@asenats
|
Ben tezgahın üzerinde orurup Gökhanı izlerken o bize sandiviç hazırlıyordu . Biraz önce söylediği sözlerin verdiği huzur ve mutlulukla gülümsüyordum. Gökhansa sandiviç hazırlıyor gibi değilde amelyat yapıyor gibi ciddiydi. " Ne bu ciddiyet gorende dünyanın 8 ci harikasını yaratıyorsun sanıcak." Son sandiviçide tabağa koyup bana dogru geldi ve beni alıp yere bıraktı büyük ihtimalle bebekken bile bu kadar kucağa alınmamıştım. " Dünyanın 8 ci harikasına yemek hazırlıyorum aynı şey " dedi burnuma bir öpücük bırakırken.
( Vıcık vıcık bir ilişki) İlişkimi? Ne ilişkisi bir ilişkimiz yokki. ( Yokken boyleyseniz olmasını düşünemiyorum) " Biz şimdi ne oluyoruz " diye sordum dan diye iç sesimin verdiği gazla .
" Ben senin neyinim bilemem ama sen benim herşeyimsin senin hissettiğin veya hissetmediğin hiçbirşey bunu değiştiremez" " Çok büyük laflar bunlar ama yarın öbür gün beni unutup gidersen çok ağlarım arkandan " dedim alayla tabakların birini alıp mutfaktaki masaya bırakırken . "Öyle birşey olması için nefes almayı bırakmış olmam gerekiyor " Umarım ben nefes aldığım surece nefes alırsın. ( Sen nefes almayı bıraktığında ölsünmü adam)
Hayır hep yaşasın.
Gökhanda tabağını getirip masaya koydu ve ikimizede dolaptan içicek doldurdu. Geçip karşıma oturdu ve sandiviçleeimizi yemeye başladık. Hiç sandiviç yememiş gibi ağzımı doldururken onu bıraksam sandiviçi çatal bıçakla yiyecekti nerdeyse .
( Asil bir kadındın kızım sen ne oldu sana ?) Kolum kırıldı, bir sürü kötü şey ögrendim , birine bıçak birineyse çatal sapladım ve aşık oldum daha ne olsun. Bir anda gözlerim irileşti . Ne oldum? Aşıkmı oldum? Lokmam boğazımda kalırken öksürerek kendime gelmeye çalışıyordum. " Ne oldu güzelim , su iç " dedi Gökhan ve kalkıp yanıma geldi sırtıma yavaş hareketlerle vururken ben su içtim . Biraz kendime geldiğimde Gökhan geçip yerine oturdu. " Küçük Bebek gibisin güzelim ne zaman başına ne gelicek belli olmuyor"
" Evet" dedim önümdeki sandiviçi izlerken . Gökhan tek kaşını kaldırıp dikkatle bana baktı. " Sadece evetmi?" Dedi hayretle . " Evet" Elini uzatıp alnıma koydu . " İyimisin güzelim ne oldu bir anda böyle" Bakışlarımı kaldırıp gözlerine baktım. Yeşil gözleri bana hep huzuru anımsatıyordu. Hiç tam olarak huzurlu bir hayatım olmadı ama gözlerine baktığımda içime bir umut doğuyordu. Bir gün huzurlu ola bileceğime dair umut.
" Beni ilk ne zaman gördün?".
"Nereden çıktı bu GECE GÖZLÜM"
" Merak ettim"
Elini sonunda alnımdan çekip yerine oturdu ve gülümseyerek bana baktı.
" Seni ilk gördüğümde ablanla seni takip ediyorduk " Gözlerimi hayretle açtım. " Takip derken." " Bildiğimiz takip . Okuldan surekli kaçtığını ogrenmişti ablan çok endişelenmişti ama seninle tartışmak istemediği için sana birşey söylememişti. Sonra bana kardeşimi takip edelim dedi bende çok endişeli olduğu için kabul ettim . Okulunun önünde bekledik . Okulun bitmesine 4 saat varken okuldan çıktın. Duvardan atlayarak" Bu kısmı söylerken dudakları kıvrıldı . Kendimi ondan dinlemek istemsizce benimde gülümsememe neden olmuştu. " Saçların o zamanda aynı bu şekilde uzundu simsiyah uzun saçların rüzgarlı havada etrafında uçuşurken gözlerinin içi parlıyordu o halinle bana o kadar güzel gelmiştin ki kalp atışlarım ilk kez o kadar hızlıydı . Ablana gözlerinde sanki yıldızlar parlıyor demiştim. Oysa " evet, umarım o yıldızlar hep parlar " demişti. " Güldüm. Gözlerimdeki yıldızlar hayla parlıyordu ama ablam bunu goremiyordu. "Sonra seni takip ettik yıkık dökük bir mahalleye gittin gitmeden öncede markete gittin ve elinde 4 5 dolu poşetle çıktın. Mahalleye girdiğinde seni gören bütün çocuklar sana doğru koşuyordu ve sen onlara poşetlerden çıkardığın çikolata ve sütleri veriyordun. Arkanda bir sürü gülen çocuk bırakarak mahallede ilerliyordun. " Durdu yine gülümsedi ve elini uzatıp yanağımı okşadı . " Çok güzeldin ben hiç o kadar güzel ve ışık saçan birşey görmemiştim. " Elinin üstüne elimi koydum . " Ablam o gün neden okuldan kaçtığımı anladımı? " Diye sordum merakla .
" Evet ögrendi . O gün çocuklara aldıklarını dağıttıktan sonra orta yaşlı bir kadının seni beklediği eski büyük bir eve gittin . O kadın eski bir polisti ve sana dövüşmeyi ögretiyordu . " Şu an üzerinde bunu biliyor olmanın gururu vardı belliki güzel bir araştırma yapmıştı. "o kadınla bir sokak arasında sınıf arkadaşlarımdan dayak yediğim gün tanışmıştım. İsmi Efsun du. Beni onların elinden alıp hepsini bir güzel sopadan geçirmişti , sonra beni evine götürüp yaralarımı temizlemişti ve bana evinde olan tek yiyicekten ikram etmişti. " Gökhan dikkatle beni dinliyordu. " Bir bardak su ve kuru ekmek. " Önümdeki sandiviçi elime alıp bir ısırık aldım. " Çok lezzetliydi biliyormusun ben hiç ekmek yememiş gibi yemiştim o gün o kuru ekmeği. O günden sonra her gün okuldan kaçıp onun oturduğu mahalleye gittim . Giderken harçlığımla alışveriş yapıp mahalledeki çocuklara dağıttım Efsun hanımaysa sadece fırından taze ekmek alıyordum. Bir süre böyle devam ettikten sonra bir gün " madem her gün buraya geliyorsun bir işe yarasın bundan sonra kendini savunmayı ögreniceksin" dedi ve 2 sene boyunca her gün bana kendimi savuna bilmem için birşeyler ögretti dovüşmek, kaçmak, silah kullanmak ,bıçak kullanmak hepsini öğretti. O süre boyunca onun hakkında sadece eskiden polis olduğunu yaşadığı birşeyden dolayı mesleğini bırakıp o mahalleye yerleştiğini ve kimseyle konuşup iletişim kurmadığını ögrenmiştim. "
Sandiviçim bittiğinde tabağımdaki peceteyle ağzımı temizledim. Gökhan sandiviçini yememişti dirseklerini masaya yaslayıp beni izliyordu. " Ne oldu sonra o kadına ? " Diye sordu merakla. " Bilmiyorum bir gün gittiğimde yoktu geride sadece bir silah ve bir mektup bırakmıştı . " " Sanamıydı mektup?"
" Evet " " Ne yazıyordu mektupta peki? " İçime derin bir nefes çektim. " Bilmiyorum hiç okumadım "
" Neden güzelim hiç merak etmedinmi ne yazdığını"
Gözlerim doldu. " Etmedim bana yeticek kadarını biliyordum"
Gözümden bir damla yaş düştü sol yanağıma.
" Ne biliyordun güzelim?"
" Yine terk edildiğimi ve yine yalnız kaldığımı"
Gözlerimden yaşlar yüzüme akın ederken Gökhan sıkıntılı bir nefes verdi. Ve sandalyesinden kalkıp bana doğru ilerledi . Sandalyemi çekti ve beni kaldırıp masanın üstüne oturttu . " Ağlama güzelim. Sana soyledim ben ağlayan biri nasıl teselli edilir bilmiyorum daha bana öğretmedin" derken göz yaşlarımı parmaklarıyla siliyordu.
" Ağlamıyorum ağlamam ben" dedim hıçkırıklarım içimde yankılanırken.
Elleriyle yüzümü kavradı ve ona bakmamı sağladı yüzünde buruk bir gülümseme vardı. " Eminmisin miniğim bana ağlıyorsun gibi geldi"
İç çektim. " Hayır ağlamıyorum "
" Peki madem öyle diyorsun o zaman gel bakalım ben sana sarılırken sen ağlamamaya devam et olurmu?"
Kafamı sallayarak olur dedim.
Gökhan yavaş hareketlerle beni masadan indirdi . " Bu sefer kendin yürümek istermisin ?" Burnumu çekerek ona döndüm. " Hayır madem alıştırdın taşı şimdi yorgunum ben " Küçük bir kahkaha attı. " Peki güzelim emrin olur . Gel bakalım" Yine beni kucağına alıp kendi yatak odasına ilerledi. Yatak odasi gri ve beyaz yoğunluklu şık ve sade bir odaydı tek eliyle beni kucağında tutarken diger eliyle yatak örtüsünü kaldırdı ve beni yatağa bıraktı. Odanın ışığını kapatıp yatağa doğru geldi ben sol tarafta yan yatarken önce üstümü örttü sonra sağ tarafa geçip uzandı örtüyü kaldırıp beni belimden kavradı ve kendine doğru çekti sırtım ona dönüktü kollarıyla beni bütün kötülüklerden korumak ister gibi sıkı sıkıya sardı. Bense bütün herşeyden kaçmak ister gibi kollarının arasında küçülüp ona sığındım . Ve bir kez daha anladım ki ben Gökhanın yanında umursamaz, güçlü , inatçı Dilay Kara olamıyordum . Onun yanında sadece Dilaydım yüzüne taktığı karanlık maskeden arınmış küçük Dilay.
|
0% |