@atness
|
Elim karnımın üzerinde ,gözüm camdan görünen gökyüzünde kulaklarım ise annemin sözlerindeydi. "Hoseok yeter artık. Woojin'i özlediğini biliyorum ama hamilesin. Bebeğine bir baba lazım. Gel evlen işte." Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Anneme dönüp sakin tutmaya çalıştığım ses tonum ile "Kocama hala aşıkken nasıl başkasının koynuna girip aşkıma ihanet ederim anne? Ne olur biraz olsun beni anlamaya çalış." Annem derin bir iç çekip "Hamilesin doğum yapana kadar koynuna giremezsin doğumdan bir süre sonrada bu olmayacağına göre alışırsın yeni eşine olmaz mı güzel oğlum?" Gökyüzündeki gözlerimi anneme çevirip "Çocuğumu tek başıma büyüte bilirim." Dedim. Annem hissiz gözlerime bakıp acı doku sesiyle "Gözlerin ölü gibi bakarken mi?" Dedi. "Yemek yemek dışında o koltuktan kalktığın bile yok Hoseok. Kendine acımıyorsun bari karnındakine acı. Duygularını oda hissediyor. Yıprattın ikinizide." Annemin sözlerine daha fazla dayanamayıp dolan gözlerim ile "Söylesene anne deliler gibi aşık olduğu eşini yeni kaybetmiş hamile bir omega ile kim evlenmek ister? Kim babası olmayan bir çocuğa babalık etmek ister? Kim kanından olmayan bir çocuğu kanındanmışçasına sever?" Derin bir iç çekip "Ben cevap vereyim hiç kimse." Dedim. Gözlerimden akmaya başlayan yaşlarla "Çocuğumu sevgisizliğe mahkum edemem anne. Diyelim ki evlendim. İleride bir gün o da kendi çocuğu olsun ister. Benim çocuğum baba diyebileceği biri varken babasızlığı tatmasın. Baba diyebileceği biri yokken tatsın. En azımdan önüne geçerli bir mazeret sunarım." Dedim. Annem yanıma hızla gelip beni göğüsüne bastırdı. Sım sıkı sararken beni "Torunuma yaşatır mıyım ben hiç öyle şeyler?" Dedi. "Yaşatmam." Diye ekledi sonradan. Saçlarımı okşarken "Elbet miniğimize baba olacak biri çıkar yavrum." Dedi "Elbet ona baba çıkartacağım." Diyede düzeltti kendini. Annemin kollarında göz yaşlarımı akıtırken sakinleşmeye çalıştım. Bir süre öyle kaldıktan sonra annem benden ayrıldı anlıma bir öpücük kondurdu ve odadan çıktı. Ben ise camımdan bir kısmı görünen göğe geri döndüm. Woojin'ime bakarcasına izledim gökteki görünmeyen yıldızları. Woojin'i gördüm bir an. Bana gülümseyerek bakıp "Miniğimize yeni bir baba lazım güzelim." Dedi. Ona dolu gözlerimle bakarken "Babası sensin onun!" Dedim. Başını sallayıp "Ben yokken baba diyeceği biri lazım." Dedi. Ağlamaklı bir kaç ses çıkartıp "Ama ben senden başkasına baba demesini istemiyorum!" Dedim. Derin bir iç çekip "Ömrünün sonuna kadar bu böyle olmaz Hoseok." Dedi. "Ona yeni bir baba, sanaysa yeni bir eş lazım." Hıçkırıklarımı tutamazken "Sana aşıkken nasıl yeni bir eş bulurum!?" Diye bağırdım. Yüzündeki gülümsemeyi hiç bozmadan "Bana olan aşkın bitmiş değil Hoseok. Sadece benim yokluğumun açtığı yaraların kapatılması gerek." Dedi. Burnumu çekip "Sen kapatsan?" Diye sordum. Başını iki yana sallayarak "Bu mümkün değil sevgilim." Dedi. "Lütfen daha fazla yıpratma kendini ve yeni bir eş bul." Diyede ekledi. Göz