@asyanin_avrupasi
|
Bismillah
Salonda biraz daha oturduktan sonra akşam yemeği için yemek odasına geçmiştik. En başta Tayfun bey onun sağında Seren hanım vardı. Masa on iki kişilikti. Onlar dokuz benle on kişi oluyorlardı. Hepsi yan yana oturmuştu. üç kişilik boş kalmış sandalyelere baktım. En köşeye geçip oturdum yanım boştu. Karşımda da sarılardan biri vardı. Kimseye bakmadan Seren hanıma döndüm. "Seren hanım." "Efendim tatlım." "Şey eşyalarım ne zaman gelecek?" "Eşyaların geldi az önce yemekten sonra odana çıkarmalarını söylerim." "Tamam. Teşekkür ederim." Önüme dönmüş servis yapılmış yemeklere bakıyordum. "Kızım niye o kadar uzak oturdun?" Diye sordu Tayfun bey. Sarıbasan oğullarınız bir rahat bırakmıyorlar ki. Ya gözleriyle ya sözleriyle yiyorlar bizi. Sus sus. Aman boş ver. "Burası daha rahat hem daha alışamadım bu kadar kalabalık bir aileye." Dedim. Önüme dönüp bana 'ye beni' diye bakan mercimek çorbasına kaşığı daldırdım. Ama yiyemedim. "Diğer ailede hiç kardeşin, abin veya ablan yok muydu?" Bu sefer soru sarıbasanların birindendi. Bir susun da yiyelim amk. Sonra sorarsınız açız şurada aç! Dikkatimi ona vererek cevap verdim. "Ben küçükken bir abim varmış. Ama trafik kazasında vefat etmiş. Hiç görmedim onu. Sadece fotoğraflar falan." Kafasını sallayıp önüne döndü. Bende yemeğime dönüp güzelce yemeğe başladım. Çorbadan sonra mantı vardı. Bunlar benim en sevdiğim yemekleri nerden biliyorlar? Onu da güzelce yedim. Boşları almaya gelen teyzeye yönelik konuştum. "Elinize sağlık. Yemekler çok lezzetliydi." "Afiyet olsun ama yemekleri ben yapmadım." "Ya kim yaptı?" "Eray oğlum yaptı." Dedi ve yan tarafımda kalan sarıyı gösterdi. Ee bu sarı inşallah zehir mehir katmamıştır. "Katmadım. Korkmana gerek yok." Dedi bana sırıtarak. Ben onu içimden demedim mi? Utanarak önüme döndüm. "Siz hâlâ tanışmadınız değil mi? Ah eşek inatlı oğullarım aynı babanız gibisiniz aynı." Demişti Seren hanım. Sonra bana döndü. Tayfun beyin sağında kalan en büyük sarıbasanı gösterdi. Sarıbasan diyorum çünkü onlar kara değiller. "Bu en büyük abin Demir. 30 yaşında evde kalmış turşuluk biberimiz. Kendisi mimar, aile şirketimizde çalışıyor." Demir'in bakışları bana dönmedi. Bende bir şey demeden sıradakini bekledim. Diğerleri gülmüştü bu biber muhabbetine. Demirin yanındakini göstererek "Bu Emir. 2 numara abin. 28 yaşında Savcı. O da Demir'den sonraki turşuluk salatalık." Ağzımdan küçük bir kıkırtı kaçtı. Emir'in bakışlar bana döndü. Gözlerimi kaçırdım bu sıra anne hanım devam ediyordu. Yan yana oturmuş ikiz olduğunu tahmin ettiklerimi gösterdi. "Bunlarda ikiz abilerin Efe ve Ege. İkisi 25 yaşındalar. Efe abin doktor. Ege abin ise yazılım mühendisi." Karşımda kalan Ege'ydi. Yani baştan tartıştığım sarıydı. Karşımdakilerden sonra yan tarafımda kalanları tanıtmaya başladı. "Bunlarda sırayla Eray, Enes ve Giray. Eray 20 yaşında aşçılık okuyor. Enes 19 yaşında mimarlık okuyor ve son olarak ikizin Giray'da seninle aynı yaşta." Derin bir nefes aldı. Anlatırken yorulmuştu. Çok doğurursan böyle yorulursun anlatırken. Tayfun bey bana döndü. "Kimlik işlerini yarın halledeceğim. Eski kimliğini alabilir miyim?" Kafamı sallayarak telefon kılıfımın arkasından çıkardım. Sonra minübüste para uzatırcasına yanımdaki Giray'a uzattım. Bana bön bön bakarak aldı. Seninkilerde ayrı bir salak. Ne zaman normal bir ailemiz olacak acaba? Bir aile daha mı? Lütfen kalsın istemiyorum. Son olarak tatlıdan sonra masadan kalkmıştık. Hep birlikte gidip salonda çay içmiştik. Ne uzun gündü yaşa yaşa bitmiyor. Seren hanım ve Giray arasında oturuyordum. Yavaş yavaş uykumun geldiğini hissediyordum. Hatta gözlerim de gidiyordu. Seren hanıma uykulu gözlerle bakarak odama gidiyorum demiş kalkıp odama gitmiştim. Sonrasında üstümü değiştirip kış uykusuna yatmıştım. "Öldü mü acaba?" "Hayır nabzı atıyor." "O zaman niye uyanmadı hâlâ." "Git su getir." "Tamam." Duyduğum ama ne olduğunu algılayamadığım seslerle yatakta döndüm. Bu sırada ayak sesleri geliyordu. Birinin göz bandımı kaldırdığını hissettim. Gözüme gelen aydınlıkla üstümdeki pikeyi kafama kadar çektim. Bu sefer pike üzerimden alındı. Uykum açılmak üzereydi. Bu defa içimden sabır çekerek yastığı kaldırıp kafamı altına gömdüm. Sonra yastığımda çekildi. Büyük bir sinir ile gözlerimi açtım. "Ne yapıyorsunuz ya!" Diye cırladım. Gözlerimi ovalayıp karşımdakilere bakındım. Demir ve Emir dışında bütün sarılar buradaydı. "Kahvaltı edeceğiz ama prenses hanım hâlâ uyanmadı." Dedi Ege. "Saat kaç?" Onu takmadan sordum. Telefonumu da arıyordum. "9 buçuk." "Ne!?" Dehşet bir yüz ifadesiyle saati söyleyen Eray'a döndüm. "Bu kadar erken mi? Öleceğim sanırım." Yataktan kalkıp kendimi yere attım. Evet bu saçmalığı yaptım. Sonra olduğum yerde tepindim. Erken uyanmaktan nefret ederdim. Hele okul olduğu zamanlar kendimi yataktan kazırdım. Yerden hiçbir şey olmamış gibi kalktım. Hepsi bana garip garip bakıyordu. Normaldi bende olsam bende bakardım. Telefonumu elime aldım. Eslem'den bir kaç mesaj vardı. Bu sıra banyoya gittim. İhtiyaçlarımı görüp tekrar odama geçtim. Ve odamda hâlâ dikilen sarılar vardı. "Ne duruyorsunuz burada?" Hepsi kendine gelip çıkmıştı. Ne garip insanlar ya. Sen onlardan daha garipsin. Sizin ailede genetik galiba. Sen bir susacak mısın? İç sesimi susturup giyinme odasına geçtim. Bugün canım arkadaşımın başıma saldığı bela vardı. Ona göre bir kombin ayarlamam lazımdı. Yazlık elbiselerimden birini seçtim. Yaz sonu yaklaşıyordu giyebileceğim kadar elbise giymem lazımdı. Yeşil çiçekli bir elbise giyindim. Takı olarak sadece kolye ve yüzük taktım. Parfümümü de sıkıp, telefonumu da şarja takıp aşağı inmeye başladım. Dün ki yemek yediğimiz odaya geçtim. Ama bu sefer masada bir değişiklik vardı. 12 kişilik masa da 10 kişilik sandalye kalmıştı. Hızla boş bir yer aradı gözlerim. Eray ve Ege'nin yanı boştu sadece. Bir şey demeden sakince boş yere oturdum. Karşımda Demir, sağ çaprazımda Emir, sol çaprazımda Efe vardı. Benim gelmemle birlikte sessiz bir kahvaltı yaptık. Kahvaltıdan sonra Tayfun bey, Demir ve Emir işe gitmişti. Diğerleriyle şu an salonda oturuyorduk. Televizyondan sıkılıp telefonumu almak için odama çıkmaya karar verdim. Salondan çıkıp odama geçtim. Eslem'i aramaya başladım. Saat şuan 12'ye geliyordu. Yüksek ihtimal yeni uyanmıştı. Telefon çaldı çaldı ama açılmadı. Uyuduğunu düşünüp tekrar salona indim. Boş olan tekliye oturdum. Seren hanımda elinde tepsiyle içeri girmişti. Bana yaklaşıp elindeki tepsiyi uzattı. "Meyve suyu yaptım. Bizim bahçeden anneannen yollamıştı. Al iç kızım." Elimdeki telefonu sehpaya bırakıp bardağı aldım. Bir yudum alıp tadına baktım. Bu sıra Seren hanım benim tepkimi izliyordu. Beğenmiştim. "Elinize sağlık. Çok lezzeti olmuş." Dedim gülümseyerek. Oda gülümseyip cevap verdi. "Afiyet olsun kızım. Sen iç ben daha fazla yaparım." Kafamı salladım. Elimdekini sehpaya bırakıp telefonumu alacakken telefonum çalmaya başladı. Arayan Eslem'di. Telefonumu elime alırken Ege'nin bakışlarını telefonumda olduğunu gördüm. Eslem'i aşkım diye kaydetmiştim. Yüksek ihtimal sevgilim falan sanmıştı. Meyve suyunu bırakıp telefonumu elime alıp salondan çıktım. Bu sefer direkt kendi odama geçtim. "Mirayyy hazır mısın? Biz 3 gibi buluşacağız Özgür'ler ile, senle daha erken buluşalım." "Tamam olur." "O zaman her zamanki parka gidelim." "Tamam ben birazdan çıkarım." "Tamam aşkım hadi görüşürüz." "Görüşürüz." Telefon kılıfımın arkasına öğrenci kartımı ve biraz para koydum. Çanta taşımayı sevmezdim. Odamdan çıkıp aşağı indim. Seren hanıma haber vermek için salona uğradım. "Seren hanım ben arkadaşımla buluşacağım. Çıkıyorum haberiniz olsun akşam yemeğine kadar gelirim." "Tamam hayatım rahatına bak. Hatta dur Ege seni bıraksın." "Ne?" "Ne?" Ege ile aynı anda aynı tepkiyi vermiştik. Seren hanım bana döndü. "Şimdi buraları bilmezsin kızım. Kaybolursun falan Ege abinde zaten dışarıya çıkıyordu. O bırakı versin. Demi Ege'ciğim." Son kelimesi biraz uyarı niteliğindeydi. "Gerek yo-" "Tamam anne bırakırım." Lafımı kesmişti. Bir şey demedim sonuçta cidden bilmiyordum buraları ve kaybolmak istemezdim. Kapıya yaklaştık. Beyaz sporlarımı tekrar giyindim Ege'de sporlarını giyindi. Birlikte dışarıdaki adamlardan araba getirmelerini istedi. Sonra gelen araba ve gerici bir sarıylaolan yolculuğum başlamıştı. Bölüm sonu Oh be ellerim kırıldı. Sizlere iyi okumalarrr. Vote atmayı ve yorum yapmayı lütfen unutmayalım. :) |
0% |