Yeni Üyelik
26.
Bölüm

26. Bölüm / Mehir

@asmira

  

26

 

'Hadi bana anlat neden gittiğini... Hadi anlat ki çözülsün kalbimin iplikleri. Kördüğüm olmuş gittiğinden beri. Bir düğüm benden bir düğüm senden... Sahi ne ara kaybettik birbirimizi? Çok mu sevdin bensizliği? Bence bu duygularının densizliği! Sevilir mi hiç Mehir'in aşksız hali?'

  

***

  

 

Herkesin hayatında ara sıra yeni başlangıçların olduğu dönemler olur. Tam umudu kaybetmişken bir mucize olur. Hiç ummadığın anda, hiç beklemediğin bir yerden çıkar gelir o sihirli değnek. Sen sadece sihirli değneğin kalbine değdiği anı hissedersin. Sonrası aşk...

'Ben âşık oldum! Ben çok aşığım! Ben deli manyak aşk kadınıyım!' diye içimden geçirirken hülyalı bir şekilde iç çektim.

Tam olarak aşkın Mehir halini yaşıyordum. Mehir, Mehir olalı böyle bir şey görmedi. Resmen gözlerimi alamıyorum. Ne bu Yarabbi? Müthiş, olağanüstü hal ilan edeceğim var.

"Hanım efendi kendinize gelin artık! Bir şey söyleyin!"

"Ha!" dedim. Harika cevap.

"Diliniz tutuldu sanırım."

Sadece dilim mi tutuldu be adam? Ben burada beyin tutulmasının yanı sıra aşk tutulması yaşıyorum. Be hey zalim senin anan hiç mi malzemeden çalmadı.

"Dalmışım. Kusura bakmayın." Kibarlıktan kırılmaktan korktuğum an, yeni bir koca adayıyla tanıştım demektir.

"Ne için gelmiştiniz?"

'Seni almaya geldim oradan balayı falan fena olmaz hani!' diyeceğim geldi ama diyemedim. O noktadan sonra o balayını kendi iç dünyamda yaşıyordum.

"Yine daldınız sanırım," deyip gülümseyen olağanüstü erkek numunesine baktım. Gülerken yıldız mı kaydı yoksa aklım mı, bilemedim...

"Uykusuzluktan kusura bakmayın."

"Ne kusuru efendim. Müşteri veli nimetimizdir. Ne alırdınız?"

"Çikolatalı pasta."

"Tamam."

"Kaça?" dedim adamın ela gözlerinde kaybolurken.

"Sizin için 20 lira."

"Çok ucuz değil mi?"

"Kaliteyi ucuza aldığınıza emin olabilirsiniz."

Adamı süzerek "Hiç şüphem yok," dedim ve adamın kirli sakallarına en az 1 milyar ödenir diye düşündüm. Yanağına düşmüş çukurlara ise havuz yapar keyif çatardım.

"Paket yapayım öyleyse," dedi ve bana genişçe gülümsedi. O dişler bir parladı, bir parladı dersin kalbime güneş doğdu.

Utangaç bir halde, "Zahmet olmasın," demekle yetindim. Fazla söze gerek yoktu zira onu utana sıkıla yiyen bakışlarım yeterdi.

"Benim için zevk küçük hanım," dediğinde kalbim dört nala koşturmaya başladı. Benim için zevkle yapacağını söylerken nasıl sakin kalabilirdim! Dilimi yutmuştum sanki ve onun güzel yüzünü seyre dalmıştım.

Kendini paketlemek için arka bölmeye gitti. Elinde kurdeleler ile geri döndü. Ben ise o arada fantezi dünyamda sörf yapıyordum. Hu huu fantastik dünyama hoş geldiniz! Kurdelenmiş yakışıklı bir koca nikâh masasında!

Kurdelelerle bir şeyler yaparken kol kasları dalgalanıyordu. Hayır bana kas yasak! Şekerparelere ihanet etmemeliydim ama gözleri güzel bakıyordu. Üstelik çok tatlıydı. Baklavalarını yerim ki...

"Paketiniz hazır tatlı bayan," diyen herifi alıp gideceğim geldi. Seksi ve tatlı bayan diyecek hali yoktu ya. Üstelik çok tatlı olduğumu hemen fark etmişti.

Yanımda annem olsaydı, 'anne bana onu al!' derdim. Annem ise 'taş o kızım yenilmez ki!' derdi muhtemelen.

"Teşekkürler pastacı bey." Adama tüm sevimliliğimle gülümsedim.

"Her zaman bekleriz!" dediğinde "Tekrar geleceğime emin olabilirsiniz," dedim.

Arkama baka baka çekip giderken onun aşkıyla erimeye başladım. Elbette sana yağı gibi erimedim, pahalı tereyağı gibi eridim.

Yol boyunca pastacıyı düşündüm. Onun da bana ilk görüşte âşık olduğuna bahse girebilirdim. Âşık olmasa niye beni tekrar beklediğini söylesin, üstelik bana tatlı demişti.

  ***

Eve vardığımda Mercimek tanem beni kapıda karşıladı.

"Pastam geldi," deyip zıplayan yeğenimin heyecanı görülmeye değerdi.

"Teyzen de geldi Mercimek!" Trip atarak elimde paketle mutfağa girdim.

"Pasta ile teyzem gelmiş."

"Aferin Mercimek. Teyzeyi unutma, unutturma. Hatta o deli ananı unut beni unutma."

"Benim adım Meycimek değil teyze! Mey-can!" diye çemkiren yeğenime dil çıkardım. Bir türlü Mercimek olduğunu kabul etmiyordu. Saçları kırmızı mercimek rengindeydi ve bir mercimek tanesi kadar olmasa bile ailemizin en küçüğüydü.

Oturup özenle paketlenmiş pastayı aşkla açtım. Mercimek ile beraber afiyetle yedik. Bu pasta işi ise tamamen rüşvet için alındı. Annesini beleşe satan bir Mercimek düşünebiliyor musunuz? Ben düşünemediğim için ona yarın çilekli pasta alacağımı söylemiştim tabii annesine ' annem deli' demesi karşılığında. Yeni nesil çok saygısız çok...

Bir pasta nelere kadirmiş... O pasta sayesinde âşık oldum hem de fakir bir pastacıya.

Şu an göbeği yok ama pastanede o taşın ömrü 2 yıl olabilir. Ne yapalım, iki yıl idare ederiz.

Pastacıyı görmek için her gün pasta almam farz oldu. Artık Mercimek tanem beni annesinden daha çok sever.

  ***

  

 

 

 

"Mehir!" diye bağıran abime oflayarak baktım ve Mafyanın Yasak Aşkı adlı kitabımın arasına özel ayracımı koydum. En heyecanlı yerinde Mehir diye bağırmasa olmazdı sanki. Hanzo! Zerya kocasının İbne olduğunu anlayacak mı? Boran onun evli olduğunu öğrenecek mi? Kafamda deli sorular…

 

"Yine ne istiyorsun abi?" Abimi gözlerimle dövdüm.

 

"Misafirime acı, bana orta bir kahve yap getir," dedi bana emir vererek ve kapıdan çıkmak üzereyken "Abi ben senin hizmetçin miyim? Evde ki yardımcılara söyle," diye itiraz ettim.

Kaşlarını çatıp sert bakışlarla "Cezalı olduğunu unuttun mu? Yürü kız hâlâ oturuyorsun orada!" diye çıkıştı.

"Rica etmek öldürmüyor abi!" diye veryansında bulunmama rağmen "Beş dakikan var!" dedi. 'Dinsizin hakkından imansız gelir' diyen iç sesimi kınadım.

Kitabımı masaya bırakıp abime tekrar öfkeyle baktım abim ise göz devirip kapıyı açtı. Arkasını döndüğünde ise dil çıkardım. Abim ortadan kaybolunca derince bir 'off' çektim.

Saatime bakıp beş dakika tuttum ve maratona hazırlanan sporcular gibi mutfağa birkaç saniye içinde koştum. Mutfağa varınca "Eyvah!" dedim. Sorun şu ki: Ben kahve yapmayı bilmiyordum!

Tam o sırada mutfağa giren evin yeni yardımcısına "Acil iki kahve! Biri acı diğeri orta olsun," dedim ve sandalyeye oturup çekirdek çitlemeye başladım. Abim görse yaptığım hileyi başımı yakardı.

"Kahveler hazır," diyen evin güzel yardımcısına yapmacık bir şekilde gülümsedim ve kahveleri aldım. Ağız ucuyla, "Teşekkürler Ece ama biraz daha hızlı olmalısın!" dedim.

Kahve tepsisiyle büyük salona girdiğimde abimin yanında esmer ve karizmatik bir adam gördüm. Göbeği olsaydı değerlendirebilirdim. Neden tüm karizmatik erkekler gür saçlı ve kaslı olmak zorunda! Bu gidişle annemin istediği zengin ve meşgul biriyle evlenmek zorunda kalacaktım. Gerçi benim pastacım fakirdi ama aldatma potansiyeli yüksekti. Dırdırımla saçlarını erkenden döktürür, çeşit çeşit hazır gıdalarla orantısız kilo aldırırdım. Sonra bir yemek kursuna yollar, yemek öğrenmesini sağlardım. Pastacı böylece kriterlerime uygun bir aday haline gelince sadece benim olurdu!

"Hoş geldiniz..." deyip esmer tatlısı adama kahvesini uzattım.

"Hoş bulduk. Eline sağlık küçük kız," diyen adamın kafasına tepsiyi geçirmek istesem de edebimi takındım ve zoraki gülümsedim. Aksi takdirde o tepsi abim tarafından benim kafama geçirilebilirdi. Böyle bir aksiyona gerek var mıydı, hiç sanmıyorum! Hele benim üstün rol kesme yeteneğim varken gayette 'küçük kız' sözünü takmadığımı gösterebilirdim.

'Zehir zıkkım olsun midende koskoca kahve ağacı çıksın' demek yerine kibarca "Afiyet olsun, amca!" dedim.

"Kardeşim Mehir, İstanbul'a mastır yapmaya geldi. Yüksek mimar olacak ama hâlâ şaka anlayışı yükselmedi!"

"Memnun oldum Mehir, ben de Karan. Abinin askerlik arkadaşıyım ve amca olmak için gencim ama abi diyebilirsin."

Karan'ın alttan almasına şaşırmıştım. Tam bir İstanbul Beyefendisi gibiydi. "Ne güzel görüşmeye devam ediyorsunuz."

Kahveler bitene kadar bekledim. Karan denen adam oldukça yapılı ve sert bir yüz ifadesi vardı. Sanki sıkıntısı var gibi kahveyi isteksiz içiyordu. Sanırım karısı kaçırıldığı için abimden yardım istiyordu. Kahveler bitince boşları toplayıp odama kaçtım. Abimin gözüne ne kadar az görünürsem o kadar az iş söylerdi.

Susayıp mutfağa su içmek için gideceğim sırada abimin misafiri gidiyordu. Beni görünce burukça gülümsedi ve "İyi günler size. Görüşürüz Mahir, iyi bir haber bekliyor olacağım," dedi.

"Merak etme, Firuze için elimden geleni yapacağım. Görüşürüz Karan," dedi abim ve dostça elini Karan'ın omzuna koydu. "Korkma, ona bir şey olmayacak."

"İyi günler, yine bekleriz!"

Abim tam ağzını açıp bana kızacak gibi bakarken aklıma gelen ilk şeyi söyledim.

"O herife söyle bana bir daha küçük kız demesin! Misafir diye ses etmedim ama bir daha ki sefere o herifi yolarım!"

"Mehir haklısın," diyen abime şaşkınca baktım. Abimin başına taş düşmüş olmalıydı. "Küçük kız değil büyük cadısın! Küçük cadı kim biliyorsun zaten!" dediğinde erken karar verdiğimi anladım.

"Mercimeğin hocası benim, olsun o kadar! Cezam bitti değil mi?" dediğimde bana dik dik baktı, başını yüzüme doğru eğip başparmağı ile omzumu dürttü. Hâlâ kızgındı. Bu bakışları ise beni her zaman korkutuyordu.

"Hayır, bu hafta isteklerimi yapmaya devam edeceksin! Bir daha yalanını yakalarsam Ece'yi evine yollarım ve sana yemekte yaptırırım küçük civciv!" diyen abime uçan tekme atmak istesem de cesaretini toplayamadım. Abi değil sanki düşmandı. Ne olmuş yani anneme ufacık bir hamilelik yalanı söylemişsem, sanki bu dünyada hamileyim diye ilk yalan söyleyen bendim! Elin kadınları erkekleri nikâh masasına oturtmak için 'hamileyim' diye yalan söylerdi ben ise okumak için böyle bir yalan söylemiştim. Tamam, asıl niyetim bu olmasa bile sonuç olarak bu yalanım sayesinde kariyer de yapıyordum.

Abime küskünlükle bakıp "Yalan söylemeseydim annem beni gurbette okumam için bırakır mıydı? Beni hiç anlamıyorsun," dedim. Ayaklarını yıkattığı yetmemişti sanki bir de yeni şeyler çıkarıyordu.

"Bir gün de hatanı kabul et be kızım! Hadi git şimdi etrafın tozunu al!" dediğinde nerdeyse bayılacaktım. Bir iki geri adım atıp hızla arkama döndüm ve "Of ya of!" dedim sesli bir şekilde.

"Ne bitmez çilem varmış! Çile Mehir çile, çal iç ses!" dedim ve toz alırken kendimce Bülent Ersoy'dan arakladığım şarkıyı söylemeye başladım.

'Çileeee...

Mahirim gel de dile

Dinlemedi beni bile

Sesini duyur hele

Çile Mehirim çile...

 Allah

Issız yuvamda tektim

Çekilmez çile çektim

Kim derdi gülecektim

Çile Mehirim çile...

 Allah

Müjde ey zalim Mahir

Mehirsiz kalasın zahir

Gülüyor iç seslerim

Çile Mehirim çile...

Allah!"

  

 

  ***

  

 

Loading...
0%