@atalantee
|
Yeni bir günde kapalı gözkapaklarımın turculaşaması ile günün ağırdığını anladım, amaçsız ve umursamazca açtığım gözlerim geri kapanmak için yalvarıyordu. Saate baktım saat 7.30'du, odamdan çıkıp banyoya ilerledim yüzümü yıkayıp aynaya baktım rutin salak saçma yüz hareketlerimi yaptım, mutfağa ailemin yanına gittim.
Benim adım Ashina ismimin kökü kök türklere dayanır ve ismim türk mitolojisinin en önemli karakterlerindendir, Ben 17sine yeni basmış ergen bir kızım. Babam Oğuz Alp iyi bir banka da mali müşavir, annem Şirin Alp ise ünlü bir mağaza zincirinin genel müdürü. Orta halli ailenin tek çocuğuyum baskıcı bir aile değiliz genelde sorunlarımızı hepimiz kendi içimizde hallederiz. Yaz tatilin de olmama rağmen bu saatlerde uyanır aileme kahvaltıda eşlik ederim, onları işe yollarım ve tüm gün evde müzik dinlerim. "meleğim bugün biraz bitkinsin sanki" Sabahınn 7si olduğu için olabilir mi acaba "Erken kalkmak beni yoruyor ondan" Babam kaşlarını kaldırdı ağzını büzdü şaşkın ama gülümser bir sesle "kaç kere dedim sana bu kızı zorla kahvaltıya kaldırma diye" Şakacı adam annemi güldürmeyi başardı, ister istemez benimde suratımda bir tebessüm oluştu onları mutlu görmeyi seviyordum "Sizinle kahvaltı yapmayı seviyorum, hem yemek hazırlamaya o kadar üşeniyorum ki geç kalksam akşam 8e kadar açlıktan ölürüm daha doğrusu annemin yemekleri olmazsa ben ölürüm." Annem gülmüştü hemde babamın espirinden daha çok gülmüştü. Tatlı güzel kahvaltıdan sonra herkes işe gitti ben evde tektim gerçekten sıkılıyordum bilirsiniz eğer ailenle aran iyiyse hiç arkadaşın yoktur ve olay tam tersiyse aile diyebileceğin arkadaşların vardır. Sessiz masum ağlak bir kız değildim, zorbalığa da uğramazdım ama ben okulda hep konuşmak istenmeyen o kızdım, evet biraz üzülüyordum başlarda ama artık fazla takmıyorum hayata dair hiç bir şey bilmiyorum ve ne olmak istediğime dair de hiç bir şey bilmiyorum.
Canım deli gibi dondurma istiyordu, evden çıkmaya üşeniyordum, öyle bir sıcak ki elimi camdan uzatsam elim eriyip aşağıya damlayacak sanki. Bir şekikde cesaretlendim evde yatarken giydiğim salaş sortun üzerine bol bir tişört geçirdim kulaklığımı taktım evden çıktım. Bakkal sokağın sonunda bile olsa o müzik çalıcak. Binanın önünde dinleyeceğim müziğe karar veremiyordum, en sonunda M83 midnight city dinlemeye karar verdim, gerçekten sıcak bir hava vardı neden dışarı çıkmadığımı şimdi daha iyi anlıyordum, kendi yalanıma inanmayı bekleyerek. Bakkala vardım dondurma aldım, eve gidip narutonun last movie filmini 1756383 kez izlemek geldi içimden o yüzden çerez çömez bir şeyler daha aldım, kasada hep arkadaşlarıyla takılan asla evde olmayan aşırı sosyal çocukluk arkadaşım Semih ile karşılaştım. 3 yıl öncesine kadar çok yakındık hep beraber oyun oynar birbirimizin evine gider gelirdik, tabi ki bunlar ben onun sahte dostluğunu fark edene kadardı. Mahallede evde benimle oynar sohbet eder eğlenirdi ama okul da asla yüzüme bakmazdı iyi ki onunla konusmayı kesmiştim. Kasada arkamdaydı ben aldıklarımı poşete koydum konuşma ihtimali olmasına karşılık hızlıca bakkaldan çıktım.
Hayatım boyunca görüp görebilecegim en güzel şeyi gördüm. Kumral teni güneşte sarı gibi duruyordu, saçları kahveninde koyusu, ne zayıf ne kilolu siyah şort üzerine beyaz bol tişört giymiş, saçları terden kıvrılmış ahh keşke gözlerinden bahsedebilsem ama betimleyemeyecgim kadar uzağındaydım. Sanırım aşık olmak böyle bir şey, adını bile bilmediğim bir çocuğa öylece bakakaldım.
"nasılsın?" Acaba adı ne? Nerde oturuyor? Diye kendi kendimi yiyip bitirirken oldu beklenmekte olan "İyiyim" O kadar umrumda değil ki onun nasıl olduğu. "hala küsmüyüz" Gerçekten insanlar o kadar bencil ve duygusuz ki "Küslük ne Semih çocuk değiliz, ve biz hiç arkadaşta olmadık sen sadece beni mahallede yalnız kalmamak için kullanıyodun" Bir mal için çok uzun bir çümle oldu gerçi. Tek kelime bile etmesine izin vermeyip eve doğru ilerledim, Semih ile aramda çok fazla bir mesafe yoktu. Aşırı hoşlandığım çocuğun yanından geçerken Semihe seslendi
"kim bu avel"
Siktiğimin kulaklığının sesini niye açmamışım ki niye bu iyiliği kendime yapmamışım. Kim takmaz ki kim umursamaz, insanlar yıllardır sanki ben yokmuşum ve duymuyormuşum gibi konuşup duruyor, ben burdayım diyemiyorum yapamıyorum kendime kızıyorum kendimle savaşıyorum.
Kulaklığın sesini sona verdim Semihin cevap olarak ne diyeceği umdumda bile değildi. Eve geldim üstümdeki bol tişörtü çıkarttım filmimi açtım ve kendimi naruto ve hinatanın tatlı aşkına bıraktım, narutonun bu kadar geç farketmesi gerçekten üzücü ama sonunda mutlular 7. Hokage ve Byakugan prensesi Hinata artık evli.
Zaman geçmek bilmiyordu tüm gün evde yatıp yuavarlanmaktan yorgun hissediyordum. "Instagramda niye bu kadar takipci ve takip ettiğim var anlamıyorum sanki beni çok seviyolar ben niye onları takip ediyorum o zaman" Mal mal kendimle konuşup akşamı etmiştim Kendime belli etmemeye çalışsamda o çocuğun her detayı, sesi ve sözleri kafamda ezbere bildiğim bir şarkı gibi olmuştu.
Annem ve babam çoktan eve gelmişti yemeği yemiştik her şey normal standarttı. Annem sürekli arkadaşlarımla bir yere gitmem için bana yalvarıyordu arkadaşım olmadığını bilmiyordu galiba, herkes kendi sorunuyla ilgilenir derken kastetdiğim şey tam olarak buydu. Kafayı yemek istemediğim için dışarda yürüyüş yapıp müzik dinlemeye karar verdim saat 22.45 di annem ve babam sosyalleşmeme dünden razıydı lafını bile etmediler. Evden çıktım boş boş gezinmeye başladım, ıssız yerlerde gezinmek yerine evin yakınındaki parka gitmeye karar verdim yürüyüş yapmak için uygun bir park tabi kekolar yoksa. Parka geldim üç, dört tur attıktan sonra bir banka oturdum, en sevdiğim parcalarda biri olan miki matsubara'nın seslendirdiği "stay with me" dinlemeye başladım gerçekten özellikle gece dinlendiğinde çok hoş ve mayhoş. Şarkı eşliğinde kendimi hafif esen rüzgara teslim ettim.
Şarkının başa sarıp tekrar çalmasını beklerken birinin koluma dokunmasıyle irkildim. Kulaklığı çıkarttım dokunanı görmek için döndüm, pek şaşırdım denmez ama garip hissettim okuldan adını bildiğim ama pek konuşmadığım Kağandı Dediğim gibi şaşırmadım çünkü sigara alabilmek için para isteyeceginden çok emindim . Kulaklığımı çıkarttım ne istediğini sorarcasına ona döndüm. "Rahatsız ettiysem üzgünüm, oturabilir miyim?" İşte şimdi şaşırmışdım. "Tabi sorun yok"
Oturması için yana doğru kaydım, sessizce oturdu, ne o ne ben bu sessizliği bozmaya niyetli değildik, birsürü boş bank vardı bir amacı yoksa niye oturdu. Sessizlik devam edince kulaklığıma uzandım, listeme girip Berlin "take my breath away" açtım. Kulaklıktan ses dışarı çıkıyor olacak ki beni dürttü. Kağan"en sevdiğim şarkılardan biri lütfen dinlememe izin ver" Şarşırmak 2 Kulaklığın tekini ona uzattığımda pis olup olmadığını kontrol etmesi beni ister istemez güldürdü ben gülünce o da güldü. "pis şeyleri sevmem" Pis olduğumu düşünmesi beni üzmedi değil. Şarkıyı sonuna kadar dinledikten sonra bana sigara içip içmediğimi sordu, daha cevap vermeden cebinden siyah winston pakedini çıkartıp bana uzattı, sigarayı çok içmiyordum ama o an bir tane içmek istedim. İçerisinden bir dal aldım ağzıma götürdüm çakmağıyla sigaramı yakacağını düşündüm fakat çakmağı elime bıraktı. Kendi sigaramı yaktım, o da yaktı.
Kağan kimseyle işi olmayan herkese elinden geldiğince kötü davranmamaya çalışan bir çocuktu gerçekten sinir sorunları vardı ailesini pek bilmem ama kağan aşırı soğuk yapıda biriydi. Okulda pek sevilmezdi bana kalırsa asıl sebebi onun gerçekten güçlü olmasıydı çünkü kağan kimseye bulaşmaz ve kötü davranmazdı. Bunca şeyi nerden biliyosun derseniz takılacak bir kimsem olmadığı için günüm insanları gözlemlemekle geçiyordu.
Tek kelime etmeden dumanı nasıl içime çekip bıraktığımı izliyordu, sessiz ve dikkatli izliyordu. Elindeki sigara içmeden dibine kadar kül bağlamıştı, kaçak köçek bakmak yerine yüzümü ona cevirdim. Işıkta parlayan simsiyahı andıran hafif çekik gözleri, gözlerime kilitlendi. Donuk surat ifadesi bir anda değişti hafif bir temessümde bulundu, gözlerim dudaklarına kaydı, hafifce açtı dolgun dudaklarını.
"üzgünüm güzelim"
Neden üzgün acaba. Büyülenmiş gibiydim sert esen rüzgar yüzüme yumşak çarpıyordu. Garip sersem bakışlarımla ona bakmaya devam ederken gözlerimi elimdeki sigara çevirdim. Bitmişti, istemsizce elimden ayrıldı, külü rüzgarda savruldu. Sigara o kadar yavaş düşüyorduki zaman yavaşlamış gibiydi. Yere düşen sigaranın ardından kafamı gökyüzüne kaldırdım ağaçlar rüzgardan sallanıyordu. Kafamı hiç indirmeden Kağana döndüm, bana bakmak yerine yere bakıyordu.
Sert donuk yüz ifadesiyle bana döndü eliyle soğuk terle ıslanmış yüzümü kavradı, hiç bir dirençde bulunamadan gözlerimi karanlığa hapsettim. |
0% |