Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@asmira

  

    7


Bana soruyorlar nasıl ergenlikten beri aynı kiloda kalabildiğimi. Bende onlara şöyle cevap veriyorum:

"Her gün spor yapıyorum. Düzenli besleniyorum. Kuş kadar yiyorum sık sık ve azar azar yiyorum. Bazen annemden azar yiyorum. Sabah erken uyanıyorum, akşam erken yatıyorum. Akşam saat sekizden sonra ağzıma lokma koymuyorum. Televizyon önünde pineklemiyorum."

Bu benim nazar olmama listemdi. Aslında annemden yediğim azarlar haricinde hepsi yalandı.

    Gerçekte olan ise:

"Metabolizmam hızlı olduğundan yağ fıçısına bile düşsem kilo almıyorum. Yediğimi fazlasıyla eritip fit kalıyorum. Allah vergisi napayım!" tam olarak böyleydi.

Bir öğünde bir ekmeği tek başıma yediğimi söylesem muhtemelen nazara gelip kilo almaya başlardım. Daha kötüsü ise iştahtan kesilip kuruyup ölebilirdim. Bir Mehir bu ülkede kolay yetişmiyordu. Ölmemek için yemem gerekiyordu.

Hafta sonu niye evde oturacakmışım ki? Dışarıda mükemmel kocalarım fink atarken ben evde ayağıma gelmelerini bekleyemezdim. Hem kızlar gerçeğe uyanıp kel ve göbekli erkeklere rağbet edebilirdi.

Evde oturup hayalimdeki koca modelinin ayağıma gelmesini bekleyemem! Kendimi sokağa vurup koca bulmalıyım! Çalan telefonun sesiyle daldığım yerden hızla çıktım.

Arayan Rüya'ydı. İnsanlarda bağımlılık yaptığımı söylemiş miydim? Ben onları aramasam bile her daim aranan ve özlenen bendim.

"Mehir, evde misin?" diyen Rüya'ya 'yok dünya turuna çıktım birazdan dönerim' diyecektim ama vazgeçtim.

"Evdeyim ne oldu Rüyacım?" dedim ve merakla derdinin ne olduğunu anlamaya çalıştım.

"Karaoke gecesi yapıyoruz, sende gel diyecektim," dediğinde gözlerimden kalpler, ağzımdan salyalar fışkırırken heyecanla konuştum.

"Adresi mesaj at hemen geliyorum!" dedim. 'Ben gitmedim sende gitme' diyen iç sesime üzgün bakışlarımı yolladım. Ben karaoke partilerinin aranan kızıydım. Gitmesem o parti partilikten çıkar ve o işletme kapanırdı.

Aslında on dakikada hazırlanabilirdim ama ne giyeceğime karar verebilseydim. En sonunda elbise giyip işin kolayına kaçmaya karar verdim. Aynaya baktım ayna ki güzel kız da bana baktı. Kendime âşık oldum ve aynayı öptüm.

Evden çıkarken arabamın olmamasının acısını yaşıyordum. En kısa zamanda babamı arayıp araba için açık çek istemeliydim. Kendi paramı harcamaya gerek yoktu.

Sonra aklıma dank eden mazimle yüzüm asıldı. Çarpışan araba olayını baban unuttu mu acaba? Gerçi o zamanlar çiçeği burnunda bir ergendim. Ehliyetsiz araba kullanmayı şimdiki aklım olsa tercih etmezdim.

Etrafıma baktım taksi yoktu ve en yakın minibüs durağına doğru yürümeye başladım. İlk defa minibüse bineceğim için heyecanlıydım. Şoföre kaptan mı deniliyordu? Durdurmak için ne demem lazımdı?

Minibüse biner binmez içindeki herifler bana alıcı gözüyle bakmaya başladı. Hemen esmer bir adam bana yer verip "Böyle otur," dedi.

"Ücretini vermeyen var mı?" diye defalarca söylenen şoförün dikiz aynasından bana bakması ile lafı ortaya attığını ama bizzat beni kastettiğini geçte olsa anlamıştım. Ücret taksideki gibi inerken verilmiyor mu?

