıyla baktıktan sonra derin bir nefes alıp verdim.

 

"Eee yani?"

 

"Eve biraz geç geleceğim?"

İstemsizce tek kaşım havaya kalktı.

 

"Ne kadar geç?Saat kaç gibi mesela?"

 

Gülümseyerek, "on ikicik, on iki de evde olurum."

 

"On ikicik mi?Yanına cik ekleyince sayı küçülmüyor dangalak."

 

"Of abla yaa." dedi, buruşmuş suratıyla.

 

Biraz düşündükten sonra telefonu eline aldı.Ne yapıyordu bu?

 

"Ne karıştırıyorsun sen?!" dedim, kaşlarımı çatarak.

 

"Kamer abiyi arıyorum, şikayet edeceğim seni."

Ona dahice gelen fikir aslında sadece kendi zararına olacaktı. Hele bir şikayet et beni, ben sana yapacağımı biliyorum.

 

"Alo."

 

Gelen sesin sahibiyle geldiğimden beri konuşmuyordum.Herhangi bir küslük yoktu aramızda.Sadece ben dini hassasiyetlerime dikkat etmediğimin iyice farkına varmıştım.Kamer hayatıma girdiğinden beri, hassasiyetlerimden taviz verdiğimi görebiliyordum ve bu vicdanımı sızlatıyordu.Bu yüzden ben de sınırlarımı çizmiştim.Tensel temas olmasa da bir arkadaş gibi konuşmak benim dini hassasiyetlerime göre uygun değildi çünkü bir süre sonra durum adını koyamadığım bir hale dönüşüyordu.Tıpkı şu an benim adını koyamadığım gibi.

 

"Abla sana diyor." düşüncelerinden sıyrılıp sanki bir rüyadan uyanmışçasına tepki verdim.

 

"Hı?"

 

"Ömer, sorun yok kardeşim.Alıştık ablanın görmezden gelmelerine"dediğinde kaşlarım çatıldı.

 

Ona böyle mi hissettirmiştim?

" Pardon dalmışım!"dedim, istemsizce sert çıkan sesimle.

 

"Neden izin vermiyorsun?"

 

Monoton bir ifadeyle,

"Geç saatte dönemez."dedim.

Konuşmam oldukça soğuk ve yalındı.

 

"Çocuk değil artık on dokuz yaşında!"Dedi keskin bir üslupla.Beni sinirlendirmeye başlamıştım çenesini kapatsa çok iyi olacaktı.

 

Sesime yansıyan sinirime engel olamadım.

 

"Bana göre çocuk! Ayrıca başına bir şey gelse hesabını anneme babama ben vermek zorundayım.Kuralları olan bir ailede büyüdü, ona göre davranmaya devam edecek."

 

"İyi"dedi ve telefonu kapattı.

 

Ardında ise yerde bir adet ayaklarını yere vuran Ömer bıraktı. Al işte kim derdiki buna on dokuz yaşında.Aslında bu şımarıklıkları sadece bana yapıyordu, dışarıda olgun çocuk rolü kesiyordu eşek.Zaten dışarıdan birisi evdeki kişiliğini görseydi fazlasıyla şarırırdı.Dışarıda oldukça olgun ve soğuk nevaleydi.

 

Ayaklarını yere vurmayı bırakıp hızlıca yanıma geldi ve kulağını kalbimin üstüne koydu.

 

"Eyvah!Gümbür gümbür atıyor ne yapacağız?"dediğinde, istemsizce utandım.Hızlıca ifademi düzeltip kulağından tutuverdim.

 

"Bana bak yok öyle bir şey!" dedim dişlerimi sıkarak konuşurken.

 

"Tabi efendim." dedi, manidar bir sırıtmayla.

Kulağını çekmeyi bırakıp bu defa ayağımdaki terliği elime aldığım gibi odadan tüğdü.

 

Evin içinde koşarken bir yandan da bağırıyordu.

"Kabul et abla!Ateş bacayı sardı!"

İşte ben de tam olarak bundan korkuyorum Ömerciğim.

 

Terliği bırakıp yatağa oturduğumda telefonuma gelen bildirime tıkladım. Bir buçuk ay sonra ilk defa ondan bir mesaj gelmişti.

 

Kamer:Ömer'i gönder akşam ben eve bırakırım.

 

Afitap:Tamam.

