@asellioffwtp
|
Karanlıktan doğan aydınlık
kendimi bir köşeye geçmiş,kanayan dizlerimi kendime doğru çekmiş ve kollarımı bedenime ısıtmak için sarmış bir şekilde bulmuştum.Her şek bir anda yaşanmıştı sanki.Belki benim ölümüm de annemin ölümü gibi olacaktı. Düşüncelerimi yarıda bölen şey yüksek bir ses ile açılan demir kapıydı. Gözlerim kapının ardındaki yere düştü.Gelen kişi babamdı.Şu an bulunduğum oda çok dardı ve aramızdaki mesafeyi tek bir adım ile kapatmayı başarmıştı ama ben hala çöktüğüm yerde alttan alttan ona bakıyordum. onu öldüresim vardı ama ben bir kız çocuğuydum.Biz erkeklere asla baş kaldıramazdık değil mi?Biz çok korkağız çünkü...Biz bu dünyaya boyun eymek için gelmiştik.Bu düzen değişmiyordu.Ama bir gün devran dönecekti...
Babam benim üzerime doğru eğildi ve kolumu sertçe kavradı.Bu keskin ağrı ile dudaklarımın arasından acı dolu bir inilti çıktı."demek lastikçi olmak yerine orospu olmak istedin ha?"sesi boş ve dar olan odada yankılanmıştı.Bu odanın bir penceresi bile yoktu ve artık nefes almakta zorlanmaya başlamıştım çünkü bir gündür burada aç ve susuz bırakılmıştım. "ben dışarıya çıktığımda bana ne diyorlar biliyor musun!" Kolumu daha çok sıktı,sinirini benden çıkarıyordu ve bu ağrı çok can yakıcıydı. "bu orospunun babası değil mi,bir kız yetiştirememiş diyorlar.Bana orospunun babası diyorlar lan!" Sözünü bitirmesiyle yüzüm diğer tarafa düştü.O an keskin bir ağrı hissettim.Yüzüm yanıyordu.Evet,bana vurmuştu.Bilmem kaçıncı kere... kolumu hiç bırakmadan ve gevşetmeden beni çöktüğüm yerden kaldırdı ve beni sürüklemeye başladı."ya ben bir şey yapmadım"zar zor çıkan sesim ile ona karşı çıkmaya çalıştım ama nafileydi. "Baba dur lütfen!"diye bağırdım tüm gücümle.Beni dinlemedi,durmadı da.Artık bodrumda değildik,beni evin kapısına doğru sürüklerken fark etmiştim,dışarıda bir fırtına vardı ve beni dışarıya götürüyordu. "nereye baba?" "orasını da sen düşün"demesiyle kapıyı açtı ve beni bir çöpmüşğm gibi fırlattı.O kadar sert fırlattı ki dengemi kuramayıp kanamakta olan dizlerimin üzerine düştüm.Ellerim soyulmuştu ve sızlıyorlardı.Kafamı kaldırdım ve kapıya doğru baktım ama kapı çoktan yüzüne kapatılmıştı bile.Yağmurun damlalarını her yerimde hissedebiliyorsun.Üşüyordum ve sırılsıklam olmuştum. zar zor da olsa düştüğüm yerden kalktım ve yürümeye başladım.Canım çok yanıyordu ama bu can acısı sadece fiziksel değildi.Kafamı yukarıya kaldırdım ve yağmur sularının yüzüme çarpmasına izin verdim.Bir süre o şekilde durduktan sonra ara sokağa girdim ve bir köşeye çöktüm. şu an ıslanmıyordum ama gök yüzünü hala görebiliyordum.Hava kararmıştı ve yavaş yavaş yıldızlar uyanmıştı. altımda şort ile durduğumdan dolayı çok üşüyordum.Zaten her yerim ıslanmıştı.O an annemin bana söylediği o sözü geldi aklıma.
Karanlık olmadan aydınlık olur mu?Karanlık olmasaydı biz ışığı bulabilir miydik?Belki de hayatımızdaki o çatlaklar ışık içeri sızsın diye var.
Bir iç çektim,Kafamı yukarıya kaldırdım ve arkamdaki duvara yaslandım,gök yüzündeki yıldızları saymaya başladım ama en parlak olanlarını. bir,iki,üç,dört... dört tane en parlak yıldız vardı fakat bir anda bir şey oldu.Dördüncü yıldız gök yüzünden kaydı.O an bir dilek tutmak istedim.Böyel şeylere inanmazdım ama artık hiç bir şeye inancım kalmamıştı zaten.Gözlerimi kapattım.
Yıldız gibi parlak,kuş gibi özgür olmak istiyorum.
|
0% |