
Hazal: (yolculuk fotoğrafı)
Hazal: Dayağımı yemek için eve gidiyorum
Rengin: Aşkım deme öyle üzülüyorum
Hazal: Yok be şaka yaptım
Hazal: Ciddi değilim
Rengin: Yiğit de merak etti bayağı
Rengin: Söyledin mi ona
Hazal: Hayır
Hazal: Önemli bir şey değil ki
Hazal: Haberi olmasına gerek yok
Hazal: Hemen dönerim zaten
Hazal: Annemler çok tutmaz
Hazal: Olmadı final haftam diye ağlar çıkarım evden
Hazal: Sen de sakın bir şey söyleme Yiğit'e
Rengin: Niye saklıyorsun bunu anlamadım
Hazal: Saklamıyorum, o biliyor zaten
Hazal: Ama bu kadar ayrıntısını bilmesine gerek yok
Hazal: Utanç verici çünkü
Rengin: Ağlayacağım
Rengin: Seni çok özledim şimdiden
Rengin: Biz okul bitince nasıl ayrılacağız?
Hazal: Ayrılacağımızı kim söyledi
Hazal: Evlenecektik ya
Rengin: En zor durumda bile şakaya vuracaksın değil mi
Hazal: Öleyim mi Rengin? Başka ne yapayım?
Rengin: Açık açık hislerini söyleyebilirsin
Hazal: Lüzumu yok
Hazal: Ben çok utangaç bir kızım maalesef
Rengin: Ya tanımasam inanacağım
Rengin: Şu an kesin ağlıyorsundur sen
Hazal: Ben mi
Hazal: (fotoğraf)
Hazal: Gayet iyiyim
Hazal: Yolda denk geldiğim inekleri seyrediyorum
Rengin: Yüzünü göremedim
Hazal: Şey ben yüzsüzmüşüm
Rengin: Güldürme beni
Rengin: Ağlıyorum şu an
Hazal: Ay ne hoş işte
Hazal: Benim yerime de bol bol ağla
Hazal: İhtiyacımızı sen karşıla
Rengin: Hazal gerçekten dayaklıksın
Rengin'le konuşurken telefonumun üst kısmına düşen Instagram bildirimine baktım. Yiğit mesaj atmıştı. Whatsapp'tan çıkıp hemen oraya girdim.
Yiğit: Hazal
Yiğit: Nasılsın?
Hazal: İyiyim, sen nasılsın?
Yiğit: Seni merak ediyorum.
Hazal: İyiyimmm
Yiğit: Dün öyle huzursuz ayrıldın ki.
Yiğit: Ne olduğunu söyleyecek misin?
Hazal: Bir şey olmadı.
Yiğit: Tamam bir de yüz yüze açıkla bunu.
Yiğit: Seni almaya geliyorum.
Hazal: Gelirsen beni bulamayabilirsin.
Hazal: Evde değilim.
Yiğit: Neredesin, konum at.
Hazal: Memlekete gidiyorum.
Yiğit: Niye?
Hazal: Annemler çok özlemişler de çağırdılar.
Yiğit: Öyle mi?
Yiğit: Akşamdan sabaha?
Hazal: Fazla ısrar ettiler.
Yiğit: Hazal nerenin yalanı bu?
Hazal: Niye yalan söyleyeyim Yiğit?
Yiğit: Bilmem.
Hazal: Bizimkiler işte değişikler.
Hazal: Çok durmayacağım zaten, hemen dönerim.
Hazal: Eğer şimdiden özlediysen diye söylüyorum :D
Yiğit: Evet özlediysem sıkıntı mı?
Hazal: Yok canım bana ne sıkıntı olacak.
Hazal: Sana sıkıntı olmasın asıl.
Yiğit: Olmasın diye uğraşıyorum.
Hazal: Canım arkadaşım benim, Rengin de aynı senin gibi yazdı yazdı durdu.
Yiğit: Ne?
Hazal: Biz okul dışında pek ayrılmayız Rengin'le.
Hazal: Şimdi gidince beni özlemiş hemen.
Hazal: Arkadaşlığım çok sarar biliyor musun?
Yiğit: Fark ettim.
Yiğit: Numaranı verir misin?
Yiğit: İnternetin her zaman açık olmuyor.
Yiğit: Bir şey olduğuna ulaşabileyim en azından.
Hazal: Aa tabiii
Hazal: 0531...
Birkaç dakika sonra Whatsapp'tan mesaj gelmişti. Instagram'dan çıkıp oraya girdim bir de.
Yiğit: Kendimi enayi gibi hissediyorum.