 

Yazıp ekranı kapattım,dediğim gibi zaruri durumlarda cevap veriyordum o kadar.

 

Kamer:Özür dilerim telefonda biraz sert çıkıştım.

 

Tamam Afitap sorun yok sadece geçiştir.

 

Afitap:Sorun yok.

 

Kamer:Sorun olmadığına emin misin?

 

Şimdi burada Emin değilim Afitap'ım deyip dünyanın en soğuk esprisini yapmak vardı ama.

 

Afitap:Eminim.

 

Kamer:Peki, öyle olsun bakalım.

 

Telefonu kapatıp, müjdeli haberi Ömer'e iletmek için salona ilerledim.

 

"Halı saha maçına gidebilirsin, Kamer bırakacak seni eve dönüşte."dediğimde, lahana turşusu gibi ekşittiği suratı dünyanın en mutlu insanının suratına dönmüştü.

 

Ayağa fırlayıp " yes be."diye bağırırken etrafa boks yumrukları savuruyordu.

Erkek kardeş değil mi işte!Ben durgun ifademle televizyona bakarken yanıma çöküverdi.

 

" Abla kaç gündür çok durgunsun."dedi,ciddi bir ifadeyle.

 

Derin bir nefes alıp verdim. Konuşmayacağımı anladığında konuşmaya devam etti.

 

"Kamer abiyle ilgili mi?Eğer öyleyse bence bana anlattığın hassasiyetlerini ona anlatman gerekir.Sen bir anda böyle davranmaya başlayınca garipsemiş olabilir bu çok normal çünkü bir anda ona karşı olan tavırlarını değiştirdin."dedi, ciddileşen ifadesiyle. Bakmayın şımarık olduğuna, bu yakışıklı arada ciddileşiyordu.

 

"Evet en başından ona söylemeliydim, şu an beni yanlış anlıyor.Sanırım onu üzdüm."dedim, yüzüm asılırken.

 

Eğer dini hassasiyetlerime göre bir yaşam sürmek istediğimi ona açıklasaydım anlayış gösterirdi.Burada hata benimdi, karşımdakine açıklama yapmalıyım bu konu hakkında.Sınırlarımı en baştan belirtmeliyim.

 

" Abla inkar ediyorsun ama sen Kamer abiyi seviyorsun galiba."dediğinde manidar bir gülümseme oturdu yüzüme.

 

"İtiraf etmeliyim ki daha önce kimseye karşı böyle hisler hissetmedim.Adını koyamadığım hisler. "

 

O da gülümseyerek,

"Ben de itiraf etmeliyim ki seni daha önce hiç böyle görmemiştim."

 

"Nasıl yani?" dedim, kaşlarım çatılırken.

 

"Senin karşı cins birinden bahsederken Aptal Aptal gülümsediğini görmemiştim ta ki Kamer abiyi tanıyana kadar."

 

Yanında duran yastığı alıp kafasına geçirdim.

 

"Niye yüzüme vuruyorsun!" dedim, bir yandan kızarken.

 

"Çok şükür Yarabbim bu sefer inkar etmedi."dedi, ters bakışlarıma aldırış etmeden.

 

"Şaka şaka kız gel bi öpeyim seni."deyip yanağımdan öptü ve uzun kollarıyla sarıldı bana.

 

Bende ona sarıldım, evet gerçekten sarıldım.Çok ilginç bir şekilde kavga etmiyorduk şu an.

 

" Abla bak ne diyeceğim, sen de maçı izlemeye gelsene."

 

"Yok daha neler, ben adamdan uzak durmaya çalışıyorum sen ne diyorsun ya."

 

"Ya sadece o olmayacak, timdeki diğer abilerin eşlerinden gelenler de olacak.Hem onlarla tanışırsın.Buraya geleli hiç arkadaş edinmedin izin günlerinde sadece evdesin.Bir ara ikimiz ayarlayıp bir yerlere gidelim gezelim.Böyle sürekli eve kapanman hiç hoşuma gitmiyor abla."

 

Elimi uzatıp saçlarını karıştırdım.

"Sana nerden geldi bu düşünceli kardeş olma fikri."dedim, gülümseyerek.

 

"Eh işte oluyor arada."dedi,dalgacı bir yüz ifadesiyle.

 

"Ablan seni çok seviyor ufaklık."

