Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5♛

@athermia

1 Eylül, Büyük Salon Akşam Yemeği, Gryffindor Bina Masası

 

"Remus Lupin, Gryffindor bina başkanıyım. Bunlar da arkadaşlarım-"

 

Kahve saçları olan, yüzünde yer yer yara izleri bulunan büyücü samimi bir gülümseme ile kendini tanıtıp elimi sıktıktan sonra arkadaşlarını tanıtırken yanımda oturan kişi sözünü kesmesine sebep oldu

 

"Sirius -Muhteşem- Black"

 

Siyah uzun dalgalı saçları olan ve yüzünde muzip(?) bir gülümseme olan büyücü elini uzattı onunla el sıkışmanın hemen ardından yüzünde en az onun ki kadar muzip bir gülümseme olan, kısa, kumral saçlı, hafif kısa boylu diğer büyücü ile el sıkıştım

 

"Peter Pettigrew"

 

Yüzümde bulunan tebessüm ifadesini silmemeye çalışarak şokla açılmaya çalışan gözlerime engel olmaya çalıştım. Efendim? Peter Pettigrew bu muydu şimdi, hani her zaman arkada duran, tombul ve diğerlerinin yanında sönük kalıp ileride dostlarına ihanet edecek olan? Kitapta yazılan özelliklerinden birini bile göremeyince içime kuşku dolmaya başladı ama bunu yatakhanede düşünmek üzere bir kenara koyduğumda Remus ve Peter gülmelerini bastırmaya çalışıp yanımda bulunan büyücüye bakarken Sirius da onlar gibi gülmüş, daha sonra yanımdaki büyücüyü omzundan dürtüp hülyalı bir şekilde bana bakarken elini yemek masasına koyup yanağına yaslamış olan arkadaşının irkilip sendelemesine ve doğrulurken yüzünde ki değişik gülümsemeyle elini bana uzatmasını sağlamıştı

 

"James Potter, tanıştığıma memnun oldum majesteleri."

 

Ona hafifçe gülümserken sıktığı elimi çevirip nazikçe tutmuş ve elimin üzerine tüy gibi bir öpücük kondurmuştu. Peter ıslık çalıp biraz yavaş ilerlemesini söylerken ona yapmacık bir şekilde gülümsemiş ve hareketlenmeden anladığım kadarıyla tekme atıp Peter'ın acıyla eğilmesine ama hala muzip bir şekilde gülümsemesine sebep olmuştu. Onların bu haline gülüp elimi James'in elinden kurtardım ve bu güzel arkadaşlık grubuna baktım

 

"Bende Azalea Lenna Gryffindor, eh majesteleri sıfatını hak etmediğimi söyleyemeyeceğim malum, Gryffindor varisiyim de."

 

Onlara aynı samimiyetle olmasına özen göstererek kendimi tanıtıp şakayla karışık böbürlenmeyi unutmadım. Onlar ise yine aynı samimiyetle karşılık vermiş göz devirerek gülerken Peter gülmesini yarım kesip ayağa kalktı ve abartılı hareketlerle reverans yaparak hepimizin gülmesine sebep olmuş, başını eğerek bana hitaben abartılı bir İngiliz aksanı ile konuşmuştu

 

"Birleşik Krallık Kraliçesi I. Azalea, siz ne isterseniz o olur majesteleri."

 

Ona kahkaha atarken Remus kahkahalarının arasında bir dakika işareti yapıp kendini durdurmaya çalışmış ve zaten olan bir gerçeği hem şakayla hem de bilgiç bir şekilde söylemişti

 

"Belki İngiltere Kraliçesi değil ama Gryffindor kraliçesi kendisi Kıykuyruk."

 

Gülüşmeye devam ederken bildiğimi çaktırmamak için -ki artık doğru bildiğimden de emin değildim- neden kılkuyruk dediğini sormuş, patronuslarının karşılığı olarak kendilerine lakaplar taktıklarını ve tek tek lakaplarını anlatıp gülerek konuşurken üzerimde hissettiğim bakışlarla etrafıma baktım ve etrafında duran kızlarla birlikte bana üstten, küçümseyici ve kötü bakışlarla bakan biriyle göz göze geldim

Aralarında fısır fısır konuşarak konuşan üç kişilik kız grubunun tam ortasında oturuyor ve bana küçümseyici bir şekilde bakıyordu. Pardon? O kimdi de bana küçümseyen bakışlar atmaya çalışıyordu? Oturduğu masanın ait olduğu binanın varisi bendim ve kendini bir şey mi sanıyordu? Ona tek kaşımı kaldırarak baktım, ağzımı oynatarak anlaşılır bir şekilde küfür ettim ve orta parmağımı kaldırarak saçımı savurup yanımdaki büyücülerle konuşmaya döndüm ve onların takdir dolu bakışları ile karşılaştım. Peter 'sana güvenebileceğimizi biliyordum' temalı bir konuşma yapıp yanaklarımı sıkarken diğerleri de onun kadar coşkulu olmasa da takdir etmişlerdi.

 

"Daha ilk günden sana hayran oldum Azalea-çiçeğim, insanları bir görüşte anlayabiliyorsun."

 

"Azale-çiçeğim?"

 

Sırıtarak beni kafasıyla onayladı

 

"Açelya çiçeği adının anlamı, ama bunu söyleme sebebimi ilerde emin olduğumda sana da açıklamayı düşünüyorum Azalea-çiçeğim."

 

"Lenna da aslan gücünde demek ona bakarsan, aslan da diyebilirsin"

 

Sirius göz devirerek kolunu omzuma atmış

 

"Tüm romantizmi bozdunuz majesteleri" diyerek kolunu geri çekip yemeğine devam etmişti. Bende önümdeki yemekle ilgilenirken Remus'a o kızın kim olduğunu sormuş, yemeğimi yerken aynı anda onu dinlemeye başlamıştım

 

"Lily Evans, görüp görebileceğin en değişik insandır. Çatalak'a garip bir şekilde takık, onu nerede görse sanki Çatalak ona aşıkmış gibi yapar ve terslemeye başlar, Çatalak ile aynı yerde olan kızlara öldürücü bakışlar atar ve 2.sınıftan beri saçını boyayıp gözüne yeşil renk lens takar-"

 

Evans'ın bulunduğu noktaya bir bakış attı ve alayla gülümserken sır vermek ister gibi masanın üzerine eğildi

 

"-bugün şanslısın ki yeşil lenslerini takmıyor, muggle romanlarındaki korkunç karakterlere benziyor öyle."

 

Bende onunla gülerken çocuklarda başından beri dinliyor aralarda yorumlar yaparak daha çok gülmemizi sağlıyordu. Remus önündeki etli yemekten bir kaşık daha alırken aklına bir şey gelmiş gibi elini kaldırıp ağzındakini gülerken zorlukla yutkundu

 

"Ha bir de, muggle doğumlu olmasına rağmen kahinlik özelliği var. Kendini beğenmiş olmasının bir sebebi de bu galiba, ben-her-şeyi-bilirim havalarında dolaşıyor. Arada görü yetenekleri yüzünden gözleri bembeyaz oluyor. Sirius bir keresinde gece tuvalete gitmeye çalışırken ortak salonda onu öyle aniden görmüş, tuvalete kadar gitmesine gerek kalmamıştı."

 

Son cümlesiyle hepimiz kahkaha patlatırken Sirius homurdansa da o da yanağında hafif kırmızılıkla gülmemize katılmıştı. James, önümde bulunan balkabağı suyundan kadehine biraz daha doldururken

 

"Peter'dan ne kadar nefret ettiğini unutuyorsunuz."

 

Onlar kendi aralarına bir kahkaha patlatıp Peter ağlama ve üzülme taklidi yaparken anlamayarak onlara baktım. Bu bakışlarımı gören Remus açıklama ihtiyacı duyarak gülmesini bastırdı ama yüzünde ufak bir gülümseme yer edinmişti

 

"Kılkuyruk Evans'tan başından beri nefret eder ve ne zaman görse dalga geçer. Yaptığımız eşek şakalarından bizzat onun zararlı çıkması için sinsi planlar bile yapar. Evans'ta aynı şekilde bizim Kılkuyruktan nefret eder ve onun arkasından pısırık, obur, pis fare gibi lakaplar uydurur."

 

Onlarla kahkaha atarken Peter kendini savunmak istercesine atıldı

 

"Ne yapayım sevmiyorum çok yapmacık kız, bir de James onu seviyormuş gibi davranıp burnu havada gezerek ne kadar acınası olduğunu gösteriyor."

 

"Ve seni sevmeyerek, şu surata bak kim sevmez seni-" diyen Sirius Peter'ın yanaklarını sıkmış ve onun kurtulmak için çabalamasına sebep olmuştu. Yine ve yine onların haline gülerken aklımda bir sürü teori ve şüphe oluşmuş, bu düşüncelerle önce Evans'a sonra da öğretmenler masasına bakmıştım. Öğretmenler masasının boş olduğunu görmemle sinsi bir şekilde sırıtıp Evans'ın saçlarına odaklanmış ve hızlı bir şekilde yanmasını sağlamıştım. O neredeyse tamamen yanan saçlarıyla büyük bir çığlık atıp dört bina masasının da ilgisini kendi üzerine çekmişken önüme dönüp sırıtmamı gizlemeye çalışarak kafamı tabiri yerindeyse yemeğime gömdüm. Bizimkiler de diğer masalar gibi eğlenerek bakarken tam karşımda oturan Peter ve Remus, yanımda oturan James ve Sirius'un aksine hafif kırmızı olan gözlerimi görmüş, gözlerini açarak bakıp beni nasıl yaptığımı bilmediklerini ama tebrik ettiklerini söyleyerek Sirius ve James'in de gözlerimi görmesine sebep olmuş, hepsinin benim yaptığımı anlamasıyla grup içerisinde küçük şaşkınlık ve gülüşme yaşanmıştı.

 

"Hass...."

 

Hufflepuff binasından tombul bir çocuğun ağzında son kaşık yemeğiyle şok olmuş bir şekilde Evans'ın olduğu yere baktığını görüp bizde tekrar oraya bakarken az önce yanan şeyin saçları değil peruğu olduğunu görmüş, Evans'ın kahve rengi, ince telli ve yıpranmış saçlarıyla yanan peruğunu alıp yanında arkadaşlarıyla koşarak ve ağlayarak ortak salondan çıkmasını tüm salon gibi kahkahalarla izlemiştik. Peter gülerek arkasından taklidini yaparken yemeklerin de ortadan kalkmasıyla hep birlikte 7.kat koridorunda bulunan Şişman Hanım tablosunun önüne gelmiş, 'Aslan Kükremesi' parolasını söyleyip şöminenin önünde bulunan koltuklara yerleşmiş ve büyük salonda yaptıklarım, güçlerimin bir kısmı, quidditch, dersler ve profesörler dahil pek çok konuyu konuşup havanın iyice karardığını, saatin gece 12'ye yaklaştığını görene kadar orada oturmuş ve vakit geçirmiştik. Uykumuzun gelmesiyle onlara veda edip kızlar yatakhanesi merdivenlerine çıkmış, öğrenciler gelmeden önce yerleştirdiğim eşyalarımın olduğu odaya girmiş ve odada kalan diğer kızları rahatsız etmeden geceliğimi giyip yatağa yatmıştım.

Loading...
0%