Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19. Bölüm

@asmira

19


  


"Evet Sayın Dinleyiciler. Sıradaki parçamız evde kalmış kızlara geliyor. Kumru'dan 'Vay Lelesine' sizlerle... Oyna..." diyen spikerin sözlerini hiç üzerime alınmasam da radyo frekansını değiştirmedim. Yarası olan gocunur derler...

Gayet genç, dinamik ve seksiydim. Elimi sallasam ellisi ama beni bulmaz göbeklisi... Bir gün evde kalırsam, kriterlendirilmiş aldatılma korkularım yüzünden evde kalırım.

Birden hareketli bir melodi çalmaya başladı. Haliyle kıçım başım ayrı oynamaya başladı. Acaba genimizde köçeklik var mıydı? 'Neyse ne salla... Oh kıvır...' der demez sabah sporuna başladım.

  "Vay vay lelesine...

  Evde kaldım, yalnızım.

Münasip bir koca bulamadım.

Vermiyor annem işsize

Vay vay vay lelesine...

Vay vay le... Vay vay vay le...

  Le le le lelesine...

  Bulaşık yıkadım annem gile

Kızdı babam ütü olmamış diye

Evde kuruyacam bu gidişle

Vay vay vay lelesine...

Vay vay le... Vay vay vay le...

  Le le le lelesine...

Yakışıklısı bulmaz bizi diye diye

Süzmedik gözümüzü ötesine berisine

Bakmadı bize göbeklisi bile

Vay vay vay lelesine...

Vay vay le... Vay vay vay le...

  Le le le lelesine...

  Evde kaldık diye diye...

Kuruduk gittik işte,

  Evlenmek ne zormuş be...

Vay le vay vay lelesine..."

Şarkı bittiğinde yatağıma yığıldım. Aslında yığılmadım yataktayım. 'Espri yapma mal Mehir! Beyin hücrelerim öldü!' diyen iç sesime çok alındım.

"Evet evde kalan dinleyiciler Kumru'dan Vay Lelesini dinledik. Şimdi sırada Ceza var. Allah Cezan Vermiye diyenlere, bana Ceza versin size Arsız Bela deyip programa devam ediyorum. Ceza 'Acı Biber...' sizlerle!"

"Olmadı rapin bir olamadı rapin,seni bir dinledim sonucu gaza baz tepin, sidik yarışı senin işin oldu kekim, bir doyamadı gözün acı biberimi yedin, hepinize gider, alayınıza gider, ağzınıza biberi sürerim, af diler ve köpeğim olur ve hepsi rapi katleder, ben yaparım rapi alem dans eder..."

"O, yeee..." deyip rap dans yaparken elbette kafamın üzerinde dönmüyordum. Bir elim göbeğimde bir elim havada rapçe hareketler yapıyordum.

Şarkı bittiğinde benim elim hâlâ havadaydı. El alışkanlığı diye bir şey var ondan yani! Mal değilim ki!

"Radyo Viovio'da Çöpsüz Üzümler programı tüm hızıyla devam ediyor. Sırada Nil Karaibrahimgil'in şarkısını farklı şekilde yorumlayan Rüya Sesver'i dinliyoruz. Sonped ile coşuyoruz..." diyen sunucunun son sözü ile kalakaldım. Sonped şarkısı derken? Rüya Sesver derken?

  "Bu ay vatan ağlamasın

Pedimi kocam almasın

Sonpedi kızlar napsın? 

Takmasa olmaz...

Kendi pedini almış, yalnız başına takmış...

Kocası durup napmış? Bu kız kafaya takar...

  Sonpedimi kendim aldım

Tek başıma  kendim taktım 

Kaçmasın da araya

  -nakarat-

  Geceler uzun son pedim kısa

Karnım ağrıyor acısı kalır bana

Koca dediğimiz açtı kalpte yara

Ne yapayım pedi kocam yoksa?

  Son pedimi kendim aldım

Tek başıma  kendim taktım 

Kaçmasın da araya

-nakarat-" diyen şarkının bana hatırlattığı...

"Şaka mı bu? Ameka! Son pedli şarkıyı yapmışlar! Ah be Rüya! Ben de seni dost bildim kançık! Demek o Kalender'i bana tercih ettin ha? Alacağın olsun Rüya! Seni bi elime geçireyimmm! Ağğğğğğğğhhh!" diye bağırıp saçlarımı yolmadım elbette. Kendime hiç kıyabilir miyim?

"Sakinim. Sakinsin. Sakiniz. Sakin!" diye gazımı alırken birden kapı açıldı ve tüm ihtişamı ile abim içeri girdi. Güneşi görmüşüm gibi gözlerim parladı... Aslında bunun sebebi abimin koyu sarı saçlarının güneş görünce far gibi parlamasaydı.

"Noluyor kızım, sabahtandır deli dana böğürüp duruyorsun? Sana İstanbul havası yaramamış!" diyen abime gayet sakiniz çekimiyle baktım.

"Şarkı abi, şarkı şey ettiriyordum!" dedim tüm cesaretimle. 'Ne kadar toto korkusu olmayan bir kız. Aha âşık oldum!' diye Memetali'ye bağlayan iç sesime göz devirip abime odaklandım. Derdi, dikkatimi dağıtıp abimden papara yememdi.

"O müzik çaları yeni mi aldın?" diye sordu. Arabadan attığı müzik çalarımın acısı hâlâ tazeydi. Dikkatim iyice dağılınca atacak bir yalan bulamadım.

"Ha! Şey... Bu yani şey..." diye geveleyip zaman kazanmaya çalışırken abim bıkkın gözlerle bana baktı. 'Gülü güle mp3' diye mendil sallayıp ağlayacaktım birazdan...

"Tamam, Mehir anladım. Ya sessizce dinlersin ya da çekiçle kırarım!"

'Höh! Çöh!' demek istesem de susup başımı otomatiğe bağlamış gibi salladım.

"Okulun yok mu bugün?" dedi tam çıkıp giderken. Nereden düşmüştü aklına?

"Bugün okul öğleden sonra abiciğim."

"Mercimeğin uyandı gel al başımdan."

"Dayısı değil misin? İlgilensen ölmezsin," dediğimde abimin 'gömerim, ölürsün' bakışlarıyla karşılaştım. Geri vites yapıp "Yani ölme tabii abiciğim! Ya tamam bakma öyle sustum," dedim.

Abim konuşmadan odadan çıkarken bende yığıldığım yerden ayağa kalktım. Son durumum Mahsun Kırmızıgül'den arakladığım sözüm; 'Yığılmadım, ayaktayım... Mercimekle baş başayım... Zalim abime, kappe dekana, sahte dostalara yenilmedim hayattayım...' olmuştu.

"Teyzem uyanmış!" diyerek Mercan yanıma koştu. "Dayım eşeyim olmuyor Teyze sen mi olacaksın?"

Höh! Çöh! ile başlayan bir günün sonunda 'Çüş, deh!' denilen taraf bendim. Sevgili yeğenim, kızıl kafalı Mercimeğim sırtımda bir süvari gibiydi. Kabul bende at gibiydim ama 'Çüş!' denip durdurulmak zoruma gidiyordu.

"Deh diyoyum teyze! Duysana!" diye tiz sesiyle carlayan Mercimek kafayı şaha kalkıp düşürmek istiyordum. Kıyamadım çünkü teyze yüreği...

"Duyuyorum Mercimek, hadi yoruldum in artık sırtımdan."

"Seni anneme söylicem!" diye trip atan yeğenimin bu kadar bana benzemesi akıllara şüphe getiriyordu. Yoksa paralel evrende Mercan benim ruh ikizim mi?

Abim imdadıma yetişip sırtıma salyangoz gibi yapışan yeğenimi indirdiğinde bende ayağa kalktım. Küllerinden doğan Mehir gibiydim.

"Ne söylicen Mercimek? Teyzemi eşek yaptım yetmedi bir de 'çüş, deh' dedim mi diyeceksin," dediğimde yeğenim şöyle bir düşündü. Çenesini sıvazladı...

"Teyzem gönüllü eşeğim oldu sonra beni yere düşüydü dicem!"

"Vay nankör vay! Biz sana böyle mi öğrettik? Gel buraya!" diye koşmaya başladım.

Yeğenim ağlaya ağlaya koşmaya başlamıştı. "Anne! Yetiş!" dediğinde aklıma 'Zahide Yetiş'in' gelmesi durup kahkaha atmama sebep olmuştu.

"Mehir ne yaptın kızıma? Bak bi de gülüyor!"

"Bu Mercimek ezmesi klasımı bozdu. Sabah sabah beni eşek yaptı!"

"Anne kendisi istedi. Sonya beni düşüydü," diye yalan söyleyen yeğenime tacımı verip emekli olmaya karar verdim. Ben artık ununu eleyip eleğini asmış bir yalancılar kraliçesiyim.

"Aferin kız boynuz kulağı geçti ha!" Ne yapayım işte teyze yüreği, eserimle gurur duydum.

"Ne boynuzu ne kulağı Mehir? Kızıma şiddet uygulama! Bak seni babama söylerim!" diyen Selin'e bildiğim tüm şiddet yöntemlerini uygulayacağım vardı ama biyolojik olarak ablamdı. Ah be, abla ben olacaktım ki...

"He Selin he hepiniz beni şikâyet edin. Sanki üveyiz anasını satayım!" diye çemkirdim ve o anda kalbimi titreten bir ses duydum.

"Kimin anasını satıyorsun Mehir!" diyen babamdı. Al işte bunlar hep Yeşilçam'ın yan etkisiydi. Hep olmadık yerde basılmak zorundaydık ya da lafın kıçından anlaşılacağı tarafı duymasalar olmazdı. 'Bahtsız bedeviyi, çölde kutup ayısı nokta nokta biiib' diyen iç sesimin ağzı bozuk halini sansürleyin bilincime teşekkür ettim. O ses benim terbiyemi bozamayacak!

Babamın bana bakışları gittikçe sertleşirken "Ne anası dedim, nolmuş anana?!" diye tekrarlaması kendime gelmeme yetmişti.

Çaresizce etrafa bakarken birden aklıma fıstık gibi bir yalan geldi. Kaşlarımı masum bebekler gibi havaya kaldırdım ve üstün rol yeteneğimi konuşturmaya başladım.

"Ana değil ananas babacım. Canım çekti de satan bulsam hemen alacağım demek üzereydim ama dilim sürçtü!" derken yüzüme acil bir gülümseme yerleştirdim.

Kravatını düzeltirken, "Akşama gelirken getiririm. Sen derslerini düşün tamam mı?" diyen babamın masumiyeti gözlerimi yaşartmıştı. Babam, bazen benim yalanlarımı bir şekilde anlardı ama bu kırk yılda bir olan istisnai bir durumdu. Neyse ki iyi iş çıkarmıştım.

"Tabii babacım. Aklım hep derslerde..." dedim ve "Aferin, aferin..." deyip giden babamın ardından sevimli surat yapıp el salladım.

Arkamı döndüğümde biri büyük biri küçük iki kızgın 'taş' gördüm. Bu benim umurumda mıydı? Hiç sanmıyorum, hele babam yokken hiç!

"Çevir kazı yanmasın!" diyen Selin'e göz devirip salona geçtim. Selin devirdiğim gözlerin altında kaldı ve olay yerinde can çekişerek son nefesini verdi. 'Nerede o günler....'

Salonda oturup fasulye ayıklayan annemin yanına gidip oturdum ve çiğ fasulyeyi yiyip geviş getirdim. Selin arkadan salona bir hışımla geldi. Tabii arkasında artist bir Mercimek ile...

"Anne şu kızına bir şey söyler misin?" dediğinde annem dalgınca başını kaldırdı ve uyuz Selin'e baktı. Annem umursamazca "Bir şey," dediğinde ben kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum. İşte benim annem!

"Off anne ya! Ergen gibi espriler yapma!" diyen evin kedisine ani duygu değişimi ile kafa göz dalmak istedim. Mümkün olsa anneme 'bu olmamış iade edelim' diyecektim. Ama başa gelen çekilir...

"Anneme off deme!" diye çemkirdim ve sinirle devam ettim. "Selin valla elimde kalacaksın!"

"Ben seni koyuyuum anneciiim!" diyen yeğenime şöyle bir üstten baktım. Bit kadar boyuyla teyzeye kafa tutmak! İlginç...

"Akşama mercimek pişirelim mi anne!" diye gözdağı verdiğim yeğenim anında mesajı aldı ve annesinin bacağına yapıştı.

"Teyzee..." diye korkuyla sindiğinde haince baktım ve "Önce kendini koru nankör yeğen!" dedim.

Pençelerimi çıkarıp yeğenime doğru yürürken yüzüme korkunç bir ifade yerleştirdim. Lanet girsin bu halimle bile güzeldim! Mercimeği yakalayıp kanepeye yatırdım ve ayıkladım. Pardon, gıdıkladım.

"Yaa yapmaaa hi hi hiii hii hi hiii dur teyzeee he ehehe..." diye çılgınca gülen yeğenim daha çok kızarınca ellerimi çektim üzerinden. Yeğenim şeker pancarına dönen haliyle tam ısırmalık görünüyordu.

"Bu bir uyarıydı bir daha nankörlük yaparsan seni haşlarım!" dedim ve yeğenim bana dil çıkardı. "O dilini keserim!" dediğimde 'şlap' diye geri ağzına sokup dudaklarını sımsıkı kapattı. Oda yetmedi elleriyle ağzını tuttu.

"Korkutma torunumu! Gel otur şöyle," diyen anneme dudak büktüm.

"Ama anne görmedin mi, dil çıkarılır mı teyzeye?" dediğimde annem sustu. Haklıydım, hakkımı sonuna kadar arayacaktım.

"Kızım çok ayıp, hani büyüklere saygılı olacaktık ya," diyen Selin'in yapmacıklığı beni kahretti.

"Ama anniş, teyzende çocuk gibi!" diyen çokbilmiş Mercimeğe gözlerimi büyüterek baktım.

"Olsun kızım büyüklük sende kalsın," diyen Selin ise göründüğünden daha gıcıktı. Yok, yani niye annemlere kuyruk olup gelmişti? Evlendi yine kurtulamadık. Bir verdik, bir buçuk aldık resmen. Gerçi Mercan Hanım'a buçuk demem yanlıştı. Zira büyümüşte küçültülmüş konsantre oralet gibiydi. Sonuç olarak gelin diye bir kız verdik, iki kişi olarak geri aldık!

"Seliiinn..." dedim inceden inceye. Bu ayağını denk al demekti.

"Mehiiirr..." diyen Selin ise hodri meydan demek istemişti.

"Kızlar susun tansiyonum çıktı!" diyen annem ise rol kesiyorum ama inanmazsanız bayılırım demek istemişti.

"Anne senin tansiyonun yok ki!" dediğimde annem bana yakalanmış çocuk gibi baktı.

"Benden iyi mi bileceksin, gizli tansiyonum varmış."

  "İyi sustum." 

  ***

  


Loading...
0%