 

Kollarımı tamamen saramasamda, O beni ultra mega büyük kanatlarının altına almıştı bile.

 

"Bende seni çok seviyorum ablam."dedi, gülümseyerek sarılırken.

 

Büyüyordu eşek!

 

Kamer'in ağzından devam

 

" Komutanım çayınız."

Emre'nin önüme koyduğu çaya iki şeker attı.

"Sağ ol kardeşim."

 

Timle birlikte oturmuş çay içiyorduk.Yine Çağan'ın kurtuluş'a bulaştığı bir gündü.

 

"Ulan insan ayakkabısının tekini yolda düşürür mü?Bir de yeni almışsın."

 

Kurtuluş baygın baygın Çağan' a bakarak.

 

"Lan ne bileyim satıcı kutudan çıkarıp koymuş poşete.Eve geldim bir baktım, poşetin altı yırtık.Bir de o kadar para verdim. " dedi, dertli dertli elindeki çay bardağına bakarken.

 

"Poşetin altı yırtıksa çaldırmışsın lan ayakkabıyı."deyip,kahkaha atmaya başladı Çağan.

 

Kurtuluş çay kaşığını alıp Çağan'a fırlattı.

 

" Gülme lan eşek herif.Otobüse yetişmek için koşarken düşmüştür.Çalınsaydı fark ederdim, elimdeydi poşet."

 

Çağan espirisine yeni espiriler eklediği için bıyık altından gülen Umeyr artık kahkaha atıyordu.

 

"Hiç değilse sindirellanın ayakkabısını prens geri getirmiş, sen bulmak için cadde cadde dolaşmışsın oğlum."dediğinde, ben de gülmeye başlamıştım.

 

"Ooo komutanım siz güler miydiniz ya!"

 

Şu aralar durgundum ve bunun farkındalardı.

 

"Niye gülmeyeyim Umeyr?"dedim, sıkıntılı bir nefes alarak.

 

Mete bana dönerek,

"Komutanım şu aralar sizde bir haller var, mutsuz gözüküyorsunuz."

Derin bir nefes aldım.

 

Çağan bana dönerek,"Evet, Kamer yüzbaşım ne bu haller?"

 

Kurtuluş durumumu bildiği için konuşmama izin vermeden kendi konuştu.

 

"Gönül halleri bu haller,değil mi Kamer yüzbaşım?"

 

"Evet öyle."dedim.

 

Tek bildiğin Çağan'ın dilinden kurtulamayacağımdı.Neden diye sorarsanız Çağan timin fırlamasıydı da ondan.

 

" Yok lan ne evleneceğim, ben asker adamım,diyordu birileri ne oldu ya!"Dedi, birkaç ay önceki taklidimi yaparak.Dakika bir gol bir!

 

Büyük konuşmayacaktın oğlum!

 

"Ne bileyim oğlum ben böyle olacağını."dedim, ağrıyan başıma elimi koyarken.

 

Çağan yine tüm boşboğazlığıyla konuşmuştu.

"Ee madem seviyorsun niye oturup karalar bağlıyorsun kardeşim, evlenseydiniz ya."

 

"Aynen Çağan, kızın karşısına çıkıp seni seviyorum der demez koşa koşa nikah masasına götürecektim.Yolda giderken nereye gidiyoruz dediğinde, bende bilmiyorum soru sorma mı diyecektim?!"

Sinirden gülmeye başladığımda, onlarda benim bu halime gülüyorlardı.

 

Ulan Afitap ne hallere düşürdün beni!

"Ee komutanım ne güzel aşık olmuşsunuz sizi üzen şey ne?"

 

"Benden uzaklaşıyor yani daha doğrusu kendi isteğiyle olduğunu düşünüyorum."

 

Kurtuluş,

"Nedenini sordun mu?"dediğinde daha duygularımı bile açmadığım geldi aklıma.

 

"Sevdiğimi söylemedim henüz."dediğimde, Umeyr şaşkınlıkla bana bakıyordu.

Ne var yani kardeşim herkes pat diye nikah masasına oturmak zorunda mıydı?Nereden geldiğini bilmediğim bir ses,

" Kabul etseydi sen çoktan nikah masasına oturmuştun mesela."demişti.

Hiç lafını esirgemiyordu vesselam ama yine haklıydı.Kabul eder etmez nikah işlemlerini başlatırdım.

