Yeni Üyelik
19.
Bölüm
@askilav

Rengin'in yanına uğradıktan sonra sıcak kahvemi resmen fondip yapıp oradan ayrıldım. Beni bulaştırdığı şeyler yüzünden Akın'a geç kalmış bir hesap sormam lazımdı. Konuşmayı kesince Yiğit peşime düşmez sanmıştım ama sandığımdan da şüpheci çıkmıştı. Akın'ın kuzeni olduğumu kanıtlamak için bile uğraştırmıştı beni, böyle yalan mı söylenir Allah aşkına?

Uzun zamandır uğramadığım evin kapısına hızlı hızlı vurdum. Yiğit'in karşısında haksız birisi olarak o kadar kötü hissetmiştim ki... O da haksızlığımı kullanarak lafları geçirip durmuştu, ona da sinirim bozulmuştu zaten.

Bu saatte nerede olduklarını ya da ne yaptıklarını bilmiyordum ama acilen beni karşılamaları gerekiyordu. Elimi kapıya iyice sertçe vurdum, bu canımın acımasına sebep olsa da sinirimi çıkaracak bir şeye ihtiyacım vardı.

En son kapı usulca aralandığında karşıma, belinden düştü düşecek eşofmanı ve çıplak üstüyle Selman çıkmıştı. Dağınık saçları ve ovaladığı bir gözüyle uykudan uyandığı belli oluyordu. Onun neden Akın'la arkadaş olduğunu anlamıyordum, iyi birisiydi ama gitgide kuzenime benziyordu. "Ne oluyor kızım ya?" diye boğuk sesiyle mırıldandı. "Ne bu tantana?"

Onu göğsünden kenara itip içeri geçtim. "Çekilir misin şuradan? Akın pisliği! Neredesin? Çabuk karşıma çık!" derken odaları gezmeye başlamıştım.

Zaten küçük bir evdi. Bir arkadaşlarıyla daha beraber üç kişi kalıyorlardı. Selman ve Mert'e ait olduğunu bildiğim odaları geçtikten sonra onu kendi odasında uyurken bulduğumda bu gürültüye rağmen uyanmayışına daha da sinirim bozuldu. Öfke problemleri yaşadığım anlardan nefret ediyorum çünkü durdurulamıyordum!

Elimdeki çantayı hırsla yüzüne fırlattım. Ufak çantam içindeki eşyaların ağırlığıyla yüzüne çarptığında Akın'ın ilk önce kaşları çatıldı ve sonra olduğu yerde irkilerek kalktı. Henüz uykudan uyanamadığı için kısık gözleriyle bakıyordu etrafa. Bir süre çevresini algılamaya çalıştıktan sonra açamadığı gözleri üstümde durdu. "Hayırdır, ne oluyor? Savaşta mıyız?"

"Evet, sen çoktan öldün ama!"

"Hazzal," dedi ismimi bastırarak. Uyku mahmurluğundan sıyrılıp yeni yeni farkıma varıyordu. Ve ismimi böyle söylemesinden nefret ediyordum. Hep inadına yapıyordu. "...neye sinirlendin yine?"

"İsmimi düzgün söyle!" dedim ilk önce takıldığım konuyu düzelterek. "Sen her şeyden sonra nasıl fosur fosur uyuyabiliyorsun ya?"

"Tam olarak böyle." Çantamı yatağın üzerinden yere atıp olduğu yere yayıldı. Yüzünde keyifli bir hal vardı. Ellerini başının altına koyup kısık gözleriyle bana bakmaya devam etti. Böylelikle gözlerini oymak istediğim erkek sayısı ikiye çıkmıştı.

Yatağın kenarına eğilip ellerimi örtünün üzerine koydum. "Sana Yiğit beni takip etti dedim değil mi? Nereden geliyor bu rahatlık?"

"Akın'ın sınıfındaki Yiğit mi?"

Arkamı dönüp Selman'a baktım. Kapının kenarına yaslanmış bizi dinliyordu. Gözlerinde de meraklı bir ifade vardı. Başımı aşağı yukarı sallayıp mutsuz halde "Maalesef," dedim.

Akın koluma hafifçe vurup dikkati üstüne çekti. "Sonradan atlattım dedin ya sen bana."

