@asra__
|
Sabah ki konuşmamızdan sonra Çağla'yla biraz vakit geçirip derslerimize girdik ve evlere dağıldık. O vakitler içinde daha konuşmamıştık ta ki o bana akşam radyo kanalında yalnızca o olacağını söyleyen bir mesaj atana kadar... munisbiri: Akşam saat 23:00. Bu kez yalnızca ben olacağım. Birden heyecan basmıştı o dakikadan beri beni. Dinlediğimi hiç söylememiştim ama bunun aksini de ona söylememiştim. Bazen her yaptığımı sanki ezbere biliyormuş gibi konuşması beni korkutmuyor değildi. Yine de beni ona çeken bir şeyler vardı ve artık bunu etrafa da inkar etmek istemiyordum sanırım. Kendime çoktan itiraf etmiştim değil mi? Gaye ile öğlen ki konuşmamızı anımsadım; "Eee var mı bir gelişme?" "Yani işte konuşuyoruz mesajla yanii. Onun dışında bir şey yok." "Bana pek öyle gelmedi..." "Zaten ben size ne desem size öyle gelmiyor ki Gaye. Hep bir tık fazlası isteniyor var olan kabul görmüyor." "Ay başlama hemen kötü mü bir şey diyorum, Gülce. Mutlu ol diye diyorum çünkü artık zamanı geldi yani." "Neyin?" "Mutluluğun. Ben bilmiyor muyum her erkek mevzusu açıldığında aklına o anın geldiğini.. Ama herkes aynı değil Gülce..." "Ben de biliyorum herkesin aynı olmadığını Gaye, ama sizde şunu anlamıyorsunuz bu düşünce mantığıma yatsa bile duygularımla örtüşmüyor. Ve biliyorsun ki bu işler yalnızca mantıkla olmuyor." "Ah benim güzelim ya.." "Madem benim adıma mutlu bir haber duymak istiyorsun o zaman sana şu kadarını söyleyeyim; Bir şeyler oluyor ama ne olduğu hakkında benimde bir fikrim yok." "Ay Gülce bu-" "Tamam daha fazla konuşmayalım bu kadar ve lütfen diğerlerine söyleme henüz olmaz kendimi bir şey hissetme konusuna alıştırmak istemiyorum sadece söylemem gerekiyordu birine. Anlıyorsun beni değil mi, Gaye." "Ben seni anlıyorum da sen de bizi anla. Bir yerin acıdığında bunu en yakınlarına duyurman seni sen olmaktan alıkoymaz. Aksine acın dinmese bile hafifletecek şeyler illaki bulunur ve biz Gülce, biz buradayız kim olduğu belli olmasa bile onu bulur yaptığını fitil fitil getiririz burnundan." "Kapatıyorum. Bir adım ilerisi ağlaşmak gibi hissettim. Öpüyorum." "Ben de yavrum dikkat et kendine." O andan beri düşünüyorum ve sanırım benim içinde artık yeterdi değil mi? Dört yıl geçmişti ve ben sadece hayatıma odaklanmıştım kalbime kimseyi almamıştım yani buna ihtiyaç duymamıştım. Ama sanırım kalbim yeniden atmaya başlamıştı ve bunu durmasını istemiyorum. Hızla odama ilerleyip sanki dört yıldır kapalı olan kalın perdeleri açtım ve bunu yaparken yalnızca elim titredi bu kez, "Yeniden başla," diye diye derin nefesler aldım. "Yeniden başla." Odamda da ufak bir değişiklik yapmak istedim mesela çalışma masamın yanında duran aynam... 4 yıl önce; Gülce okuldan gelmiş evdeki işlerini hallettikten sonra dönem sonu projesi için kollarını sıvamış harıl harıl araştırma yapıyordu. Derse odaklandığı bir an aklına bugün okulda Berna'nın Barış hakkında arkadaşlarına söyledikleri düştü. Gülce biliyordu ki Berna Barış'a aşıktı ama Barış'dan yana bir hareket sezinlemediğinden içi rahattı. Yine de içine düşen kurt onu asla rahat bırakmıyordu. Barış ile Gülce... İsimleri bile ne kadar uyumluydu değil mi? Aileleri çok yakın olduğundan aslında yakıştırılmıyor değillerdi ama yine de korkuyordu Gülce.. Barış neden sessizdi bilinmez ama bu sessizlik genç kıza heyecan vermiyor değildi. Belki sesli dile gelmeliydi bazı duygular ama Gülce'nin en sessiz limanıydı Barış'a ait tüm duyguları... Sessizlik demişken dışarıdan yükselen bir ıslık sesiyle sıyrıldı düşüncelerinden genç kız ve yerinden kalkmadan yan tarafında duran aynaya takıldı gözleri. İşte yine oluyordu, Gülce'nin tüm sessizliğinin sesi olan bir ritim yükseldi kalbinden ve aynaya yansıyan görüntüden dudaklarında ki ufacık kıvrımın giderek büyüyen bir tebessüm olmasına engel olamadı... Aynada gördüğü; odasının balkonundan elinde ki kağıt ile ona sırıtarak bakan Barış'tan başkası değildi. Yansımadan ötürü kağıda yazdıkları ters gözükse de sonunda ne yazdığını görebildi; Yarım saat sonra, sahilde... Her zaman ki yerlerinde yani... Genç kız bir şey söylemeden ayaklandı ve penceresinin önüne doğru geldi. Pencereyi kapatmadan bir süre bakındılar birbirlerine ve en sonunda bir şey söylemeden perdeyi de çektiğinde geriye Barış'ın neşeli kahkahası asılı kaldı. Genç çocuk biliyordu ki Gülce gelecekti ve yine biliyordu ki onu göremediğinde çok kızacaktı ama yüz yüzeyken veremezdi hediyesini.. Genç kız hazırlanıp vakit kaybetmeden evden çıktığında hızla ilerliyordu. Sahilin köşe kısmında kalan küçük bir masa vardı orayı ilk keşfeden Gülce'ydi canı ne zaman sıkılsa orada kitap okumak, kendi kendine vakit geçirmek hep iyi gelmişti ama artık orada tek olmak hiç hoşuna gitmiyordu. Heyecanla ilerlerken masayı nihayetinde gördü ve başta tebessüm ile yürürken etrafın da kimsenin olmadığı gerçeğiyle yüzü düştü, adımları yavaşladı ama masanın üzerinde gördükleriyle masaya ilerlemeye karar verdi. Bir hediye paketi, küçük bir zarf ve küçük bir termos... Zarfı eline alıp açtığında içinde ki notu okumaya başladı; En sevdiğin şeylerden bahsederken etrafa saçılan tebessümlerinden bir haber olman onların benim kalbime düştüğü gerçeğini değiştirmiyor. Lütfen artık tüm sevdiklerinden benim yanımda bahseder misin? Bahsettiğin gün sana burada eşlik ediyor olacağım. Umarım keyifle okursun.... Genç kız keyifle kıkırdarken hemen hediye paketini açtı ve tam da tahmin ettiği gibi bugün Selim ile konuşurken laf arasında geçirdiği o kitaptı, Küçük Prens... Kitabı keyifle göğsüne yaslayıp sıkıca sarıldı ve hemen ardından oturup hava kararıncaya kadar bildiği satırları okumaya devam etti... "Kız Gülce!" diye bağırınca annem yerimde sıçradım, "Anne ne yapıyorsun ya ödüm koptu," diyerek baş parmağımla damağımı kaldırdım. "Ne yapıyorsun burada sen o aynaya melül melül bakarken?" "Ne- ne yapacağım eee heh ayna! Aynanın yerini değiştirecektim ya onu düşünüyordum," hemen aynaya doğru ilerleyip tekerlekleri sayesinde yatağımın karşısında duran çekmecelerimin yanına sürükledim. Gözü sanki değişik bir şey yapıyormuşum gibi ben de olan anneme dönüp, "Sen ne için seslenmiştin?" Annem bir kaç saniye aynaya sonra da bana bakıp, "He Koray oğlum geldi telefonunu açmamışsın sanırım seni çağırıyor kapıya bak diye geldim." "Koray mı?" "Ay evet kızım hadi ağaç oldu çocuk!" Yarım olan kapıya ilerleyip dışarı çıktım, "Hayırdır?" "Ooo bir selam yok mu?" "Slm cnm..." "Iy ergen misin be," gözlerimi devirerek, "Ne oldu Koray niye geldin?" "Aman iyi eve almayacaksın belli. Akşam çıkalım mı diyecekt-" "Ben gelemem!" birden cümlesini ksince bakakaldı bana. "Asıl sana hayırdır?" "Yani... Ödevim var, yetiştirmem lazım valla gelemem o yüzden," diye kıvırdım ama... "Uydurma daha dönemin başındayız ne ödevi?" "Ya ne uydurması hoca yapın demedi ama ben isteyeceğini düşündüğüm için yapacağım." "He ileri görüşlülük diyorsun?!" "Ay Koray ne uzattın yaa! Hadi hadi hadi işim var benim gelmeyeceğim." "İyi be gidiyorum ama sakın sonra bana atar yapma." "Üff tamam yapmam hadi giriyorum ben içeri görüşürüz yarın." "İyi bakalım..." Kapıyı kapatım derin bir nefes vererek alnımı kapıya yasladım ve o ilahi ses yükseldi; "Gülce! Gel salata yap, sofrayı kur kızım..." Alnımı kapıya iki kez hafifçe vurarak, "Tek tek gelin ya..." isyanlarımla mutfağa ilerledim. Akşam yemek yendikten sonra hemen odama çekildim ve saat gelmese bile radyonun başında oturup bekledim. O sırada uzun zamandır alıntı paylaşmadığımı fark edip hemen uygulamaya girdim ve hemen bir paylaşım yaptım. yeşilemünzevi: Bazen beklemek lazım, en güzeli için... Şeker Portakalı munisbiri: Beklemeye değer... Anında alıntılanıp cevap gelince elim birden kucağımdaki yastığa gitti ve ağzıma doğru bastırıp çığlık attım. Bu çocuk... Neyse sakin Gülce. Saat 23:00 olduğunda beni bir heyecan basmıştı ve derken radyoda onun sesi duyuldu. "İyi geceler derttaşlarım, bu akşam içinizde benim için önemli biri daha var," dedi birden. Ses tonuna mı yoksa burada olacağıma bu kadar inanmasına mı hangisine düşeyim bilmiyordum. Cümlesini söyledikten sonra bir süre sessiz kaldı ve sonrasında, "Buradasın değil mi, Yeşil?" Peki ben ne yaptım, "EVET!" diye birden çığırdım... Sanki beni duyacakmış gibi. Nitekim duydu da galiba çünkü birden güldü. Daha bağırmamın şokunu yaşıyorken birden eridim gittim melül melül baktım radyoya... "İlk şarkı onun için olsun diyor ve sessizliğe bırakıyorum..." Ve biraz sonra o gün alıntı olarak paylaştığı şarkı çalmaya başladı; Can Oflaz, Fikrimin İnce Gülü Fikrimin ince gülü O gün ki gördüm seni Ateşli dudakların Şarkının ikinci dakika, kırk yedinci saniyesinde telefonum titredi, munisbiri: Bu şarkıyı bir gün gözlerine bakarak dinlemek en büyük hayalim. yeşilemünzevi: Hangi şarkıyı? munisbiri: ... Sonra bir bildirim daha düştü ama bu kez konuşma penceremize değil yeni bir gönderi bildirimiydi bu. munisbiri: Yanmak güzeldir bazen, eğer yakan değerliyse... Mevlana ............ SELAMLAR! Yine severek yazdığım bir bölümdü buraları yazmak çok hoşuma gidiyor... Bu bölüm biraz daha geçmişe döndük gibi ama bakalım ne olacak? Neler olacak? Hep birlikte göreceğiz... Bir daha ki bölüme kadar sevgiyle kal! Kocaman öptüm!
|
0% |