 

Çağandan çıkan sese biraz olsun hak vermiştim,

"Ohooo geç kalmışsın be yüzbaşım, şimdiye çoktan söylemen gerekirdi."

 

"Karşılıklı olmama ihtimalinden korkuyorum, eğer söylersem daha da uzaklaşacak benden."

 

Umeyr timin evlisi olarak mikrofonu eline aldı,

"Komutanım bunun sebebini sormadan bilemezsiniz, hiç değilse burada belirsizlikten acı çekeceğinize olumsuz bir sonuç alırsanız onun acısını çekersiniz."

 

"Allah razı olsun ya, tavsiyen içimi açtı Umeyr.Tüm karamsarlığım gitti şu an kardeşim."

 

Sinirim bozulduğu için tekrar gülmeye başlamıştım.

 

Çağan,"Umeyr doğru söylüyor yüzbaşım.Sormadan bilemezsin.En kısa zamanda hallet şu işi."dedi, ciddileşerek.

 

Cebimde Titreyen telefonumu elime aldım, gelen bildirime tıkladım.Ömer mesaj atmıştı.

 

Ömer:Ablam da akşam maçı izlemeye gelecek

İşte şimdi keyfim yerine gelmişti.

"Yengeden mesaj geldi herhalde komutanım, baya sevinçlisiniz."dediğinde, gülümseyerek cevap verdim.

 

"Yengenden mesaj gelmiyor Mete, yengenizin bizzat kendisi geliyor."

 

Çağan,"Nasıl yani?"dedi anlamaz bakışlar atarken.

 

"Yengeniz dediğim kız Ömer'in ablası.Akşamki halı saha maçını izlemeye gelecek. "

 

Kurtuluş bildiği için fazla şaşırmamıştı.

 

Çağan, "Ömer biliyor mu?"

 

"Anladı, o da bana yardım ediyor."dedim, çayımdan son yudumu alırken.

 

Kurtuluş,"Tamam ne güzel işte, bugün açılırsın kıza.Bundan iyi fırsat mı var kardeşim?"

 

"Bugün mü?Oğlum pat diye söylemeyeyim kızın yüreğine iner.Zaten benden kaçacak delik arıyor!"

 

Çağan bana dönerek,

"Ne zaman baba ne zaman, mezara girince mi?"diye bağırdı, kendime gelmemi istercesine.Onun bu haline gülmeden edemedim.

 

"Tamam bugün açılacağım."dedim, kendimden emin tavırlarımla.

 

Kurtuluş sırıtarak,

" Ha şöyle ol ya Kamer yüzbaşım, her şey de bıçak gibi keskinsindir.Bu aşk seni yumuşattı galiba."dedi, geç sen dalganı kurtuluş bey.Seni de göreceğiz!

 

"Seni bir keseceğim Kurtuluş..." dedim, göz kırparak.

 

Akşamı sabırsızlıkla beklerken, biraz daha aşk acısı çekmeye karar vermiştim.Olumsuz sonuçları gözardı edemesem de bugün bir karara bağlanacak olması beni rahatlatacaktı.

Saat 21.00

(Afitap'ın ağzından devam)

 

Yaptığım ağlayan keki tek kişilik plastik kaplara koymuştum, tabiki birisi için bir saklama kabını tamamen ağlayan kekle doldurmuştum.Eminim sevinecekti.

 

Kutuları poşete yerleştirip, çoktan ayakkabısını giymiş beni bekleyen Ömer'in yanına gittim.Elimdeki poşeti tutması için ona verdim.Ayakkabılarımın bağcıklarını bağladıktan sonra binadan dışarı çıktık.

 

İki sokak ötede olan Kamer'in evine doğru yürüyorduk.Yaklaştıkça artan kalp ritimlerime kızarken, uzaktan gördüğüm beden ritimlerimi daha kötü etkilemişti.

 

Bakışlarımı ayakkabılarıma indirerek yürümeye devam ettim.Yanına vardığımızda kendi aralarında konuşmaya başladılar.

 

"Nasılsın abi?"

 

"İyiyim koçum sen ne yapıyorsun?Okulun nasıl gidiyor."

 

"Zor ama iyi gidiyor abi."

 

Bu sefer bana hitaben konuştu.Gözlerimi ayakkabılarımdan kaldırıp, kaldırım kenarında öylece duran arabalara diktim.

 

"Senin işlerin nasıl gidiyor?Düzen oturtabildin mi?"

 

"Evin düzenini oturttum ama hastaneye henüz alışamadım."

 

Uzun süredir onunla konuşmamamın getirdiği gerginlikle yutkundum.Onun yanındayken artık eski umursamazlığımla konuşamıyordum.Bunun sebebini değişen duygularıma bağlıyorum Derin bir nefes alıp verdi, ben bu uzun soluğun sebebini anlıyorum Kamer bey merak etme.

Ayrıca yüzüne bakmasam bile gözünün ucuyla olduğum tarafa baktığını hissediyordum.

 

Ortamın sessizliğine dayanamayan Ömer ellerini çırparak yeni bir konu açtı,"bu haftasonu bir yerlere gidelim mi?"

 

Kamer,"Nereye gideceğiz?"diyerek, içimdeki soruyu yöneltti.

 

Ömer, "Müzeye gideriz, Yakutiyede medresesi Türk İslam eserleri ve etnografya Müzesine gideriz daha sonra yemek yeriz.Ne dersiniz?"dediğinde, içimde cümleleri toparlayıp cevap verdim.

 

" Haftasonu nöbeti olmazsa gelirim."dedim, donuk ifademle.

 

Kamer," Sen gelmek istemiyorsun galiba?"dedi, anlıyorum beni sıkıştırmaya çalışıyordu.Üstüme geliniyor şu an, olmaz ama böyle geriliyorum.

 

" Gelmek isterdim ama nöbet saatlerim değişiyor şu aralar.Ona göre haber veririm, ben gelmesem bile siz gidersiniz."dediğimde, gözlerimiz iki saniyeliğine de olsa kesişmişti ve cevabımın onu memnun etmediğini iki saniyede bile anlamıştım.

 

Halı sahaya vardığımızda kalabalık bir grup vardı.Geldiğimizi fark ettiklerinde yavaş adımlarla Kamer'e yaklaştılar.

 

"Hoşgeldiniz komutanım."

 

Komutan olmak ona yakışıyordu.Onu üniformalı ilk gördüğümde bir süre öylece bakakalmış daha sonra da kendimi toplamıştım.Bana gururlu hissettirmişti,içim gururla kabarmıştı.

 

"Hoşbulduk."dedikten sonra beni timdekilerle tanıştırdı.

 

" Merhaba yen-" Kamerin mehter davulundan çıkan sese eşdeğer öksürüğü çocuğun lafını kesmişti.

 

"Eee yani şey hoşgeldin abla." dedi, baş selamı vererek.

 

"Hoşbuldum, hepinizle tanıştığıma memnun oldum."dedim, tebessümle.

 

Onlar halı sahaya geçip maça başlayacakları sırada Umeyr'in eşi Hafsa ve altı aylık bebeği Hifa ile birlikte oturacağım yere doğru ilerledik.

 

Hafsa bana dönerek,

" Az önce detaylı tanışamadık seninle, ben Hafsa."dedi gülümseyerek.

Çok güler yüzlü bir kızdı belliydi.

" Ben de Afitap. "

Aynı şekilde gülümsüyordum.

 

"kaç yaşındasın?"

 

"Yirmi beş, sen kaç yaşındasın?"

 

"Yirmi dört yaşındayım, abla dememe gerek yok o zaman."

 

"Gerek yok tabi ki."dedim, gülümseyerek.Bu sefer soruyu ben sordum.

 

"Yaptığın bir meslek var mı?"

 

"Edebiyat Öğretmeniyim ama kızım doğduğundan beri ara verdim."dedi, kızının saçlarını okşarken.

 

Gülümseyerek bebeğin mavi boncuk gözlerine baktım.Saçları kıvırcık ve sarıydı.Belli ki annesine benzemişti, tıpkı onun gibi maviydi gözleri.

 

"Ne zaman evlendiniz enişteyle?" dedim, ufak bir tebessümle.

 

"İki sene önce evlendik, okurken evlendim yani.Aslında biz biraz daha beklemeyi düşünüyorduk ama ailem beni istemediğim biriyle evlendirmeye kalkınca, biz de son çareyi kaçmakta bulduk.Kaçarak evlendik yani ama Elhamdülillah Allah bizi birbirimize nasip etti."dedi, düşen yüzünü toparlarken.

