
11. BÖLÜM
Karza’nın dediklerinden kafam karışmıştı. Karza benden ne saklıyordu? Meraklı gözlerle Karza’ya bakmaya başlamıştım. Karza da bunu nasıl diyeceğini bilmiyor gibiydi. Gözlerini sürekli benden kaçırıyordu.
“Evet, Karza sen? Sen ne?”
“Ben…”
“Ay, Karza meraktan çatlayacağım şimdi. Ne söyleyeceksen söyle işte.”
“Bu söyleyeceğim şey bu kadar kolay bir şey değil. Ama belli bir yerde sana bunu söylemem gerekiyor. Şimdi senden bir söz istiyorum, duyduklarından sonra benden nefret etme tamam mı?”
“Karza, böyle söyleme. Ben seni çok seviyorum. Ben senden nefret etmem.”
“İklim, aslında ben…”
“Evet, aslında sen…”
“Ben gizli bir ajanım. Babanı uzun süredir takip ediyoruz ve bunu iki yıldır biliyordum. Ajanlığımı belirli bir süre gizli tutmam gerekiyordu. Ekip arkadaşlarımdan ikisi ayrılınca onların yerine iki kişi lazımdı. Bende üssüme seni ve Sema’yı söyledim. O da kabul etti. İki hafta sizi gizliden gizliye takip ediyordu.” Karza neler saçmalıyordu böyle? Karza aslında ajan mıydı? Bana yalan mı söylemişti? Bu dünyada güvenebildiğim tek insan bana yalan söylemişti. 4 yıldır aşık olduğum kişi ajan olduğunu benden gizlemişti.
“K-karza b-bunlar gerçekten doğru mu?” ben bir yandan sinirlenmeye başlıyordum. Karza bunu bana daha önce neden söylememişti? Yoksa bana güvenmemiş miydi?
“İklim, güzelim, ben çok ciddiyim. Ne duyduysan doğru.” Karza bu lafları söyledikten sonra bir anlık sinirle onun omuzuna vurarak onu benden uzaklaştırdım. Ve Karza’ya sinirle bağırmaya başladım.
“Sen bunu bana neden söylemezsin? Benim seninle ilgili hayallerim varken, güvenimi sarsamazsın! Sen, sen ne kadar bencil bir insansın! Defol git ve beni kendi sorunlarım ile baş başa bırak! Hemen şimdi!” şuan sinirliydim ve ne dediğimi bir gram bile bilmiyordum. En fazla kırıldığım nokta şu olmuştu; Karza bana güvenmemişti, bana gizli bir ajan olduğunu söylememişti. Onu affetmeyi düşünmüyordum.
“İklim, senin benimle ilgili hayallerin mi vardı? bu, bunu bilmiyordum.”
“Bilsen ne değişecekti! Bana ajan olduğunu söyleyecek miydin!? Hayır! Yine söylemeyecektin! Daha adını koyamadığımız ilişkimizi bitirmek istiyorum! Ben ilişkilerde güven severim ve sen benim güvenimi kırdın! Şimdi defol git buradan!” karza benden duyduklarına inanamıyordu.
“Karza, ben seni o adamlardan korudum! Ben senin için canı mı tehlikeye atmışken neden bunu bana söylemezsin ya? O adamlar seni bu yüzden tanıyordu değil mi? O pantolonun da ki silah koyma yeri, evinde silah olması… Aklım almıyor bunu benden nasıl saklarsın!” Karza’yı artık hayatımda istemiyordum. Bana gerçekleri söylemedi, ben ona bir daha nasıl güvenecektim? Hazır bu yaşadığımız ilişkiye bir ad bile bulamamışken ayrılmamamız daha doğruydu.
“İklim, ben bunları sana zamanı geldiğinde söyleyecektim zaten. Ama zamanın gelmesini bekledim. Babanın katil olduğunu bile söylerken kendinden geçtin. Kardeşim gibi dediğin kız baban yüzünden ölmüştü. Ben sana gizli bir ajan olduğumu söyleseydim kaldıramayabilirdin ve sana zarar gelmesini istemem.”
“Eğer bana zarar vermek istemeseydin bunu başından beri söylemeliydin! Anla artık seni hayatımda istemiyorum! Hayatımdan defol git!” dediklerimden sonra Karza’ya ard arda tokat atmaya, başladım. Karza bana hiç tepki vermiyordu ve bu benim daha fazla sinirleniyordum.
“Tepki ver! Bir şey yap ama susma!” karza bana hala daha tepkisiz bakmaya devam ediyordu. Karza’nın tepki bile vermesine izin vermeden sinirli adımlarla çıkışa doğru ilerledim. Ama unuttuğum bir şey vardı, bütün kapılar kapalıydı ve çıkış kapısına ulaşmamız gerekiyordu. Karza da kapıyı hatırlamış olacak ki bana bakmaya başladı. Ona ne kadar kızmış, kırılmış olsam da ona kıyamıyordum. Ama biraz trip atmak zorundaydım, çünkü yapmış olduğu şey hiç hoş değildi. Karza’nın yapmış olduğu şey bizi ayırma noktasına gelmişti.
Ben her şeyi boş verip, aklımdaki düşünceleri bir kenara bırakarak babamın akıl edip düşünemediği ahşap kapıyı dört sert tekmeyle kırmıştım. O kadar da olsun yani sonuçta kızdım, bir iki tekmeyle kapıyı açamazdım.
***
Karza’yı o eski evin orada bırakıp eve gelmiştim. Kendi evime gelmiş olmak beni üzüyordu, çünkü sevdiğim insanları bu evde bırakmıştım. Sevdiğim insanlar bu evde ölmüştü ve hepsi acımasız babamın suçuydu.
Emre abiden Sema’yı getirmesini istemiştim. O da beni kırmayıp Sema’yı getirmişti. Onunla dertleşip içimi dökmeye çok fazla ihtiyacım vardı. Sema koltukta ayaklarını uzatmış otururken bana bön bön bakmaya devam ediyordu. Bunları Sema’ya bir şekilde anlatmalıydım. Onun da bilmeye hakkı vardı çünkü onu da ilgilendiriyordu. Emre abi ile daha sonra konuşacaktım.
“Sema”
“Efendim.”
“Sema.”
“Efendim” aramızda garip bir konuşma oluyordu.
“Sema”
“Efendim. İklim sen yine gergin misin? Sen gergin olduğunda hep bu şekilde garip davranırsın.” Şuan Sema’yı kendime doğru çekip ona sarılmak istiyordum. Annem bile beni bu kadar iyi tanımıyor.
“Evet gerginim.”
“Ne oldu? Neden gergindin?”
“Karza” evet cümleye çok anlamlı bir kelimeyle giriş yapmış bulunmaktayım.
“Ne olmuş Karza’ya?”
“Sus! Bana Karza falan deme!”
“Anladığım kadarıyla Karza ile aranızda bir olay geçmiş.” Aferin. O kadar güzel tahminlerin var ki. Hadi sana ne diyeceğimi de tahmin et, çünkü benim dilim varmıyor söylemeye.
“Evet, alma şu iti ağzına.”
“Olay baya büyük anlaşılan.”
“Ya, Sema normalde her zaman herkesten bütün bilgileri öğrenirsin, bilmediğin dedikodu yok. Ama sıra bana gelince mi bütün dedikodu algıların kayboluyor?”
“Hayır olayı biliyorum ama senden dinlemek daha bir zevkli.” Sema bu cümleyi kurduğu an ona kolumun altında ki yastığı fırlatmam bir oldu.
“Sema, madem olayı biliyorsun daha niye soruyorsun. Hem kimden duydun sen?”
“Karza’dan” oh maşallah Karza efendi, arkadaşlarımızı da elimizden alıyorsunuz. Hem nasıl oldu bu? Karza’nın yanından ayrılalı bir saat bile olmamıştı ki.
“Hemen sana mı yetiştirdi portakal kafa.”
“Eh, biraz öyle olmuş olabilir.” Hemen Sema’ya bağırmaya başladım.
“Olamaz! Sen benim arkadaşımsın. Bir dakika sen Emre abiden bahsetmedin bugün. Aranızda bir sorun mu var?” konuyu buraya nasıl bağladığımı sormayalım lütfen. Çünkü Karza ile ilgili daha fazla konuşmak istemiyordum.
“Nereden çıkardın? Sadece bahsetmek istemiyorum o kadar.”
“Eğer bahsetmek istemiyorsan aranızda bir olay geçti. Buna yemin edebilirim ama kanıtlayamam.” Sema Emre abiden çok fazla hoşlanıyordu. Son günlerde Sema’yla çok fazla görüşememiştik ve aralarında geçen çoğu şeyi bilmiyordum. Eğer Sema Emre abiden bahsetmiyorsa bir sorun var demektir.
“Sana hayır dedim İklim! Aramızda bir sorun yok!”
“Tamam canım ya, sanki bir şey dedik. Allah Allah.” Sema bazen olayları abartabiliyordu. Ama sonra hemen yumuşuyordu. Kırdığı kalpleri hemen sarıp sarmalıyordu. En sevdiğim özelliği ise buydu. Okulda kavga çıksa karşısında ki kişiyi döver, sonra müdür ona kızmadan ya da odasına çağırmadan kendi giderdi. Gitmeden önce ise dövdüğü kişinin yaralarını sarardı.
“Ben özür dilerim İklim. Sana bağırmak istememiştim. Evet doğru tahmin ettin. Emre ile bir sorun yaşadık. Ve onu bir daha asla affetmeyeceğim.” Ha şöyle be Sema. Ne bu yalancılık. Ben senin her zaman doğru söylediğine alışığım bana yalan söylemene değil. Bir daha bana yalan söyleme. Bu dediklerimi niye size mi diyorum, hemen açıklayayım. Çünkü bunları Sema’ya söylemeye utanıyorum. Sema benim ne kadar yakın arkadaşım olsa da söyleyemiyorum. Ben hiçbir zaman duygularını rahat ifade edebilen biri olmamıştım.
“Tamam sorun yaşamış olabilirsin bebeğim. Şimdi bana ne olduğunu anlat. İçini dökmen seni rahatlatacaktır.” Dediğim zaman ve kapının çaldığı zaman aynı olmuştu. Kimin geldiğini tahmin edebiliyordum. Hemen kapıyı açmaya gittim. Eğer tahmin ettiğim kişiyse daha fazla kapıda bekletmeyelim değil mi? Kapıyı açtığımda karşımda iki kişi duruyordu. Bir Emre abiydi. Onu zaten tahmin etmiştim ama Karza’yı asla tahmin etmiyordum.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |