
Yiğit: Brienna daha ne kadar sakarlık yapmaya devam edecek?
Hazal: Sonsuza kadar
Hazal: Sakar kızlara özgürlük ya...
Yiğit: Sen de sakar mısın?
Hazal: Hiç değilim
Yiğit: İnanayım mı?
Hazal: Yalan borcum mu var?
Yiğit: Güzel.
Hazal: Okumaya başladın mı gerçekten? Duygusallaştım, ağlayacağım...
Yiğit: Ağlama diye okuyorum.
Yiğit: Ağlama.
Hazal: Neredesin peki?
Yiğit: Benjamin'in Brienna'yı, kendini kötü birisi olarak gördüğü için terk ettiği yerde.
Hazal: Ay ne ara geldin oraya kadar?
Yiğit: Hızlı okurum ben.
Hazal: Anladım onu...
Hazal: Ama şu an en önemli yerlerden birindesin
Hazal: Ben sanırım ağlamıştım orada biraz
Yiğit: "Senin aklının ihtiyacı olan şey berrak bir ışık değil, aklını at."
Hazal: Ne?
Yiğit: Sen yazmışsın buraya.
Hazal: Hatırladım sanki...
Hazal: Evet yazmıştım öyle bir şey
Hazal: Rahatsız ediyorsa üzgünüm, o sırada okumak kadar yazmaya da ihtiyacım vardı galiba
Yiğit: Rahatsız olmuyorum.
Yiğit: Bence güzeller.
Yiğit: Ben hiç yapmam böyle şeyler.
Hazal: Yani deneyebilirsin bence
Hazal: Rahatlattığını düşünüyorum
Hazal: Eğer kitabıma kıyamam dersen boş bir kağıda not tutabilirsin
Yiğit: Yok senin yaptığın daha güzel.
Hazal: Of böyle gereksiz mutluluklara ne gerek vardı ki
Yiğit: Mutlu mu oldun?
Hazal: Oldum tabi, onlar benim her şeyimm, beğenmen de hoşuma gitti
Yiğit: Güzeller güzeller.
Yiğit: Bir yandan da kitaba bakıyorum da,
Yiğit: Bu Benjamin de fazla geri zekalı sanki.
Hazal: Neden
Yiğit: Niye terk ediyor bu kızı seviyorsa?
Hazal: Bri'yi üzmek istememişti kendisini iyi görmediğinden
Yiğit: Daha iyi birisi olmayı deneseymiş böyle acıtasyonlara gerek kalmazmış aslında.
Hazal: Biraz ruha sahip ol Yiğit, eğer öyle olsaydı her şey çok mantıklı olurdu
Yiğit: Olsaymış.
Hazal: Mantık aramıyoruz ama.
Yiğit: Niye?
Hazal: Dur sana anlayabileceğin şekilde anlatayım, artık Yiğit Dili ve Edebiyatı mezunu oldum sayılır çünkü.
Yiğit: :D
Hazal: "Herkes bir gün ölür. Ama ölene kadar bir şekilde elli yıl falan yaşamak zorundasındır ve bir sürü şeyi düşünerek elli yıl geçirmek, açık konuşayım, hiçbir şey düşünmeden geçireceğin beş bin yıldan daha yorucudur."
Hazal: Sen iyi bilirsin bunları
Hazal: Bu kitabın amacı da hiçbir şey düşünmemek
Hazal: Mantığına falan bakmayacaksın
Hazal: Yapacağın tek şey, düşünmemek
Yiğit: Tamam dur oyalama şimdi ayrılık sahnesi okuyorum.
Hazal: Ayyy ölücem!
Yiğit: Niye?
Hazal: Gülmekten yani
Hazal: Senin de Benjamin ve Brienna'yı sevdiğin günü görecek miydik ya?
Yiğit: Buna pek sevmek demezdim ben.
Hazal: Of abartma ama...
Hazal: O kadar da değil
Hazal: Hoşuna gitti de itiraf edemiyorsun bence
Hazal: Yoksa bir günde o kadar kısmı nasıl okuyacaksın?
Yiğit: Başka şeyler düşünerek zihnimi dağıtıyorum o zaman okuması kolay oluyor.
Hazal: Ama ben bunu zaten başka şeyler düşünme diye sana verdim ya?
Yiğit: Yok merak etme o tür şeyler değil.