 

"Üzgünüm hatırlattığım için."dedim, mahcup bir yüz ifadesiyle.

 

" Estağfirullah artık üzülmüyorum merak etme. "dediğinde, aklımı kemiren soruyu sormak istedim.

 

"Sakıncası yoksa bir şey daha sorabilir miyim?"dediğimde benim bu halime güldü.

 

" Tabiiki sor, çekinme."

 

"Peki ya annen ve baban onlar şu an burada olduğunu biliyorlar mı?"

 

"Öğrendiler daha sonra babam beni evlatlıktan reddetti."dediğinde, ben bile acıyı yüreğimde hissetmiştim.

 

"Ama böylesi daha iyi oldu yoksa beni içkicinin tekiyle, tek bir gözyaşıma bakmadan evlendirecekti."

 

"Çok şükür Allah'a seni korumuş ve tertemiz bir sayfa açman için sana hayırlı bir kapı açmış."dedim, gülümseyerek.

 

" Evet, Allah'a binlerce kez şükürler olsun."

 

Sahadan gelen,

" Goooooğğğğlll. "böğürtüsünü duyan minik Hifa ağlamaya başlamıştı.

Bu böğüren kim miydi?Ömer.

Değişen sesi henüz yeni yeni oturduğu için sabahları öten horoz gibi çıkıyordu sesi.

 

"Bağırmasana be Öküz gibi çocuğu korkuttun.Kafana yiyeceksin ayakkabıyı Ömer! " diye, bağırıp bütün çirkefliğimi ortaya koyunca tüm halı saha bana gülmeye başladı.Bir an da utanıp, oturduğum yere geri döndüm.

 

Hafsa bir yandan kızını sakinleştiriyor bir yandan da sarılıyordu.

 

Halı sahadan gol sevinçleri gelmeye devam ediyordu.Allahtan Hifa bebek arabasında uyuyordu.Annesinin deyimiyle top patlasa uyanmazdı.

 

Maç sonunda bitmişti şimdi ise yorumlar yapılıyordu.

 

"Kamer yüzbaşım acımadı ezdi geçti vallahi." dedi, adını Mete olarak hatırladığım çocuk.

 

Çağan,"beş parmağında on marifet komutanımın."dedi, gururlu bir gülümsemeyle.

 

Bir fısıldama sesi gelmişti kulağıma,

"Oğlum bol bol övün yengenizin yanında." Sessiz söylediğini sanıyordu galiba.

 

Kafasına bir şişe suyu döken Kamer getirdiği havluyla saçlarını kurulaya kurulaya geliyordu.Bir yandan da Ömerle maç değerlendirmesi yapıyorlardı.

 

Ben ise getirdiğim tatlıları dağıtıyordum.Tahminlerimdeki gibi koşar adımlarla yanıma gelen bir adet Kamer görüyordum.

 

"Hani bana?"dediğinde, aklımda küçük bir oyun oynama kararı aldım.

Bakışlarım omzuna isabet ederken konuştum.

"Kalmadı tatlı."

 

"Nasıl?" dedi, inanamaz bir ses tonuyla.

 

"Basbaya kalmadı işte, dağıttım."

 

"Sen bana yaparsın yine ama değil mi?"dediğinde, içimden kahkahalar atıyordum.

 

" Yoo yapmam."dedim, tüm soğuk kanlılığımla.Yüzünde anlayamadığım bir ifade oluşmuştu.

 

"Tamam, dediğin gibi olsun cadı." dedi, dudağının kenarıyla gülümserken.Daha sonra sırt çantasını almaya gitti.

 

Herkes toparlandığında Hafsa ve Hifa'ya da veda ederek yürümeye başladık.Eve kadar aramızda sessizlik hakimdi.Sonunda bizim binanın önüne gelmiştik.

 

"Ömer evdeki çöpü de ağzını sıkıca bağlayıp konteynıra at. "dediğimde, başını sallayıp binadan içeri girdi.

 

Elimdeki tatlıyı Kamer'e uzatacağım sırada Kamer benden önce davranıp konuşmaya başladı, Halbuki tatlıyı verip içeri girecektim..

 

" Afitap. "dediğinde, bakışlarımı kapıdan çektim.Onun olduğu tarafa döndüm.Gözlerimi kısa süreliğine kesişen bakışlarından çekip omzuna sabitledim.

 

" Efendim?"

 

" Neden böyle davranıyorsun?"dediğinde, başta anlamıyorum gibi davrandım.

 

"Nasıl davranıyorum?"

 

Verdiği cevaptan birkaç gündür ona olan davranışlarımın, kendi içinde tanımını yaptığını düşünüyorum.

 

"Buz gibi."

 

İşte şimdi açıklamanın vakti gelmişti.

 

"Bak Kamer ben, sen hayatıma girmeden önce dini hassasiyetleri ve sınırları olan bir kızdım.Bu sınırlarımı genişlettiğimi fark ettim ve bu da bana vicdan azabı veriyor çünkü ben o kız değilim.Benim fıtratıma uygun olan da o değildi.Bu yüzden eski Afitap gibi sınırlarını koruyan o kız geldi.Aslında bilerek buz gibi davranmıyorum, sebebi buydu fakat sen yanlış anlamışsın."dedim, tebessümle.

 

Elimdeki poşetten tatlının olduğu saklama kabını çıkardım ve kabı ona uzattım.Bir an afalladı, daha sonra kabı aldı.

 

"Anladım.Hassasiyetine saygı duyarım tabiiki, sadece bir anda tavırların değişince..."

 

"Anladım demek istediğini, sorun yok."dediğimde, biraz olsun rahatlamış gibiydi.

 

Şimdi de konuyu değiştirme çabasındaydı.

"Tatlıdan bana yok diye çok üzülmüştüm bütün gece uyumadan tatlı için üzülecektim.Demek beni kandırdın cadı."

 

Biz ne yaparsak yapalım, tatlı konusu gündemimizden düşmeyecekti galiba.

 

Bakışlarımı bu defa sağ omzuna diktim.

"Sadece küçük bir oyun oynadım diyelim."

 

Kapıdan çıkıp çöpleri atan Ömer hızlıca beni beklemeden apartmana girdi, kaşlarımı çattım.Neden beni beklemeden girdi ki?

 

"Aslında benim sana söylemek istediğim ama sürekli ertelediğim bir şey var."dediğinde, kalbim hızlı atsa da yüzümdeki şaşkınlık ifadesini bozmadım.Sessiz kaldığım için konuşmaya devam etti.

 

"İkimizin de bildiğine eminim.Aramızda kurduğumuz duygu bağı, hissettiğimiz şeyler farklı ve özel yani seni bilemem ama benim açımdan öyle.Bu yüzden daha fazla ertelemeden söylemek istiyorum."

 

Derin bir nefes alıp tekrar konuştu.

"Seni seviyorum Afitap."

 

Kalbim at yarışındaki atlar gibi dörtnala koşarken alık alık bakmaya devam ediyordum. Atı durdurmak için ne diyorduk.Çüş mü diyorduk?Öyleyse Çüş demeliydim.

 

"Çüş."bir anda ağzımdan çıkan kelime Kulaklarıma ilişince, elimle ağzımı kapattım.Sesli söyledim eyvahlar olsun!Allah beni kahretmesin.Rezil olduk iyi mi?

 

Şaşkınlıkla kaşları havalanan Kamer,

"Çüş mü?"dedi, hayretler içerisindeydi.Haksız da sayılmazdı.

 

"Yok,yani şey ben sana demedim aslında."dedim, panikle.

 

"Kime dedin Afitap?"

 

Artık saklamanın ve saçmalamanın bir manası yoktu.

 

"Kalbime."derken bile telaşım sesime yansıyordu.

 

"Kalbin seni dinlemiyor galiba, bağımsız çalışıyor biraz."dedi, manalı bir gülümsemeyle.

 

Yüzüm heyecandan kızarırken.

"Dinleseydi bu halde olur muydum?"dedim ve derin bir nefes alıp konuşmaya devam ettim.

 

"Daha fazla saklamanın bir manası yok, hislerimiz karşılıklı." dedim, tebessüm ederken.Bakışlarım hâlâ ayakkabılarındaydı.

 

"Seni seviyorum Kamer Yüzbaşı."

 

 

 

-Bölüm Sonu-

 

Sonundaaa itiraf ettiler.

Yorumları alalım ağlayan keklerim

Bundan sonra okuyucularımın adı ağlayan kek ckdnxkbdkd

Uzun bir bölüm oldu yaz yaz bitmedi.

 

 

 

Loading...
0%