"Ücretini vermeyenler versin artık!" diye çemkiren teyzeye baktım. Şoförün annesi olma ihtimalini düşündüm. Baktım benzemiyorlardı. Minibüsün müdavimiymiş gibi bir tipi vardı. Oturuşu, bakışı 'siz yokken ben vardım' der gibiydi.

"Hay ağzına sağlık teyzem nedir bu yolculardan çektiğimiz. İki lira için çamura yatıyorlar ayıp be!" diyen şoför gaza gelmişti ama minibüs aynı hızda gidiyordu.

Cinlerim tepemde halay çekerken kontrolümü kaybettim. Belki param yok, fakirim! Bir insana iki lira için bu kadar laf atılmaz ki! Bunun hesabını sormalıyım!

Çantamı açtım ve biber gazını teyzenin gözüne sıktım. Şok cihazıyla şoförün ensesine bastım. Direksiyonun üzerine yığıldı ve minibüs yoldan çıktı. Zincirleme trafik kazasına sebep olmuştum. Benim burnum bile kanamadı ama tarihin en büyük kazası yaşandı. Manşetlerde ben vardım. Tabii ki M.K. koduyla tekrardan gündeme oturmuştum.

'İstanbul'u yasa boğan trafik kazasının sebebi bulundu. Ünlü iş adamı Erhan K.'nın kızı M.K. tutuklandı. İfadesinde anlık cinnet geçirdiğini ve iç sesinin kurbanı olduğunu belirtti. Müebbet hapisle yargılanması bekleniyor. Gelişmeleri takip etmek için GAF TV'yi izlemeye devam edin," diyen spikerin verdiği haberle babam 'Mehir!' diye höykürürken annem 'Sakin ol bey yalandır o haber!' diye babamı sakinleştirmeye çalışacaktı. Selin ise' ben ona evlen demiştim ama beni dinlemedi' diyecekti. Abim ise 'biz bu kızı çok başı boş bıraktık psikopat çıktı' diyecekti. Ben hapislerde çürürken kimse beni arayıp sormayacak ve kaderime terk edilecektim. Hayır! Ben hapislerde yumurta olmadan yaşayamam. Vücudumun proteine ihtiyacı vardı.

Elimi çantama attım ama biber gazı yerine cüzdanımı aldım. "Dur kaptan, ineceğim!" dedim ve minibüsten inmeden çantamdan çıkardığım 5 lirayı şoföre uzattım ve "Üstü kalsın!" dedim.

Şoför bir bana birde elimdeki 5 liraya baktı. 'Nistemez uleyn! Sektir git!' diyeceğini sandım ama demedi. "Hele şükür!" dedi ve elimden parayı aldı. Pos bıyıkları para görmenin mutluluğu ile titredi.

"Altı üstü iki lira için cıngar çıkardın, bıyıklarından utan! İnsanlık ölmüş be! Fakir olsam param olmasa ne yapacaktın? Azıcık utanacağına bir de çok şükür diyorsun!" dedim ve cevap vermesini beklemeden havamı atarak indim minibüsten. İnsanları ölmekten beter eden bir çenem vardı. Kahretsin son kapakçı bendim!

Kaldırım taşları topuklu ayakkabılarımın altında kalmaktan memnun bir şekilde ahenkle ses veriyordu. Bu ses bana huzur veriyordu. 'Tak tuk... Tak tuk!'

Karaoke bara geldiğimde içerisi çok kalabalıktı. Rüyayı görmek için etrafa bakındım ama bulamadım. Acaba benimle dalga mı geçmişti?

Ben arkamı döndüğüm sırada yumuşak bir şeye çarptım ve beni geriye doğru ittirdi. Lanet girsin! Yerdeyim! Koskoca barda bir ben mi kalmıştım göbeğe toslayacak? Aramızda bir göbek çekimi olmuş olabilir miydi?

"Önüne baksana kör müsün?" diye bağırdım. Açılan eteğim bardakilere bacak şov yaparken ben namuslu bir kız olduğum için hemen eteğimi düzelttim ve kendi başıma kalktım.

"Kusura bakmayın hanımefendiciğim bir anlık dalgınlığıma geldi," dedi nazik bir şekilde ve eteğimin tozlarını silkelemeye çalıştı. "Orda kal, portakal!" diye carladım haklı olarak çünkü etek silkeleme ayağına tacize uğrayan çok kız vardı.

"Yanlış anladınız ben yardımcı olabilmek adına şey etmiştim değerli hanımefendiciğim."

'Vuhuuuu!' dedim içimden ve alıcı gözlerle adamı süzdüm. "Önemli değil, ben Mehir!" O kadar bakışmadan sonra tanışmamak olmazdı.

"Ben de Kamer memnun oldum çok kıymetli Mehir Hanımefendileri," dedi ve elimi tutup dudaklarına götürdü. Hafifçe büküp çok minik bir öpücük bıraktı.

Zaman birden geriye akmış ve ben kendimi Osmanlı saltanatının hüküm sürdüğü yıllarda bulmuştum. Eteklerimi öpen bir adet Kamer ve etrafımda fır dönen cariyeler. 'Mehir Hanımefendileri ne demek, el öpmek ne demek?' diye söylendim içimden ve günümüze döndüm.

"Ben de memnun olmak isterdim ama önce arkadaşımı bulmalıyım," dedim ve hangi taraftan kaçmam gerektiğini düşünmeye başladım.

"Daha size bir kadeh limonata ısmarlayacaktım. Lütfen beni kırmayın Mehir Hanımefendiciğim." Limonata? İçimi okuyan adama baktım. Aslında benim istediğime yakın bir koca adayıydı.

Hafif seyrek saçlar, ayva göbek, spor giyim, tamam karıcığım diyecekmiş gibi efendiciğim demeler... Açılan bacaklarıma bile bakmayan bir erkek başkasına da bakmazdı ve hamarat bir tipi vardı. Kibarlığı elle tutulur bir haldeydi ve ömrü boyunca küfür ettiğini bile sanmıyordum. Ayrıca pinti olsaydı ısmarlarım demezdi.

Kesinlikle fırsatın göbeğine düşmüştüm. Hemen yüzük kontrolü yapmıştım, dolma parmaklarının boş olduğunu görünce "Olur, Kamer Beyciğim!" dedim onu taklit ederek ve imalı bir şekilde gülüştük. Zekâlı adamdı ve onunla kur yapmaya geçtiğimi anlamıştı.

"Çok incesiniz Mehir Hanımefendiciğim. Beni kırmadığınız için teşekkürü size borç bilir ve saygılarımı iletirim," diyerek bana faks çekti. Bu kadar resmiyet beni boğar üzerime ölü toprağı atar içimi çürütürdü.

Tip olarak ince olduğum doğruydu ama huy olarak kalas olduğum bile söylenebilirdi. Normal şartlar altında bu adam benim sabır sınırlarımı zorlayan bir tipti ama erken karar vermeyecektim. Önce tanımaya çalışacaktım sonra koca adayları listemde puanlamasını yapacaktım.

"Çok teşekkür ederim Kamer Beyciğim saygınıza layık olmaya çalışacağım," derken eski Türk filmlerinden fırlamış gibi hissetmeye başlamıştım. Neyse ki eteğim puantiyeli değildi ve ayağımda modern bir ayakkabı vardı.

Biz limonatalarımızı içerken karaoke eğlencesi başlamıştı. Kamer Beyciğim, "Yalnız mı geldiniz Mehir Hanımefendiciğim?" dedi ve limonatasını fondip yaptı. O göbeğin hakkını vermese gazı olduğundan şiştiğini düşünebilirdim.

"Ahh evet Kamer Beyciğim yalnız geldim ama arkadaşım ile burada bulaşacaktık. Kime niyet kime kısmet Beyefendiciğim," dedim ve limonatamdan ufacık bir yudum aldım. Kibar hanımefendi rolü yapmak benim için biçilmiş kaftan gibiydi. Özümde çok tatlı ve kibar olduğumu biliyordum. İçimdeki kibarımsı Mehir'i bulmak için Kamer gibi bir kişi ile limonata içmem gerekiyormuş, hepsi bu!

"Keşke benimle dans edip beni güzelliğiniz ile onure etseniz Mehir Hanımefendiciğim," dedi ve bir elinim uzatıp diğer elini belinin arkasına koydu. Önümde hafifçe eğildi ve elimi uzatmamla doğruldu.

"Gözleriniz diyorum, ne kadar güzeller. Yeşilin her tonunu içinde barındırırken içinde kuşlar cıvıldıyor sanki. Sizin tek kusurunuz güzel Hanımefendiciğim, yeşil gözlerinizle tüm er kişilerini büyülemeniz. Sanırım yeşil gözleriniz bir katil ve ben gözleriniz için ölüyorum."

"Çok naziksiniz amma ve lakin ben bu kadar nazikliği hazmedemedim. Eğer müsaade ederseniz Kamer Beyciğim ben arkadaşımı aramak istiyorum!" dedim inceden inceye lafımı koymanın rahatlığı ile kollarından sıyrılmaya çalıştım.

"Demek hoşuna gitmedim öyle mi! Ne seversin, sert mi olayım bebeğim?" dedi ve bana kal geldi. Kaldım orda kıpırdayamadım çünkü adam belimi dediği gibi sert bir şekilde kavramıştı.

Yuhh! Adamın içindeki tazmanya değil 'Azmanya canavarı' çıkardım bir anda. Hiçbir insan evladı bu kadar hızlı dönmemiştir!

"Bırakır mısınız lütfen? Canım acıyor!" Geri vites yaptığım bu anlarda adamında eski benliğine dönüp beni bırakmasını bekledim. Tabii ki bırakmadı. Kahretsin! Bende olsam beni bırakmazdım. Fıstık gibiyim mübarek!

Eli belimden kalçama doğru inmeye başlarken ben sopa yutmuş gibi gözlerimi açtım. Ben beni bırakmayabilirdim ama ben bendim zaten. Saçmalıyorum! Sakin ol Mehir ve ona gününü göster!

"Bırak beni pislik herif!" Beni saran ahtapot kollarından sıyrılmaya çalıştım.

Arkamdan birinin "Bırak kızı! Yoksa o pis ellerini g.tüne sokarım!" demesiyle rahat bir nefes aldım. TDK hürmetine noktalı küfür eden beyler candır.

Kamer'in gözleri önce kısıldı sonra büyüdü ve tek kaşını kaldırarak elleri hâlâ belimdeyken konuşmaya başladı. "Aman Beyefendiciğim siz yanlış anladınız, biz saygıdeğer hanımefendiyle dans edecektik. Ama sizinle de dans edebilir pek tabii, buyrun!"

O sırada Kamer kollarını açmıştı ve beni rahat bırakmıştı. Özgür kalınca beni kurtaran adama teşekkür etmek için arkamı döndüğüm anda "Bir daha sevgilimin yanına yaklaşırsan seni o fıçı gibi göbeğine gömerim!" diyen kişi bir sanrıdan ibaretti. Ben öyle kafamdan görüntüler uyduruyordum. Zaten ben burada değilim, evdeyim!

Sanrılar, sanrılar ve sanrılar... Beni kandırabileceklerini sandılar! Sanrı elimi tuttu ve "İyi misin Nehir?" dedi.

Gıcık sanrının gözlerine şaşkınca bakarken boşta kalan elimi alnıma koydum ve şok halinde "Böyle sanrı olmaz olsun!" dedim.

Halüsinasyonken bile adam kıllığından bir şey kaybetmiyordu. "Sanrı kim?" dedi şaşkınlıkla.

"Ya sektir git! Asıl Nehir kim?" dedim gözlerimi kapatarak.

Uyuz sanrının gözümün önünden çekilmesi için elimi dışa doğru silkeledim. Gözlerimi araladım ama sanrı olduğu yerde durmaya devam ediyordu.

"Ben Kalender hemen unutuldum mu?"

"Lanet girsin! Sanrı değil Kalender Meşrep'sin!"

"Hatırlamana sevindim." Adam bana gülerek bakıyordu. Sıçayım böyle işe! Neden gülen insanlar beni buluyordu. Önce Melike sonra Kalender!

Meşrep Beyi boş verip Kamer döneğine döndüm. "Pığğkkk puuu senin yüzüne! Göbeğine bakanda adam sanır seni! Utan be içtiğin limonatan utan! Kenafir gözlü pislik seni!" dedim ve yüzüne tekrar salya sümük tükürdüm.

Kamer yüzünü silmeden, daha özür dileyemeden, utancından yerin dibine girdi ve bir daha o girdiği delikten çıkamadı. Derken melike birden arkamdan çıka geldi. Hayretle bana baktı.

"Ne güzel tükürdün. Böyle tükürmeyi kimden öğrendin?" diye sordu.

"Mahir abimin bir gün 'pığğğk puu' yaparak dövdüğü birine tükürdüğünü gördüm ve işte bu dedim! Abimden bunun tekniğini öğrenmek için bir hafta her dediğini yapmıştım. Sonra balkondan aşağıya tükürük yarıştırarak eğitimimi tamamladım."

"Vay be! Keşke benim de Mahir gibi abim olsaydı. Ahhh bir tanıdık gördüm sanki," diyerek yanımdan ayrıldı.

    ***


  

"Mehir duyuyor musun beni?" diyen sese döndüm. Harami abiydi.

"Ne işin var burada Harami abi?" dedim gayri ihtiyari.

"Karaoke partisine bende davetliyim. Sanırım beni görmeyi beklemiyordun. Yaşım henüz o kadar ileri değil Mehir bacım," dedi ve tek kaşını havaya kaldırıp sempatik bir gülüşle bana baktı.

"Estağfurullah hepimizden genç duruyorsun Harami abi. Baksana tüm kızların gözü sende!"

Harami abi gururla gerindi. Ve aldığı gazla piste çıkıp bir kızla dans etmeye başladı.

"Mehir, dans edelim mi?" diye soran Kalender'e devrik cümleler kurup şiirsel konuşmak istedim. Ama hayır, yorulmama değmez.

"Hiç şansın yok!" dedim ve bastım havamı. Gözlük taksam tam olacaktı da kapalı ortamdaydım. Görgüsüz zengin olarak anılmaya gerek yoktu.

"Mehir ya ben de seni arıyordum, sana demedim mi geldiğinde ara diye?"

Rüya'ya sinirle baktım. Beni davet eden oydu ama çarşı pazar olanda oydu.

"Rüya asıl sen nerdesin? Bir başıma kaldım barlarda! Nerdeyse adamın biri beni götürüyordu!"

"Ne diyorsun kızım?" Kafamı Kalender'in taş gibi kaslarına vurup parçalamak istedim. Neden benim arkadaşım bir kerede anlamıyordu. Ya da bende anlatım kıtlığı mı vardı?

"Diyorum ki Rüyacım adam kaşla göz arasında kalite kontrolü yaptı. Her tarafımı mıncıkladı! Namusum kirlendi Rüya!"

"Kıraydın ya kafasını elin armut mu topluyordu? Ayağındaki topuklu ile beyninde tek sağlam hücre bırakmasaydın keşke!" dediğinde ben gözlerimi kocaman kocaman açıp süt dökmüş kedi görünümlü leopara baktım.

Ne tür bir insanüstü varlıktım ben? İnsanların içindeki değişik değişik karakterleri bulup çıkarmada üstüme yoktu. O çıkardığım hayvanları bir araya toplasam ve hayvanat bahçesi kursam, girişi 10 lira yapsam zenginlikte babama rakip olabilirdim.

"Tamam, Rüya en iyisi ben bir koşu gidip adamı beyinsiz yapıp geleyim! İstersen beraber gidelim?" dedikten sonra elimi öne doğru uzatıp ona yolu gösterdim.

"Hımm şey ya bence keyfimizi bozmayalım bak daha şarkı söyleyeceğiz!" dedi az önce atıp tuttuğu sözleri tepeden yere bırakmıştı.

"O sahnedekiler Melike ile Kalender değil mi?"

"Evet onlarda bizimle geldi. Sonped reklamı için kutlama yapalım dedik. Remzi de geldi ama helaya gitti," dedi.

"Yeah!" deyip başını disco topu gibi sallayan elbette Remzi'ydi. Adamın gelmesi bile bir olaydı. Göbeği ayrı sallanırken kolları ayrı oynuyordu.

"Mehir biz seninle düet yapalım mı?" diyen Rüya değil Remzi'ydi. Gecenin sonunda içtiklerinin parasını kime ödetecekti kim bilir? Bedava karaoke baldan tatlıdır!

"Bir şartla! Benim istediğim bir şarkıyı söyleyeceğiz," dedim ve hain bakışlarımı Kalender'e yolladım. Bakalım bu kez de sakinlik tohumları onu ne kadar sakin tutabilecekti.

"Kabul," diyen Remzi ile birlikte sahneye çıktık ve ayarlamaları yaptıktan sonra şarkıyı söylemeye başladık.

    "Ben Kalender Meşrebim 

Güzel çirkin aramam

Gönlüme bir eğlence isterim olsun" dedim ve sonra Kalender'e baktım. Kalender de bana baktığında arada bir cereyan oluştu ve ben Kalender'e hasta oldum.

Şarkının sonunda alkış kıyamet gibi koparken anında bana kaset yapma teklifi geldi. Haliyle çok ısrar ettiler ama kabul etmedim. "Sesinin bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum," diyen Melike'ye baktım. Kıskançlığından ortadan yarıldı, yarılacaktı.

"Senin de sesin güzel ama benim sesim kadar değil!" dedim ve patlayan egom yüzünden takla attım. Şarampole yuvarlandım ve egosuz melek oldum.

"Kalender Meşrep şarkısını çok mu seviyorsun?" diyen Kalender'e göz devirdim.

"Yani bu şarkıyı sevmesem söylemezdim değil mi?"

Dudaklarını birbirine bastırdı. Mahçup bir şekilde başını önüne eğdi ve derin bir nefes çekip tekrar başını kaldırdı. Bu defa başını ağ omzuna doğru yatırıp işaret parmağını havaya kaldırdı. "Öyleyse Sonped reklamında sen oynayacaksın ve kendi sesinden Kalender Sonped şarkısını seslendireceksin," dedi!

Anlamsız bir şekilde Kalender'e baktım. Allah için açık kahverengi tonlarında güzel gözleri vardı. Ama konumuz onun kaşı gözü değil, tam olarak bendim

"Reklamda elbette oynamayacağım." Oynayayım da ailem yalanımı öğrensin dimi!

"Melike sen ne diyorsun bu işe, elemanın işi kabul etmek istemiyor," dedi ve Melike bana baktı. Bu kez gülmüyordu. Birazdan gök yarılacak ve zebaniler başımıza düşecekti. Belki kel ve göbekli olan zebani benim üstüme düşerdi. Belli mi olur?

"Elbette kabul ediyoruz değil mi Mehirciğim?" dedi. Aba altından sopa gösteren anneler gibi gözleri ile beni adeta dövdü. Linç etti... Kappe! Sanki kötü yola düştüm de Kalender'i istemiyormuşum gibi bakıyordu. Mama ruhu var bu kadında, onu ilk gördüğüm anda anlamıştım zaten!

"Elbette! Kabul..." etmiyoruz diyecektim ki lafı ağzıma tıktı üstüne sifon çekti. Lafım boğazımdan mideme indi. Orda öğütülmüş yumurta kardeşlerini gördü ve sevindi yalnız olmadığı için. Yumurtalar 'boş lafa gerek yok' dedi ve lafımı bağırsaklarıma doğru ittirdi. Sonuç olarak sıkıştım... Sıçmam lazım... Hatta sıçtım!

"Doğru karar Mehirciğim düşündün ve kabul ettin hemen. Gerçekten çok akıllı bir kızsın. İstikbalin çok parlak benden demesi!" diyen kadının ağzını dozerle ezip geçmek istiyordum.

İstikbalimin ortasına mayın döşemiş bir de marifet gibi 'istikbalin çok parlak' diyordu. Evet, ben o mayınlara basıp havaya uçarken gerçekten çok parlak olacaktım. Hatta havai fişekleri kendime bağlayıp daha iyi bir görsel şölen sunabilirdim.

    "Ama ben..."

"Ama sen... Çok heyecanlısın biliyorum tatlım. Reklam yıldızı olacaksın! Bu şahane bir duygu olmalı!"

"Mehir istersen sana reklamda eşlik edebilirim!" heyecanı göbeğinden fışkırmış gibi konuşan şahsiyet Remzi'ydi. Anlamadığım ped reklamında nasıl bir rol almayı düşündüğüydü.

"Yaa yaa ne iyi olur." Melike bana hiç fırsat vermeden konuşmaya yeminliydi. Bu konuyu Melike ile iş yerinde konuşmak en doğrusu olacaktı.

    ***

    

  

  

Loading...
0%