Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Gizli Odadan Çıkan Fotoğraf

@askyokturdimi

 

 

"Kimseyi o kadar iyi tanıyamazsın. Herkesin içinde gizli bir odası vardır." -Michael Connelly

 

 

" Artık eve gidelim." dedim.

Eymen beni onaylandıktan sonra aşağı indik. Hava biraz esiyordu. "Yürümek istemiyorsan..." dedi ve ekledi " Arabayı alıp geleyim." Hemen Galata'nın karşısında bulunan küçük butik kafeye baktı "Kahvenin içene kadar gelmiş olurum."

 

Gözleri üzerimdeyken saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. " Birlikte yürüyelim." dedim geldiğimiz yollardan sessizce yürümeye başladık.

 

"Gitmek istediğin başka bir yer var mı?" diye sordu.

 

"Yok zaten bolca zamanım olacak." dediğim sırada kırdığım potu toparlamaya çalıştım. "Yeşim evlendikten sonra geldiğimde gezerim sonuçta eskisi kadar boş zamanı olmayacak üstelik bugün ilk defa bir şey düşünmeden gezmeyi denedim." içim uzun zaman sonra bayadır ertelediğim şeyleri yapmanın huzuruyla doldu; olaylar ne kadar karmaşık olsa da. "Düğünden sonra ailemi görmeye gideceğim." dedim.

 

Eymen merakla bana baktı ve "Düğünden sonra?" dedi. Kafamı salladım.

 

"Evet düğünden önce Yeşim'e dert olur kendinden çok beni düşünmeye başlar. Düğünden biraz erken ayrılsam her şeyi yapabilirim." planlarımın çoğunu Eymen'e anlatmaya başlamıştım.

 

"Bir daha ne zaman gelirsin?" omuzlarımı silktim, bu soru aslında bir daha ne zaman gidersin, olmalıydı ben burada artık kalıcıydım.

 

"Bir fikrim yok. Son gelişimin aklımda kalışına bağlı. Ömrümde yapmadığım değişikliği bir haftada yapıyorum." diyerek konuyu fazla açmamaya çalıştım.

 

Eymen'in telefonu çalınca eliyle bir işareti yaptı. Biraz karşı tarafı dinledi. "Geliyorum. Tamam Serkan." Telefonu da cebine koyarken benimle konuşmaya başladı.

 

"Anahtarları al eve git. Geç gelebilirim." Elime arabanın ve evin anahtarını verdi. " Dikkatli git bir şey olursa ara." demeyi ihmal etmedi. "Ee! Araba?" dedim kendisi neyle gidecekti en azından gitmesi gereken yere ben bırakabilirdim. "Sen al görüşürüz, eve geçince ara tamam mı?" onaylayıp kafamı salladım, eve gidince arardım.

 

Aceleyle ilk gördüğü taksiyi durdurdu ve içindeki yolcuya Savcı kimliğini göstererek inmesini sağladı.

 

Otoparka girdikten sonra arabaya bindim.

 

Daha önce arabaya bindiğimde fark etmesem bile artık bu kokuyu biliyordum. Geldiğimde arabamda duyduğum kokuyla aynıydı. Nedeniyse Veysel'in arabamı Eymen'e kiralamış olmasıydı. Otopark ücretini ödeyip evin yolunu tuttum.

 

 

Düşüncelerimin içinde dalıp gitmişken dün geçtiğim yollar bu gece tanıdık geldi, sanki her akşam iş çıkışı gelip geçtiğim yol gibiydi. Kafamı yola vererek gittiğim yere baktım. Eve gidiyordum, eski evime gidiyordum. Kesinlikle böyle bir amacım yoktu yoldan dönebilirdim ama dönmedim dönmek istemedim.

 

Demir kapının önüne gelince arabanın farlarının karanlık bahçeyi aydınlatması için açık bırakıp başka bir şeye dokunmadan sadece telefonumu alarak aşağıya indim.

 

Evin bulunduğu yer çok kötü değildi sadece ev diğerlerine göre biraz arkada ve bakımsız kalmıştı. Kentsel dönüşüm ise buraya gelmemişti, yıktırılmasını istemediğim için diğer evlerden daha eski eski ve korkunç duruyordu.

 

Çevredeki birkaç evin ışıkları yanıyordu, yazlık olarak kullanıyor olabilirlerdi bilmeden eve gelmiştim ama evin anahtarı bende yoktu.

 

Anahtarı en on Eymen'e vermiştim sonra olanlar yüzünden neredeydi bir fikrim yoktu yinede arabanın içine bakmak istedim.

 

Birkaç dakika süren aramadan sonra ilk bakmam gereken yere en son bakınca parlak anahtar torpido kısmında önüme düşmüştü.

 

Kapıyı kapatıp arabayı kilitledim ama sarı şeritli demir kapıyı geçtikten sonra farlar yeteri kadar aydınlatmamaya başladı bu yüzden telefonumu çıkarttım.

 

Bu sefer kapıyı zorlanmadan kolayca açtım. Bu dirayetim beni şaşırmıştı hatta, içeriye girer girmez uçuşan tozlardan birkaç kere öksürdüm. Evde bir sürü tozlarla kaplı ayak izleri vardı hepsi düne aitti. Telefonumu önümde tutarak hiçbir yere uğramadan üst kata çıktım Eymen bakmama izin vermemişti.

 

Adımlarım kararlı ama yavaş, temkinli ama korkaktı. İlk merdivenin solundaki odaya girdim. Annem ve babamın yatak odasıydı.

 

Babam hangi dava ile uğraşıyordu ki başımıza bunlar gelmişti? Büyük odaya telefonumun ışığı yettiği kadar baktım. yine her yer gözümün alabildiğince tozlu ve karanlıktı.

 

Korkuyordum ama odanın içinde biraz yürüyüp tarafıma baktım.Evimizde her zaman saçma bulduğum bir şey vardı, şu anda saçma geliyordu. Yatak odasını giyinme odası ikiye bölüyor, yatağın arkasındaki duvarda kalıyordu. Giyinme odasının bir kapısı vardı ama bu odadan oraya geçiş için bir kapı yoktu. Kapıyı açınca başka bir oda daha olmalıydı Yani giyinme odasında yatak odasından bağımsız bir kapı olmalıydı.

 

Giyinme odasına girdim. Kapı neredeydi? Neden evimizde iki tane çalışma odası vardı? "Biri hep gizli kalmalı. kimse bilmemeli seni korumalı Rana." Babamın sesi zihnimde yer edinirken odada ilerledim. Ayrı bir kapı olmalıydı burada ama her yer dolaplarla kaplıydı. Böyle bir şey nasıl şimdi aklıma gelirdi?

 

İlk dolabın içini açtım önce burnuma bu kadar yıldır dolapta durduğu için oluşan dolap kokusu geldi fazla takılmamaya çalışarak kıyafetleri elimle ikiye ayırdım. Gerçekten bunlar hala neden burada duruyorlardı kıyafetleri güzel yapan insanlar değil miydi? Kıyafetleri giyecek insan yoksa bu kıyafetler niye vardı?

 

Anneannemin attım dediği eşyaların hepsi evimizde her gün birileri yaşıyor gibi duruyordu. Gözlerimi kıyafetlerden çekip duvarı yokladım.

 

Aynılarını bir süre odanın sonuna gelene kadar yaptım. Sondaki sesin değişik gelmesiyle tekrar vurdum tok bir ses geldi. Buradaydı. Arkada bir şey vardı.

 

Ama ben nasıl girecektim. Babam buraya nasıl giriyordu? Hatırlamaya çalıştım.

 

Dolabı çekmeye karar verdim telefonu tüm oda şık alaca şekilde yere bıraktım. Dolabın bir ucunu tuttum tüm gücümle çeksem de hareket etmedi.

 

Aynı şeyi diğer köşesi için denedim yine olmamıştı yanlış hatırladığımı düşündüm. Gözlerim dolmuştu belki de bir yerde görmüştüm ya da okumuştum emin değildim, ama eğer doğru hatırlıyorsam bu birçok sorumun cevabı demekti.

 

Arkamı dönüp öylece içimde biriken şüpheyle gitmek istemiyordum.

 

Yerdeki telefonumu geri aldım yerin tozlu olup olmaması umurumda değildi yere oturup sırtımı dolaba verdim. Yeşim'i arasam burada tek olduğum için ortalığı ayağa kaldırırdı. Eymen'in işi vardı, işi neydi bilmiyordum bile önemli olabilirdi. Furkan'ı daha dün tanımıştım üstelik Eymen'le benim yüzümden tartışmışlardı.Ona kalırsa Eymen'i de dün tanımıştım ama o çoğu şeyi biliyordu.

 

Seçimim; davamı almak için can atan Savcıdan yana oldu.

 

Ekran değişti. Çaldı, çaldı, çaldı. Kapatmak için hazırlanıyordum ki son anda açıldı. Hatırladığım şeyi onunla paylaşacağım için telefonu heyecanla kulağıma dayadım.

 

"Eymen."

"Ben Serkan. Eymen Savcımın küçük bir işi var."

 

Kafamı dizime yasladım ve konuştum. "Tamam teşekkür ederim."

 

"Siz ne için aramıştınız?"

 

"Önemli değil Serkan," Telefonu kapattıktan sonra bir süre daha orada kaldım.

 

Oturduğum yerden kalktım yavaşça üzerimi silkeledim. Dolapların kapağını tek tek kapattım ama eşyaların neden burada olduğuna hâlâ bir anlam veremedim.

 

"Keşke hiçbir şey böyle olmasaydı." Ağır adımlarla aşağı indim, dış kapıyı kilitleyip demir kapının ardındaki farları açık bıraktığım arabaya yürüdüm.

 

"Hanımefendi?" Korkarak elim kalbimin üzerinde gelen sese döndüm.

 

Sarışın saçlı 1,70 boylarında alımlı bir kadındı. "Buyurun?" dedim yolun karşısından yanıma kadar yürüdü.

 

"Bu ev sizin mi?" Kafasıyla az önce çıktığım evi gösterdi.

 

"Evet benim, bir sorun mu var?" Eliyle evlerden birini gösterdi hangisiydi emin olamadım. "Gelin kahve içerken konuşalım." tamam belki niyeti kötü değildi ama bana pek güven vermemişti.

 

"Konu nedir? Eşim evde bekliyor vaktim az o yüzden." dedim inanıp inanmadığı zerre umurumda değildi ben sadece herhangi bir duruma karşılık bir bekleyenimin olduğunu belirtme ihtiyacı hissetmiştim.

 

"Gördüğüm kadarıyla eviniz boş oldukça bakımsız, bahçe deseniz oyuk oyuk. Çocuklarımız bu evden korkuyorlar yanına yaklaşmak istemiyorlar. Bugün gördüğümüz habere göre cinayet işlenmiş."

 

Birkaç adım daha atarak arabanın üzerine sol elimi koydum. "Zaten özel mülk yaklaşmanız ya da içine girmeniz mantıklı bir hareket olmayacaktır. Birileri ölmüş diye yaşanmayan evde oyukları mı kapattırayım, ne yapayım?" dedim, günün yorgunluğuyla iki gündür uykusuzluğumla oldukça boktan günler geçiriyordum ve sabrım kendim dahil herkese azalmıştı.

 

"Eğer siz bir şey yapmayacaksanız biz komşularla toplanıp yıktıracağız." dediğinde eve tekrar baktı ve ben ağzımın içinde "Sıkar o biraz." diye mırıldandım.

 

Ne dediğimi anlamak için bana odaklanırken dudağımı yalayıp arabayı gösterdim. "Biz bir kahve içelim en iyisi." evin önüne gelince durdum. Arabadan indikten sonra kadını takip ediyordum ki telefonum çalınca durdum; Eymen arıyordu.

 

"Aramışsın bir şey mi oldu?" Eymen'e olayı açıkça belli edemezdim çünkü kadının gecenin geç bir vaktinde iki üç villa geride kalan kimsenin yaşamadığı bomboş bir eve tek başına soru sormak için gelmesi bana hiç mantıklı gelmemişti.

 

"Canım ben eve biraz geç kalacağım. Bir arkadaşımla kahve içmek üzereyim." dedim, arkadaşımın kim olduğunu bilmiyordu beni en son eve gideceğim diye bıraktığı için merakla "Kiminle kahve içeceksin, sen eve gitmedin mi?" dedi sesindeki tereddüt doğruyu söylersem iyi bir yolda olmadığımı gösteriyordu ama yalan söylersem daha kötü bir yola sapacağımın habercisidir.

 

Cevap vermeden önce telefonun sesini biraz kıstım. "Eve daha gelemem 1 saatte anca yok yok sen almaya gelme." demeyi tercih ettim.

 

Mesajımı hemen alan Eymen"Anlamıyorum Rana, kiminle kahve içtiğini ve nerede olduğunu söyle seni almaya geliyorum neredesin?" dedi asıl olay şimdi çıkacaktı.

 

Kadının bakışları üzerimdeyken ona gülümsemek mecburiyetinde kaldım.

 

"Peki. Olur öyle yapalım yarım saatte gelirsin o zaman, ben annemlerin evinin oradayım. Gelince ararsın."

 

"Ne işin var gece gece tek başına gittin dimi?" dediğinde hiç takmadan "Tamam. Bekliyorum!" diyip telefonu kapattım.

 

"Kusura bakmayın."

 

Salonda kahvelerimizi içerken konuşmamıza devam ettik. "Demem o ki Ranacım, cinayeti yeni öğrendik. Sizi de bulmak istedik komşularımla ama bulamadık." dedi. Aynı yapmacıklık ile konuştum. "Yasemincim seni çok iyi anlıyorum endişelerinizi de gidermek isterim. Ölüler size mi musallat olacak canım? Biz orayı yaptırıp yerleşmeyi planlıyoruz."

 

Şaşkınlıkla bana bakıp fincanını önündeki sehpaya bıraktı "Oraya mı?"

 

"Evet siz çocuklarınızı uzak tutun. Ben çocuklarımı o bahçede büyüteceğim." dedim.

 

Birden hırçınlaşıp "Böyle bir eve sahipsiniz arsası değerli, arabanızı da gördüm para sıkıntınız olmadığına eminim. Biz komşular olarak korkuyoruz." dedi.

 

"Orada yaşayacağız dedim ya, bunca yıl bir şey olmamış daha ne olabilir? Ayrıca çok sevindim komşuculuk burada ölmemiş. Evimin," evin tapusu benimdi hiç kimse o evi benden geri alamazdı "tadilatı bitince gelirsiniz korkularınız oldukça yersiz." dedim.

 

İkimizin yapmacık konuşmasını telefonumun sesi böldü hemen cevapladım bu ev muhabbetinden oldukça sıkılmıştım.

 

"Geldin mi?" dedim.

 

"Hangi evdesin?"

 

"Bizim evin çaprazında arabayı görürsün. Gel seni komşumuzla tanıştırayım canım."

 

"Ne komşusu? Serkan şuradan gir. Çık evden Rana hadi canım çık." Sinirli sesine güldüm ikidir hiç tanımadığım adama canım diyip duruyordum.

 

"Yasemin bebeğim görüşürüz, ben ev bitince hepinizi görmemiz çağırırım." dedim, hepiniz derken daha fazla bastırarak söyledim.

 

Evden çıktığımda Eymen arabasının başında bekliyordu.

 

"Sevgilim!" Canlı tuttuğum sesimle yanına yürüdüm sinirliydi üstüne hiç alakası olmayan hitaplarla karşı karşıyaydı arkamdan gelen Yasemin'i Eymen'e gösterdim. "Komşumuzmuş Yasemin Hanım." arkadaki evi gösterdim "Burada oturuyormuş."

 

Eymen gönülsüzce elini uzattı. "Eşim." demeyi ihmal etmedim, Eymen gözlerini kısıp kafasını salladı "Memnun oldum."

 

"Kahve için teşekkürler. Daha çok görüşeceğiz." Öylesine bir gülümseme gönderdi durumdan memnun olmadığı fazlasıyla açıktı.

 

Arabaya ilerlediğini Eymen "Karıcım, canım ben mi kullansam?" dedi Eymen'e kısa bir an bakıp arabaya bindim o da fazla bir şey diyemeden bindi.

 

"Ne yapmaya çalışıyorsun?" Onun aksine ben sakince konuştum.

 

"Bana bağırıp duruyorsun Eymen karın mıyım senin, bu kaçıncıya oluyor? Keyfimden oturmadım ben evden çıkınca hemen yanıma geldi. Ağzımı aradı komşu da değil."

 

"Nereden biliyorsun?"

 

"Evden çıkar çıkmaz yanıma geldi. Evin penceresi oraya görmüyor bile." Bu söylediğim onu daha da sinirlendirmişti.

 

"Ben sana güvenmeyecek miyim? Daha dün evin tersine tersine gidiyorsun bugün hanımefendinin eve gitmesini beklerken o gecenin bir vakti kendi başına buraya geliyor!"

 

Demir kapının önünde ani fren yaparak durdum ve sinirle döndüm. "Sana son kez tekrar edeceğim ben senin karın değilim ona bile bağırma hakkın yok, ben senin kırk yıllık arkadaşın değilim, arkadaşın bence hiç değilim bana bir daha bağıracak bile ol bambaşka bir yüzümle karşılaşırsın Eymen haberin olsun! Çocuk mu azarlıyorsun?"

 

 

Nefesini dışarı verip ofladı ve konuyu değiştirmeye karar verdi. "Niye buraya geri geldik?" Arkamızdan bir araba daha girince dönüp oraya baktım. "Serkan getirdi beni." diye devam etti.

 

"Hatırladım telefonda konuştuğum kişi. Sır tutabilir mi?" dedim.

 

"Tutar." dedi önce ben arabadan indim biraz önce kilitlediğim kapıyı açtım. "Savcım bir sorun mu var?"

 

Eymen hiçbir şey bilmediği için Serkan'a cevap veremedi bana döndüklerinde "Hadi içeri geçin hadi." ikisini eve aldıktan sonra kapıyı kapatıp telefonumun flaşını açtım.

 

Eymen'de aynısını yaptı. Üst kata çıkmak için merdivenlere ilerledim hızlı hızlı çıkarken "Yavaş git düşme." dedi ışığı benim önüme tutmaya başladı.

 

Yatak odasına girdiğimizde "Savcım burada ne arıyoruz?"

 

Eymen ve Serkan'ın ortak sorusuna tek bir cümle ile cevap verdim. "Arkada çalışma odası var ama ben giremedim."

 

"Anlamadım, gizli bir oda mı?" Arkada dediğim halde giyinme odasında bir kapı yoktu ve Serkan'ın tahmini oldukça doğruydu kafamı salladım. Eymen "Nerede?" dedi.

 

Dolaba ilerledim. "Dolabın arkasında." dedim.

 

Eymen elindeki telefonu bana uzattı Serkan'la ayrı köşelerden tutup çekmeyi denediler. "Olmuyor." Eymen biraz geriye çekildi ve dolaba baktı. "Ya itmemiz lazımsa?" dolabın yanındaki boşluğa baktım. "Şuraya mı?" dedim. Eymen ve Serkan birlikte dolabı ittiler, dolabın arkasından çıkan kapıya bakakaldım. "Doğru hatırlıyorum."

 

"Tamam diyorum seni kırmamaya çalışıyorum ama peşindelermiş Rana gelirken haber verseydin." ortamı yumuşatmak için "Bana öyle gelmiştir yanlış anlamışımdır kadın gerçekten komşudur Eymen." dedim.

 

Bana cevap vermeden ortaya çıkan kapıyı açmak için zorladı. "Açılmıyor anahtarı var mı?"

 

Cebime koyduğum kapının anahtarına baktım "Kapının anahtarı var açar mı?" dedim elimdeki anahtara tekrar baktım.

 

Aklıma gelen şeyle kapıya yürüdüm. "Belki?" kapıyı kendime doğru çektim. "Böyledir."

 

"Kapının kilitli olması gerekmez miydi?" Serkan'a baktım. "Ama varlığından haberimiz yok?" diyerek içeriye girdim. Elim normal odaya girmiş gibi istemsizce ışığa gitti, sonucun olumlu olmasıyla şaşkınlıkla baktım.

 

"Evin elektriği yok."

 

"Burası normal bir oda değil zaten Rana."

 

Oda fazla büyük değildi zaten herhangi bir penceresi yoktu sadece küçük bir klima ve artık çalışmadığını düşündüğüm bir vantilatör yer kaplayıp odayı kalabalık gösteriyordu. Uzun zamandır girilmediği o kadar belliydi ki tozdan ve havasızlıktan hepimiz öksürmeye başladık. Sol tarafta çalışma masası duruyordu tam karşısında ise boydan ama çok yer kaplamayan kitaplık vardı. Çalışma masasının sandalyesi dışında oturacak tek yer kitaplığın çaprazında kalan berjer ve metal lambader vardı. Çalışma masasına ilerledim ev gibi burasıda oldukça tozluydu.

 

"Bu kadar yıl nasıl aklıma gelmez?" Serkan çoktan unuttuğum bir şeyi bize hatırlattı "Şimdi az önceki kadın sizi evli mi biliyor?"

 

"Önemli değil o da bahsettiği kadın değil zaten. Yalanını yemişiz gibi oldu karşılıklı oynadık." diyip çekmecelere bakmaya başladım.

 

İlk çekmece birkaç kalemden boş kağıtlardan oluşuyordu ikincisini açmamla "Burada bir zarf var." dedim zarfı alarak içini açtım elime ilk bir fotoğrafı ve düz kağıda yazılmış bir not geldi.

 

Notu açtım. "Uyarımızı dikkate al. Sonun Songül gibi olmasın."

 

Sesim gitgide kısılırken notu masaya bırakarak ters olan fotoğrafı kendime çevirdim.

 

Yatağında uyurken vurulmuş 50-55 yaş aralığında bir kadındı ama ben bu kadını tanıyordum anneannemdi. Kafamda bunca yıllık yaşantım dalgalanırken gerçeği anlamamla güldüm.

 

Notu bıraktığım yerden Eymen aldı fotoğrafın ne olduğunu bilmiyordu ama yüzümden ne gördüyse "Rana." dedi.

 

Fotoğrafa bakmaya devam ettim yatağında uyurken vurulmuş bir kadın vardı ve bu kadın benim anneannemdi içimden bir kez daha tekrar ettim. "Gözümün önündeki katilleri görememişim." Sandalyeyi ittirip çekmeceyle aynı boya geldim en alt çekmeceyi de açtım ama onun içi boştu.

 

Buradan kalkıp kitap raflarına hızla yürürken Eymen kolumdan tutarak durdurdu elimde sıktığım fotoğrafa bakmak için uzandı.

 

"Bırakır mısın?" dedim bahsettiğim kolumdu, sakince söylediğim şeyden medet umarak diğer eliyle elimi açıp fotoğrafı benden aldı. Baktıkça yüzü an be an değişirken şaşkınlıkla gözlerime baktı.

 

Yutkunamıyordum bile hâlâ şok içindeyken konuştum. "Beni neden sevmedi dedim. Ailem ne yapmış ki bu kadar yabancıyız dedim kanından değil miydim ben onun? Değilmişim. Hayatım kocaman bir yalandan ibaretmiş." dediğimde tamamen kendimi kaybettim.

 

Ailemin ölümüyle hayatıma giren herkes mi yalancıydı? Anneannem bildiğim kadın, belki Yeşim... Yeşim bu işin içinde miydi?

 

"Sen." dedim bağırarak eline uzanıp fotoğrafı aldım ve elimde bükerek ona doğru salladım. "Sen de bu işin içinde misin? Onlardan mısın bana doğruyu söyle!" Eymen'i göğsünden ittirdim. "Bana doğruyu söyleyeceksin!"

 

Vurmamı engellemek için iki kolumdan tuttu, hırsla "Çekil!" diye bağırdım ama yerinden kımıldamadı kolumu da bırakmadı.

 

"Öyle olsa bunları bulmana izin mi verirdim? Sakin ol kendine gel Rana!"

 

Kendimi geri çekerek uzaklaştım. "Anlamıyor musun?" Diye sızlandım "Anlamıyor musunuz? Hayatım yalan çıktı. Her şey onların planıymış oyunuymuş bunca yıl tanımadığım bir kadınla yaşamışım ben." Gereğinden fazla sakindim yapabileceğim bir şey yoktu çünkü gerçek ya da sahte iki farklı kişiler olsa bile artık çok geçti, ikiside ölüydü.

 

Fotoğrafı ve zarfı uzanıp Eymen'in elinden aldım. Serkan bir şey demeden sadece bizi izliyordu. "Çıkabilir miyiz?" dedim sesimin çıktığı kadar ağlamamak için direniyordum ağlasam ne olacaktı hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Sessizce nasıl girdiysek önce gizli odadan çıktık, kapıyı kapattık dolabı geri yerine çektik.

 

Biraz önceki o heyecanlı girişimden eser kalmamıştı elimde bir zarf ve o fotoğraf, kalbimin sesi belki dışarıya kadar çıkıyor bilemiyorum Eymen her hareketimi dikkatle izliyor Serkan sessizce bize yol gösteriyor, gözlerim nemli burnumun direği sızlıyorken sessizce olabildiğince sakince evden çıktık.

 

"Yeşim'e gideceğim." diyerek bu sükuneti bozdum.

 

"Yeşimden mi?" diyebildi Eymen önce gözlerini kıstı emin olmak istedi belli ama cümlesini bitiremedi.

 

"Kendime de güvenmiyorum şu an! Sana güvenmiyorum, Yeşim'e güvenmiyorum! Şu an niye buradasın bunu bilmiyorum. Bugün dedim ya öldükleri için suçlamıyorum diye işte artık suçluyorum. Bana niye sahip çıkmadıkları için ölüp gittikleri için artık suçluyorum. Beni burada bir başıma bırakıp gittikleri için suçluyorum."

 

Arabanın önünde durduk bir yere tutunma ihtiyacı hissettim hemen sağ tarafımda demir kapı vardı ona tutundum. Gözlerim iki adam arasında gidip gelirken sinirimi, öfkemi, kalp kırıklığımı bir şekilde ifade etmem lazımdı ben de benim için en kolay yolu seçerek bu kadar geç kalmamın suçunu başkalarının üzerine atarak yükümü hafifletmeyi umarak "Sizi de suçluyorum." dedim.

 

Serkan'a baktım. "Siz işinizi o yıllarda iyi yapsaydınız ben şu an bir katil aramayacaktım." Sonra Eymen'e döndüm. "Sizlerde iyi yapmadınız! Kimse işini iyi yapmadı dönüp dolaşıp benim ayağıma takılıyor bu saçma döngü! Benim canımı yakıyor!" Avazım çıktığı kadar bağırıp çağırmayı istiyordum ama dayanamayıp ağlamam hıçkırıklardan konuşamaz hale gelmemi sağlamıştı. Eymen bana bir adım atsa da elimle durdurdum. "Yapma." Dememe rağmen adımlarının devamını getirdi kendimi çekmedim sarılmasına izin verdim.

 

"Sana bile güvenmeyeceğim." dedim, acıdan böyle konuştuğumu biliyordu.

 

"Bunu yapanı bulacağız. Tamam mı?" dediğinde daha çok inledim boğuluyordum, ruhumu asıyorlardı ve bu dışardan hiç belli olmuyordu.

 

"20 yıldır ölmeyen bir ben kalmışım." dediğimde Eymen'in daha sıkı sarıldığını hissettim.

 

"Sakin ol öğrendiğimizi herkes görsün mü istiyorsun eve gidelim orada konuşalım." Haklıydı şu an da izlendiğimize emindim.

 

Kendimi geri çekip arabaya ilerledim. Bu şehrin bu geceden sonra benimle bir derdi yoksa bile benim bu şehirle derdim büyüktü.

 

Burası bana bir veriyorsa benden bin alıyordu.

 

 

Sessizce ilerleyen arabanın içinde karanlık sokakları aydınlatan lambaları saydım. Bulanıklaşan gözyaşı aktıkça netleşen gözlerimin izin verdiği kadar sayıyordum bazen unutup tekrar birden başlıyordum.

 

Eymen'in çoğunlukla kafasını bana döndürse de bir kez dönüp bakmadım. Göz göze gelsek ne olacaktı?

 

Telefonum çalınca umursamadan tekrar yola, ışıkları saymaya döndüm. "Önemli olabilir aç." Ressler arıyordu peki ya o bu işin içinde miydi?

 

Tekrar "Yeşim'e gideceğim." dedim.

 

"Uyuyordur sabah-"

 

"Uyansın o zaman! Eğer bu işle bağlantılıysa bilmek istiyorum. Yıllardır boşuna dostumsa-" Güven verici bir sesle konuştu. "Öyle olsa seninle beni neden yollasın? Kimsin nesin bilmiyordum bile sana verdiği değeri hepimiz biliyoruz."

 

Aklıma ilk gelen şeyi ortaya attım. "Amcana götür o zaman. Bilmiyorum cinayeti kim bulduysa hepsine tek tek bakmak istiyorum hiçbir şey yapmıyorsan davamı bırak ailemin davasına bakan savcıyı bul. Bir şey yap o zaman!"

 

"Rana amcamın bununla ne gibi bir ilgisi olabilir?" dedi sesi tereddüt içindeydi. Herkese saldırıp suçladığım için bunu düşünmüştü ancak ben ailemi tanıyan kişi amcası olduğu için görmek istiyordum.

 

"Hangi kadın gerçek anneannem onu söyleyecek."

"Asılsız. Amcam aileni tanıyor Beril Hanım'ın annesini değil." dediği sırada bindiğimizden beni ilk kez Eymen'e dönüp baktım. "Amcan odasından çıkarken 'Songül Hanım nasıl?' diye sordu, demek ki tanıyor." Sesim sert çıkmıştı.

 

Göz göze geldiğimizde anlayışla kafasını sallarken "Tamam ben halledeceğim." dedi daha sakin bir tonda.

 

Telefonumu açarak rehberde Mer'i bularak aradım aramızda bulunan saat farkı umurumda değildi. Burada saat 1'i biraz geçiyordu muhtemel orada öğleden sonra 2-3 arası olmalıydı.

 

Biraz çaldıktan sonra açtı herhangi bir işi var mıydı bilmiyordum ama benim işim bana göre daha önemliydi.

 

Cevap vermesini bekleyemeden sabırsızca konuştum. "İşin var mı, bilmiyorum ama önemli yanında birisi var mı? Bir de Ressler öğrenmesin."

 

"Elbette sorun nedir? İyi misin?" Telaşlı sesine karşılık kalbimdeki ağırlık arttı en azından birisi saf duygularla beni merak ediyordu. "Dna testi yaptıracağım. Evimden anneannemin eşyası-" şaşırarak konuşmaya atladı "Sana mı lazım?"

