15. Bölüm

15. Bölüm

İlkenur Demir
askoyunlari

15. BÖLÜM

Ben doğru mu duymuştum? Karza benim için ajanlıktan mı istifa etmişti?

“Karza ben doğru mu duydum? Benim için ajanlıktan istifa mı ettin? Saçmalamıyorsun değil mi?”

“Hayır ne duyuyorsan doğru duyuyorsun.”

“Peki neden böyle bir şey yaptın? Ajanlık senin mesleğin. Benim için olsa bile mesleğinden istifa etmeni istemem. Bunun sende çok iyi biliyorsun.”

“Evet, biliyorum birtanem.”

“O zaman neden istifa ettin?”

“Senin için! Eğer sen mutsuz oluyorsan ben de mutsuz olurum. Senin mutsuz olmana dayanamam anladın mı?”

“Yapma Karza. Benim için mesleğinden vaz geçme. Benim hayatım karardı, sende hayatını bir kız için karartma.”

“Sen benim için bir kız değilsin, sen benim için her şeysin. Sen olmadan ben yaşayamam. Sen olmadan ben, ben olmam. Sen benim yarım elmam gibisin. Sen olmadığın zaman bütünlenemiyorum.”

Ben şok olmuş bir ifadeyle Karza’ya bakıyordum. Bu yaşıma kadar kimseden almadığım iltifatları Karza’dan alıyordum. Şaka gibiydi, ama gerçekti. İnsanların ilk aşkı babaları olurdu benim ilk aşkım ise Karza’ydı. Ben babamı küçükken de sevmezdim, ısınamamıştım. Bir haltlar karıştırdığını anlıyordum.

“Karza benim hakkımda gerçekten de böyle mi hissediyorsun?”

“İklim, ben sana uzun zamandır aşığım ve hislerim hep bu şekilde. Hiçbir zaman değişmedi ve değişmeyecekte.”

Karza’ya neler olmuştu anlamamıştım. Hem o bana ‘ben sana uzun zamandır aşıktım’ mı demişti? Yoksa ben mi hayal görüyordum? Eğer bu bir hayalse veya rüyaysa asla bitmesin istiyordum. Hayatımda ilk defa mutluydum, ve bu mutluluk hiç bitmesin istiyordum. Ben Allah’tan çok mu şey istiyordum? Mutluluktan bahsediyorduk ve bu mutluluk kelimesi cümleler içinde yer alıyordum. Asla oluru yoktu.

“Uzun zamandır derken, ne kadarlık bir zamandan bahsediyoruz?”

“Ortaokul beşteyken beri sana aşığım.”

“NE! sekiz yıldır mı?!”

“Evet sekiz yıldır aşığım sana.”

“Peki sosyal anksiyeteli bir kıza kim neden aşık olmak ister ki?”

“Ben isterim.”

“Yapma Karza. Benimle sevgili olursan büyük bir hata yapacaksın, bunu biliyorsun. Babam seni veya beni öldürecek, ve aşkımız imkansız olarak kalacak.”

“Eğer seninle olmak bir hata ise, ben bu hatayı sonsuza kadar yapmak isterim. Eğer bu savaşta seni kaybetmek varsa, kazanmamın hiçbir anlamı yok.”

Hayatımda kimseden duymadığım iltifatları Karza’dan duyuyordum.

“Karza lütfen yapma. Lütfen benimle olma. Ben seni çok seviyorum, aynı zamanda sana aşığımda ama bu imkansız aşkta imkansızı başaramayız. Biz seninle sevgili olamayız.”

“İklim, seninle olmamak imkansız ama sana yaklaşmak da aynı derecede imkansız ve ben bu ikisinin arasın da kayboluyorum.”

“Karza neden anlamak istemiyorsun? Bu savaşı babam kazanacak! Herkes ölüp gidecek! Babamın derdi benim ama beni almak istemiyor, beni almak yerine benden sevdiklerimi alıyor! Dayanamam! Seni de benden almasına dayanamam! Ben gerçekten seni seviyorum ve sen gidersen ben de giderim.! Bunu anla Karza, bu savaşı biz kazanamayacağız!”

“Beni senden uzak tutmaya çalışıyorlar ama bu savaşı kazanmaları imkansız. Çünkü sen benimsin. Sen benim kadınımsın.”

“Hey, ben senin kadının falan değilm!”

“Hayır öylesin, şimdi sus. Yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim!”

“Ne yapacaksın ki?”

“Merak mı ettin yoksa?” karza’nın sesi neden hevesli bir o kadarda sorgular bir ifadeyle çıkıyordu. Umarım düşündüğüm şeyler olmayacaktır. Yoksa kim olacaklar sorumlu olmaz ona gösterirdim.

“Yo, ne münasebet! Neden merak edeyim? Hem bu ilişkinin yaşanmasını istemiyorum. İyiliğimiz için.”

“Seninle olmanın cezası ölümse, ben çoktan ölmeyi kabul ettim. Evet kabul ediyorum, benim felaketim olabilirsin ama seni severken bile gözümü kırpmam. Anladın mı? Bu ilişkiyi bitirmek istesen de ben izin vermem!”

“Karza bu çok ciddi bir durum biliyorsun değil mi?”

“Evet biliyorum. Bu dünya da sana dokunmak haram ise günaha girmeye razıyım. Ben günaha girmeye razıyken sen neyin ilişkisini bitirmekten bahsediyorsun? ”

“Karza ben o günaha girmeye her zaman hazırım ama babam ölmeden ilişki yaşayamayız. Yarım kalacak ve imkansıza dönüşecek. Farkında değil misin?”

“Farkındayım.”

“Peki farkında olduğun bir şeyi neden yapıyorsun?”

“Seni sevdiğim için. Seni sevdiğim için imkansızı aşıp imkanlı hale getirmek istiyorum.”

“Karza bilmiyorum ne kadar söyledim ama biz bu savaşı kazanamayacağız.”

Ben biliyordum bu savaşı kazanamayacaktık. Karza neden daha fazla zorluyordu ki? Sevgili olsak bile babam bizi öldürecekti ve ben sevdiğim diğer insanları kaybettiğim gibi onu da kaybedecektim. Bilmiyordum Karza’nın ölümü kimin yüzünden olacaktı?

İç sesim bana iki şey fısıldıyordu ve hangisini dinlemeliydim bilmiyordum, çünkü ikisinin de sonu ölüme bağlıydı.

İlk fısıldadığı şuydu; Siz bu imkansız aşkta önce imkansız olanı başaracaksınız. Aslında başaramayacaksınız siz başardığınızı sanacaksınız. Ve sonunda baban ikinizi de öldürecek.

İkinci fısıldaması ise şu şekildeydi; Karza ölecek. Ve ölümü senin yüzünden olacak. Karza’nın sevdiğin kişinin ölümünü sen gerçekleştireceksin.

Hangi iç sesim doğru söylüyordu bilmiyordum. Hangisi doğruydu bilmiyordum. Ne yapmam gerektiğini bile bilmiyordum. Ben bu hayatta neyi biliyordum ki?

“İklim, ben bunların hepsinin farkındayım. S-ama kaybetmek bile seninle olduğum sürece umurumda değil.”

“Karza bu imkansız. Biz olamayız. Biz imkansızız!” cümlemin sonlarına doğru yine sesim yükselmişti.

“Evet, farkındayım. Ama imkansız olsa bile seni sevmekten vazgeçemem.”

“Bizi bitirmek zorundayız. Yoksa biz diye bir şey olmayacak.”

“Bunun da farkındayım. Ama ya bitiremezsek? Ya savaşmaya devam edersek?”

“Sonunda sadece ya yara alacağız ya da öleceğiz.”

“O yaralarla da yaşamaya razıyım. Çünkü sensiz yaşamak daha fazla can acıtıyor.”

“Karza anlamıyorsun, ya da anlamak istemiyorsun! Bu savaşın kazananı olmayacak! Her halükarda babam kazanacak. Babam bizden daha güçlü! Bunun farkında değil misin, hala?”