Hazal: Aa niyee
Yiğit: Yarınlar yokmuşçasına derdimi anlattığım kızın şimdi sır küpü oluşuna şahit oldum çünkü.
Hazal: Sır küpü değilim ki sadece anlatılacak bir şey yok
Hazal: Ayrıca senin yüzünden otobüste gülmek zorunda kaldım
Yiğit: Gülmenle hiçbir problemim yok biliyor musun?
Yiğit: Ama istediğim şey gerçekten gülmen
Yiğit: Burada inandıracağın kişi ben değilim
Yiğit: Lütfen kendini de gerçekten güldüğüne inandır
Hazal: Yiğit...
Hazal: (kalp fotoğrafı)
Yiğit: :D
Yiğit: Bu ne?
Hazal: Yalan olmasın, az önce sahte gülmüştüm
Hazal: Ama mesajından sonra gerçekten gülümsedim
Hazal: Ve tam o sırada kulaklığımı bu şekilde görünce bozmadan sana atmak istedim çünkü bu tesadüf güzel göründü gözüme
Yiğit: Güzel bir tesadüfmüş.
Yiğit: Bak ben de şimdi neyle karşılaştım.
Yiğit: Bekle.
Hazal: Bekliyorumm
Yiğit: (fotoğraf)
Hazal: Buuu neeee
Hazal: Yiğit bu nee
Yiğit: Lazımdır belki diye yolladım.
Hazal: Çok düşüncelisin
Hazal: Çok teşekkür ederimm
Hazal: Ay salak gibi sırıtıyorum şu an
Yiğit: Lazımmış demek ki.
Hazal: Tamam sus
Hazal: Neredesin sen?
Yiğit: Benzinlikteyim.
Yiğit: Sana yazarken sağ salim bir yere çekmem gerekiyordu.
Yiğit: Ölmeyeyim sonuçta.
Hazal: Sakınnn
Hazal: Ben İstanbul'a dönene kadar kılına zarar gelmesin
Yiğit: Çabuk dön o zaman.
Hazal: Ay ne kadar sabırsız çıktın Yiğit
Yiğit: Ben de şaşırıyorum, normalde böyle doğmamıştım.
Gözümdeki yaşları temizleyip şapşalca sırıtmaya devam ettim. Tek şansım yanımdaki teyzenin horlayarak gerçekten derin uykuya dalmasıydı, yoksa şimdi niye ağlıyorsun ve niye gülüyorsun tarzında sorulara maruz kalmak hiç istemezdim. Bir süre ekrandaki mesaja baktım, sonra bir gözyaşı ekrana düşünce onu temizledim. Ne yazacağımı da bilmiyordum ki...
Yaklaşık beş dakika ekran açık bekledim. Çevrim içi göründüğümü biliyordum, garip olan Yiğit'in de çevrim içi görünmesiydi. Hatta bir süre sonra yazıyor... simgesi belirdi. Gözyaşlarım arasında yazacağı şeyi beklerken nefesimi tuttum, yüzümde ise sabırsız bir tebessüm vardı. Ailemi düşünerek ağladığım esnada Yiğit'in beni güldürebiliyor olması sanki uzun zamandır aradığım şansım oymuş gibi geliyordu bana. Ben de onun şansı olmak istiyordum ama bir türlü kesin bir şey göremiyordum Yiğit'ten.
Arkadaşız diyor ama hiçbir arkadaşımdan görmediğim şekilde davranıyordu bana. Dün akşam kalkana kadar elimi sıkıca tutmasına karşın kalbim yıkılıp kalmayıp da ne yapacaktı?
Yiğit: Sessizsin ve farkındayım.
Yiğit: Bana dediğin şeyi hatırlıyor musun Hazal?
Bulanık gözlerimi silip gelen mesaja baktım dikkatle, kafamda bir soru işareti oluştu ve ona ne söylediğimi düşündüm. Sanırım birbirimize çok fazla şey söylemiştik ve birini seçip anımsamak zordu.
Yiğit: "İnsanın tek başına olduğu ve hiç kimseyle konuşamadığı zaman bir şeye inanması çok zordur."
Yiğit: Benim unutamadığımı sen de hatırla.
Yiğit: Benimle ilgili şeyleri unutma.
Yiğit: Bana söylediklerini,
Yiğit: Sonra benim sana söylediklerimi,
Yiğit: Benim yine elini tutmak için burada olduğumu,
Yiğit: En sonunda beni unutma.
Yiğit: Çünkü ben sanırım...
Yiğit: Hep buradayım.
-
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |