Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@asenaniz

İnsanoğlu kendi kaderinde yazılanı yaşar. Acısıyla tatlısıyla yaşar ve ölür.

Kendimi bildim bileli hayat hikayeleri dinlerim, çoğu ağır ve acı dolu şeylerdi. Kendimi hiç onların yerine koyamazdım çünkü bu doğru değil bana göre.


Ben olsam ne yapardım diyemem ama onlara hayatı yaşamak için yeni bir umut verebilirim.

Ben Miray Haznedaroğlu 26 yaşımda bir psikoloğum.


Buraya gelen hastalarıma bir sırdaş, başlarını gönül rahatlığıyla yaslayabilecekleri bir omuz olmak için varım.


Kapının tıklanmasıyla soğumuş kahvemi masama bıraktım

İçeri asistanım Selin girdi.

"Miray hanım Selma hanım geldi" başımı içeri alması için salladım. İçeri gelen kadınla ayağa kalktım, bu ikinci gelişiydi, ilkine göre omuzları daha da çökmüş gözleri kızarmış göz altları morarmıştı.

Bir insanın hayatta yaşayabileceği en ağır şeyi yaşamıştı o.

Evlat acısı...

Sevgilisi ve en yakın arkadaşının ihaneti kaldıramayan 18 yaşındaki genç kız bu ihaneti kaldıramayıp kendi evinin odasında kendini tavana asarak hayatını sonlandırmıştı.

O, bu yaptığıyla annesinin de hayatını bitirmişti.

Tek fark o bir kere ölmüştü, Selma ise kızının cansız bedenini gördüğü günden beri ölüyordu.

Ama Selma hanım 10 yaşındaki oğlu Ahmet için hayata tutunmak zorundaydı.

"Ahmet nasıl?"

Titrek gözleri iki saniye kadar bana dönse de tekrar yere döndü.

Ona nasıl olduğunu soramazdım.

"Bilmiyorum..."

"Onunla konuşmaya çalışıyor musunuz?"

"Çalışıyorum... Yani deniyorum ama gözlerine bakınca Melis geliyor gözümün önüne, i istemeden ya onu içime sokmak ister gibi sarılıyorum yada bu acıyı bana neden yaşattın diye bağırıp çağırıyorum, kendime geldiğimde ise göz yaşları içinde benden kaçmaya çalışan oğlumu görüyorum."

Titreyen sesiyle konuşmasını tamamlayıp derin bir nefes çekti içine. Aldığı nefesin boğazını yakıp göğüs kafesini zorladığından neredeyse emindim.

"Kızınızla ilgili en güzel anınızı bana anlatmak ister misiniz?"

Biraz düşündükten sonra derin bir nefes alıp aynı sesiyle konuşmaya başladı.

"Kızımla ilişkimiz daha çok arkadaş gibiydi, zaten babası da yok bir ben vardım. Bana herşeyini anlatırdı... Bir gün okuldan eve geldiğinde sevinçli sesiyle şakıdı, ona neye bu kadar sevindiğini sordum." hıçkırdı, kendini zorluyordu ağlamamak için. "Aşık olmuş... Öyle söyledi, bir görseniz gözlerinin içi parlıyordu, onun için o kadar sevinmiştim ki... Aşk kadar mükemmel bir duyguyu yaşadığı için sevinmiştim. Bana onu anlattı saatlerce, ne kadar mükemmel ve iyi biri olduğundan bahsetti. Ona nasihat ettim, yaşadığı duyguların çok güzel olduğunu ama bu duyguların gözleri kör etmesine izin vermemesini söyledim. Ama o çoktan kör olmuştu, onun gözünde kusursuzdu. Hayal kırıklığına uğramamasını diledim." Malesef gerçek aşka sahip olan insanlar çok azdı bu zamanda.

Selma hanımla biraz daha konuştuktan sonra kendisini uğurladım.

Onu iyileştiremezdim ama bir dayanağı olarak bu zorluğu atlatmasında daha güçlü olmasını sağlayabilirdim.

Bugünün randevuları bittiği için toparlandım ve eve gitmek için arabama bindim.

Hakkari güzel şehirdi, aslında ülkemin her yeri güzeldi ama burası bana bir başka geliyordu.

2 yıl kadar önce ailemle İstanbul da yaşıyordum. Ancak ailem biraz baskıcı oldukları için çözümü uzaklaşmakta bulmuştum ve şuan çocukluk arkadaşım Müberra ile aynı evde yaşıyorduk. Müberra ise ilkokul öğretmeniydi ve çocuklara olan aşırı sevgisi benim gözlerimi yasartıyordu.

Eve vardığımda Müberra'yı yine bilgisayar başında bulmak bana tabiki sürpriz olmamıştı. Kendisi tam bir dizi manyağıydı. Ama bu diziler hep aynı giderdi. Doktorlar, aşk'ı memnu, muhteşem yüzyıl, kızılcık şerbeti ve bazen de Alacakaranlık. Bir insan hiç sıkılmadan aynı şeyleri nasıl izleyebilir aklım almıyordu. Mesela ben bir kere izlediğim bir daha izlediğim görülmezdi.


"Günün nasıldı" diye sordum. Onun genelde güzel geçerdi.

Gözlerini dizisinden kaldırıp bana baktı, sonra birşey hatırlamış gibi kaslarını çattı.

"O manyak adamla karşılaşmasaydım mükemmel olabilirdi"

"Hangi adam"

"Ya benim öğrencilerimden afacan Mert varya, onun ağabeyi geldi bugün okula dedi ki bana bana bu güzelim Müberra ya "sen ne biçim öğretmensin çocuğa iki şey bile öğretemiyosun"

Benim gözlerim sonuna kadar açılırken Müberra nın gözlerindeki karartı beni bile korkutmuştu.

Bir öğretmenle nasıl böyle konuşurdu.

"Eee" dedim devam etmesi için. " Eeesi benim şarteller koptu tabi orada dedim siz benim öğretmenliğimi sorgulayamazsınız. Bunu deyince bir sırıttı varya elimi suratına geçirmemek için çok mücadele ettim ki iyiki etmişim çünkü geçirsem büyük ihtimalle olan benim elime olurdu, herif ayı gibiydi resmen. Her neyse bu güldü güldü sonra dedi ki " ya sen öğretmen değilmisin bu çocuğa geçen çarpım taplosunu sordum o ne diyo bana" ikimizde birden kahkaha atmaya başladık herif salak çıktı.

"Bende bunu diyince aynen böyle güldüm sonra gözlerimi kısarak şöyle baştan aşağı bir küçümseyerek süzdüm ki kendine olan güveni sarsılsın ki öylede oldu. Dedim ki ne kadar ilgili bir abisiniz ki kardeşinizin daha 1. Sınıfta çarpım tablosunu soruyorsunuz. Kusura bakmayın çarpım tablosu 1. Sınıfta öğretilmiyor malesef ama

siz dilerseniz hani benim öğretmenliğimi sorguluyorsunuz ya kendiniz öğretin bakalım nasıl öğretiyorsunuz. Adama bir kal geldi anlatamam, ona 3 numaralı bakış ve 5 numaralı gülüşümü atıp arkama bakmadan uzaklaştım yanından." Adamın arkasından yapılan en az 2 saatlik dedikodunun ardından odalarımıza geçip uyuduk. Yarın yeni bir hastam gelecekti kim bilir o neler yaşadı. Bu düşüncelerle uykuya daldım.


Merhama sevgili okur yazarlar yeni kitabıma şans verirseniz ve oyda verirseniz bu garibanı çooook mutlu edersiniz teşekkürler 🥰🥰🥰


Loading...
0%