@askoyunlari
|
6. Bölüm Karza beni dudağımdan öpmüştü. Bunun bir daha tekrarlanmasını istemiyordum. Hayır aslında çok istiyordum. Bu aralar kafam karışıktı, çünkü etrafımda cani bir şekilde ölenler vardı. “Karza, sen bana sormadan beni nasıl öpersin?” “Sorarsam izin verecek miydin?” “Tabii ki de hayır.” “O zaman sormaya gerek yok.” “Karza, tabii ki bana sora- “ tam cümlemi bitirecektim ki Karza yine tekrarladı. Beni yine dudağımdan öptü, bu sefer ki nefessiz kalana kadardı. “Yine aynı şeyi yaptın.” “Yapamamam mı lazımdı?” “Evet” Sema ne ara gelmişti haberim bile yoktu. Sema arkamda durmuş bir yandan sırıtıyor, bir yandan da Emre abiyi izliyordu. Bu sırıtması bana mıydı yoksa, Emre abiye mi orası belli değildi? Benim cevabımı Emre abiden yana kullanıyorum. “Sema,” Seslendim, duymayınca onu biraz dürttüm. “Sema, kendine gel.” “Kendimdeyim zaten.” “Bana pek öyle gelmiyor Sema.” “Hanımlar orada dikilmeye devam mı edeceksiniz, yoksa buraya mı geleceksizin?” “Ben senim yanına oturabilir miyim, Emre?” Emre abi afallamıştı. Biri ona ilk defa abi demeden sesleniyordu. “T-tabii ki.” “Ay, İklim neden geldiğimi unuttum bir an. Seninle özel konuşmamız lazım.” “Tamam.” Birlikte mutfağa doğru ilerliyorduk. Benim aklıma ilk olarak babam gelmişti. “İklimi, baban burada olduğumuzu biliyor. Beni takip etmiş. Baban geldiğinde kimse ölmeden, babanı göndermeliyiz.” Tahminlerimde yanılmamıştım. “Bunu nasıl yapa-“ Cümlemi bitirememiştim. Babam kapıyı kırarak eve gelmiş olmalıydı. Çünkü güm diye bir ses çıkmıştı. Koşarak bizde diğerlerinin yanına gittik. Emre abi yapması gerekeni yapmıştı. Erva’yı arkasına almıştı. Ben, Karza, Sema, Nisa tam olarak babamın karşısına geçmiştik. Bu olaydan sonra babamla gerçekten savaşacağımızı anladım. Babamın ben küçükken olduğu merhametli yüzü gitmişti, yerine insanları öldürürken zevk alan bir yüz gelmişti. Bu savaşı kimin başlatacağını merak ediyordum. Babam her birimizin yüzünde gözlerini gezdiriyordu. Elinde bir silah vardı. Nisa ile Karza’yı bilmiyordum ama, bildiğim tek bir şey vardı; o silah bize doğru tutulurken Sema ile ben gözlerimizde zerre kadar korku kırıntısı yoktu. Korku yerine babamı öldürme arzusu taşıyordum içimde. Savaşı başlatan taraf olmak istiyordum, bu yüzden ilk lafı ben söyledim. “ Hoş geldin babacığım? Nasılsın? İnsanları öldürmekten bize zaman ayırabildin mi bari?Evet baba, bu odadaki herkes senin ne kadar zavallı bir insan olduğunu biliyor. Sen insanları öldürmekten zevk alan bir insansın.” “Olamaz, bu gerçek değil. Bu benim kızım olamaz. Sosyal anksiyeteli bir insan babasına bu şekilde konuşamaz. Bu odadaki hiç kimse sağ çıkmayacak.” “O kadar emin olma baba. Kimse seni sevmiyor. Bu odada sağ çıkamayacak biri varsa o da sensin.” “Ah, çocuklar kendinizi ne sanıyorsunuz? Akıllı falan mı?” “Ferdi amca, neyi çok isterdim biliyor musun?” “Neyi? Ölmeyi mi?” “Beyinlerimizin savaşmasını, ama görüyorum ki siz silahsızsınız.” Sema’nın bu lafı babamı biraz afallatmıştı. Babam her zaman kendini akıllı sanan biriydi. Her şeyin en iyisini o bilir gibi davranırdı, ama hiçbir şeyi bilemezdi. Babam çok zavallıydı. Annesi ve babası tarafından hiç sevilmemişti. Annesi ve babası alkolikmiş. Anne ve babası her gün kavga eder ve babamı döver, öldürmeye yemin ederlermiş. Babam artık bu kavgalara dayanamadığı için on sekiz yaşına geldiğinde evi terk etmiş. Ama nasıl terk etmiş. Sorun bakalım? Baba ve annesini öldürerek, çünkü onları öldürdüğünde bütün bu olanlar bitecek sanmış. Ama bitmemiş. O günden beri polislerden kaçıyormuş. Son dört yıl içinde tekrar insanları öldürme arzusu gelmiş. Ama bu sefer sadece öğrencileri, çünkü baba ve annesi babamın okul hayatını zindan etmişler. Babamda böyle çözüm bulmuş. Ben bunların hepsini Karza’dan duydum. “Ne oldu baba? Biraz afalladın sanki. Hadi, bizi de babaannemi ve dedemi öldürdüğün gibi öldürsene.” “S-sen bunu nereden biliyorsun?” Babamın yaptığı hataların üzerine giderek onu bütün gücünü alarak işini bitirmeyi planlıyordum. “Bunu nereden bildiğimi boş ver. Sen anlat biraz da, mesela dedem babaannemi öldürmeye kalkışır mıydı?” “İ-iklim sus!” “Ne oldu baba? Hani güçlüydün. Senin gücün ancak geçmişine değinmeden oluyor.” “Ferdi amca, hadi buradan uza. Yoksa senin için hiç iyi şeyler olmayacak.” Nisa ilk defa babama karşı bir şey söylemişti. “Baba sana bir şey söyleyeyim mi?” “S-söyle” “Zeki insanları yönetmek, aptal insanları yönetmekten daha zordur. Çünkü zeki insanlar kurtlara benzer; sonucu ne olursa olsun gerçeğin peşine düşer ve onu bulmak için pes etmek nedir bilmezler. Aptal insanlar ise koyunlara benzer; başkalarının fikirlerini sorgusuz sualsiz benimser ve yalanı gereceğe tercih eder. Yani şunu demek istiyorum baba, sen aptalsın. Dedem babaannemi öldürmek istiyor diye sende bizi öldürmek istiyorsun.” Gerçekler babamın yüzüne yavaş yavaş çarpmaya başlıyordu. Ben bu savaşı başlatarak tehlikeye girdiğimi biliyordum. Ve bilerek girdim. Çünkü maceranın gerçek bedeli tehlikeye atılabilmektir. Ve ben bu gün bu tehlikeye adım attım. Bu saatten sonra hepimiz daha fazla tetikte olmalıydık. Çünkü babam bizim peşimizi bırakmayacaktı. Bunu çok iyi biliyordum. “Ne oldu Ferdi bey? Eskisi gibi konuşun. Niye sustunuz, yoksa dediklerimiz mi size ağır geldi?” “Hepinizi öldüreceğim!” “Hop yavaş gel! Bu işler öyle ha deyince olmuyor.” “S-siz ne saçmalıyorsunuz. Siz daha liseye giden insanlarsınız. Benimle böyle konuşamazsınız.” “Baba liseye giden gençler diyorsun da, liseye giden bu gençler senden daha akıllı, daha vicdanlı. Siz erkeksiniz diye kadınları giyimlerine, mesleğine en önemlisi de yaşayıp, yaşayamayacağına karışamazsınız. Erkek demek bu değildir. Erkek dediğin kadına, kıza değer verecek! Senin gibi saygısız şerefsizlerin bu dünyada yeri yok! Şimdi git buradan!” Babam afallamıştı. Bizim erkeklerde bana bakıyordu. Çünkü bu dediğim erkeklerle alakalıydı ve Karza ile Emre’yi de alakadar ediyordu. Babam en sonunda evden çıkıp gitmişti. Herkes şoktaydı. Çünkü herkes babamı tanıyordu ama içinden böyle bir canavar çıkacağını bilmiyordu. Ben on sekiz yıllık hayatımda bir şey fark etmiştim. Çoğu zaman hayat, yeni bir başlangıç şansı vermeden önce senden çok şey alırdı. Ya sevgiye olan inancını ya da sevdiğin insanları, hayatımda hep böyle olmuştu. Eylül’ü çok sevmiştim, babam Eylül’ü öldürmüştü. “Emre abi, Erva’yı yukarı gönderir misin?” “Tabii İklim.” Erva’yı yukarı göndermemim sebebi babam ile ilgili konuşmalıydık. Benim dediklerimden sonra babamın peşimizi rahat bırakacağını sanmıyordum. Emre abi de yukarıdan gelince herkes masaya oturmuş beni dinliyordu. “Arkadaşlar, bu saatten sonra babam bizim peşimizi bırakmayacak. O yüzden daha temkinli olmalıyız.” “Evet, çünkü salak İklim Ferdi amcayı bize düşman etti.” Karza’ya sinirlenmiştim. Yakınımda çiçek buketi vardı. O çiçek buketini Karza’nın kafasına geçirdim. “Ah, İklim yavaş ol, gülün dikenleri battı ya.” “Banane. Benle düzgün konuşsaydın. Evet benim aklımda şöyle bir fikir var herkes gruplara ayrılsın. Nasıl bir fikir?” “Bence fikir güzel ama kaç kişilik olacak?” dedi Sema. Hiçbir fikrim yoktu. Karza ayağa kalkmıştı. Ne yapacağını az çok anlamıştım. Yine beni öpecekti. Benim kaçmam gerekiyordu ama vücudum buna izin vermiyordu. Karza hafifçe sırıttı. İçimde çok kötü bir his vardı. Bu saatten sonra aynısı gibi olamayacaktı. “İklim, benim içimde kötü bir his var. Senin de aynı mı?” “Evet, Nisa benimde içimde öyle bir his var.” Bu his neydi ve neyin nesiydi? Hiçbir fikrim yoktu. Ama tek dileğim içimde ki kötü hissin gerçek olmamasıydı. Sema ile dışarıyı kontrole çıktık. İşte ne olduysa her şey orada oldu.
|
0% |