Yeni Üyelik
9.
Bölüm

8♛

@athermia

Şarkı: Loren Gray - Queen

 

Çapulcuları birkaç mırıldanma ile yemek yemek istemediğimi, daha önemli bir işim olduğunu söyleyip geçiştirdikten sonra seri adımlarla, herkes Büyük Salon'a indiği için boş olan yatakhane odama girdim ve cübbemin içinden asamı çıkarıp kapıya doğrulttum

 

"Colloportus"

 

Kilit sesini duyduktan sonra hızlıca dolabıma ilerledim ve Selwyn kasasından aldığım günlüğü çıkarttım. Asamın ucunu geçici olarak sivrileştirip sol koluma kan akacak derinlikte çizik açtım ve akan kanı defterin isimlik kısmının altındaki Selwyn aile sembolünün üzerine damlattım.

 

Defter anında açılırken kolumdan akan kanın ilk sayfaya damlayıp yok olmasıyla asamı kolumda hala kanamakta olan yere doğru tuttum

 

"Ferula"

 

Yara sarıldıktan sonra açılan defteri aldım ve önemli tarihlerin, bilgilerin, çoğunlukla Harry Potter isimli bir büyücünün adının geçtiği kısımları hızla geçip son sayfaya geldim. Son sayfada benim el yazımla yazılmış bir yazı olduğunu görüp sayfa çevirme işlemini sonlandırdım ve okumaya başladım

 

'Direkt konuya giriyorum uzatmanın manası yok, eğer bu yazıyı okuyorsan Dumbledore hafızamızı silmiş, bizi karşısına almış demektir. Lily bulanığı bir kahin ve görülerine kendisini dahil edip gelecek ile oynamaya çalışıyor -eh Dumbledore bunağının da tarafı belli oldu anlaşılan. Anılarımızı şişelere doldurdum, onları bir an önce izle ve defterdeki önemli bilgileri okumayı unutma, bizi karşılarına aldıkları için ölmek isteyecekler..'

 

Defteri sertçe kapatıp sinirden kızıla dönen gözlerimin düzelmesini bekleyerek derin nefes alıp kendimi sakinleştirdim ve gözlerimi açtım. Defteri yatağın üzerine koyup ayağa kalktım ve hala açık olan dolabıma ilerleyerek en köşede kalan gizli kısmın açılmasını sağlayıp Düşünseli'yi ve küçük bir kutuda bulunan, içi beyaz duman-sıvı şeklinde olan anıları alıp tek tek dökmeye başladım. Kafamı buhar seline daldırarak dumanların önce siyaha, sonra şekillere dönüşmesini izledim

 

▲▼▲▼▲▼▲▼▲▼▲▼▲▼▲▲▼▲▼▲▼▲▼▲

 

