Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@asli_ak0eniz

Genç adam sitem dolu sesiyle "Ne? Tüm söylediklerimden bunu mu anladınız." dedi. Genç kadın adamın sinirlenince şakağının üzerinde duran damarının belirginleştiğini gördü. Çikolata gözler sonu olmayan karanlığa dönüşmüştü. Kadınlık hormonları yine ona ihanet etti. Bir kaç metre uzağında ünlü erkek aktörlere taş çıkartan patronunun kusursuz yüzündeki elmacık kemiklerini ısırıp, şah damarını yavaş yavaş tadını çıkarta çıkarta öpmek istiyordu. Bu adam içinde kıvrılan ateşli kadını ortaya çıkartıyordu. Aniden aklına konuştukları konu gelince beyninin devreleri yandı. "Evet. Siz kadını namus olarak görüyorsunuz. Namus insana ait bir kavramdır. Sizin gibi düşünceye sahip insanlar namusu kadın diğe özdeştiriyor. Üstelik çevremizde namusunu kaybetmiş onca adam varken." Dedi. Arkasında sonsuz karanlığa gömülmüş gözleri şaşkın, bakışları yanlız bırakıp odadan çıktı. Sinir kat sayısı hat safaya çıkan kadın, böyle bir adamın hastalıklı bir düşünceye sahip olmasına inanamıyordu.


Genç kız bir kaç metre uzaklıktaki sarı kalker ve bazaltın karışımı taşlardan oluşan kolona sırtını yaslamış yengesini bekliyordu. Odada yengesini çıktığını görünce elindeki telefonu siyah dize kadar gelen barelin eteğinin cebine koydu. Hızlı adımlarla yengesinin yanına gitti. "Kaç ölü kaç yaralı? Babaannemi mi çağırayım yoksa ambulansı mı arayım?" Dedi meraklı görümce. "Eee! Hadi yenge! Çatlatma insanı yoksa bu gece uyku bana haram." Dedi. Genç kadın adamla tartıştığı konuyu anlatmaya başladı. Önce mutfakta kahvelerini yapan iki kadın daha sonra fırından yeni çıkmış çıtır çıtır sıcak böreği parçalara bölüp kendilerine tabağa koydular. Motiflerle süslenmiş taş merdivenden konağın terasına çıktılar. Yol boyunca gülmekten karnı ağrıyan genç kız tutuğu tepsiyi yengesine verdi. Genç kadın elinde tutuğu tepsiyi terasın dört bir yanını kaplayan, beş tuğla boyunda süslenmiş duvarın üzerine koydu. Boş gözlerle gün batımını izlemeye daldı. Genç kız yüzünü yengesine bakacak şekilde duvarın üzerine oturdu. Her gün buraya gelir bazen müzik dinler bazende kitap okurdu. En çokta sohbet etmeyi özlemişti. En samimi arkadaşı gittiğinden beri burada yanlızlığa mahkum edilmişti. Genç kadının konağa gelmesiyle berat edilme zamanı gelmişti.


- Sana inanamıyorum yenge! Hiç mi abimi tanımıyorsun? Nasıl böyle bir şey düşünürsün? Abimin yüzünü görmek isterdim. Düşündüklerinin aksine kadınlara saygısı olan biridir ve elinden geldiğince yardım eder. Kadınların da erkekler kadar eşit haklara sahip olduğunu savunur. Bende karşıyım namus değince ilk akla kadın gelmesine ama ne yazık ki geçmişten günümüze kadar tahminimce gelecekte bile kırılmayacak bu hastalıklı düşünce. Bizim yapmamız gereken elimizden geldiğince bu kalıplaşmış, öğretilmiş düşünceyi ortadan kaldırmak. Dünyanın acı ve gerçek yüzü. Sen öyle söylerken abim bir şey demedi mi?


- Çikolata gözleri karanlığa boğulduktan sonra şaşkın şaşkın baktı. Sinirlenince kendimi kaybediyorum.


- Aynen sana bu konuda katılıyorum. O yüzden bir daha sinirlenmemeni rica ediyorum.


Genç kızın uzun kestane saçları sıcak esen rüzgârda uçuyorlardı. Kehribar gözleri ona eşsiz bi güzellik bahşediyordu. Genç kadın gözlerini kızdan çekip ufuğa doğru baktı. Bu güne kadar hiç bir zaman bir insana karşı ön yargılı davranmamıştı. Ne oldu da bu adama karşı sinirlenip öfkelenmişti? Konuştuklarını bir kez gözden geçirince adamın öyle bir ima yapmadığı anlaşılıyordu. "Abime ufak bi özür borcun olabilir yengeciğim." Dedi. Genç kız tüm söylediklerinde haklıydı. Geveze olmasının yanı sıra akıllı ve etkileyici konuşuyordu. Boşuna okuduğu üniversiteyi birincilikle bitirmemişti. Abisi bu beyinle nasıl üniversite biricisi olduğunu anlamıyordu. Her konusu açıldığında kapı gibi diplomasını yengesinin değimi ile çikolata gözlerine sokarcasına gösteriyordu. Kardeş olmanın hakkını layığı ile yerine getirdiği için kendisiyle gurur duyuyordu.


Genç kadın kahvesinden bir yudum alıp yerine koydu. Konuşmaya daldıkları için kahve soğumuştu. Börekten bir parça koparıp ağzına attı. Canı çok sıkkındı elini terasın duvarına koyup maviliklerini göz kamaştırıcı manzaraya çevirdi. Başka bir zaman olsa bir dakika bile durmaz anı ölümsüzleştirirdi. "Canım yengeciğim aşık olan sevdiğine uzun süre küs kalamaz. Kesin sen bir hafta sonra abimin doğum günü ..." Genç kadın kızın cümlesini bitirmeden konuştu. "Bu harika aile partisi yaparız. Çok güzel doğum günü pastası yaparım. Üniversitedeyken parttaym çalıştığım yerde işi bizzat ustasıdan öğrenmiştim." Dedi. Genç kız yengesinin yüzüne boş boş baktı. Abisiyle tartıştığı için üzgün olduğunu ve aklını toparlayamadığını düşündü. Aklımı koru Ya Rabbim aşk denen illetten. İnsanı ne hallere düşürüyor? "Yenge abim doğum gününü kutlamaz bu kesin bir emirdir. Pasta yediğini de şu zamana kadar hiç görmedim." Dedi. Şok olan yengesinin yüzüne bakan genç kız konuşmasına devam etti. "İşin iyi tarafı aldığın hediyeleri ondan habersiz odasına koyarsan hiç bir şey söylemez. Birde tebrikleri kabul ediyor. Ordan yürürsek seni affettirebiliriz." Dedi.


Bu yaşına kadar çekmediği acı, sıkıntı kalmamıştı. Ama her yıl kendi doğum gününü kutlardı. Onun tek özel günüydü. Onun gibi biri kutluyorsa bu adama ne olmuştuda kutlamıyordu. Madem paşamız kutlama sevmiyordu bizde habersiz kutlardık. "Bizde habersiz kutlarız. O pasta yapılıcak herkes hediyesini verecek. " Dedi genç kadın. "Güldürme krizine sokma beni yenge. Astım hastasıyım nefesim kesildiği an sen aşağı inip yukarı çıkana kadar çoktan Ecel canımı almış göklere yükselmiş oluruz." Dedi. Genç kız yengesinin ciddi olduğunu anladığında "Çıktık bi alamete, gidiyoruz kıyamete." Dedi kısık sesle. Aynı esnada kapının şiddetli şekilde açılma sesi ardından art arda silah sesleri yankılandı. İki kadın hemen eğilip ellerini başlarının arkasına koydular. Birbirlerine yaklaşıp silah seslerinin bitmesini beklediler. Bir kaç dakika silah sesinin kesilmesinden emin olduklarında ayağa kalkıp hızlı şekilde merdivenlerden indiler.


Avluya bakan büyük koridor gibi balkona geldiklerinde konak ahalisi ordaydı. Aralarından geçip Saliha ve Hümmen Hanımların arasına girdi. Taş balkondan aşağıya baktığında bir kaç kadın ve birbirlerine silah çeken siyah takım elbiseli adamları gördü. Hatta onlardan biri genç ağaya silahının namlusunu doğrutmuştu. İçindeki korkuyla elleri ve ayakları birbirine bağlanan genç kadına kaynanası Saliha hanım baktı. Gelininin telaşlı halini görünce elini genç kadının omzuna koyup güven verircesine sıkıp gülümsedi. Hümmen hanım cazgır torununun sevdiği kızın gözlerinde gerçek aşkı ve korkuyu görmüştü. Artık rahat bir nefes alabilirdi ama içindeki sıkıntı gitmemişti. Küçük gelininin gözlerinde gördüklerini cazgır torununda da görmeyi istiyordu. Anca o zaman bu aşkın gerçek olduğuna inanırdı. Bir şeylerin yolunda gitmediğini hissediyordu. Yıllar önce içindeki sıkıntı baş gösterdiğinde kocası ve oğlu rahmetli olmuştu. Genç kadın kaynanasının ona gülümsemesi ile telaşı daha da arttırmıştı. Oyun arkadaşı, baş rölü birlikte paylaştığı kişiye çakma sözlüsüne baktı. Korkusuzca, dim dik duruyordu silahın önünde. İçinde çokça duygu barındıran kısık sesle "Robar" dedi.


Gürültüyü duyan genç ağa er ya da geç bunun olacağını biliyordu. Koltuğundan kalkıp odanın kapısına geldiğinde silah seslerini duydu. Kurşunlardan biri birine isabet edebilirdi. İşte o zaman yer yerinden oynardı. Genç ağa çalışma odasından çıkıp avluya indi. Gürültünün sebebi orta boylu, bıyıklı, siyah takım elbiseli adamın önünde dim dik durdu. Genç ağayı görür görmez silahın namusunu ona uzatan kişiyle konuştu.


- Destur bilmez misin Hamza ağa ?


- Adam olanın evine destur alarak girerim. Söyle bana Robar ağa hangi kitapta bi kızı gözü yaşlı yarı yolda bırakmak vardır?


- Bu konuda boynum kıldan incedir. Ama benim evime bu şekilde girmen gerektiğini göstermez. Öfkenin sebebini bilirim ama benimde haklı sebeplerim var. Bu işi silah ya da güçle çözmeyelim ikimizde kimin kazanacağını biliyoruz. Gel dostça çözelim.


Kendi adını duyar gibi olduğunda arkasına baktı. Taş balkondan onları izleyen konak ahalisini gördü. Oyun arkadaşı, baş rolü birlikte paylaştığı çakma sözlüsünün okyanus gözlerinden pembeleşmiş yanaklarında süzülen iki damla göz yaşına şaşırmıştı. "He de Robar ağa nasıl olacakmış o?" Bağırarak dedi öfkeli adam. Genç adam öfkeli ağanın konuşması ile ona döndü. "Ýlk önce silahlar yoksa bende senin geleceğini biliyordum." dedi içinde minnak bir tehditle. Karşısındaki otuzların sonundaki adam genç ağanın açık tehditi anladı. Kendi silahını indirdiğinde adamlarıda silahlarını indirdi. Lakin ne öfkesi ne de siniri azalmıştı. Bu adamla çok iş yapmışlığı vardı. Saygısı tüm Mardin'in dilinde dönür dolaşırdı. Düşünür taşınır mantıklı bir açıklama yapardı. Tek kelimesiyle koca Midyatı ayağa kaldıran nadir ağlardan biriydi. Ama bir güne bir gün olsun kardeşinden bahsetmemişti. Kız kardeşini isteyeceğini öğrendiğinde şaşırmıştı. Daha sonra olayları öğrendiğinde kan beynine fırlamıştı. Ailesi adamı zaptetmekte zorlandığı için onu odaya kilitlemiştiler. Taki bir gün sonra kilitlendiği odanın kapısını kırıp arabasına atlar atlamaz soluğu Karakan konağında alana kadar.

 

 


Loading...
0%