Yeni Üyelik
1.
Bölüm

İsimsiz Kitap

@asyaselin

                      

Küçük Çamlık , sabahın gri tonlarıyla örtülmüştü . Güneş yine bulutların arkasına gizlenmişti. Ağaçların yaprakları , rüzgarın hışırtısıyla hüzünlü bir melodiyi andırıyordu. Gölün yüzeyi , bulutların yansıması ile karanlık ve soğuktu ; su hayatın akışını yansıtan bir ayna olmaktan çok ,derin bir boşluk gibi görünüyordu. Havadaki bu kasvet kasabanın kutu kutu evlerinin üstüne düşüyor ve duvarlarına kadar işliyordu. Kasabanın tamamı , sakin ama huzurlu bir ritmin içinde hayatlarını sürdürüyor gibiydi. Ancak bu sakinliğin altında, yitik hayaller , hüzünlü anılar ve bilinmezliklerle dolu bir yaşam sürüyordu .Birbirinden habersiz atan iki kalp bir ateş çemberinin ortasında tesadüflerin ince ipleriyle örülmüş tutkulu bir kıvılcımın peşinden savruluyor ;her kalp atışı , ateşin etrafında dönerken , aşkın gizemli büyüsüyle sarmalanıyor ve kader ağlarını örüyordu…

Eslem havanın ne denli kasvetli ve rüzgarlı olduğuna aldanmadan sabahın erken saatlerinde kasabanın tek kitapçısına gitmek için evden çıktı. Kitaplara karşı duyulamaz bir zaafı vardı ve her hafta bu dükkanı ziyaret ederdi. Eslem saate baktı , dokuza yirmi vardı ve dükkanın önüne gelmişti bile.. Kepenkler hala kapalıydı belli ki beklemesi gerekecekti. Birkaç dükkan ileride Yonca Pastanesi ‘nin açık olduğunu gördü. Buranın biricik pastanesiydi. Kasabanın serin havası bir buraya işlemiyor sanki bu pastanenin üzerinde güneş açıyor , huzur doluyordu. Kahvaltı yapmamıştı , açtı . Gri montunun cebinden parasını çıkardı. Kitap almaya biriktirdiği parasından belki çay ve simit almaya yetecek kadar çıkardı. Şansına birkaç bozukluk çıktı ve kendine çay ve simit alıp , pastanenin küçük ama insanın içini ısıtan balkonuna çıkıp atıştırmaya başladı. O sırada küçük balkondan kendi dünyasını , kendini bildi bileli içinden çıkmadığı kasabasını seyre daldı. Küçük Çamlık , dar sokakları ve taş döşeli yollarıyla geçmişine açılan kapı gibiydi. İnsanlar uzun süredir bir burada yaşayan bir topluluğun sıcaklığını taşıyorlardı .Sabahları çay ve kahve kokuları sararken etrafı , dükkan sahipleri kapı önlerinde olan küçük masalarında sohbet eder, çocukların neşeli sesleri huzur saçardı. Bu hava hayatın acımasızlığına tanıklık eden bir manzara sunarken , tam tersine halkın sıcaklığı ve samimiyeti yeni umutlar ve bir aile ortamını çağrıştırıyordu. Belki de yüzlerce kez düşünmüştü bunları Eslem … Acaba dışarıda buranın ötesinde hayat nasıldı? Ailesinin maddi durumları ve babasının ketum tavrı sonucu kasabada dolaşmak bile ona imkansızdı ama bunu zamanla aşmışlar haftada bir kitapçı ve bazen de pastaneye gider olmuştu. Bırak dışarı yani kasabanın dışına çıkmak , buradaki diğer dükkanlara bile bir kez olsun tek başına gitmek için izni yoktu. Babası Emin Bey , kasabanın maddi durumu en yerinde olan ve çoğu yapının sahibi olan Ziya Bey’in şoförüydü. Annesi Meryem Hanım örgü ve el işleri yapıp satardı. Henüz 9 yaşında kız kardeşi Zeynep ve dedesi Halit Bey ‘den oluşan küçük bir ailesi vardı. Maddi durumları babasının kumar alışkanlığı yüzünden çok sallantılıydı. Meryem Hanım kendi emekleri , Halit Bey’de eline geçen emekli maaşıyla oturdukları evin (Ziya Bey’in evi) kirasını ve giderleri ancak ödeyebiliyorlardı. Eslem bu zorlu şartlarda ailesine yük olmak istemiyordu zaten o istese bile onu veya ailesini düşünüp harçlık verecek bir babaya sahip değildi , bu yüzden komşu çocuklarına ders çalıştırıp harçlığını çıkarıyordu .Hem ona da değişiklik olmuş oluyor, evdeki sıkıntıları bir süreliğine de olsa kafasından atmaya fırsat bulabiliyordu. Çayından son bir yudum daha aldı. Birdenbire kalbinde küçük bir ateş hissetti , bir sızı… Midesinde kelebekler uçuyordu sanki … Sebebini bilmediği bir heyecan tüm vücudunu kaplamıştı. Balkondan kitapçının gelip , kepenkleri açtığını gördü , yanında da oğlu iki koli taşımaya çalışıyordu , arabadan indirmişti. Hesabı ödeyip, pastanenin sıcak ortamından ayrıldı ve keskin rüzgarı yine suratında hissetti.

