@aswiium0
|
Neredeyse tamamını okuduğum gerçek ailem kurgusunu bende yazmak istedim (aynı anda 2 kurgu daha yazıyorum ama bunu boş verelim) yazım hatalarım elbette vardır uyardığınız zaman kesinlikle düzeltirim sizleri seviyoreeee
Tarih: 20/08/2024 (Başlama tarihinizi alabilir miyiiimmmm?) 💕
Yanağıma bırakılan bu öpücükler ne? Uykunun en tatlı yerindeyim kim beni öpen hadsiz? Sen kim köpek benim uykumu bölmek? Türkçem bozuldu gerçekten. "Doğa, meleğim uyan hadi." Ah asıl melek sensin sevgili ablacığım. Ayrıca özürlerimi sunuyorum sana köpek dediğim için. Her neyse iyi ki sana köpek dediğimi duymadın. Gözlerimi aralayıp ablamın parlayan kızıl saçlarına baktım. Rabb'imin VIP kulu mübarek. Güzellik yarışmasına katılsa dünya birincisi olur canım ablam benim. "Günaydın ablam." kollarımı boynuna dolayıp ablamıda yatağa çektim. "Doğa, boğuluyorum. Gebertirim bak seni!" "Kulaklarım kanadı ne bu ses Dora?" diye bağırarak yanımıza gelen abim bizi görünce gözlerini devirip kollarımı açtı ve ablamı kurtardı. "Ya ama abi ne güzel oynuyorduk biz." diye itiraz ettiğimde ablamın cırtlak sesi âdeta beni mest etti. "Ne oyunu be ölecektim salak! Güzel güzel uyandırayım dedim şurda mala çevirdin beni." Yatağımda oturur pozisyona gelip sırtımı baza başlığına dayadım. Ellerimi önümde birleştirip başımı eğdim. Ağlamaklı sesimle, "Özür dilerim abla, öyle yapmak istememiştim." dediğimde abim ve ablam aynı anda yanaklarımı öptüler. "Doğa'm ablan kızmadı sadece canı acımış." dediğinde ablama baktım. Havada bir öpücük atıp gülümseyerek odamdan çıktı. Abim hâlâ yanımda oturuyordu kollarımı beline sarıp başımı göğsüne yasladım. Başımın üzerini öpüp başını başımın üzerine koydu. Abim ve ablam olmasaydı ben ne yapardım? "Ablan kahvaltı hazırladı güzelim hadi üzerini değiştir aşağı gel." Başımı çekip abime baktım, "Onlar evde mi?" "Hayır güzelim erkenden çıkmışlar önemli bir işleri varmış." dediğinde rahatlayarak yatağımdan çıktım. Abimde odadan çıkarak bana mahremiyet sağladı. Anne ve babayla birlikte yemek yemeyi sevmiyordum. Onlarla yediğim her yemek kavga ile bitiyordu. Abim ve ablamın olmadığı zamanlar tam bir kâbustu. Hatırlamak istemediğim kâbuslar. Odamdaki banyoya girip günlük bakımımı yaptım ardından siyah dizlerimin altına gelen yırtmaçlı etek ve siyah crop giyip düz saçlarımı salık bırakıp aşağıya indim. "Ooo birileri yine döktürmüş." Ablamın yanağına en kocamanından bir öpücük kondurdum. "Doğa beni bir daha böyle öpersen seni kapının önüne koyarım ablam!" "Abartma Dora, hadi kahvaltımızı yapalım erkenden çıkmam lazım bugün." Abim masanın baş köşesine, ablam ve ben iki yanına geçip kahvaltı yapmaya başladık. Üçümüzün de ağzını bıçak açmıyordu. Nedensizce içimi büyük bir sıkıntı kaplamıştı. Sanki birileri karnıma hançeri saplamışta her nefes alışımda onu çeviriyormuş gibi bir histi. Bugüne kadar her böyle olduğunda bir şeyler olurdu.
Karnımı doyurup masadan kalktım. Abim ve ablam bana 'ne oldu?' bakışlarını atınca, "Doydum ben biraz dışarı çıkacağım." dedim. Abim başını salladı. Odama çıkıp beyaz çantamı alıp aşağı indim. Beyaz spor ayakkabımı da giyip ablamlara seslenmeden evden çıktım. Daha on yedi yaşında olduğum için ehliyetim yoktu. Bir yere gideceğim zaman abim ya da ablam bırakırdı. Onlar olmadığı zamanlarda ise taksi iş görürdü. Bu sefer nereye gideceğimi bilmediğim için amaçsızca yürüyordum. Yine ne olacaktı? Neden vardı bu his? Telefonun sesini duymamla çantamdan çıkardım. Yüsra'nın aradığını görünce açtım. "Aşkım neredesin? Kayra ile yanına gelelim evdeysen." "Evde değilim Yüsra. " Kaldırımda yürüken ayağımın önüne gelen taşlara vuruyordum bir yandan. "Tamam bırtanem nerdesin? Oraya gelelim." "Nerede olduğumu da bilmiyorum Yüsra." "Ne demek bilmiyorum? Doğa'm iyi misin sen? Hadi konum at gelelim Kayra ile." Yüsrayı onaylayan bir mırıltı çıkarıp telefonu kapattım. Canlı konum atıp kaldırım taşına çöktüm. Yüsra ve Kayra ikizdi. Onlarla beşinci sınıfta tanışmıştım. Ailedeki sorunlar sebebi ile hep asosyal bir çocuktum. Ortaokula ilk başladığım gün önümde bir kız ve erkek oturuyordu. Yani Yüsra ve Kayra. Kayra'nın Yüsra'nın saçındaki tokayı çekmesi ile kavga etmeye başladılar ve sonunda Yüsra Kayra'ya küsüp yanıma oturdu. İlk zamanlar da ben pek konuşmuyordum ama Yüsra'nın azmi sağolsun beni yendi ve sonuç olarak lise son sınıfa yani bugünlere kadar geldi arkadaşlığımız. İkizler kesinlikle hayatımın her noktasında varlar. İkizlerin arasındaki ilişkiye hep özenmişimdir. Bir keresinde Yüsra ve ben takılırken Yüsra kötü hissettiğini ve Kayra'ya bir şey olduğunu söylemişti. Ben ise saçmalama olur mu öyle şey nasıl hissedebilirsinki deyip dalgaya almıştım. Yarım saatin ardından ise Kayra ağzı, yüzü mor şekilde yanımıza gelmişti. Kısacası birisine bir şey olduğunda ikizi hep hissediyor. Bende olsun isterdim. Yani ikizim. "Doğa oturma yer çeker çabuk kalk." diye bağıran Yüsra ile ayağa kalkıp ona gülümsedim. "Ablam kılıklı sussana sen." Gözlerini devirip eliyle gel işareti yaptı. Bende Kayra'nın sürdüğü arabaya bindim. "Hakan amca ehliyetini almadan nasıl arabayı veriyoe anlamıyorum." diye söylenip Kayra'ya baktım. "İzin alan kim yavrum." Gözlerimi far görmüş tavşan gibi açılınca ikizler aynı anda kahkaha attılar. "Allah aşkına Doğa sen bu zibidinin ne zaman babamdan izin aldığını gördün?" diyip tek kaşıno havaya kaldırdı Yüsra. Ciddi miydi bunlar? "Salaklar arabaya bir şey olsa ne deriz Hakan amcaya?" diye çıkıştığımda Kayra kendini beğenmiş laflarını eksik etmedi. "Bugüne kadar ne zaman kaza yaptım ben? Sanki bilmiyorsan ne kadar harika muhtişim ötesi süpermega ultra bir şoför olduğumu." diye sayarken önündeki sokak lambasına çarptı ve ne kadar harika muhtişim ötesi süpermega ultra bir şoför olduğunu kanıtladı. "Siktir! Babam beni liğme liğme edecek!Yüsra ne yapıcaz?!" Yüsra hâlâ şoktan çıkamamış vaziyette arabanın önünden çıkan dumana bakıyordu. "Tamam sakin olum abimi arıyorum." Kayra kafasını hızlı hızlı sallayıp, "Doğru çabuk ara götümüzü kurtarsa kurtarsa Doğu abi kurtarır." Bu haline gülüp abimi aradım. Durumu açıklayınca Kayra'ya biraz sövmüş ve ardından gelip Kayra'nın deyimi ile götümüzü kurtarmıştı. Hakan amcaya ise Kayra'ya araba sürmeyi öğreteceğini arabayı o yüzden almasını kendisinin söylediği yalanını atıp tereyağından kıl çeker gibi olayı halletmişti. Tüm bu olanları yapması beş saatini almıştı ve şuan bizim evin bahçesinde hep birlikte oturuyorduk. "Gerçekten bunları söylerken mi çıktı direğin başına?!" diye söylenip bir yandan gülmek yerine at gibi kişneyen ablam ile Kayra kıpkırmızı kesilmişti. Yüsra ve ben ise Kayra'ya acıyor ama bir yandan gülüyorduk. Evin zili çalınca ablam açmak için ayağa kalktı. "Kim geldi acaba?" diye soran Yüsra'ya, "Bilmiyorum anne ve baba bu saatte gelmezler iş yerlerinde olmaları gerekiyor kurye falandır sanırım." dedim. O da başını sallayıp Kayra ile dalga geçmeye devam etti. Bahçeye giren Dinçer Aydemir ile ardından gelen Dilay Aydemir'i görünce kaşlarım çatıldı. Bu saatte neden eve gelmişlerdi? "Doğa ile bize biraz müsade edin lütfen." diyen Dilay, yani anne resmen nazikçe ikizler, ablam ve abimi kovmuştu. Abimin kaşları çatılsa da bir şey demedi. Dinçer ve Dilay ikilisi karşıma oturup konuşmaya başladılar. "Bugün sabah babanı Teoman Aslanoğlu aradı." Tam bir şey söyleyecekken Dinçer, "Annenin sözünü kesmeden sadece dinle Doğa." Bende başımı sallayıp konuşmasını dinlemeye başladım. "Aslanoğlu ailesinde hasta birisi varmış ve onun için uyumlu olan bir aile bireyi gerekiyormuş. İşin sonunda en küçük kızları Esin Aslanoğlu ve Teoman Aslanoğlu'nun DNA'sı uyumsuz çıkmış. Sonuç olarak senin ve Esin'in karışmış olma ihtimalinden bahsettiler." Sustum. Yemin ederim ki o an susmaktan başka hiçbir şey yapamadım. Doğru olabilir miydi? Ya beni göndermek için yalan söylüyorlar ise? Saçmalama Doğa öyle olsa daha önce yaparlardı. En basitinden bir yetimhaneye verirlerdi. Ya ben değilsem karışan kız? Ya ben isem? Ablam benim ablam değil miydi? Ben ablamın meleği değil miydim? Ya abim, o da mı abim değildi? Ben abimin biricik Doğa'sı değil miyim? Acıdım sadece acıdım. Yitip giden çocukluğuma acıdım. Annenin öldürdüğü çocukluğuma babanın yaraladığı gençliğime acıdım. Kundakta gerçek annesi için ağlayan o bebeğe acıdım. Altı yaşında anaokulu gösterisinde babasını bekleyen çocuğa acıdım. Abisi ve ablası yokken canım acıyor diye hıçkırarak ağlayan o çocuğa acıdım. Yaşadığı her şey çektiği her acı boşuna olan o küçük kız çocuğuna acıdım. "Yarın sabah erkenden hastaneye gideceğiz Doğa. Duruma göre tekrar konuşuruz." İkisi birden ayaklanıp gittiler. Ben Doğa Aydemir veya Doğa Aslanoğlu orada gözlerim dolu bir şekilde kaldım. Ablam geldi ağzımı açıp tek kelime edemedim. İkizler geldi konuşmak istedim ama konuşamadım. Abim geldi gözlerimin içine baktı ve kendini zor tutan gözyaşlarım dur durak bilmeden dakikalarca aktılar ama ben yine ağzımı açıp tek kelime edemedim. O gece bir saniye bile durmadan ağladım. Öyle ki bir yerden sonra gözyaşlarım bitti. Sadece hıçkırıyordum. Anne ve baba abimlere anlatmış olacakki ablam ve abim sabaha kadar kapımda beklediler. Sabah ise yanıma gelip saçlarımdan öpüp tek kelime etmeden odamdan çıktılar. Kabullenmiş olamazlardı değil mi? Ben onların kardeşiyim kabullenemezler değil mi? Korkuyorum çünkü ben onların kardeşi olmamayı kabullenemiyorum. Ya onları göremezsem bir daha? Başımı sağa sola sallayıp bu saçma düşüncelerden kurtuldum. Beyaz crop ve kot short giyip halka küpelerimi kulağıma taktım. Nemlendirici krem ve güneş kremi sürüp kirpiklerimi kıvırdım. Maskara ve pembe tonlarında olan bir gloss sürdüm. Maşa ile saçlarıma hafif dalgalar verip odamdan çıktım. Mutlu ve normal gözükmeliydim. Doğa bunu yapar. Soyadı ne olursa olsun Doğa her zaman bunu yapar ve acılarını saklar. Olması gereken hep budur. Salona indiğimde Aydemirler masada oturuyordu. Ablamın sağ tarafına geçip bende oturdum ve kahvaltı yaptık. Biz ilk kez kavga etmeden yemek yedik. Aydemirler ve ben evden hep birlikte çıktık. Abim ve ablamda geliyordu. Biliyorlardı değil mi? Bana veda etmek için geliyorlardı. Dinçer Aydemir bir hastanenin önünde durduğunda hepimiz arabadan indik ve babayı takip ettik. Bir odanın kapısını çalıp içeriye girdi. İçeride beş kişi ve bir de doktor vardı. Yaşıtım olan kız babasının kolunun altında duruyor ve ona gülerek bir şeyler anlatıyordu. Babasıda hevesle onu dinliyordu. Aklıma birinci sınıfta okuma yazmayı öğrendiğimde koşarak babanın yanına gelip anlattığım ama onun beni zerre dinlemeyip odadan kovması geldi. Yutkunamadım. Aldığım nefes ciğerime yetmedi, gözyaşlarım akmak için çabaladı ama ben izin vermedim. Sonra gözlerim eşi ve kızını tebessüm ile izleyen kadına takıldı. Onlara dünya üzerindeki en güzel şeylermiş gibi bakıyordu. Aklıma ortaokul mezuniyetimde sırf annem beni güzel bulsun diye onun en sevdiği renkteki elbiseyi alıp giydiğim ve mutlulukla ona gösterdiğim geldi. O ise bana bir çöpmüşüm gibi bakıp yanından kovmuştu değil mi? Bu sefer acı ile yuktundum ve bir adım geri çekildim. Onların oturduğu koltuğun arkasında abim ve ablam yaşında bir kız ve bir erkek vardı. İkiside bana bakıyordu. Görmüşler miydi içimde kopan fırtınaları? Allah'ım lütfen görmemiş olsunlar. Ablam yaşındaki kız bana büyük bir şefkatle bakıyordu. Aynı Dora ablam gibi. Yanındaki erkek ise çözmek ister gibi bakıyordu sanki kafamın içindekileri görmek ister gibiydi. Dilay annenin kolumdan çekiştirerek koltuğa yani yanlarına oturtması ile yaşıtım kız ile göz göze geldik. O an dikkat ettim saçları ablam gibi parlıyordu rengi onunki gibi kızıldı. Gözleri ise abiminki gibi yemyeşil. Orman yeşiliydi gözleri. Gözlerimi kaçırdım. Yüzleşmek istemedim. Nasıl yüzleşebilirdim ki? Doktor bir şeyler söyledi dediklerinin hiçbirini duymadım. Sadece izledim, boşluğu izledim. Başka ne yapılırdı ben bilmiyorum ki. Sonra iki hemşire girdi odaya iğneden ve kandan korkardım ben. Abim atladı ortaya, "Doğa iğneden ve kandan korkar durun bir dakika." Yanıma gelip sarıldı. Başım göğsüne geliyordu. Yüzümü kapatmıştı. Beni herkesten, her şeyden ve bütün gerçeklerden saklamıştı. İğne koluma girdi mi bilmiyorum ama gözümde saha fazla bekleyemeyen yaşlar boşanıp abimin gömleğini ıslattı. Kollarımı abime dolayıp sessizce ağlamaya başladım. Şuan odadakiler iğneden ağlıyorum sanıyordu belki ama olayın iğne ile bir alâkası yoktu. Abim benden ayrıldığında odada kimse yoktu. Demekki gitmişlerdi."Doğa'm hadi gel aşağı inelim bir saate çıkarmış sonuçlar." Başımı sallayıp abimin elini tuttum. Bana gülüp yürümeye başladı. Şuan küçük bir kız çocuğu gibi görünüyor olabilirdim. Umrumda değildi, ben abimi bırakmak istemiyordum ki. Bahçeye çıktığımızda o kız bu seferde abisi ve ablası olarak tahmin ettiğim ikilinin arasında oturuyor ve gülerek konuşuyorlardı. Gözlerimiz birbirine değdiğinde gülümsedim. O ise zaten yüzünde olan gülümsemesini daha da genişletti. Banklardan birinde oturup onları izleyen ablamı görünce abimle yanına doğru yürüyüp bizde banka oturduk. "Özür dilerim abla." dediğimde bakışları bana döndü ve kaşları çatıldı. "Bakma bana öyle her şey ortada. Bir kere kız aynı sen. Saçları senin gibi gözleri abim gibi. Eğer ben olmasaydım yanınızda o olurdu. Özür dilerim." dediğimde burnumu çektim. O ise çoktan ağlamaya başlamıştı. Kollarını bana sarıp, "Saçma saçma konuşma gerizekalı sen benim kardeşimsin ve iyi ki varsın. Benden ve bizden sakın özür dileme yoksa eve gittiğimizde sana bamya yemeği yediririm." dediğinde gülüp geri çekildim. "Onu bana hiçbir güç yediremez abla. Sana yemin ederim yüzüne kusarım." dediğimde yüzümü ekşitip, "İğrençleşme Doğa kusacağım şimdi." dedi. Bir saat boyunca üçümüz o bankta gülüp eğlendik. Haberimiz yoktu ama Aslanoğlu ailesi hep bizi izlemişti. Teoman Aslanoğlu ve karısı gülümseyerek beni izlemişti. Küçük kızları hayranlıkla ablam ve abime bakmıştı. Büyük kızı gözünden eksilmeyen şefkati beni izledikçe daha da artmıştı. Büyük oğlu ise kafamı boş verip benim gülümsememi izlemişti. Ama ne yazıkki ben bunların hiçbirini görmemiştim. Abimlerle kalkıp doktorun odasına geldiğimizde tam kadro herkes buradaydı. Doktor konuşmaya başlamadan önce yaşıtım kız yanıma gelmişti. "Merhaba Doğa, Esin ben." deyip elini uzatıp gülümsemişti. Bende gülümseyip elini sıktım ve, "Memnun oldum Esin." dedim. "Eğer biz karışmışsak lütfen onlara iyi davran olur mu? Onlar görebileceğin en güzel aile çünkü." deyip iç çekip gülümseyerek Aslanoğlu ailesine baktı. "Eğer karışmışsak abim ve ablama iyi davran olur mu? Onlar görebileceğin hem en iyi ebeveyn hemde abi ve abla." dediğimde bana döndü. Ne demek istediğimi anlamıştı çünkü tebessümü buruklaşmıştı. Biz birbirimize bakıp tebessüm ederken doktor konuştu. "Doğa Aydemir %99 olasılıkla Teoman Aslanoğlu'nun kızı ve Esin Aslanoğlu %99 olasılıkla Dinçer Aydemir'in kızı." Zaman durdu. Nefes almayı bıraktım ve sadece Esin ile bakıştım. İkimizinde bakışları buruktu. Ben ablam ve abimi o ise tüm ailesini bırakıyordu. Bu hikayede yanan ikimizdik. Ve benim çocukluğum.
•Ben Doğa'yı yazarken burkuluyorum sanırım biraz Doğa'ya ağlayacağım.
|
0% |