Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@asmira

      

    

    

Reklam için dosyaya gömülmüşken "Mehir, yeni iş mi var?" diyen Rüya'ya baktım. Tatlı bir kızdı Rüya ve tam bir kitap kurduydu. Boş oldukça eline kitap alıp okurdu. Bu ara elinde Aşk Karası diye bir kitap görüyordum. Zaten bugüne kadar aşkın ne hayrını gördük, aşk zaten karaydı.

"Evet, Rüyacım yeni iş verdi, o ismi lazım olmayan kırmızı dudak. "

      "Ne işi?"

"Hani şu kadınların kullandığı ama erkeklerin ölümüne merak ettiği, çocukların gizlice incelediği ve ne işe yaradığını anlamayıp bebek bezine benzettiği şeyin reklamı Rüyacım!"

İnsanlık tarihinin bu tanımı not alması gerekiyordu. Ped, ped olalı böyle geniş kapsamlı bir tanıma sahip olmamıştı. Kendimle gurur duydum ve üstün zekâma hayran kaldım. Bilim dünyası benim bu üstün tanımlama yeteneğimin heba olmasını istemeyip beni mumyalamaya karar verdiler. Tek şartla kabul ettim: Göbekli ve kel bir mumya koca! Ne yani evde kalmış bir mumya kurusu mu olayım?

Rüya bir müddet düşündükten sonra elbette beni anlamadı. "Mehir bilmece gibisin!"

"Sonped cicim kızların olmazsa olmazı... Sevgili Melike uyuzumuz vere vere bana bu kutsal işi verdi," dedim ve limon yemiş hatta dünyadaki tüm limonları ben tüketmişim gibi yüzümü buruşturdum.

Yüzümü buruştururken bile güzeldim. Farklı bir havam oluyordu, mesela burnumdaki kırışıklıklar çok tatlı oluyordu. Dudaklarımı büzüştürdüğüm için bebek gibi oluyordum. Bunu nerden mi biliyordum? Elbette ayna önünde tüm mimiklerimi test etmedim!

'Yalancısın anladık da bari kendini kandırma! Aynayı öpmelerine bile şahit oldum Mehir!' diyen iç sesime ne kadar sinir olsam da içimden söküp atamadım. O benim evladım gibi ne kadar insan içinde beni rezil etse de onu seviyordum. 'Yav he he çok seviyorsun beni!' diyen iç sesime 'yersen' dedim ve dış seslere kulak verdim.

Rüya bilgiç bir tavırla kollarını önünde bağladı. "Anladım desteğe ihtiyacın var. Aşk Karası okuyacaktım ama ondan önce sana bir iyilik yapabilirim," dediğinde gözlerimi kırpıştırdım.

Gerçekten yüzü kadar kalbide güzeldi. Hayatımda ilk defa bir kızı bu kadar çok seviyordum. Sözde ablama bile gıcık olduğumu var sayarsak bu benim için büyük bir şeydi.

'Rüya'yı Mahir abime mi yapsam?' diye düşündüm sonra vazgeçtim.

Abim, Rüya'yı üzerdi. Tam bir kadın düşkünüydü ve iflah olacağına dair tüm ümitlerimi tüketmiştim. O çok sevilen kaslı, zengin aynı zamanda egolu iş adamlarından biriydi abim. Kesinlikle kriterlerimi belirlerken beni aldatan o dallamanın yanı sıra abimin ilişki durumu da bana çok yardımcı olmuştu. Kalpsiz adam Mahir'in tatlı, masum kardeşi Mehir olarak abimin tam tersi bir tip bulmam gerekiyordu.

Ben böyle düşünürken Rüya çoktan sandalyesini yanıma çekmişti. "Hadi başlayalım Mehir. İlk olarak neye ihtiyacımız var?"

"Benim rezil olmadan önce ölmeye ihtiyacım var. Psikolojim öldü ama bedenim sağlam. Taş gibiyim maşallah! Aradan 50 yıl bile geçse torunlarıma vakti zamanında çok güzel olduğumu anlatacak ve onların dedelerine çektikleri için göbekli olduklarını söyleyip güleceğim. Belki o zaman protez dişlerim olacak ama zengin görünsün diye araya bir tane de altın diş yaptıracağım. Sence nasıl fikir?"

"Hayal kurmayı sonraya erteleyelim. Ne kadar zamanımız olduğunu söyle canım."

      "Sadece bir saat..."

"Çok az bir vaktimiz kalmış, hadi beyin fırtınası yapalım!" dedi enerjik bir şekilde tabii benim beynim olayı yanlış anladı ve fırtınanın önüne kendini atıp beyin göçü yapmaya başladı.

"Slogan bulmamız gerekiyor, Sonped'e uygun olacak şekilde," dedim ve Rüya'nın biraz düşündükten sonra ilk sloganı söylemesini bekledim.

"Sonped, son pediniz olsun!" dedi ve söylediği klişelik canımı yaktı.

"Aybaşını düşünmeye Sonped ile son verin!"

Sanki aybaşında maaş yerine ped alacaklarmış gibi hissettim. Kafama sıkıp alaturkaya bağlamak istedim. Sonra alafranga olmaya karar verip sigara içerek kendimi öldürmek istedim. Lanet girsin, ölümüm bile çok efkârlı.

"Ana vatan kan ağlıyorsa hemen bir Sonped alın acılara son pedi koyun!" dedi oradan Remzi. Ben ağzı açık kaldım. Rüya ise gözlerini pörtletip Remzi'ye bakmaya başladı. Bu adam ana vatanın kan ağlama şifresini nerden biliyordu.

Kadınlar arasında ki bir şifreyi reklama koyacak kadar keriz değildim. Tek kaşımı kaldırıp baktım ve Remzi'nin mesajı almasını bekledim. Trink diye bir ses gelmedi ama Remzi'nin düşen suratı mesajı aldığını gösterdi.

"Ne bakıyorsunuz öyle! Faydam olsun dedim," dedi ve çekip gitti. Alınmıştı tombulum. Boynu bükük göbekli yürüyüşü ile olay yerinden uzaklaştı ve bizi bize bıraktı.

Arkasından hayır dualarımı eksik etmedim tabi! 'Yokluğun huzur, varlığın vurur Remzi!' diye arkadan söylenen iç sesime 'sus, ayıp' dedim. Garibim utandı ve sonsesini içime gömdü.

"Regl misiniz? Mükemmel ped mi arıyorsunuz? O zaman sizi Sonped reyonlarına alalım!" dedim Remzi'yi boş verdikten sonra.

Tabii konsantrasyonumu bozmuştu ve şahane fikirlerimi baltalamıştı. Zaten adamda bir oduncu tipide vardı. 'Biz gideriz ormana hey ormana' diye şarkı söylese orman sana gelmiş, derdim.

"Biz değil miydik karın ağrısıyla yanan? Eğer regl olursak ölürdük falan... Hani ne oldu bak, ne hallerdeyiz? Sonped olmadan da yaparım lafı külliyen yalan!" diye şarkı söyleyen Rüya beni Remzi'nin ormantik hayallerinden kurtarmıştı.

"O Hande Yener'in şarkısı değil miydi?" diye sordum tek kaşımı kaldırarak ve burnumu kaşıyarak. Erkek olsam bu klasımla bir çok kızı kendime âşık ederdim.

"Evet, şarkıları reklama uyarlamak bu ara moda oldu," dedi ve telefonunu çıkarıp devam etti. "Hatta Özlem'in bu regl ile ilgili yazdığı bir şiir vardı. Oradan ilham alabiliriz. Bak okuyorum iyi dinle, ikinci kez okumam."

Elindeki telefona bakıp abuk sabuk kol hareketleriyle şiiri okumaya başladı.

"Bir sabah uyanırsın sıcak yatağından

    Kimse yoksa yanı başında

Duyguların tavan yaptıysa biranda

Birde yanımda niye kimse yok diye ağladıysan

Bil ki âşık değil adetsin

Yolda yürürken bile rahat değilsen

Hatta evden çıkmak istemezsen

    Olur olmaz sinirlendiysen

Bir de iyi gününde değilsen

Bil ki âşık değil adetsin

      Uzak bir âlemde gibiysen

Anneni bile görmek istemediysen

En sevdiğin yemeği yiyemediysen

Bir de komedi filminde içlendiysen

Bil ki âşık değil adetsin..."

Adet üstüne şiir yazıldıysa ped içinde yazılabilir.

Rüya telefonu cebine soktu ve aklına yeni bir şey geldiğini haykırırcasına gözleri ışıldadı.

"Bir pediniz kaldıysa bu Sonped'iniz olsun!" Rüya'nın bu sloganı hoşuma gitmişti. Çok mantıklıydı bir kere. Bir ped varsa elinde zaten o son peddi.

Bir saat boyunca çalıştık ve birçok fikir ürettik. Tüm fikirleri bir araya getirdik ve aklıma en çok yatan sloganı sunum için tabletime yazdım.

"Mehir abla, Melike hanım seni çağırıyor."

Timuçin elinde tepsi ve başında şapka ile masamın önünde dikiliyordu. Kel kafasını saklamanın basit yolu buydu. Oysa ben ona sarı bukleli peruk alacaktım.

Rüya'nın çayını verdi ve benim oraletimi masaya koymadı.

"Oraletimi koysana Tim," dedim.

"Acil gelsin dedi abla, oraletini ben içeyim israf olmasın," dedi Timuçin ve gözlerimin içine bakarak içti oraletimi. Vicdansız!

Nasıl içim acıdı, gözlerim doldu, nerdeyse ağlayacaktım ama vazgeçtim. Ağlamak cildi erken yaşlandırıyordu ve ben daha mükemmel kocamı bulacaktım.

Tim'in yeşil gözleri, timsah gibi bana bakıyordu. Ben de ona timsah avcısı gibi bakmaya başladım. Ayağa kalktım ve kalemimi kalbine sapladım. Hiç kimse benim oraletimi içemez diye ciyakladım. Kan gövdeyi götürürken Rüya kalp krizi geçirmişti. Remzi ise iki arkadaşını kaybetmenin acısı ile kendini pencereden aşağı attı ama ölmedi. Göbeğini çevreleyen yüksek yağ oranı onu can simidi gibi korumuştu.

Gözlerimi birden kırpıştırdım ve kalemle deşme fikrimden vazgeçtim. Macera aramaya gerek yoktu ve sadece Timuçin'in şapkasını çekip kel kafasına şaplak atmakla yetindim. Önce ağzındaki oraletimi püskürttü bir kısmı boğazında kaldı, haliyle kızardı, bozardı ve morardı.

Kalbine kalem saplasaydım yine aynı sonucu alacaktım değil mi? Tabii hapishane ve cenaze kısmını saymıyorum.

"Tim iyi misin? Yoksa oralet mi çarptı?" dedim ve arkamda öksürme krizlerine girmiş bir adet açgözlü Tim bıraktım. Aç gözlülüğün sonu budur diyerek Tim'e bir hayat dersi verdiğim için mutluydum.

"Bol şans!" diye arkamdan seslenen Rüya'ya uzaktan bir kalpli öpücük yolladım ve "Eyvallah!" diyerek karşılık verdim.

Kapıyı iki kere tıkladım ve içeri girdim. Melike bilgisayarından gözlerini ayırıp "Otur tatlım," dedi. "Kalender yoldaymış gelir beş dakikaya. Ne yaptın ön sunum hazır mı?"

Elimdeki eski reklamların olduğu dosyayı masaya bıraktım. "Hazır," dedim.

Aradan beş dakika geçmeden kapı çaldı ve ben heyecanla ayağa kalktım. Umutla kel ve göbekli bir adamın girmesini beklerken aksine koşarak uzaklaştığım lanet giresice yakışıklılıkta bir tip girdi. Sanırım bu kaderin bana kafa tutma biçimiydi. 'Al sana göbekli ve kel koca!'

"Merhaba Melike," dedi ve soğuk bir şekilde Melike'nin elini sıktı. Bana başıyla selam verdikten sonra karşıma geçip oturdu. Sandalyeye düşen kaya olmalıydı. Bir insan evladı bu kadar sağlam oturmamalıydı. Maazallah sandalye kırılır, dünya yıkılırdı.

"Hoş geldin Kalender. Bizde seni bekliyorduk," dedi ve sonra beni tanıtma nezaketinde bulundu.

"Mehir, Sonped reklamından sorumlu çalışanımız," dedi beni çok severmiş gibi.

"Memnun oldum Nehir Hanım," dedi ve o an gözümde bitti. Nehir kim? Ben Mehir'im! Nehir, bildiğin derenin büyük haliydi ama Mehir; ay parçası demekti. Daha doğduğumda annem bakmış ay parçası gibiyim ve eve nur saçtığım için adımı Mehir koymuş.

Sinirime hâkim olmaya çalışarak "Mehir!" diye düzelttim. Adam bana anlamaz gözlerle bakınca kahverengi gözlerini balçıkla sıvayıp evime süs olarak asmak istedim. Yani oymak istedim!

"Adım Nehir değil Mehir!" dedim ve bir katilin soğuk bakışlarını taklit ederek Kalender'i korkutmak istedim. Titredi adam, eridi be bakışlarımdan. Bir Mehir Kahraman kolay kolay doğmuyordu. Ben bu bakışları yapabilmek için aynayla aşk yaşamıştım. Bir gözümü kısıp, birini açıyordum. Açtığım gözün kaşını biraz yukarıya kaldırıp diğer kaşımı burnuma doğru eğiyordum. Boşuna uğraşmayın, yapamazsınız.

"Mehir çok değişik bir isim, pek hoşuma gitmedi. Bence Nehir sana daha çok yakıştı."

Size, bize ne oldu? Biz hangi ara samimiyette seviye atlayıp benim kafa kâğıdımın sorgulamasına gelmiştik? Onca yıllık Mehir'den olur mu Nehir?

"Mehir değişik değil, ay veya ay parçası demek. Sizin hoşunuza gitmese de olur zira ismim bana çok yakışıyor."

Kalender'in bozulan suratını görmeyi beklerken gözlerinde gördüğüm parıltı ile ters köşe oldum. "Ay parçası gibi olduğunu mu düşünüyorsun?"

Ay parçası gibi değil ayın kendisiyim, demek istedim. Sonra bu adamın gözlerinin bozuk olduğuna karar verip vazgeçtim. "Ben değil annem düşünmüş bende hak veriyorum. Ayrıca benim adım sizi bağlamaz. Ayrıca siz kendi adınıza bakın. Kalender ne demek?"

Hafif bir sırıtış, peşinden gelen çarpık bir gülüş, seksi bir dudak yalama... Kalender'den değil kendimden bahsediyorum. Lanet girsin! Çok seksiyim!

"İşimize bakalım. Mehir hadi sunumuna başla," dedi Melike suskunluğunu bozarak. Bana susmam için bakış ataraktan, tek tek harflere basaraktan, gözlerini süzerekten 'sus' demek istedi.

"Peki, ben sunuma başlayayım. Öncelikle bir slogan ve bir şarkı hazırladım," dedim ve tabletimi açtım.

"Uykularınız haram, haliniz duman ise Sonped kullanın. SONPED ile rüyalarınız kanatlanırken paralarınız yerinde kalsın..." Uyuz adamın sloganı beğendiği her halinden belliydi.

Melike ile Kalender Meşrep slogan üzerine kritik yaparken bana aniden bir ilham geldi.

"Aaa bu arada söylemeyi unuttum. Slogana alternatif olarak Sonped için uyarladığım şarkı da var."

'Üzgünüm Kalender... Ya da değilim. Hatta hiç üzgün değilim. Bunu fazlasıyla hak ettin.' İçten içe kahkahalar ile gülmeye başlamıştım bile. Az sonra Kalender'in kıpkırmızı kesilip bağırıp çağıracağına ve bir daha bu şirkete ayak basmayacağına eminim. İntikam zamanı Kalender Bey!

"Dinliyoruz tatlım, söyle hadi."

Ayağa kalktım ve telefonumdan arka fon müziği açarak ritimle söylemeye başladım. Sesim çok güzeldir.

"Ben Kalender Sonped'im ince kalın aramam,

Son pedime her don, isterim uysun.

Kanatları samur, hijyeni mahmur biraz da rahat olsun.

      Kutu kutu Sonped olursa olsun.

    Evimde yedeği mutlaka olsun.

Endamı uzun, cebime uygun, biraz da yeşil olsun.

Dona takışı yaksın, duruşu yıksın.

Olursa böylesi, böylesi olsun.

Kanatları esnek, inceliği ekstra, biraz da Sonped olsun," dedim ve hunharca gülmemek için kendimi sıktım.

Kalender'e baktığımda gözlerinde yanan kıvılcımları görebiliyordum. Birazdan işten vazgeçip öfkeyle çekip gidecekti. Derken hiç beklemediğim bir tepkiyle karşılaştım.

"Çok iyi bunu sevdim! Ped reklamı için bu şarkıyı kullanıyoruz. Aylin Aslım ile iletişime geçelim hemen."

Ben hafif meşreptim, adam ise Kalender Meşrep'ti. Kesinlikle dosyada yazan adı buydu! Soyadının insana etkisi olmamalıydı. Ben Kalender Sonped şarkısını söylerken adamın bağırıp çağırmasını 'bu ne rezalet' diyerek üzerime yürümesini beklemiştim. Anası bunu doğururken geri zekâlılık tohumu içine atmıştı herhalde... İnsansın sen insan! Normal tepkiler versene! Sonra Mehir niye delirdi?

"Emin misin Kalender?"

"Gayet eminim, aradığım reklam işte bu!"

Kendi kaleme attığım golün acısı içimde çöreklenirken delirdim. Deli danalar gibi kendimi ortaya atmak istedim. Oradan göbek havası açıp içimdeki kurtları kıvırtarak dökmek istedim. Bizim oralarda en iyi kıvıran bendim. Çünkü belimde zekâm kadar kıvraktı. Günde üç posta göbek atar üç ton kurt dökerdim. Döktüğüm kurtları kıyma yapar kasaplara satardım. Babam benim sayemde zengin oldu tabii ki!

"Öyleyse reklamı bu slogan ve şarkı üzerine yapıyoruz," diyen Melike'ye baktım, yine gülüyordu.

"Reklamın bana düşen kısmını hallettiğime göre bana müsaade," dedim ve olası bir katliamın önüne geçmek için aceleyle kalktım.

"Otur Mehir acelen ne?" diyen Melike'ye nefesimi tutup baktım. Anla be kadın ikinizin kafasını yumurta gibi tokuşturmamak için kaçıyorum işte!

"Dersim var, devamsızlık hakkımda kalmadı. Gitmem lazım!" dedim.

"İyi dersler Merih!" diyen adamı sövmezden geldim. Bilerek adımı yanlış söylemişti. Nehirden Merih'e terfi etmiştim. Sövmeyecektim, sövmemeliydim, yedi ceddine söversem bana yakışmazdı. Sakinim!

"Adım; Mehir!" dedim ve ters bir bakışımla adama meydan okudum. Lanet girsin! Çok sert baktım! Hem seksi hem de sert olmak için Mehir Kahraman gibi doğmak gerekirdi.

"Meriç mi?" dedi ve kusmak istedim. Bu kadar espri benim bünyemi bile aşardı. Sen bana en iyisi 'Meme' de olay kapansın be Kalender. El kadar yeğenim 2 yaşındayken bana 'Meme' diyordu. Mercimek kadar aklın bassın bari!

"Me-hir!" dedim hecelere ayırarak ve adamın bana eğlenerek bakan pişkin hali sinirlerimi zeplin gibi uçurdu. Komik miyim? Çok mu komiğim? Kahretmesin, yüzüm limon satsa bile sempatik...

"Anladım, bağırma, sakin ol Münir!" dedi ve yüzündeki gülümseme gitgide büyüdü.

Benimle dalga geçme ihtimalini düşündüm. Yok, Kalender kafatasının içinde beyin yerine kas taşıyordu belli ki! Kaç kere söylemem gerekecekti adımın Mehir olduğunu? Beş harf, iki hece, iki sesli, üç sessiz, büyük ve küçük ünlü uyumuna uyan bir ismim vardı.

'IQ seviyesi ayakkabı numarasının yarısı kadar zahir!' diye alt yazı geçen iç sesime alkış tuttum.

"Adım Mahmut, ameka!" dedim ve içimden küfrederek odadan çıktım.

Ben eskiden sinirlenince 'ameka' diye küfrederdim, sonra Selin 'ameka ne' diye sorardı. Ben de 'azıcık mantıklı konuşun kısaltılmışı' derdim. Bir gün kocası Kuzey'e 'ameka' diye söylenince kocası duydu ve bastı kahkahayı. 'Selin ne zamandan beri küfretmeye başladın?' dediğinde Selin bana öyle bir baktı. Aman Allah'ım kemik iliklerime kadar titredim. Selin ilk defa bilmeden küfretmişti. Tabii faturası ağır olmuştu ve bana evdeki tüm kirli bulaşıkları elle yıkattırmıştı. Elceğizlerime bir hafta kaliteli el kremi sürmek zorunda kalmıştım.

O gün bugündür bir daha küfürlü konuşmadım. Tövbemi bozdurdun Kalender Meşrep!

Ben tövbemi geri aldım...

    Tanrım sen bağışla beni... 

    Kalender bir kuluna kandım... 

Zehir etti gençliğimi...

    Nasıl küfretmeyeyim?

Arabeske bağlayıp Hakkı Bulut'tan çakozladığım şarkıyı iç sesim ile koro halinde söyledik. Ben ahey ahey ile el kol sallarken iç sesim sazı eline almıştı.

      ***

Ofise girince Remzi ile Rüya bana baktı. Sonra Rüya Remzi'ye dönüp "Dönerim birazdan," diyerek dosyayı Remzi'nin önüne pasladı.

Diğer mesai arkadaşlarım ise kendi aralarında laf kaynatma peşindeydiler. Paranoyak benliğim keskin bakışlarını ofiste gezdirdi ve benim hakkımda konuşmadıklarına kanaat getirince ruhumun derinliklerine gizlendi.

"Mehir!" diye seslendi Rüya. Oflayıp bekledim.

Rüya hemen koşup koluma girdi ve liseli kızlar gibi kol kola sarmaş dolaş yürümeye başladık. Bunlar hep sevgilimiz olmadığı için oluyordu.

      "Buyur Rüya."

"Hadi anlat nasıl geçti ön sunum?" diye sordu Rüya merakla. Bunu soran niye koca adayım değil de Rüya?

Ne vardı yani; gönlüme hitap eden, görgü kurallarından haberdar, kel, göbekli ve seksi bir sevgilim olsaydı. Yürürken göbeği sallansaydı... Yanakları elma gibi olsaydı ve acıkınca ısırsaydım. Yok, anacım nerde bende o şans! Derin bir iç çekip dikkatimi Rüya'ya yönelttim. Cevap bekliyordu sabırsızlıkla.

"İyi geçti işi aldık sanırım. Artık gerisi sizde reklam kurgusunu bensiz yapsınlar bir zahmet. Hoş bana kalsa Aylin Aslım'ı reklamda oynatırdım ya neyse!"

"Sanatçı Aylin Aslım mı? O ne alaka?" diye sordu şaşkınlıkla.

"Onun Kalender Meşrep şarkısını Kalender Sonped'e uyarladım içerde beklerken. Onun için dedim."

"Huh ne diyorsun sen? Kalender Bey ne dedi?" Ağzını bir metre açtı ve bana pirana edasıyla bakmaya başladı. Ağız açık, gözler pörtlek ve sudan çıkmış balık gibi şaşkın...

"Çok beğendi hatta çok çok beğendi. Adamın gözleri parladı resmen. Oysa ben işten kovulmadan önce dalga geçmek istemiştim onlarla! Bu insanlar çok garip Rüya. Beğenir dediğini beğenmezler, beğenmez dediğine bayılırlar. Kanıtlı, belgeli, ayaklı bir örneğiyim bu durumun."

"Ya niye öyle diyorsun bence slogan çok iyiydi ve şarkıyı da okumak istiyorum. Eminim çok iyi uyarlamışsındır," dedi heyecanla ve karşıma geçip oturdu.

Ben masadan eşyalarımı toparlamaya başlamıştım. Telefon, törpü, pembe kalemim ve parlatıcım her zaman elimin altında bulunurdu. Onları toplayıp çantama tıkıştırdım ve aceleyle konuşmaya başladım.

"Rüyacım benim devamsızlıklarım sınıra dayandı, bugün derse gitmem lazım. Zaten iş için kullandığım tableti Melike'ye bıraktım. Yarın sabah geri alırım ve sana okurum olur mu?" dedim. Canım sıkkın olduğu için sadece dolaşmaya çıkacağımı söylemedim. Daha dersler başlayalı bir hafta oluyordu. Pazartesiden itibaren derslere gitmem gerekiyordu.

"Olur..." dedi üzgün bir şekilde.

Eşyalarımı toplayıp çıkarken Harami abi beni yakaladı. Harami iri yapılı ve göbek ile göbeksizlik arasında bir yerde takılı kalmış bir bedene sahipti. Koyu renk gözleri onu oldukça tehlikeli bir yapıya büründürüyordu.

      "Mehir, baksana bi!"

      "Buyur Harami abi?"

"Ya bana borç para versene acil bi iş için lazım."

"Param yok fakirim ben, okula yürüyerek gidip geliyorum. Yokluktan üç öğün yumurta yiyorum. Bak pantolonum bile yırtıklar içinde ama herkes modaya uyduğumu sanıyor. Çok kötü durumdayım Harami abi, bak açlıktan nefesim kokuyor. Sıfır tansiyonla, eksilere düşen şekerle zor ayakta duruyorum."

Harami bana dolu dolu gözlerle bakarken ben ne ara ağlamaya başladığımı anlamamıştım. Sanırım söylediklerim içime çok dokunmuştu. Fakir olma düşüncesi bile beni derbeder etmeye yetmişti.

"Ağlama Mehir bacım bak bugüne bugün Harami abin var yanında," dedi ve elini cebine atıp cebinden bir kâğıt parçası çıkardı. "Al sana helalinden yüz lira, git iyice karnını doyur."

"Çok iyisin be abi. Tam kalıbının adamısın," dedim ve bana uzattığı yüz lirayı aldım. Selam verdiğine pişman olduğuna adım gibi emindim.

"Hadi selametle!" dedi ve gözü elimdeki yüzlüğe takıldı. Her an onu geri isteyecekmiş gibi bir havası vardı. Tabii ben bu havalardan nem kaptığımdan hemen parayı çantama attım ve "Selametle," diyerek ajanstan çıktım.

Bir Mehir Kahraman'ı kandırıp borç ayağına para almak öyle kolay mıydı? Ben adamı şebeğe çevirir üstüne gönül rızası ile ceplerini boşaltmalarını sağlardım. Nitelikli dolandırıcı değildim ama nitelikli yalancıydım. Yalan söylemek kolaydı ama asıl mesele o yalana kendini bile inandırabilmekti. Yalan söylerken sanki doğruları söylüyormuşum gibi kendi söylediklerime inanıyordum. Bir oyuncunun rolüne girmesi gibi ben de tek kişilik oyunumu büyük ustalıkla sergiliyordum.

      ***

      

    

    

  

Loading...
0%