Kızıl saçlı kız, altındaki krem rengi eteğin yanmış yerlerini saklamak istercesine düzeltip bazı zamanlar kaçış noktası olan sokakta ilerledi. Mavi-gri karışımı gözleri kitap dükkanlarının raflarını heyecanla tarayıp ilerlerken önünde durduğu dükkanın içinden çıkan kısa boylu, yüzü büyük burnunun da etkisiyle -kızıl saçlı kıza göre- domuzu andıran şişman adamın iteklemesiyle sendeleyip eski ayakkabısının zemine tutunamaması ile yeri boylarken ağzından acı dolu bir ses çıkmasına engel olamadı. Şişman adam, elindeki kutuyu çöpe atıp dükkana geri dönerken yerdeki kızı görüp homurdanma sesleri çıkararak dükkana girip kapıyı kapattığından emin olmuştu. Kız acıyla bileğini ovuşturup başını öne eğdi, dolan gözlerini kırpıştırarak yaşların geri gitmesini sağladı ve silkelenerek doğruldu. Sendeleyerek kalkıp yürümeye başlarken bileğine giren ağrıyla tekrar ağzından acı dolu bir ses çıkacak olduysa da dilini ısırıp dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı ve sendeleyerek ilerlemeye devam etti. Dükkanın çöpünün bulunduğu arka kısmından ilerlerken acısı hala devam etse de kimsenin bakışlarını üzerine çekmek istemeyen kız ağzına gelen kan tadıyla daha fazla dayanamayıp acıyla inledi ve gözünden düşen yaşı takip eden gözyaşlarıyla sendeleyerek çöp kutusunun yanına oturdu. Gözlerinden yaşlar düşerken onları kapatıp -bir yandan eliyle çok fazla acımakta olan bileğini ovuşturuyordu- başını kararmakta olan gökyüzüne doğru kaldırdı. Hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordu küçük kız ama ne işe yarayacaktı ki? Ona çalışması gereken kitapları veren yaşlı adam neredeydi, tüm kitapları okumuştu küçük kız oysa ki, neden gelip onu almıyordu ki? Karnından gelen gürültüyle gözlerini açıp üzgün bakışlarını oraya yöneltmişti şimdi de kız. Kendisini sokakta sıkıştırıp cadı olduğunu söyleyerek yakmaya çalışan çocukların uzak durması için gücünü kullanmıştı ve çocukların ellerinin yanmasına sebep olmuştu. Demetria kıza normal zamanda bile düzgün davranmazken bunu duymasıyla daha da sinirlenmişti ve ona bir süre yemek yiyemeyeceğini, bunun ona ders olması gerektiğini söyleyip odasına itmişti. Acaba bugün yemek verir miydi ona? Kafasını kaldırıp kararan havayla gitmesi gerektiğini anladı kızıl saçlı kız, yoksa Demetria çok kızardı. Yanında bulunan poşetin hışırtısıyla bakışlarını o tarafa çevirdi ve dükkan sahibinin az önce atmış olduğu poşetin içinden kaymış zımbalı kağıt parçalarını gördü. Etrafa bakındıktan sonra kimsenin olmadığını görmüş, zaten birinin gelmesi halinde çöpün kenarında olan bir poşeti almasına laf etmeyeceğini düşünüp merakla poşeti eline almıştı. İçindeki kağıtlara üstünkörü baktığında bunların el yazısı olduğunu, daha basılmamış kitaplar olduğunu gördüğünde bileği burkulmuş olmasa havalara uçacaktı. Poşeti de alıp ayağa kalkarak burkulmuş ayağının el verdiği kadar hızla eve gittiğinde güneşin batmasıyla kararmış sokağı evlerden gelen ışıklar aydınlatıyor, loş bir ışık oluşmasını sağlıyordu. Etraftaki diğer evlerle aynı olan ama kendisinin barındığı eve girdi ve kapıyı kapattıktan sonra çatı katında bulunan odasına girip poşetleri dolabının köşesine sakladı. Dolabı kapatıp bileğinin acısıyla yatağa oturduktan sonra kapı duvara çarparak açıldı ve küçük odayı Demetria'nın sert sesi doldurdu

 

"Saatin kaç olduğundan haberin var mı senin, ne diye böyle geç saatte geliyorsun?! Hadi saatleri anlayacak aklın yok, kararan havayı da mı görmedin aptal kız!"

 

Uzun boylu kadın hızla acemi bir şekilde yapılmış olan alçak yatağa ilerledi ve kafasını öne eğmiş olan kızın bileğinden tutarak zorla ayağa kalkmasını, bu hareketle de acıyla inlemesini sağladı. Demetria'nın kızın bileğinde olan elinin gevşeyip yavaşça bırakması ile kız kendini acıyla yatağa bırakmış, Demetria'nın öncekine göre daha az kızgın olan gözlerinin fark edilmesi zor bir endişeyle kızın bileğine bakmasını sağlamıştı. Kızıl saçlı kız ise bu sırada dişini sıkıp bileğini tekrardan ovmaya başlamıştı, başka ne yapacağını bilmiyordu çünkü. Demetria bir şey demeyip odadan çıkmış, kıza göre acılı ve uzun bir süre sonra elindeki tepsi ile odaya giriş yapmıştı. Onu dikkatsiz olduğu konusunda azarlarken şaşırtıcı bir şekilde fazla söz söylememiş, tepsideki yemekleri bitirip ağrı kesici içmesini sağlamış ve tepside bulunan merhem kutusunu açarak uzanmasını söyleyip ayak bileğine sürerek sarmıştı. Bu sırada kızıl saçlı kız, kadının her an kızacağından korkar bir şekilde beklemiş ama beklediği kadar tepki alamayınca şaşkınlıkla onun iyileşmesine yardım eden kadını izlemişti. Bileğinin sarılması ve ağrı kesicinin verdiği rahatlıkla uzandığı yere iyice yerleşen kız Demetia'nın sitem dolu sesini işitince durum artık daha az garip gelirken uyumaya başlamıştı.

 

Kız uyuduktan bir süre sonra Demetria kenarda duran battaniyeyi getirip yavaşça örtmüş ve kızın saçını hissetmeyeceği şekilde okşayarak hüzünlü bir şekilde odadan çıkmıştı. Küçük Azalea her şeyden habersiz uyurken büyük Azalea bu aynı dolu ve şaşkın gözlerle izlemişti.

 

Anı kaybolup etrafı siyah dumanlar alırken siyah dumanların yavaş yavaş şekle bürünmesiyle yeni bir sahne oynamaya başladı hayat perdesinde

 

Küçük kız bu sefer odasındaydı ve elinde bulunan kağıtları düzene sokmuş okuyordu. Benim gibi diye düşündü Harry Potter'ın kaldığı aileyi okurken, benim gibi sevilmeyerek büyümüş o da. Daha sonra şahit oldu Harry'nin okula gitmesine, ilk süpürgeye binişine, ilk arkadaşlarını edinmesine, her şeyden bir haber büyümesine. Beraber kurtardılar felsefe taşını, beraber sevindiler bina kupasının kazanılmasına. Arkadaşlarından mektup almadığını düşünerek yazını geçirmesini, uçan arabayla okula gitmesini heyecanla okudu. Beraber şaşırdılar Harry'nin yılanlarla konuşmasına, beraber kurtardılar Ginny Weasley'i, beraber kurtardılar arkadaşlarını, beraber savaştılar sırlar odasının hazinesi Basiliks ile. Daha sonra Harry büyüdü, beraber öğrendiler çoğu gerçeği, beraber üzüldüler ailelerine. En çokta kendi ailesine üzüldü genç kız, neden öldüklerini bile bilmiyordu daha, Demetria'nın ağzından kaçırdığı bir kaç ufak bilgi vardı elinde sadece. Aynı Harry Potter gibiydi, o da büyücülük dünyasına girmeden önce ailesinin ölümünün gerçeğinden bile habersiz değil miydi? Beraber kurtardılar Sirius Black'i, beraber kaçtılar kurt adam Remus Lupin'den. Beraber ateş kadehinde savaştılar, beraber tüm dostlarının sırt dönmesiyle karşı karşıya kaldılar, beraber ejderhayla savaştılar, beraber dostlarını kurtardılar, beraber bir dostun ölümüne tanık oldular. Beraber ağladılar ölümlere, beraber kurtardılar büyücülük dünyasını. Ama aralarında tek fark vardı, o da Harry Dumbledore'a her zaman minnet duymuştu, Azalea ise gerçeği görebiliyordu, doğrular önünde gerçekten kitap gibi apaçık ortadaydı. 'Affetmeyeceğim' dedi kızıl saçlı kız son cümleyi okuduktan sonra, 'Harry'yi kurbanlık koyun gibi yetiştirmeni, insanların hayatlarıyla oynayıp durmanı, benim burada büyümeme sebep olmanı affetmeyeceğim.' ve zamanının gelmesini bekledi küçük kız, onu buraya bırakan adam planlarını gerçekleştirmek için geri dönüp onu alacaktı, ama Gryffindor'un tek varisini küçümsediği ve kullanabileceğini düşündüğü için pişman olacaktı

 

Don't ya know I'm dangerous?

Fire burnin' in my blood

I got this handled, I don't need rescuin'

 

(Tehlikeli olduğumu bilmiyor musun? Kanımda ateşler yanıyor

Bununla başa çıkıyorum, kurtarılmaya ihtiyacım yok)

 

Anıların sıralı ve sürekli değişmesini, siyah dumanların etrafında ahenkle dans edişini donuk gözlerle izledi Azalea, Dumbledore yine hayatını yönlendirebileceğini sanmıştı ama çok yanılıyordu.

 

You can call me a princess all you like

'Cause you love to keep me helpless by your side

But that ain't what I want, I'ma show you

 

(Bana istersen bir prenses diyebilirsin Çünkü beni çaresiz bir şekilde yanında tutmayı seviyorsun

Ama benim istediğim bu değil, sana göstereceğim)

 

Küçük Azalea haklıydı, bu yaşlı bunak Gryffindor'un varisini, Gryffindor'un Kraliçesini hafife alıyordu, almamalıydı. Hayatlarıyla kumar oynadığı kişilerden birini ziyaret etme zamanı gelmişti genç varisin, bu sefer kumarı o oynayacaktı

 

How to treat me like a queen

Boy, you better bow down on your knees

Can I get a "Yes, your majesty?"

 

(Bana nasıl kraliçe gibi davranacağını göstereceğim

Oğlum, diz çöksen iyi olur

"Evet, majesteleri" lafını duyabilir miyim?)

Loading...
0%