yaşlarımı tutamazken "Senden başkasını istemiyorum!" Diye bağırdım. Woojin ise "Merhemin çoktan yola çıktı bile." Dedi huzur kokan sesiyle. Bunu nasıl huzurlu bir şekilde söyleye biliyordu aklım almıyordu. Woojin beni elleriyle başkasına veriyordu adeta. Bana aşkla bakıp "Seni kimseye verdiğim yok Hoseok." Dedi. "Sadece kalbine bir odacık daha açıp bir kişiyi daha almanı istiyorum." Dedi. Sert bir turumla "Tüm odaları seninle doluyken mi?" Dedim. Bana anlayışla bakıp "Hemen alamazsın biliyorum ama zamanla orada boş bir oda olacak işte oraya onu almalısın sevgilim." Dedi. Ona anlamaz gözlerle bakarken ""Kimi?" Diye sordum. Bana gülümseyerek bakıp "O gelince tanırsın." Dedi. Ardından buhar oldu uçtu gitti. Annemin seslenmeleri ile kendime geldim. O an her şeyin bir rüyadan ibaret olduğunu anladım. Woojin yanıma gelmemişti ama mesajını ulaştırmıştı. Annem gözlerimden akan yaşları silerken "Buldun mu?" Diye sordum ona. Annemin elleri yüzümde donu vermişti sorumla beraber. "Çocuğuma baba olacak birini buldun mu?" Annem derin bir nefes alıp "Evet." Diye soludu. Burnumu çekip "O zaman yarın gelsin tanışalım." Dededim. Annem ağlamaya başlarken "Ciddi misin Hoseok?" Dedi. Ona anlamaz gözlerle bakıp "Kabul etmiyorum hemen anne sadece tanışalım dedim." Dememe rağmen annemin ağlaması durmamıştı. Beni başıyla onaylayıp odadan çıktı. Akşam yemeğinde ise yarın öğlene doğru bize geleceğini ve bahçedeki çardakta tanışa bileceğimizi söyledi. Onu onaylayıp yemeğimi hızlıca yedim ve çabucak tekrar uykuma dalmaya odama gittim. Ertesi gün ise erkenden kalkıp kısa bir duş aldım. Ardından hazırlanıp bahçeye geçtim ve gelecek kişiyi orada bekleme kararı aldım. Öğlen bire doğru ise annem yanında uzun boylu yapılı biri ile gelmiş ve karşıma oturtmuştu adamı. "Namjoon bu Hoseok. Hoseok oğlum buda Namjoon." Demiş ve uzaklaşmıştı bahçeden. Namjoon ensesini kaşıyıp bana bakmış ve "Memnun oldum." Demişti. Onu kısaca süzünce yapılı vücudunun dikkat çektiğini fark ettim. Geniş omuzları vardı ve giyim tarzından dolayı fiziği pek belli olmuyordu. Yüzü temiz ve yakışıklıydı. Dış görünüşünü incelemeyi bitirip direkt konuya girme kararı aldım. Derin bir nefesin ardından "Umarım hamile olduğumu ve eşimi bir buçuk ay önce kayıp ettiğimi biliyorsundur?" Dedim. Başı ile beni onaylayınca "O zaman direkt konuya girelim." Dedim beni başı ile onaylayıp "Girelim." Diye mırıldandı. "Çocuğuma baba olabilecek misin?" Gözlerime tereddütsüz bakıp "evet." Dedi. "Peki ilerde senin kanından bir çocuğun olsa bile ona aynı şekilde babalık etmeye devam edebilecek misin?" Aynı tereddütsüzlük ile "Evet." Dedi. "Benim hala eşimi sevdiğim gerçeğine katlana bilecek misin peki?" Dedim. Kısa bir süre beni inceleyip "Kalbinde başkası olması sorun değil." Dedi. Ardından burukça gülümseyerek "O kalp doluluğunu bilirim çünkü." Diyede ekledi. Onunda kalbinde birileri yada bir kaç kırık olduğunu anlayınca başımı hafifçe önüme eğip "Düğün yapmazsak şahitler ile nikahı halledip olayı büyütmezsek olur mu?" Diye sordum. Beni başı ile onaylarken "Sevinirim." Dedi. Ardından beni bir süre süzdü ve "Hamile iken ıslak saçla gezme. Üşütebilirsin." Dedi. İkazı istemsizce beni mutlu etmişti. Hafifçe gülümseyip "Uyarı için teşekkürler." Dedim. Başını önemsiz dermişçesine sallayınca başımla onayladım. Bana bir kez daha bakıp "Gün almaya gideyim o zaman yarın?" Diye sordu. Başımla onaylayıp "En kısa zamanda al lütfen." Dedim. Beni onayladı. Bir müddet ortamda sessizlik oldu. Ardından yavaşça ayağa kalktı. "Ben gideyim o zaman." Dedi. Başımla onu onaylarken "Tamam." Diye fısıldadım. Yavaşça çardaktan uzaklaşırken "Görüşmek üzere." Dedi ve evi tamamen terk etti. Bir süre sonra annem yanıma geldi ve "Neden hemencecik gitti?" Diye sordu. Anneme bayık bakışlarımla bakıp "Yarın gün alacakmış." Dedim. Annem inanmayarak bana bakarken "Şaka yapma!" Dedi. Oana bir süre daha aynı şekilde bakınca "Fikrini ne değiştirdi?" Diye sordu imalı imalı. Annemin imalarına takılmayarak "Woojin." Dedim. Annem şokla bana bakarken "Nasıl?" Diye sordu. "Rüyalarımda." Diyebildim sadece. Annem anlayışla başımı okşarken "Düğün?" Diye sordu. "Ne o nede ben istemiyoruz." Dedim "Şahitlerle beraber gidip aile cüzdanını alacağız ve geleceğiz." Diyede ekledim. Annem derin bir iç çekip "Sen nasıl istersen oğlum." Dedi. "Sen nasıl istersen." Annemin elini tutup ayağa kalktım ve beraber eve girdik. Ben odama geçerken annem mutfağa yönelmişti. Odama girmeden önce banyoya uğrayıp kurutma makinasını almıştım. Odamda saçlarımı kuruttuktan sonra yatağıma girmiş ve Woojin'in bana aldığı küçük panda peluşuna sarılmıştım. Bu peluşu woojin ava gitmeden önce gittiğimiz lunaparkta ki panayır oyunlarından birisinde kazanmıştı. Gördüğüm sevimli peluşa bakarken beni yakalamış ve onu alacağını söylemişti. Ona bu oyunların hileli olduğunu ve o peluşu asla kazanamayacağını söylemiştim. Bana karizmatik bir bakış atıp "izle ve gör." Demişti. Elinde tuttuğu boncuklu silah ile ustaca tüm hedefleri vurmuştu. En büyük ayıcığı alma hakkı kazansada sadece benim baktığım orta boylardaki pandayı istemiş ve elimdeki peluşla bana doğru gelirken "Sevgilini gaza getirmeyi çok iyi biliyorsun." Diyerek ufak bir öpücük karşılığında ellerime bırakmıştı peluşu. Bir elimi karnıma atıp "Babanın bunu senin için kazandığını varsayalım." Dedim. "Sana değerli bir şey bırakmış olur." Karnımı severken peluşa dahada sıkı sarıldım. "Babasından yavrusuna ilk hediye." Diye fısıldadım gözlerimi kapatırken. Woojin'in yokluğu ve hamilelik beni çok yoruyordu. Hamile olduğumdan dolayı üç kat daha fazla eşimin sıcaklığını istiyordum ama nafile. Yuvamdaki kıyafetlerden de Woojin'in kokusu silinmişti. Sürekli uyumak ve yemek yemek dışında bir şey yapamıyordum. Belkide yavrum için yeni bir sıcaklık iyi olabilirdi.Namjoon'un varlığı belki onu sakinleştirirdi. Umutla bir uykuya daha bıraktım kendimi. Ertesi gün sabah annemin sesi ile uyandım "Hoseok annecim uyan kuzum. Namjoon gün almış uyan annem." Yavaşça doğrulup "Almış mı?" Diye sordum uykulu sesimle. Annem beni onaylayan mırıltılar çıkartıp "En yakın iki hafta sonraya bula bilmiş tarih tabi orası ayrı konu." Dedi. O zaman tam iki aylık oluyordum yani. Aklıma gelen ile "Ailesi bizi biliyor mu?" Diye sordum bir elimle karnımı okşarken. Annem gülümseyerek "Biliyor. Namjoon'un annesi benim çocukluk arkadaşım. Senide durumunuda en ince detayına kadar biliyor Hoseok." Dedi. Şaşkınca anneme bakarak "Namjoon'u uzun zamandır tanıyorsun o zaman?" Diye sordum ona. Başı ile beni onaylayıp "Tüm kardeşlerinin altı bezli hallerini bilirim. Hepsinin bokunu temizlemişliğim var. Hepsinin." Dedi. Annem beni her defasında şaşırtmayı başarıyordu. "Ben neden tanımıyorum peki onları?" Diye sordum. Annem kıkırdayıp "Tanıyorsun tanıyorsun." Dedi. Şaşkınlığım artarken "Nerden? Nasıl?" Diye sordum. Annem kıkırdayarak "Taehyung'u hatırlıyor musun?" Dedi. "Orta sona kadar en yakın arkadaşlarımdan biri olan TaeTae mi?" Diye sordum. Annem beni başı ile onaylayıp "Aynen. Onun abisi olur Namjoon." Dedi. Şaşkınlığım artarken "Ben neden onu hatırlamıyorum o zaman?" Dedim. Annem derin bir iç çekip "Orta okulun başlarından itibaren yatılı okula gitmeye başlamıştıda ondan." Dedi. Namjoon hakkında adı dışında bildiğim bir şey olmadığını fark ettim o an. Bu beni biraz ürküttü. Ya Woojin'in bahsettiği merhem o değilse. İçimi dolduran endişe ile yatağa sinip peluş pandaya sıkı sıkı sarıldım. Benim bu ürkek halimi gören annem şaşkınca bana bakıp "Ne oldu Hoseok? İyimisin?" Diye sordu. Gözlerim hafifçe dolmuştu "Onu hiç tanımıyorum." Dedim pürüzlü ses tonumla. Annem hızla yanıma gelip bana sıkı sıkı sarıldı "Zamanla tanıyacaksın annem. Korkmanın sırası değil şimdi." Dedi. Dolan gözlerimi engelleyemediğim için bir kaç göz yaşı dökmüştüm. "Ya merhem o değilse ne yaparım anne." Dedim titreyen sesimle. Annem "Ne merhemi Hoseok?" Desede onun sözlerini umursamayıp "Merhem o olsun anne söyle ona." Dedim "Woojin kızar yoksa." Diye fısıldadım ardından. "Merhem o değilse Woojin çok kızar." Diye yeniledim ve bir süre bunu tekrar etmeye devam ettim. Annem benden uzaklaşıp "Ne merhemi Tanrı aşkına Hoseok! Delirdin mi?" Desede sadece peluş pandaya sarılmış "Merhem olmalı. Woojin kızar yoksa." Diyordum. Ya Woojin kızarsa ve bir daha rüyalarıma gelmez ise. Ya yavrumla beni tamamen terk ederse. Ya yavrumuzuda yanına alırsa. Namjoon ya doğru kişi değilse. Merhemi bulmalıyım yoksa Woojin kızar bana. "Jonseo. Jonseo bilir merhemin kim olduğunu." Hızla yataktan kalkıp anneme doğru gittim "Anne Jonseo. Jonseo'ya gidelim o merhemin kim olduğunu bilir." Dedim. Annem dolu gözleri ile saçlarımı okşayıp "Gideriz annem." Dedi "Gideriz kuzum." Anneme bakarken "Ama hemen gidelim Woojin öğrenmeden merhemi bulmalıyız yoksa çok kızar." Dedim. Annem o an ağlamaya başlamıştı iç çekerek "Hava güzel değil Hoseok üşütürsün. Yavruna yazık. Arayalım Jonseoyu o gelsin olur mu?" Dedi. "Haklısın anne. