@askoyunlari
|
2. BÖLÜM Bu olmamalıydı. Karza gelmemeliydi. “K-Karza senin ne işin var? Eğer babamı görmeye geldiysen şuan evde değil. Toplantıda.” “Hayır, Ferdi amcayı görmeye gelmedim. Seni görmeye geldim, İklim.” “Beni mi? Neden beni görmeye geldin?” “Çünkü seninle konuşmam lazım. Hem de acil olarak.” “Acil mi?” “Evet, çok acil, evde biri mi var? Özel olarak konuşmak istiyorum.” “Evet, evde Eylül var. Okuldan sonra bizim eve geldik.” “Peki.” “İçeri geç istersen.” “Tamam.” Benim yine anksiyetem geliyordu. Bana ne söyleyecekti acaba? Kötü bir haber miydi, yoksa iyi bir haber miydi? En kötü felaket olan yoksa birine bir şey mi olmuştu? Şuan hiç sakin değildim. Biraz sakinleşmem lazımdı. Bende en kolay sakinleşme yöntemim olan “nefes al, nefes ver” yapacaktım. Nefes al İklim, nefes ver İklim. Nefes al İklim, nefes ver İklim. Nefes al İklim, nefes ver İklim… Yeterince sakinleştiğimi düşündüğümde bende salona geçtim. Eylül ile Karza oturmuş bir şeylerden bahsediyorlardı. Ben içeri geçtiğimde ve onların yanına geldiğimde susmuşlardı. Karza Eylül’e ne söylediyse Eylül fazlasıyla gergindi. Bu gerginlik benim için fazlasıyla kötü durumdu. “Evet, Karza seni dinliyorum,” evet dinliyordum ama fazlasıyla gergindim. Sanki o söylenen şey Eylül’e değil de, bana söylenmiş gibi hissediyordum. “İklim sakin misin?” ne demezsin Karza çok sakinim şuan sakinlikten kafayı yemek üzereyim. “Evet, Karza sakinim. Ne söylemek istersen söyleyebilirsin.” Bu bir yalandı. Hiç ama hiç sakin değildim. “İklim bak yalan söyleme. Şuan sakin olmadığını biliyorum.” Allah razı olsun Karza. Duygularıma tercüman oldun. “Karza şuan sakinim, ne söyleyeceksen söyleyebilirsin.” “Karza, oğlum hoş geldin. İklim bak iki oldu bu. Bir arkadaşın gelir ve bana söylemezsen bozuşuruz bak.” “Anne ama Karza yabancı değil ki.” “Yabancı olsun ya da olmasın. O bir misafir kızım.” “Anne misafir dediğin kişi Kar-“ diyecektim ki annemin bana attığı 38 numara terlikle susmak zorunda kalmıştım. Eylül ile Karza çaktırmadan gülmeye çalışıyorlardı. Maalesef bu gülme meselesin de de başarılı olamadılar. Annem Eylül ve Karza’ya da terlik atınca onların gülüşü soldu. “Çocuklar içecek bir şey ister misiniz?” “Teşekkür ederim, Fadime teyze. İklim ile konuşmaya geldim.” Tamam Karza benle konuşmaya geldiğini anladım. Ama ne söylemek istediğini hala bilmiyorum. Karza Eylül’e ne söylediyse kız stresten dudaklarını kemiriyordu. Eylül’ün Varislerin Oyununu okurken bile bu kadar stres yapmadığına eminim. Ah, be Karza ne söyleyeceksen söyle artık. Ben bile stres oldum. Artık Karza’nın ne diyeceğini çok merak ettiğim için, hatta çok fazla merak ettiğim için annemi kovmaya başladım. “Anne hadi çok fazla durmadın mı burada? Biz arkadaş arkadaş sohbet edip, konuşacağız. Gerek yok, meyve suyu falan da istemiyoruz.” “Fadime teyze, ben bir bardak soğuk su alabilir miyim?” Ah, be Eylül, yapılır mı bu bana? Ben annemi kovmaya çalışıyordum. “Tabii ki hemen getiririm. Bak gördün mü İklim? Eylül benden su istedi.” “Anne o zaten hep bu zamanlarda burnunu sokar her şeye. Değil mi Eylül?” “Ama İklim.” “Sus Eylül, sus. İki dakika için sus be.” “İklim ama,” diyordu ki benim ona attığım bakışları görmüş olacak ki hemen sustu. Annem Eylül’e hemen su getirdi. Karza konuşmak için pozisyonunu almıştı ancak benim kardeşim ‘abla’ diyerek odaya dalınca bu mümkün olmadı. “Abla, bana para verir misin? Arkadaşlarımla buluşacağım da hiç param yok.” Evet bu abla kuzusu kardeşim Erva. Nedense hiç parası yok. Ama odasına gitseniz benden daha zengin olduğu kesin. “Ablacım, senin paranın olmadığına emin miyiz?” “Evet, abla benim param yok. Annem bana para vermiyor ki.” Allah’ım yalancıya bak yalancıya. Annem benden çok ona para veriyor be. Bu evde dışlanan hep ben oluyorum nedense. Ama Erva’nın parası hiçbir zaman olmuyor. “Erva çık git şu salondan. Valla annemi kandırabilirsin ama beni asla. Benden daha fazla paraya sahip olduğunu biliyorum.” “Abla ama…” “Lan, Erva ağzımı bozdurma bana. Git dediysem git. Yok sana para mara. Git annemden iste.” “Abla…” “Sana Erva dedim. Kaşınma geliyor bir dayak.” “Ama, abla para.” Artık delirmek üzereydim. Neden kardeşler laftan anlamazlardı ki? Nedir bu ablaların çektiği? Bir de kardeş atsan atılmaz, satsan satılmazdı. Yalan isteyen olursa bedava bile verirdim. “Erva yok sana para. Bak Karza abinden para dilen. O benden daha zengin. Ne de olsa tek çocuk.” “İklim beni karıştırma.” Evet Karza tam dediğinden yaptım. Seni bu işe bulaştırdım. Şimdi sen uğraş Erva ile. “Karza abi, bana para verir misin? Hiç param yok.” Karza’nın homurdandığını gördüm. Hiçbir zaman küçük çocuklarla uğraşmayı sevmezdi. İçinden bana sövdüğüne o kadar eminim ki. Ama Karza beni şaşırttı. Çünkü Erva’ya para vermesini beklemiyordum. Karza’ya zaten hayrandım. Bu yaptığı ona daha da fazla hayran olmamı sağladı. Ah, aşk sen nasıl bir şeysin. “Kaç TL istiyorsun Erva?” Erva cömert davranır mıydı? Kesinlikle hayır. Para vereni bulmuşken hiç de cömert davranacağını sanmıyordum. Ve doğruda tahmin etmiştim. “Karza abi, bana 1.000 TL varsen yeterli olur.” Erva’nın 1.000 TL demesiyle Karza’nın yüzünün aldığı ifade beni güldürmeye yetiyordu ama güldüğümde başıma ne geldiğini bildiğim için susmayı tercih ettim. “Oha. Erva yavaş gel Kızım. 1.000 TL ne demek?” “Karza abi, parayı verecek misin yoksa vermeyecek misin? Sen vermeyeceksen Eylül abla verir, değil mi Eylül abla?” Eylül karşısında ejderha varmış gibi bakmaya başlayınca onu kolundan dürtmemle kendisine geldi. Ben gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Bir yandan da hafif hafif tebessüm ediyordum. “İklim sakın ama sakın gülme. Yoksa fena bozuşuruz.” Her ikisinin de aynı anda bağırmasıyla biraz ürkmüştüm ama kendimi hemen toparladım. “Ne gülmesi ya? Ben gülmüyorum.” Katiyen yalandı. Kahkaha atmamak için zor duruyordun. Erva da bana yardımcı olmuyordu. Elini açıp kapatarak para istemeye devam ederken gülmemek gibi bir şansım yoktu. Ve en sonun da kahkahayı basmıştım. Ama her ikisinin de bana ‘sus’ demesiyle susmak zorunda kalmıştım. “Karza parayı ver de gitsin.” “Abla beni göndermeye mi çalışıyorsun?” “Ne alaka ablacım! Ben ve seni kovmaya çalışmak, iki zıt kelime.” “Karza abi paramı ver artık!” “Tamam, Erva tamam. Ablasının kopyası. Al paranı ve çık git şimdi.” “Karza abi ya, niye kızıyorsun şimdi? Sadece para istedim.” Sana kızmamak mümkün mü Erva? Sen her haltı ye, sonra para iste. Birde şu koyu mavi gözlerinle bana bakınca sana daha fazla kızasım geliyor. Bu dünya da düşmanımın gözleri de Erva ile aynı renk. Ne şanslıyım ama değil mi? “Kızmadım Erva. Sana kızmak mümkün mü?” “Hayır, mümkün değil. Mümkün olamaz da. Bu dünyada tekim.” “Erva, ablacım hadi canım. Arkadaşınla buluşmaya git sen. Biz arkadaşlarımla konuşacağız.” “Abla aklıma gelen şey değil dimi?” Erva aklına ne geldiyse gülümsüyordu. Çünkü Karza’dan hoşlandığımı oda biliyordu. Ben bağırınca herkes yerinden sıçradı. “Erva sus dedim. Burada kalman hata. Çık şu salondan.” “H-hemen çıkıyorum abla.” Erva rahat durur mu? Tabii ki de durmaz. Hemen bağırarak şarkı söylemeye başlamıştı. Ve ben utançtan domatese döndüğümü hissediyordum. İşte bu yüzyılın en büyük buluşması, Daha yeni başladı bu aşkın duruşması. Bu gidişle zor biraz kavuşulması, Yine de kesme umut. “Karza Erva’yı boş ver. Bana ne söyleyeceksin?” Karza beni orta yerimde çatlatmaya yemin etmiş gibi. “İklim, baban…”
|
0% |