Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2.Bölüm

@aswiium0

•Oy ve yorumlarınızı eksik etmezseniz sevinirim yanlış anlamayın lütfen bu sadece bir rica 🎀🫶

•Medya: Doğa Aydemir (Aslanoğlu)

Hani bir şarkı çalar da uzaklara dalarsınız ve sanki şuan yaşadığınız hayatı başkası yaşıyormuş gibi olur ya tam da öyleyim şuan. Sanki ben, ben değilmişim gibi.

Bakışlarımı ablama çevirdim. Yanımdaki Esin'e bakıyordu. İçimde bir şeylerin koptuğunu hissettim. Abime baktığımda onun çatık kaşlar ile boşluğu izlediğini gördüm. Dinçer ve Dilay Aydemir çifti ise gülerek kızlarına bakıyordu. Aslanoğlu ailesine baktığımda kendi aralarında bir şeyler konuşuyorlardı. Kendimi fazlalık gibi hissettim. Olmaması gereken birisi gibi.

Aydemir çifti yanımıza doğru geldi ve hiç ummadığım anda bir şey yapıp Esin'e sarıldılar. Dilay Aydemir'in gözünden yaşlar akıyordu. Dinçer Aydemir'in ise gözlerinin içi gülüyordu. İki adım gerileyip onlardan uzaklaştım. Sırtımı duvara yaslayıp onlari izledim. Abim yanıma gelip sarıldı ve kulağıma fısıldadı, "Kimin kızı olduğunun hiçbir önemi yok sen benim kız kardeşim ve biricik Doğa'msın." Abime sarılıp ağladım. Abim benden ayrılıp gözyaşlarımı sildi ve geri çekildi. Ardından ablam gelip sanki veda eder gibi sımsıkı sarıldı. "Ben her zaman buradayım meleğim. Sen benim kardeşimsin ve hiçbir şey bunu değiştiremez. İhtiyacın olduğu her an yanında olacağım." Alnımdan öpüp o da yanımdan gitti.

Teoman Aslanoğlu konuşmaya başladı. "İki aile içinde kızlarımızdan ayrılmak gerçekten zor olacak. Açıkcası bizler Esin'den tamamen kopmayı düşünmüyoruz. Bu bizler içinde Esin içinde en sağlıklısı olacaktır. " Bu sırada bakışlarını bana çevirip, "Bunun yanında Doğa'yı, kızımızı da tanımak istiyoruz. Sizin içinde uygunsa Doğa'nın bizde kalmasını istiyoruz. Tabii Doğa'da isterse." Gerçekten beni tanımak mı istiyorlardı? İçimde bir yerlerde küçük kız çocuğunun gülme seslerini duydum. Sanki karnımda küçük kelebekler uçmaya başlamıştı.

"Tabiki Doğa sizde kalacak sonuçta o sizin kızınız ve sizinde dediğiniz gibi bizde Esin'i tanımak istiyoruz. Ayrıca Esin'in soyadının Aydemir olması gerektiğini düşünüyoruz." Dinçer Aydemir konuştuğunda herkes ona bakmıştı. Son sözlerinden sonra ise abim ile yaşıt olan yani öz abim olduğunu düşündüğüm kişinin kaşları çatılmıştı.

"Kızlar istediği soyadı kullanabilir Dinçer Bey. Eğer Esin'i soyad konusunda zorlarsanız karşılığını bizzat benden göreceksiniz." Teoman Bey oğlunu susturmamıştı. Demekki o da aynı düşünüyordu. Haklılardıda.

"Merak etmeyin. Kimse Esin'i bu konu hakkında zorlamayacak. Eğer babam bu konuda Esin'in üzerine giderse en büyük tepkiyi benden alacak. Esin asla zarar görmeyecek. Ben buna engel olurum." dediğinde abim içimde bir şeyler çatladı sanki. Ben zarar görürken arkasına bile bakmadan gitmişti.

Ablam, "Aynı hassasiyeti Doğa'ya da göstermenizi rica ediyorum. O benim kardeşim ve istediği soyadı kullanması gerektiğini düşünüyorum." dedi. Tebessüm ederek ona baktım ve bana göz kırptı.

O an kimsenin hatta benim bile beklemediğim bir şey yaptım ve ilk kez konuştum. "Soyadımı değiştirmek istiyorum." dediğimde abim ve ablam aynı anda bana döndüler. Belki de yaptığım yanlıştı ama onların soyadını kullanmak istemiyordum. Esin, "Ben soyadımın değişmesini istemiyorum." dedi. O Aslanoğlu kalacaktı, ve bende Aslanoğlu olacaktım.