 

Dediği şeyin üzerinde pek durmadan "Hangisi olur? Eşya." Atmadığım eşyalardan birisi olmalıydı bunun için bir örnek vermeyi doğru buldum. "Saçı olur mu?"

 

"Tarak varsa saçından bakarım."

 

Gözlerimi kapatıp tarağı nerede bıraktım diye düşünmeye başladım. "Dolaplara bakarsın belki kıyafetlerinden çıkabilir lütfen dikkat et çok önemli bir konu Mer, ne zamana çıkar?"

 

"Durum kötü görünüyor elimden geleni yapacağım şu an eve gidiyorum gece çıkmış olur. Ararım."

 

Eymen telefonu kapatmamla konuştu. "Yüz nakli olabilir gerekli izinleri alarak mezarını açtırabiliriz böylelikle bakmış oluruz."

 

Başımı elimin arasına alıp ofladım bu daha kötüydü. "Bilmiyordum cenazesini isteği üzerine..." kafamı kaldırıp ona döndüm burnumu çekip konuştum. "Yaktırdım."

 

"Sakinleş başka bir şey düşünelim." dedi.

 

Ona da kızmak istiyordum sakinleş sakinleş diyip duruyordu ben zaten sakinim diye kızmak istiyordum. Her şeye, herkese kızmak istiyordum.

 

Tanıdık evin önünde durmamızla konuştum. "Amcanı görmek istediğimi söylemiştim?"

 

"Amcamı arayacağım içeri gel." Demesi üzerine hızlıca kemerimi çözüp arabadan indim evden aldığım zarf ve fotoğrafı hiç bırakmamıştım.

 

 

Salondaki koltukta öne doğru eğilmiş oturuyordum önümde o malum fotoğraf duruyordu ve uzunca bir süre uykularımı kaçıracaktı.

 

Önüme konan suya baktım suyun yanına birde ilaç koyuldu.

Bu ne, dercesine baktım. "Başın ağrıyor iç." diye tamamladı eylemini.

 

Beklemekten sıkılarak ayağa kalktım "Bak beni oyalıyorsan eğer-" Sözümü kapı zili böldüğünde dudağımı ısırıp sustum.

 

Eymen'i elimle durdurup kapıyı açmaya ben gittim. Cihat Bey saat 2 civarında kapıda karşımda duruyordu. Beni görmesiyle yüzü daha ciddi bir hâl aldı.

 

"Bir sorun mu var? Eymen?" Eymen arkamda sessizce duruyordu.

 

Kapının dışındaki korumalara baktım. Girerler miydi bir fikrim yoktu onlara takılmadan kapıdan geri çekildim.

 

"Ailemi bırakın yakından tanıyan kimseyi görmedim tek siz varsınız. Gece buraya kadar yordum affedersiniz ama şu an..."

 

Salona ilerledim arkamdan yürüdklerini bildiğim için bilmek istemediğim gerçekle hemen yüzleşmemek için oldukça yavaş hareket ederek evden çıkarken aldığım fotoğrafla, telefonumdan anneannem bildiğim kadının fotoğrafını açarak uzattım. Eymen kollarını bağlayıp duvara yaslanmış bizi izliyordu. "Bana yardım edin bunu yapabilecek tek insan sizsiniz Cihat Bey."

 

Cihat Bey bir eline telefonumu bir eline de fotoğrafı alarak bakmaya başladı. "Sizce hangisi gerçek anneannem Songül?" İkisine de şok içinde baktı.

 

"Tek kurşunla mı? Annendeki gibi." Bildiğim gerçek başkasının ağzından daha can yakıcı olabiliyordu, annem kendi annesi gibi öldürülmüştü.

 

"Biri öldürülmüş birisi de Rana'nın 20 yıldır yanında olan kadın sanıyoruz gerçek anneannesi öldürülmüş bir şekilde yerine bu kadın koyulmuş, adli tıptan birine soracağım." Bana bakıp fotoğrafı işaret etti "Alnından vurulup ölmemesi çok çok düşük bir ihtimal." Eymen'in olayı açıklamasına kızmamıştım çünkü bir soru soruluyorsa nedenini bilmek isterdim, sonrasında yaptığı açıklama bile yeterdi kadının öldürülmüş olduğuna.

 

Telefonum çalınca Cihat Bey bana uzattı. Mer arıyordu, elim titreye titreye telefonu aldım.

 

"Sonuç çıktı."

 

"Evet dinliyorum." Mer'in vermesi gereken cevap uzayınca sonucu zaten anladım.

 

"Negatif bir kan bağınız yok."

Loading...
0%