“Farkındayım. Ama kaybetmeye bile razıyım, yeter ki sen yanımda ol.”

“Bu kadar kolay olmamalı. Ölmemizi bu kadar kolay kabullenemezsin. Bu kadar kolay olmamalı.”

“Olmadığını biliyorum. Ama bu imkansız savaşın içinde bile, seni sevmekten başka çarem yok.”

“Ve sonun da bizi yok edecek olan da bu sevgi olacak. Bizim sevgimiz birimizi öldürecek.”

“Belki. Ama seni sevmemin sonu bile güzel.”

“Beni böyle sevmen haksızlık.”

Karza’nın beni bu şekilde sevmesi haksızlıktı. Ben kimseden bu şekilde ilgi görmemiştim. Babam bazı günler eve sarhoş gelirdi, annemi döver beni odanın içerisine kitlerdi. Ben çocukken bile beni sevmezlerdi, şimdi Karza’nın beni böyle sevmesi haksızlıktan başka bir şey olmazdı.

“Bunun da farkındayım ama kalbime savaş açamam.”

“Beni sevmenin cezası ağır olacak. Beni sevdiğin için sonun ölüm olacak bunu biliyorsun değil mi?”

“Ceza mı? Belki de sevmenin kendi içinde bir ödülüdür. Eğer seni sevdiğim için öleceksem ölmeye razıyım.”

“Ödül mü? Bunu bile düşünecek kadar aptal değilim.”

“Belki de aptal olmalıyım, çünkü seni her şeyden çok seviyorum.”

“Ama bu seni öldürebilir.”

“O zaman ölmeyi göze alırım. Çünkü seninle her an yaşamak, en büyük hayatımın anlamı.”

“Yine de savaşı kaybetmek zorundayız.”

“Hayır, belki de kaybetmeye değil, birlikte ölmemiz gerek. Çünkü seni kaybetmek, yaşamaya devam etmekten daha acı.”

“Ama seninle bu kadar yakın olmak… Seninle bu kadar kırılmak… bu bizim sonumuz olacak.”

“Evet, her şeyin sonu olsa da, seni sevmemin sonu olmayacak.” Ve o an, her şeyin ne kadar imkansız ve tehlikeli olduğunu fark ettim. Ama bir şey daha vardı; birbirimizden vazgeçmek, her ne olursa olsun, artık mümkün değildi.

“Bizim yolumuz belki bitmeyecek, ama bu yolda seni kaybetmek her şeyden daha korkutucu.”

“O zaman birlikte devam edelim İklim, her zorluğa beraber göğüs gererek.”

“Evet, ne olursa olsun birlikte… ama bu savaş bitmeyecek, biliyorum.”

“Farkındayım. Ama seni kaybetmek, tüm bu savaşı yaşamaya değecek kadar acı verici olurdu.”

Karza’nın son lafından sonra ortam derin bir sessizliğe gömülmüştü. Sessizliğe gömülen Her an, bizim kaderimizi daha da belirliyordu. Birbirimize duyduğumuz bağımlılık, tüm imkansızlıkları göğüsleyecek kadar güçlüydü. Ama savaşın bitmediği, bu yolda onları bekleyen daha büyük bir fırtına olduğu kesindi.

“Karza, beni kaybetmekten korkuyor musun?”

“Bundan çok daha fazlasını kaybetmekten korkuyorum, seni kaybetmek her şeyin sonu olur.”

“O zaman ne olursa olsun seni bırakmayacağım Karza.”

“Biliyorum. Ve ben de seni asla bırakmayacağım.”

Aramızdaki sessizlik kalp atışlarımızı duyacak kadar birbirimize yakındık. Karza’yla göz göze gelmiştik. Her kelimenin, her duygunun ötesinde sadece tek bir şey kalmıştı;

“Karza, beni hep sev, hiç bırakma.”

“İklim, sen yeter ki iste, ben seni sonsuza kadar bırakmam.”

Ve o an tüm korkular, tüm engellerin bir anda kaybolduğunu hissetmiştim.

 

Bölüm : 23.02.2025 00:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...