Hazal: Ne gibi? Merak ettim
Yiğit: Boş ver. Önemli şeyler değil. Senin dediğin gibi boş şeyler.
Hazal: Ha o zaman iyi
Hazal: Bol bol oku, bol bol dağıt zihnini
Hazal: Sana güveniyorum!
Yiğit: Eyvallah.
...
Yiğit: Bitti bu.
Hazal: Cidden mi?
Hazal: Saat daha on bir ne ara bitirdin?
Yiğit: Bitmeliydi çünkü.
Bunu gerçekten işkence çekermiş gibi söylemesine karşın huysuzca kaşlarımı çattım. O kadar da kötü değildi bence. Hemen sonra gelen mesajla suratım düzeldi ve istemsizce kahkaha attım.
Yiğit: Devamı var mı?
Hazal: Ahahsjahdua NE?
Yiğit: Yok mu?
Hazal: Hayır...
Hazal: Cidden devamı mı olsun isterdin?
Yiğit: Çok açık uçlu bitti gibi geldi de.
Hazal: Üzgünüm ama devamı yok :(
Yiğit: Kahroldum.
Hazal: Alay ediyorsun şu an benimle
Yiğit: Etmiyorum.
Yiğit: Benjamin'in rüzgarına ben de kapılmış olamaz mıyım?
Hazal: O notu da mı okudunn?
Yiğit: İlk sayfadaydı, görmüş oldum.
Yiğit: Çok özel miydi?
Hazal: Değildi, sadece geçer gidersin sanmıştım, en başta ya
Yiğit: Kitapların sertifika numaralarına kadar her şeyi okuduğumu bilmiyorsun tabi.
Hazal: Valla mı?
Yiğit: Maalesef.
Hazal: Ben hiç bakmam
Yiğit: Ama sayfaları boş yer kalmayana kadar dolduruyorsun.
Hazal: O kadarcık da olsun
Yiğit: Olsun bakalım.
Yiğit: Benjamin kardeşimle vedalaştığıma göre diğerine başlayabilirim.
Hazal: Ama dur şimdi
Hazal: Bu okuduğun kitap iyi geldi mi onu söyle ilk önce
Bir süre herhangi bir mesaj gelmedi. Yeşil yuvarlaktan hala çevrim içi olduğunu görebiliyordum. Herhangi bir yazıyor yazısı da belirmeyince hiçbir şey yazmayacak sandım ama bir süre sonra beklediğim mesaj geldi.
Yiğit: İyi geldi.
Hazal: Valla mı?
Yiğit: Şu an hiçbir şey düşünemiyorum gerçekten.
Hazal: Aa olmuşsun sen, tamam
Hazal: Sevindim
Hazal: Artık özüne dönmek istiyorsan diğerine başlayabilirsin
Yiğit: Bakalım özüme dönmek iyi bir karar mıymış göreceğiz.
Hazal: Öyle olması için dua edeceğim
Yiğit: Gerçekten,
Yiğit: Teşekkür ederim Hazal.
Hazal: Rica ederim
Hazal: Hoşça kal
Mesajlaşmadan çıkıp elimi alnımda gezdirdim. Birden ağlayasım gelmişti. Sanki Yiğit'le bir veda ediyor gibiydik. Ben ona, onca kötü şey hissettirdikten, hatta Akın'la birlik olup onun hayatını rayından çıkarttıktan sonra görevimi yerine getirip biraz iyi olması için uğraşmıştım. Yiğit gidip Melis'le konuşacak ve ilişkilerini eski haline getirmek için çabalayacaktı. Bense bir kenarda kalacaktım.
Herhangi bir şikayetim olmamalıydı. Yiğit zaten hiçbir zaman bana umut verecek ya da yanlış anlamamı gerektirecek bir şey yapmamıştı. Ben çok çabuk kapılıp gitmiştim. Ama bu biraz da olsa canımı yakmıştı işte.
Ne yapacağımı bilemeyerek saçımı kulağımın arkasına ittirdim. Telefonu kapatacağım esnada Whatsapp'tan mesaj gelmişti. Uygulamaya girip Selman'ın gönderdiği mesaja baktım.
Selman: Hazal sana bir şey söylemem lazım.
Selman: Ben Akın'ın ne işler karıştırdığını öğrendim.
🎭
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |