@askoyunlari
|
7. Bölüm Ağaçların arkasında bir gölge görmüştüm. Karza’nın evi bahçeli bir evdi ve burada kedi, köpek… Hangi evcil hayvanı ararsanız vardı. Bu yüzden aklıma köpek gelmişti. Babamdan hala daha şüpheleniyordum çünkü benim konuşmamdan sonra beni sağ bırakacağını sanmıyordum. Arkamı döndüğümde o gölge aynı yerde değildi. Benim tam arkamda duruyordu. Ben arkamda niye nefes sesleri hissediyordum? Arkamda Sema’nın olduğunu düşünüyordum. Bu yüzden Sema’ya seslendim. “Sema sen misin?” demem ile bir el silah sesinin patlaması bir olmuştu. Arkamı döndüğümde ise Sema’nın yerde kanlar içinde yattığını gördüm. Öldüğünü sanmıyordum çünkü karnını tutuyordu. Benim arkamdaki nefes sesleri hala gelmeye devam ediyordu. Ben tam kafamın arkasında neden silah namlusunun soğukluğunu hissediyordum? “İklim, güzel kızım. Babanı özledin mi? Ya da babaanneni mi demeliydim? Seni çok sevdiğin babaannenin yanına gönderiyorum.” Evet, babam gelmişti. Bu sefer beni öldürecekti ama unuttuğu bir şey vardı; benim reflekslerim çok iyiydi. Babam tam silahla bana vurmaya hazırlanıyordu. Eli tetiğe gitmişti ve tam basacakken yere eğilip bu kurşundan kurtulmuştum. Kurşun tam karşımdaki ağacın olduğu yere denk gelmişti. Ben Sema’ya odaklanmıştım. Sema acı çekiyor, küçük küçük çıkan iniltilerini duyuyordum. Tam Sema’ya doğru ilerliyordum ki, göğüs kafesimden bir sızı yükseldi. Bu sefer acı çeken bendim. Hala ayaktaydım ama gücümün tükendiğini hissediyordum. Gücüm tükenmeden önce sesli bir şekilde Karza’ya seslendim. Sesim kesik kesik çıkıyordu. Karza bu kesik kesik çıkan sesime rağmen sesimi duymuştu ve yanıma gelmişti. Bilincim hala açık haldeydi ama söylenenleri çok net duyamıyordum. “İ-iklim n- ne oldu sana?” “K-k-karza s-s-sema v-vu-vuruldu” daha doğru düzgün konuşamıyordum bile. Şuan tek bir dileğim olsun istiyordum Karza benim dediğimi anlayım Sema’ya yardım çağırmasını. Karza benim dediğim şeyi anlamıştı. Hemen Emre abiyi çağırıp Sema’ya yardım etmesini istemişti. Ölüp ölmeyeceğim belli değildi. O yüzden Karza’nın hep yaptığı, benim ise her zaman istediğim bir şeyi yapmasını istiyordum. Beni dudağımdan öpmesini istiyordum. “K-ka-karza b-be-beni d-d-duda-dudağımdan ö-öp-öper m-m-misin?” Karza bu dediğime şaşırmıştı. Hissediyordum. Bilincim kapanmadan beni öpmesini istiyordum, bilincim kapandığı zaman ayılamayacağımı hissediyordum çünkü. Karza bu isteğimi yerine getirmişti ve beni dudağımdan öpmüştü. Nefessiz kalana kadar öpmüştü. Sadece küçük bir nefes molası vermişti. Ve sonra tekrar beni öpmüştü. Benim bilincim yavaş yavaş kapanıyordu. Az çok duyduğum sesler uğultuya dönüştü, sonra da ben titremeye başladım. Ben kendimi karanlık bir boşluğa bıraktım, hem de açılmamak üzere. Gözlerimi açtığımda gözlerimin içine giren beyaz bir ışık vardı. Nerde olduğumu algılamaya çalışıyordum. Sesler geliyordu ama konuşma sesleri değildi. Canım çok acıyordu. Bu acı katlanılır derecede olmadığı için, çığlık attım. Hala olanları algılamakta zorluk çekiyordum. “Doktor bey hasta ayıldı. Ne yapalım?” “Hemen anestezi verin. Eyvah! Hastanın nabzı düşüyor. Hemen acil shop cihazını getirin.” Vücudumun bir yükselip, bir alçaldığını hissediyordum. Gözlerimi yavaş yavaş açılıyordu. Gözlerim açılınca etraftaki ışık gözlerimi almıştı. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdığımda alışmıştı. Göğüs kafesim çok fazla sızlıyordu. Bu sızıya dayanamayıp kısa bir çığlık attım. Çığlık atmam ile birlikte içeri bir hemşire girdi. “Hanımefendi nasılsınız? Hiçbir sorun yok değil mi?” “İ-İyiyim.” Konuşmakta biraz sıkıntı çekiyordum. “Adınızı öğrenebilir miyim?” “İ-İklim” “Ben doktoru çağırıp geliyorum İklim Hanım.” Dedikten sonra hemşire odadan çıkmıştı. Tekrardan göğüs kafesime bir sancı saplanmıştı. Bu sancı dayanılacak gibi değildi. Canım çok yanıyordu. Biraz bekledim, etrafı incelemeye başladım. Kafamı kaldırdığımda tam karşımda televizyon vardı. Televizyon çiçekli bir çerçevenin içindeydi. Sağ tarafımda kapı vardı, yanında da tuvalet ve banyo olduğunu düşündüğüm bir kapı vardı. Sol tarafımda tekli bir koltuk ile pencere vardı. Ben yatakta olduğum için manzarayı göremiyordum. Gördüğüm kadarıyla ağaçların olduğu bir taraftı. Olanları hatırlamaya çalışıyordum, ama bir türlü hatırlamıyordum. En son hatırladığım şey Karza’nın beni dudaktan öpmesiydi. Ve bunu benim istemiş olmamdı. Sonrasını ve öncesini hatırlamıyordum. Kafamdaki soruların cevaplarını bulamıyordum. Ben kendi iç sesimi dinlerken kapı çaldı ve doktor içeri girdi. “Merhaba, kendinizi nasıl hissediyorsunuz?” Kendimi bok gibi, hayattan bıkmış bir an önce ölmek istiyorum diyemedim. “Göğüs kafesimde şiddetli bir sancı var. Çok acıyor, dayanamıyorum.” “Vurulduğunuzdan kurşun göğüs kafesinizde parçalanmış. Bir kısmı da akciğere gelmiş. Orayı alırken biraz zorlandık. Şimdi size birkaç test yapmam gerekiyor, beyin fonksiyonlarınızın yerinde olup olmadığını kontrol etmem için.” Doktor ne demişti öyle. Ben vurulmuş muydum? Peki bu nasıl olmuştu? Her şeyi yavaş yavaş hatırlamaya başlıyordum. En son Karza’nın evindeydik. Dışarıdan bir ses gelmişti, bizde Sema ile kontrol etmeye çıkmıştık. Arkamdan nefes sesleri gelmişti sonra Sema vurulmuştu. Sonrasın da da ben, ve ben Karza’dan ne yapmasını istemiştim… “Tabii ki” “İklim hanım, bana e harfi ile başlayan beş tane isim söyler misiniz?” “Eylül, Emre, Efe, Esma, Ercan.” “Şimdi bana s harfi ile başlayan üç tane eşya söyleyin.” “Saksı, sele, suluk.” “Şimdi gözlerinize ışık tutacağım. O ışığı takip edin lütfen.” Doktorun dediği her şeyi yapmıştım. Şimdi sadece biraz dinlenmem gerekiyordu. Uyumak istiyordum çünkü göğüs kafesim çok fazla sızlıyordu. Artık acı çekmekten yorulmuştum. Acı bana geliyordu, ben acıyı istemedikçe. SEMA Gözlerimi yavaş yavaş açıyordum. Gözlerimi açmamla karnıma bir sancı saplanması bir olmuştu. Ben bu acıya alışkındı. Mahalle kavgalarında en fazla bıçaklanan bendim. Annem ve babam ben çok küçükken vefat etmişti. Bu yüzden kendi başımız çaresine bakmayı öğrenmiştim. Etrafıma baktığımda karşımda bir televizyon vardı. Sol tarafım da kapı vardı, yanında da küçücük bir dolap vardı. Sağ tarafıma baktığımda ise çok güzel deniz manzarası vardı. Ben bunları düşünürken karnım sızlıyordu. Nasıl buraya geldiğimi hatırlamıyordum, en son vurulmuştum sonrasında hatırlamıyordum. Ben kendi düşüncelerime dalmışken kapım çalındı ve içeri doktor girdi. İşin garip yanı ise Emre abide yanındaydı. Bu belki normaldi ama doktor hastayı kontrol etmek için geldiyse yanın da hasta yakını olmazdı. Doktorun Emre abi ile beraber gelmesi beni ne kadar korkuttuysa da doktorun ağzından çıkacakları bekledim. “Nasılsınız Sema Hanım?” “İyi olmaya çalışıyorum. Karnım çok fazla sızlıyor, işin garip yanı ise rahmim yokmuş gibi hissediyorum.” Evet, rahmim yokmuş gibi hissediyordum. Ben bu şekilde dediğim de doktor gözlerini benden kaçırmıştı. Bu da demek oluyordu ki yanılmamıştım, rahmim yoktu. Vurulduğumda kurşun rahmime denk gelmiş olmalıydı. Ama hislerimde yanıldığımı düşünerek, son bir umut olarak Emre abinin yüzüne bakmıştım. Emre abi yüzünü kaçırmamıştı ama gözleri her şeyi açıklıyordu. “Sema Hanım,” deme doktor öyle üzülüyorum. Ben zaten anlayacağımı anlamıştım. Rahmim alınmıştı ve anne olamayacaktım. “Doktor r-rah-rahmim alındı değil mi?” “Evet, üzgünüm kanama çok fazla olunca rahmi almak zorunda kaldık.” Doktor bunları deyince şok olmuştum, dalga geçer gibi söylemişti. Bir anlık sinirle kolumdaki serum kablosunu çekip çıkardım, ve doktora tekme attım. Dikişlerim patlamıştı ama umursamadım. Hemen cama bir tane yumruk geçirdim ve cam sadece parçalanmıştı. Canım artık çok fazla yanıyordu. İnsanlar yaşamak için savaşırdı, ölmek için değil. Doktor ve Emre abi beni sakinleştirmeye çalışıyorlardı ama başarısız oluyorlardı, buna izin vermiyordum. Emre abinin hem kaşını patlatmıştım hemde burnunu kırmıştım. İnsan neyi çok isterse olmazdı. İnsanların içi kırıklarla doluydu ama insanlar dış görünüşüne bunu yansıtmazdı. İnsanlar dış görünüşte gülerlerdi ama içi kan ağlardı. Ben bir şey hissettim bu saatten sonra hiçbir şey eskisi gibi olamayacaktı, çünkü Ferdi amca bizi öldürmek için elinden geleni yapacağını bir kez daha anlamıştım.
|
0% |