Kitapçının önüne geldiğinde Kamil abi kolileri açmaya başlamıştı bile.

-Günaydın Kamil abi.

-Günaydın Eslem kızım , hoş geldin ,dedi Kamil abi neşeli bir şekilde.

-Nasılsın ? Yeni kitaplar mı bunlar abi?

-İyiyim sağol kızım .Şu koli 2. El , diğeri yeni kitaplar , dedi işaret ederek.

-Ben ikinci el kitapları seviyorum bilirsin abi,diyerek koliye yöneldi Eslem.

İkinci el kitaplar hem daha uygun hem de daha zevkliydi. Onu okuyan diğer insanların anısını içinde tutuyor , okuyan diğer bir kişiye aktarım yapıyor ve başka bir dünyada hissettiriyordu sanki.

Kitaplara bakmaya başladı. Kitap sayfaları belki biraz zarar görmüş , sararmıştı . Kitap kapakları dışarı doğru kıvrılmıştı , en az 30 kitap duruyordu önünde. Kamil abi kitapları çıkartıyor raflara diziyordu , Eslem ‘de dikkatini çekeni alıp inceliyor, karar vermeye çalışıyordu. Tam Kamil abinin rafa yeni koyduğu bir kitabı aldı , Eslem. İvan Turgenyev’in bir eseri İlk Aşk’tı. Biraz inceledi , arkasındaki kısa özeti okudu ve gözüne fiyatı ilişti , 40 tl’ydi. Parasından 15 tl cebine kalacaktı, belki tesadüf eseri bu fiyata bir kitap daha bulurdu. Kamil abiye belli etmeden, rafa konulan kitapların fiyatına baktı ancak bu fiyata 2. El bir kitap bulabilmek imkansız gibiydi. Kamil abi en son bir kitap daha çıkardı, çıkartırken zaten sallantıda olan solgun kapağı düştü. Köşeleri aşınmış , üzerindeki altın yazılar neredeyse silinmişti, kitap ismi okunmuyordu . Sayfaları, zamanla sararmış ve bazı yerleri yırtılmış , buruşmuştu.. Düşen kapağın üzerinde kalın bir toz birikintisi oluşmuştu. İçindeki mürekkep yılların ağırlığıyla solmuş ama hala derin anlamlar taşıyor gibiydi .Eski bir sır gibi duruyor , keşfedilmeyi bekliyordu sanki . Kamil abi şöyle bir inceleyerek,

-Bu kitap tamir etmeye değmez, en iyisi atalım oğlum .Şuna bak son derece yıpranmış , çok kötü bakılmış .

Eslem nedense biraz önce pastanede yaşadığı o garip duyguyu tekrardan yaşadı . İçini kaplayan merak ve heyecan dalgası hissetti . Sayfaların sararmış kenarları , ona bilinmez bir aşk öyküsü fısıldıyordu, adeta sayfaların arasında kaybolma arzusuyla dolmuştu. Farkında olmadan sanki hipnotize olmuş bir sesle,

-Bakabilir miyim ? ,dedi .Adam kitabı ona uzattı. Eslem, eski kitabın sayfalarını çevirirken, bir resimle karşılaştı. O an, kalbine sanki bir ok gibi saplandı. Resimdeki erkek, esmer teniyle ve hafif kirli sakalıyla dikkat çekiyor; boylu poslu, güzel vücudu, bir sanat eserinin zarafetinde duruyordu adeta. Gözleri, derin bir sır saklarken, ona çekici bir davetkar bakışla bakıyordu. Eslem, bu anın içinde kayboldu; sıcak bir rüzgar gibi aşkın ve şehvetin okşayıcı hissi, onu sarıyordu. O resim, onun hayal gücünü ateşlerken, bu gizemli erkeğin ruhunda kaybolma arzusunu da beraberinde getirmiş, her detay, ona baş döndürücü bir tutku vaat ediyordu. Arkasında bir gökyüzü manzarası , kendisi kayalıkların üstündeydi . Kollarını birbirine kavuşturmuştu. Burası ona çok tanıdık geliyordu ama çıkaramadı.

Bu tesadüfi karşılaşmanın büyüsüne kapılırken, gözlerini ondan ayıramamıştı; bu kayıtsız, hayalperest his, bir tutkuyla sarhoş etmişti onu. Bir resim, anlık bir aşk hikayesinin başlangıcını yaratmıştı.

-Alıyorum bunu , dedi sesi çok zor çıkmıştı .Boğazında bir düğüm vardı .Anın büyüsü onu çok etkilemişti.

-Emin misin? Bunu okuman çok güç olucak , kapağı ve kitap ismi bile yok. dedi Kamil abi.

Eslem başını salladı , kitap kapağını da alıp ödeme yaptıktan sonra , kitapçıdan çıktı. O kimdi? Bu kadar güzel bakan gözler , o tatlı tebessüm .. Fotoğrafta böyle ise gerçekte nasıldı? Eslem içinden şöyle geçirdi:

 

 

 

“ Bir resme aşık oldum ,

Gözlerinde kaybolduğum bir baharın rüzgarı…

Savrulup uçtum bir yaprak gibi senin dağlarında.

O esmer ten , ruhumun gölgesi ,

Çağırır beni bir akşam güneşinin altına.“

 

Eslem bir an önce gidip hem resmi hem kitabı incelemek istiyor , kalbi heyecandan küt küt atıyordu . Kalbinde bir kavuşmanın huzuru ,vardı .Bu kimdi ? Onu bulmalıydı . Ona ,karşı koyulamaz bir şekilde duyduğu özlem ruhundan taşıyordu . Bu kişi her kimse onun kalbinde beklenmedik bir aşkın yankısını oluşturmuştu.

Gel gör ki evde karşılaştığı manzara ona bunu unutturmuştu .Zaten hasta olan dedesi fenalaşmıştı , anne ve babası başında bekliyorlardı. Dedesi ateşler içinde kıvranıyor , can çekişiyordu. Doktor ilaçların bir yere kadar etki ettiğini ve acilen hastaneye götürülmesi gerektiğini söylemişti. Dedesi kendinde olmamasına rağmen güçlükle;

-Hastaneye gitmeyeceğim , beni daha fazla zorlamayın . Ölümümün bu evde olmasını istiyorum.

-Baba ne ölümü Allah aşkına , dediğin iş mi senin şimdi? Bak doktor kesinlikle hastaneye gidin diyor, zorluk çıkarma . Ölümü falan karıştırma, dedi Emin Bey. Gözleri korkudan fal taşı gibi açılmıştı.

-Gitmeyeceğim , vaktimin az olduğunu biliyorum . Bunun için çaba sarf etmeye gerek yok dedi , öksürerek.

Eslem tüm bunlar karşısında çaresizce,

-Dede lütfen , sana ihtiyacımız olduğunu biliyorsun . Kendin için değilse bile bizim için iyi olmaya çalış . Gitmeyi kabul et.

-Herkes dışarı çıksın , Eslem sen kal. Seninle konuşmam gerek , dedi Halit bu sefer kelimeler ağzından çok zor çıkmıştı. Konuşmak için o kadar çok efor sarf etmişti ki morarmıştı. Bu halini gören herkes daha fazla kendini yormaması için dışarı çıktı. Eslem yavaşça dedesine yaklaştı. Eslem dedesinin ,zamanın izlerini taşıyan derin çizgilerle dolu suratına baktı. Solgun ve bitap düşmüş göz çukurlarında yaşamın son ışıkları yanıp sönüyordu. Çatlamış dudakları yine de gülümsemeye çalışıyordu. Yüzünün her bir karışında olan çizgilerinde sanki bir anı saklıydı. Hayata vedanın kabullenişi , o buruk bakışlar…

-Canım torunum , beni çok iyi dinlemeni istiyorum senden; artık içimde saklamak istemediğim git gide sırtıma bir yük olmuş sırlar var ve bunları sadece seninle paylaşmak istiyorum , dedi zorlanarak. Derin bir nefes almaya çalıştı ama boğulur gibi oldu. Eslem korkudan solmuş titriyordu. Hemen su içirmeye çalıştı. Dedesi ancak birkaç yudum içebildi ve güçlükle devam etmeye zorladı kendini;

-Kulübe , saklı k-kutu- , dede daha fazla devam edemedi. Son nefesini konuşmaya çalışarak heba etmişti. Biraz önce yorgun bakan gözleri şimdi kapanmıştı, sanki derin ve huzurlu bir uykuya dalmanın mutluluğu dudak çizgilerine yansımıştı. Eslem şok içinde bir çığlık attı , ailesi bunu duyar duymaz içeri girdiler. Son dediği sözler kulaklarında çınlıyor , ailesinin bağırış ve ağıtları sanki çok uzaktan geliyormuş gibi kulağına çalıyordu. Gözleri karardı ve yere yığıldı , gözlerinden yaşlar geliyordu.

Cenaze günü Eslem kendinde güç kuvvet bulmaya çalıştı , zaten perişan olan ailesinde ayakta dik duracak birisinin olması lazımdı. Defin işlemleri sırasında herkes feryat figan ağlarken o gözyaşını tutmaya çalışıyordu . O kalabalığın ardında biri dikkatini çekti , simsiyah giyinmiş, siyah şal takmış ve gözlük takmış biri … Gözlük takmasına rağmen ağladığı titreyen vücudundan belli oluyordu , ellilerinin sonunda gözüken bu kadını tanımıyordu. Bu kadar ağlıyorsa akrabası veya eş dostu olması gerekmez miydi? Peki neden en arkada duruyordu ve tanınmak istemiyor izlenimi veriyordu ? Kadın Eslem ‘in ona baktığını görmüş gibi arkasını döndü ve hızlı adımlarla uzaklaştı. Eslem ‘in dikkatini çekmişti , dedesi bu durumdayken de olsa aklına ilk geleni yaptı ve kadının arkasından koştu . Kadın bunu fark etti ve adımlarını sıklaştırdı . Kalabalık o kadar yoğundu ve herkes siyah giymişti ki Eslem kadını gözden kaçırdı .Kadının cenazeyi izlediği yere gitti . Yerde eski bir kağıt parçası duruyordu . Eslem eğildi ve aldı bu bir kağıt parçası değil eski bir fotoğrafın fotokopisiydi. Dedesinin 20’li yaşları bir koltukta oturmuş kucağında ise tombul bir bebeği tutuyordu. Daha sabah gördüğü o yorgun bakışlar kaybolmuş, yerini ışıldayan gözleri almıştı. Babasına ne kadar da benziyordu gençliği …Dedesinin hayata veda edişini hatırladı , gözleri şimdi tekrar böyle baksaydı…Eslem şaşkın şekilde resmi incelemeye çalıştı ama annesinin bir feryadını daha duydu ve resmi cebine atıp matem evine doğru yol aldılar…

 

Aradan birkaç ay geçti , evdekiler yavaş yavaş toparlanmaya başlıyorlardı . Eslem bu birkaç ay boyunca tüm yükü üstlenmiş , ailesine destek olmak için geleni yapıyordu. Bu süreç onu mental olarak çok yıpratmıştı . Babası eve köye gelmiyor , para getirmiyordu. Annesi örgü iplik işleri ile sabah akşam uğraşıyor , en azından ev kirasını çıkarmaya çıkarıyordu . Dedesi gidince hem maddi hem manevi sarsılmışlar , dedesi sayesinde ellerine geçen üç beş kuruşu bile bulamaz olmuşlardı. Eslem de bu süreçte ev işleri ve yemekle ilgileniyor , annesindeki yükü biraz alıp , kardeşine bakıyordu. Eslem kitabı da fotoğrafı da unutmuş , dedesinin son kelimelerini bile düşünme fırsatı bulamamıştı . En kısa sürede dediği yere gitmesi lazımdı . Burası ; dedesinin kendini bildi bileli hafta sonları kalmayı sevdiği kasabanın tepesinde ücra bir yerde derme çatma tek odalı bir kulübe. Dedesi buraya kimseyi istemez hafta sonları burada kalırdı. Şu son bir seneye kadar böyleydi , hastalandıktan sonra gitmemeye başlamıştı. Eslem ‘i buraya sadece bir kere götürmüştü , onda da Eslem 5 yaşındaydı .Hatta orada bir fotoğrafı bile vardı , kayalıkların üzerinde . Eslem birden aydınlandı, resmine aşık olduğu çocuğun fotoğrafı bu kayalıkların üstünde çekilmişti , biliyordu çünkü aynı manzarada o çekilmek istemişti . Bu yüzden ona bu kadar tanıdık geliyordu o fotoğraf…Fotoğrafı hatırlayınca kalbi hopladı , küçük bir cızlama hissetti aşkla atan yüreğinde .Aşk ; düşündükçe kanına karışıyor, vücudunun her karışı bu aşkla dolup taşıyordu. Eslem bu düşünceden dolayı vicdan azabı çekti , dedesinin acısı bu kadar tazeyken onun aşkla yanıp tutuşması , hiç tanımadığı birine özlem duyması normal miydi? Resim burada çekildiyse burada yaşıyor veya burası ile bir bağlantısı vardı . Ama kasaba halkını tanıyordu , onu daha önce hiç görmemişti. Onu bulacaktı ne olursa olsun…

Kitap poşetini kiler dolabının en üstüne koymuştu , evinde kendine ait bir dolap olmadığı için kitaplarını buraya koyuyordu. Rafa baktı , ilk aldığı kitap buradaydı ama diğeri ..Resmin olduğu kitap yoktu. Bir çığlık kopardı , rafın altını üstünü getirdi yoktu. Annesi geldi,

-Ne oldu Eslem ?,Niye bağırıyorsun?

-Anne kitabım , kitabım yok ?Kimde ?Kim aldı? Eski bir kitaptı ,kapağı bile yok, dedi Eslem ağlamak üzereydi.

-Başımızda bu kadar dert var ve sen kitap derdindesin öyle mi? Baban ne haltlarda belli değil. Paramız yok. Kirayı 2 aydır ödeyemedik anca yemek yiyebiliyoruz ve sen kitap nerede diye ağlayıp ortalığı birbirine katıyorsun. Alırım seni şimdi ayağımın altına!, dedi kadın ateş püskürmüştü resmen. Bu durumlardan o da çok etkilenmiş ve çok değişmişti. Asabi biri olmuştu en ufak şeye parlıyordu .Eslem ağlayarak odasına gitti. Aslında onun bir odası yoktu , kardeşi ile kaldığı içinde;bir koltuk takımı ,küçük kapağı kırık bir dolap , ayakları oynayan bir masa ve ikinci elden aldıkları şifonyerden oluşan duvarları nem ve rutubetten rengi atmış ufak camlı bir odaydı. Hem daha kavuşmadan bitmiş aşkının bir fotoğrafının bile olmamasına hem de annesine karşı duyduğu vicdan azabından ağlıyordu. İçin için ağlarken uyuyakaldı. Rüyasında hiç görmediği aşkını gördü , ona o tepede gülümsüyor ve fotoğrafta verdiği pozun aynısını veriyordu . Sonra gel işareti yaptı , bakışları beni bul der gibiydi. Eslem kan ter içinde bu rüyanın etkisiyle uyandı .Sesini bile duymamıştı , bari rüyasında duysaydı. Acaba sesi nasıldı? Sesini hayal etmeye çalıştı .Hiç duymadığı o ses ruhuna dokunuyor ,düşlerinde gizleniyordu. Gözlerini kapattı , sesi yanındaydı . onun tam kalbine dokunuyordu. Göğsünde hissetti o ateşi . Ve gözyaşları tekrar aktı ağlamaktan şişmiş gözlerinden. Dışarı baktı akşam olmuştu , gözyaşlarını sildi ve odadan çıktı. Kardeşi Zeynep ablasını böyle görünce dehşete düştü,

-A-abla! Ne oldu , g-gözlerin ş-ş-şişmiş .

-Yeni aldığım bir kitabımı kaybettim ona üzüldüm sadece.

-Hangi kitap ? Kilerde miydi ? Belki bendekilere karıştı koltuğun altına poşete koydum tüm kitaplarımı , evde başka koyacak yer bulamadım da.

-Yok sanmam , ben aldığım gün dedem ölmüştü . Poşette kilerin en üst rafındaydı .Çok eski bir kitap , yeni değil.

-Kapağı yoktu değil mi?

-Evet de sen de mi ?Sen nereden biliyorsun?

-Ben de değil abla, onu bir teyzenin aldığını gördüm cenaze günü . Kapağı yoktu , poşetin içinden sonra buldu .Ben de peçete alıyordum kilerden o sırada anneme götürmek için. Kadına da bir şey demedim belli ki bir akrabamızdı ama tanımıyorum.

-Zeynep ne diyorsun sen! Bunu şimdi mi söylüyorsun? Evden biri bir şey çalıyor ve sen engel olmadığın gibi bir de bu olayı yeni anlatıyorsun.

Annesi bir hışımla elindeki örgü şişlerini yere attı ve ayağa kalktı,

-Kusura bakma ,sen kitap derdindeyken biz dedenin acısını yaşıyorduk. Herhalde kadın sıkılan çocuğuna verip cenaze evinde çoluk çocuk sesi olmasın diye düşünüp almıştır. Kimse senin eski kitabının derdine düşmemiş diye kızımı mı azarlıyorsun?

Eslem neye uğradığını şaşırmıştı, bunca ay kim destek olmuştu. Aylardır evin temizliği , yemeği, kardeşinin bakımını kim üstlenmişti. Sırf bu yüzden üniversite tercihini yapmamıştı . O günden beri bir kitap bile okumamıştı . şimdi o kitap derdinde miydi?

-Anne ben senin hep yanında -, annesi lafını yarıda kesti ve sesini yükseltti,

-Sus , odana git . Zaten babanızdan ne hayır gördüm sizden göreyim , dedi .Söylenerek yerine oturdu ve örgüye devam etti. Dedesinden ve babasının bu durumlarından sonra her konuda bir suçlu arıyordu ve o kişi Eslem’di.

Eslem odasına gitti , annesinin ona dedikleri bir ok gibi yüreğine saplanmıştı. Alışmıştı bunlara, ama zoruna gidiyordu . Zeynep odaya girdi,

-Ablacım sen annemin kusuruna bakma , o iyi değil .Baba.ma kızıyor, bize bakamıyor. Senin bir suçun yok. Eğer sana yardımı olacaksa , kadın gözlüklü ve simsiyah giyinmişti. Bileğinde bir yıldız dövmesi vardı ve yaşlıydı..

Siyah giyen kadın , o fotoğrafı düşüren kişi ile aynı kişi olabilir miydi? Dövmesini görmemişti ama o gün o kadın ona çok kuşkulu gelmişti. Ve dedesinin fotoğrafını taşıyordu . Ama neden diğer kitaplar değil de en eski ve içinde resim olanıydı. Sadece bir kez bakabilmişti resme keşke son bir kez daha bakma fırsatı olsaydı. İlk ve son kez görmüştü. İçinden bir ses nedense dedesinin tarif ettiği yerde bu kadına dair bir şey bulacağını söylüyordu. Bunu öğrenmeliydi..

 

Loading...
0%