"Ya tehdit altında söylediysem bunu? Hiç aklına gelmiyor mu?"

"Sen halledersin diye düşündüm." Başının altındaki ellerinden birisini yumruk yaparak havaya kaldırdı. "İşte kadının gücü! Ben buna inanıyorum..."

Olduğum yerde yükselip kafasına vurdum, cidden sinirimle oynuyordu. "Dalga geçme, aklın bir kurnazlığa çalışıyor zaten senin! Yiğit beni sorguya çekti!"

Bu sefer meraklanmıştı işte. "Nasıl? Konuştunuz mu?"

"Konuştuk, peşimden ayrılmadı ki..."

"Söyledin mi peki her şeyi?"

Sinirle kaşlarımı çattım. "Söyledim tabi ki, tüm suç üstüme mi kalsaydı?"

"Hazal inanamıyorum sana! Allah'tan güvendik ha! İki üç mesaj attın sonra da gittin öttün mü? Off kesin Melis'e söyleyecek ya..."

Ağzımı açıp cevabını verecekken arkada hala bekleyen Selman yine araya karıştı. "Ne mesajı attın?" diye sormuştu. Ona dönüp gözlerimi devirdim.

"Akın'ın süper ötesi planı: Yiğit'e anonimden yazarak onu kendimize aşık edecektik... Sonra o hepsini bana yıktı ve Yiğit de beni yakalayıp hesap sordu." Gözleri belirsiz bir sinirle kısılırken bakışlarını benden çekip Akın'a döndü. Onun da hoşuna gitmemiş gibi duruyordu. Bu aptal planı ciddiye alan tek kişi bizdik zaten. İki kuzen.

Tekrardan önüme döndüm. "Sen bana Yiğit çok ezik, bomboş, Melis'i haketmiyor diye bir sürü şey anlattın," dedim kaşlarım çatık halde. Hiç de öyle birisi değildi ki!

"Doğru demişim," diyerek kollarını önünde kavuşturdu, bu esnada sırtını da duvara yaslamıştı. Ayağa kalkıp yanına oturdum ve sinirle kolunu sıktım. "Gerizekalı, anlattığın kişi aslında kendinmişsin ya!"

"Aptal Hazzal," derken yüzüne alaycı bir gülüş oturttu. Kolunu çimdikleyip ismimi öyle söylememesi ve bana aptal dememesi için sessizce uyardım onu. Çimdiğime karşın yüzünü buruşturmadı bile, alayla gülüyordu. "Yoksa Yiğit'ten gerçekten hoşlandın mı lan?"

Gözlerimi uzun bir süre devirip odada başka yerlere baktıktan sonra hala gülerek bakan Akın'a döndüm bıkkınca. "Ciddi misin? Bunu soruyor musun gerçekten?"

"Niye sormayacakmışım?"

"Benim sizin gibi sinir bozucu erkeklerle işim yok da ondan!"

"Hadi lan! Ben gayet de çekici birisiyim..." Saçlarını geriye doğru yatırıp çapkınca gülümsedi. Cidden bu rahatlığı nereden bulduğunu anlayamıyordum. Ben çok gergindim çünkü, utanç verici durumlara düşmek beni utandırmaktan öte sinirlendiriyordu.

Çenemi sıkıp yorgunlukla önüme döndüm. Omuzlarım çökmüştü, aslında kendi halimde birisini dışarıdan görsem kesin gülerdim.

O sırada Akın eliyle beni dürttü. "Ben de seni anında Yiğit'i kalbinden vuracak birisi sanmıştım, beceremedin bir işi... Millet o mesajlarla neler neler yapıyor be."

"Neler yapıyorlarsa yapıyor, bana ne!"

"Bi' dur ya! Şey yapalım o zaman, madem bu olmadı. Sen böyle yüz yüze devam et Yiğit'le. Yaz dizisi mantığı. Erkekler her zaman aptal kızlara çekilirler sonuçta."

Selman'ın "Siktir oradan," deyişinin arasında öfkeli bir çığlık attım.

"Ya sen beni delirtecek misin? Ben aptal değilim! Ayrıca yok Yiğit falan! Bitti o iş!"

Akın omuzlarımı tutup beni hızla sarstı. "Bitemez Hazal, çıkar şu şerefsizi aradan ya!"

"Bak ben rezilliğe gelemem, senin yüzünden bir ton laf işittim zaten. Sen de bitir şu işi tamam mı? Onlar ayrılmazlar."

"Yok ya? Sevdiğim kızı öyle boş beleş bir insana bırakmam ben."

"Boş beleş değilmiş işte, gerçekten seviyorlar birbirlerini." Yiğit onu sevdiğini açıkça itiraf etmese de Melis hayatında olmazsa kendini kaybedeceğini söylemişti. Aşık olmadan bunu neye dayanarak ifade ediyordu bilmiyorum ama daha derin bir mevzu vardı demek ki. Bu işe alet olmak istemiyordum. Üstelik Yiğit'in hadsiz lafı üstüme bu kadar yapışmışken...

"Sevmiyorlar Hazal, tamam mı? Bir daha bunu söylersen senin için çok kötü olur!" Gerçek bir öfkeyle işaret parmağını üstüme sallıyordu. Elimin tersiyle onun parmağını itip üfledim. "Takıntılısın sen. Melis'e herhangi bir zarar vermeden ne yapıyorsan yap ama sakın bir daha beni bu işe bulaştırmayı düşünme! Çünkü bundan sonra senin hiçbir lafına inanmayacağım."

"Bazen çok da güzel inanıyorsun," derken gevrek gevrek gülmeye başladı. Burnumdan solurken saçlarına uzanıp çekiştirmek istedim ama o hemen elimi tutup benim saçlarıma saldırdı.

İstemsiz bir çığlık attım. Aniden çekişi canımı acıtmıştı. "Bırak beni Akın!" dedim öfkeyle.

"Yok ya sen yaparken iyi!"

Elimi kaldırıp onun elinin üstüne koydum ama bu bir işe yaramamıştı. Hala sıkıca tutuyordu. O sırada Selman yanımıza doğru yaklaştı. "Oğlum bıraksana kızı, mengene gibi kavradın."

"Sonradan bana saldırmayacağına yemin etsin!"

"Akın, beni sinirlendirmeden bırak!" diyerek Selman sesini yükselttiğinde, en sonunda saçlarımda bir rahatlık hissetmiştim. Ellerimle onları geriye ittirip ayağa kalktım hızla. Burada daha fazla durursam sinir küpüne dönebilirdim. Çantamı yerden alıp Akın'a son bir öfkeli bakış attıktan sonra odadan ayrıldım.

Kapıya vardığımda Selman da peşimden gelmişti. Biraz yavaşladıktan sonra arkamı döndüm. "Teşekkür ederim Selman," derken üstsüz haline hiç bakmadan gözlerine doğru gülümsedim ve ayakkabılarıma eğildim.

Kapıya yaslandığını göz ucuyla görürken onun da gülümsediğini anlayabiliyordum, sesinden belli oluyordu. "Rica ederim, Akın'ı takma."

"O hataya bir daha düşmem," dedim ayakkabılarımı giyerken. Artık tek kuralım buydu, Akın sana ne derse onun tersini yap.

"Düşmezsin değil mi?"

Selman'ın sesi bir hayli tedirgin geliyordu. Ayakkabılarımı tamamen giydikten sonra eğildiğim yerden kalkıp ona baktım. Kaşlarım istemsizce çatılmıştı. "Oradan bakınca salağa mı benziyorum?"

Bu; kesin ve emin düşüncelerle hayır denemeyecek bir soru olsa da evet de denmemeliydi. Selman da bu gözdağımı anlamış gibi hafifçe sırıttı. Durumu kurtarmaya çalıştığını anlamıştım. "Görmeye uğraşsam dahi olmazsın."

Onun sözlerinden sonra benim de cevap bekleyen suratımda istemsiz bir gülüş belirdi. Cidden Akın'la takılarak kendisine yazık ediyordu bu çocuk. "Çok tatlısın," dedim kocaman gülerken, hatta sesim bir hayli incelmişti. Selman'ın beni gülerek karşılamasının ardından elimi salladım ve hemen sonra "Hadi kendine iyi bak, hoşça kal," diyerek merdivenlerden inmeye başladım.

🎭

Loading...
0%