Dinçer Aydemir ağzını açıp konuşacakken abim önce davranıp, "Kızlar nasıl istersen öyle olacak baba Esin'e de Doğa'ya da kimse bu konuda karışmayacak." dedi. Dilay Aydemir, "Pekâlâ o halde biz Esin ile birlikte gidiyoruz." dedi. Esin, Aslanoğlu ailesi ile vedalaşıp onlarla birlikte gitti. Ben ise odada Aslanoğlu ailesi ile yalnız kaldım.

Teoman Bey'in eşi olduğunu düşündüğüm kadın, "Merhaba tatlım, Hilal ben. Hilal Aslanoğlu yani annen." gülümseyerek konuşup elini uzattı. Çekingen tavrım ile gülümseyip uzattığı elini sıktım. "Doğa bende." demekle yetindim. Soyadım için ne diyeceğimi şuan bilmiyordum.

"Teoman'ı zaten biliyorsun Doğacığım. Teoman'ın sol tarafında bize benzeyen kız ablan. Meltem Aslanoğlu." diyerek eliyle tanıttığı kızı gösterdi. Gülümseyip baş selamı vermek ile yetindim. Ardından, "Teoman'ın sağ tarafında bulunan kişide abin Bora Aslanoğlu kendisi ailenin iki numarasıdır ayrıca ablanda üç numara." dediğinde Bora'ya da gülümseyerek baş selamı verdim.

"O hâlde bende dört numara mı oluyorum?" diye sorduğumda hepsi birden kıkırdadı. Ben ne dedim de güldü ki şimdi bunlar? Bora, "Hayır küçük Meltem sen sekiz numara oluyorsun." dediğinde bana bir kal geldi. Ne dedi o? Sekiz numara mı dedi?

"Aslında yedi numarasın ama sekiz numara demek tercihim çünkü Esin de bir Aslanoğlu ve size üçüzler yerine dördüzler demek daha keyifli olacaktır." diyerek eklediğinde ise ağzımın iki metre ayrılmasına engel olamadım. Üçüzler? Dördüzler? Hilal Hanım resmen tavşan gibi doğurmuş. Benden küçükte var mıydı acaba?

"Kızımın üzerine gitmeyin daha fazla yoksa şaşırmaktan bayılacak." diyen Hilal Hanım koluma girerek nazikçe beni odadan çıkardı ve yürümeye başladık. Bana kızım demişti değil mi? Belkide rahatsız olmam gerekiyordu ama ben sadece huzurluydum.

Teoman Bey yanımıza gelip, "Sevgilim arka kapıdan çıksak daha iyi olacak. Gazeteciler kapıda bekliyormuş." Hilal Hanım duraksayıp, "Gerçekten çok can sıkıcılar hayatımızın her anını kayda almak zorunda değiller." dedikten sonra yönümüzü değiştirip arka kapıya doğru yürümeye başladı. Sağ tarafımda Hilal Hanım, sol tarafımda Teoman Bey vardı. Meltem ve Bora'da hemen arkamızdaydılar.

Arka kapıda bizi bekleyen aracı görünce Hilal Hanım o yöne doğru yürüdü. Sürücü koltuğuna Teoman Bey, yanına ise Bora oturdu. Hilal Hanım beni ortaya oturttu ve iki yanıma Meltem ve Hilal Hanım yerleşti. Meltem ilk kez konuşarak, "Bize biraz kendinden bahseder misin Doğa?" diye sordu. "Ne anlatacağımı bilmiyorum. Siz sorsanız ve ben cevaplasam olur mu?" diye sorduğumda anlayışla karşılayarak gülümsedi ve ilk soruyu sordu. "Enstrüman çalabiliyor musun?"

"Evet gitar çalıyorum. En sevdiğim aktivitelerden birisidir. Hatta arkadaşlarım Yüsra ve Kayra var bazen onlarla birlikte çalıp söylüyoruz." dediğimde sanki çok konuşmuşum gibi geldiği için direkt sustum ve başımı önüme eğdim. "Bu gerçekten çok güzel birgün bizede çalar mısın?" diye sorduğunda hevesle başımı salladım.

Hilal Hanım, "Bir alerjin ya da hastalığın var mı tatlım? Ona göre ilaç bulunduralım evde." dediğinde düşünmeye başladım. "Polene ve kiviye alerjim var. Ayrıca bahar aylarında hep grip oluyorum ama neden bilmiyorum." dediğimde dördü birden gülmeye başladı. Teoman Bey, "Anlaşılan Rüzgar ve Poyraz'ın alerjileri sende birleşmiş." dediğinde bir şey anlamasam da sonradan jeton düşmüştü. Sanırım Esin'in üçüzlerinden bahsediyordu. Hayır dördüzlerimden.

Bora, "Bu arada anneminde kiviye alerjisi var Rüzgar ve senin kivi alerjin oradan geliyor. Ama Poyraz ve senin polen alerjin nereden geliyor hiçbir fikrim yok." dedi. Meltem, "Büyükbabam kabul etmiyor ama bence kesinlikle onunda polen alerjisi var." Hilal Hanım güldü ve başını iki yana salladı.

Teoman Bey arabayı durdurduğunda geldiğimizi anlamıştım. Hilal Hanım'ın inmesini bekleyerek bende arkasından indim ve resmen kuyruğu gibi arkasından yürümeye başladım. Ev gerçekten çok büyüktü. Ayrıca kocamanda bir bahçesi vardı. Sadece ön bahçesi değil arka bahçesi olduğu da anlaşılıyordu. Meltem zili çaldığında içeriden birilerinin düşme sesi geldi. Sanırım benim dışımda herkes anlamıştı neler olduğunu çünkü gülüyorlardı. Bora, "Kavga etmeyi bırakın ve şu kapıyı açın." diye bağırdığında kapı açıldı.

Kapıda birbirine çok benzeyen iki kişi yan yana durmuş ve arkalarında yine onların aynısı ama üst level da olan birisi duruyordu. Bir dakika, bunlar neden bu kadar yakışıklıydı?! Dördüzlerden birisi olduğunu anladığım çocuk, "Esin nerede?" diye sordu. Sorduğu soru çok normaldi. Evet normaldi Esin onun kardeşiydi. Bunda kırılacak bir şey yoktu ki. Tamam kimi kandırıyorum ki? Böyle bir karşılama beklemiyordum. Tamam boynuma atlamalarınıda beklemiyordum ama neyse... Öyle işte.

Meltem, "Esin şuan için yok Rüzgar ama gelecek." Esin gelecek mi? Ben gidecek miydim yani? Esin'in gelmesi demek benim gitmem demek miydi? Tamam buradan anladığım bir şey varsa onlara fazla alışmamam gerektiğiydi. Sen buraya ait değilsin Doğa.

Hilal Hanım, "Tamam yeter bu kadar. Kapıda kaldık içeri geçelimde sizi Doğa ile tanıştıralım hadi." dedi. Ben yine kuyruk misali Hilal Hanım'ın arkasından ilerledim. Salona vardığımızda Hilal Hanım üçlü koltuklardan birisine oturdu. Hilal Hanım'ın yanını es geçip tekli koltuklardan birisine oturdum. Bütün aile bireyleri gelmişti. Yani ailenin hepsi bu kadar ise.

Teoman Bey sırayla hepsini anlatmaya başladı. "Bora ve Meltemi zaten biliyorsum. Hastanede dediğim gibi onlar iki ve üç numara. Meltem'den sonra Bulut abin geliyor o bizim dört numaramız sağ tarafındaki tekli koltukta oturan o." Başımı sağ tarafa çevirdiğimde Bulut ile göz göze geldik. Gülümseyip baş selamı verdim. O ise kocaman gülümsemekle yetindi. Devam etmesi için Teoman Bey'e döndüm. "İkili koltukda oturanlar ise dördüzlerin beş ve altı numarası. Poyraz ve Rüzgar." Onlara bakmaya çekiniyordum açıkcası kapıdaki tepkiden sonra. Yinede onlara bakıp gülümsedim. Onlar ise zaten bana gülümsüyorlardı. Şaşırmıştım.

Teoman Bey konuşmaya devam etti. "Yedi numaramız Esin ile hastanede zaten tanıştınız." Bakışlarını benden çekip tek tek diğerlerine baktı ve, "Aslanoğlu ailesi sekiz numaramız Doğa Aslanoğlu ile tanışın." dediğinde parlayan gözleri ile beni izliyordu. Utanıp halı desenlerini incelemeye başladım.

Bir eksik vardı. Bir numara neredeydi? İki numara;Bora, üç numara;Meltem, dört numara;Bulut, beş numara;Poyraz, altı numara;Rüzgar, yedi numara:Esin. Peki ya bir numara? Merak ettim ama sormaya çekindim. Ne diyecektim ki? 'Bir numara kim?' mi diyecektim?

"Ben sekiz numarayı zaten tanıyorum." diyen Bulut ile ona döndüm. Nereden tanıyordu beni? Meltem düşüncelerimi duymuş gibi, "Hayırdır Bulut efendi nereden tanıyordun Doğa'yı?" diye sordu. "Doğa ve benim aramda." dedikten sonra bana dönüp sağ gözünü kırptı. İçim kıpır kıpır oldu. Altı yaşındaki Doğa'nın kıkırtılarını duydum.

Teoman Bey, "Bulut utandırma benim kızımı." dedi. Bana kızım dedi. Ben yine küçük Doğa'nın kıkırtılarını duydum. Oysaki bugüne kadar onun sesini çok az duyardım. Duyduklarım ise hıçkırık sesleri olurdu. Küçük Doğa huzurluydu. Benimde huzurlu olmam gerekiyordu. Gözlerimi kapattım ve sessizce derin nefes alıp verdim. Hilal Hanım, "Kızım iyi misin?" diye endişeyle sordu.

"Evet iyiyim sadece yorgunum biraz." dediğimde gülümseyip, "Gel sana odanı göstereyim bir tanem." Başımı salladım ve ayağa kalkıp yürümeye başladı. Bende yine kuyruğu gibi peşine takıldım.

İlk katı çıktığımızda durdu. "Sağ taraftaki ilk oda Bora abinin ve onun yanındaki Meltem ablanın odası. Meltemin odasının yanı ise Rüzgar'ın. Sol taraftaki ilk oda ise," derin bir nefes aldı. Esin'in di değil mi? Sözlerine devam edip, "Esin'in odası, hemen yanı ise senin odan. Rüzgar'ın karşısındaki yani senin odanın diğer yanı ise Poyraz'ın odası."

İkimiz birlikte benim olduğunu söylediği odaya girdik. Odanın köşesinde kocaman bir yatak vardı. Yatağın üst kısmında ise duvara sabitlenmis raflar. Rafların üzerinde ev bitkileri vardı. Tavandan aşağı sallanan ışıltılı şeyler çok güzeldi. Yatağımın ayak ucunda küçük bir çekmece vardı. Karşısında ise kocaman bir kıyafet dolabı. Odanın sol tarafında banyoya gittiğini tahmin ettiğim bir kapı. Kapının yanında makyaj masası ayna vs. vardı. Son olarak odanın bir diğer köşesinde çalışma masası ve birkaç kitap vardı.

"Eğer odayı beğenmediysen baştan düzenleyebiliriz tatlım. İstemen yeterli." deyip yüzündeki gülümsemesini eksik etmeden bana baktı. "Hayır çok beğendim teşekkür ederim. Sadece bitkiler yerine peluşlarımı koymak istiyorum. Onları daha sonra oradan alabilir miyiz?" diye sorduğumda anlayışla başını sallayıp, "Tabiki bir tanem nasıl istersen öyle olsun." dediğinde içim rahatladı açıkcası söylerken çekinmiştim.

"Kıyafet dolabında sana uygun kıyafetler var bir tanem. Esin ile bedeninizin aynı olduğunu düşünüp ona göre alışveriş yaptık." Gülümseyip teşekkür ettiğimde tam odadan çıkacakken, "Bu arada kıyafet seçimini Meltem, Esin ve ben birlikte yaptık. Yani emin ellerdesin." deyip göz sağ gözünü kırpıp odadan çıktı.

Gerçekten beni düşünüp benim için alışveriş mi yapmışlardı. Onlar beni çoktan kabullenmiş miydi yani? Kendimi sırt üstü yatağa atıp deli gibi kahkaha atmaya başladım. Bu yaşadıklarım bir rüya mı? Allah'ım lütfen bir rüyada olmayayım. Ters dönüp kafamı yastığıma bastırıp çığlık attım.

Kapı bir anda açıldı. "Siktir! Doğa iyi misin?" Fazla mı ses çıkarmıştım ben? Şaşkın bakışlarımız birbirinin üzerindeyken konuştum."Şey evet iyiyim. Serçe parmağımı yatağa vurdum da." Lan bu nasıl bahaneydi böyle? Birisi bana bunu söylese karşısında hayvan gibi kahkaha atardım.

Poyraz olduğunu düşündüğüm dördüz üyem sadece bakakaldı. Ardından, "Ya şey... Ben sandım ki... Şey yani aşağıda da şey olunca, şey sandım." Allah aşkına Poyraz ney sandın? Türkçe öğretmenin kim senin? Cümleyi toparlayamayacağını anlayınca, "Off neyse boşver. Bir şey olursa yan odadayım." deyip çıktı odadan. Ne olmuştu şimdi?

Çok kafama takmayarak odamdaki banyoya girdim. Soğuk suyu ayarlayıp duş aldım. Soğuk su hem saçlarım hem de cildim için yararlıydı. Hem kaynar su ile duş mu alınırdı ulan?!

Banyodaki aynanın karşısına geçip aynanın önündeki bakım ürünlerini kullanarak saç ve cilt bakımımı yaptım. Gerçekten en ince ayrıntısına kadar düşünülmüştü. Allah'ım tövbe haşa ama sonunda ben üzülmezdim değil mi? Yine kırılan ben olmazdım değil mi?

Üzerimdeki bornoz ile banyodan çıkıp kıyafet dolabının karşısına geçip dolaba bakındım. Rastgele bir pijama takımını alıp üzerime geçirdim ve aynanın karşısına geçtim. Hello Kitty mi? Cidden mi? Hello Kitty'li pijama takımı mı? Ben Hello Kitty'e bayılırdım! Bunu kim almışsa alnından öpecektim.

Saçlarımı kurutmadan kendimi yatağa attım ve üzerime bir çarşaf çektim. Önce sağa ardından sola döndüm. Sonra başımı yastığa gömdüm. Bu sefer de nefes alamayıp tavana döndüm. Uyuyamıyordum! Yine ağız aşağı dönüp bu sefer başımı duvara çevirdim, sol kolumu yastığın altına alıp sağ kolum ile yastığı sarıp sarmaladım. Sağ dizimi büküp sol bacağımı düz tuttum. İşte şimdi benden rahatı yoktu!

Tam gözlerim kapanacakken odamın kapısı açıldı ve içeri birileri girdi. Kim girmişti ki? Yatağın iki tarafıda çöktüğünde baş ucuma oturduklarını anladım. Saçlarımda birinin eli gezindiğinde titremeden edemedim.

"Sadece saçını okşuyordum ama o bundan bile korktu Teoman," dedi Hilal Hanım burnunu çekerek. Ağlıyor muydu? "Şşt sevgilim bunu birlikte aşacağız tamam mı? O bizim kızımız onun yanında olacağız ve onu iyileştireceğiz." dedi Teoman Bey.

Hilal Hanım yine burnunu çekti ve, "Sence bize alışacak mı? Çok çekingen duruyor Teoman." dedi. "Alışacak tabiki karıcığım. Bize de alışacak kardeşlerinede. Hatta daha sonra kuzenlerine, amcalarına, halasına, teyzelerine ve dayılarına. Bence en çokta büyükbabasına." diye cevap verdi Teoman Bey. Bu kadar çok akrabaya nasıl alışayım ben bey amca? Pardon bey baba.

Hilal Hanım, Teoman Bey'in söylediklerine gülüp saçımı sevmeye devam etti ve bir ninni mırıldanmaya başladı.

"Uyu yavrum yine sabah oluyor

Uyumazsan güzel rengin soluyor

Babacığın gelmiş bize bakıyor

Uyu yavrum yine sabah oluyor"

Bana ilk kez ninni söyleniyordu. İlk kez birileri beni ninni söyleyerek uyutuyordu. Küçük Doğa ve ben öylesine huzurluyduk ki bu huzuru kimse bozamazmış gibi hissettim. Bir şeyler daha konuşuldu ama anlayamadım. Uyku çoktan beni kolları arasına almıştı. Son hissettiğim şey alnıma bırakılan yumuşacık bir öpücüktü.

 

•Metin aralarında nasıl fotoğraf koyabilirim? Watty'de koyduğum gibi koyamıyorum ya da ben bulamadım yardımcı olur musunuz?

•Benim favorim kesinlikle Poyraz Aslanoğlu olacak. ❤️‍🔥🫶

•Aslanoğlu ailesi hakkında neler canlandı kafanızda?

•Esin hakkında düşünceleriniz nelerdir?

•Doğa size ne çağırıştırıyor?

 

Loading...
0%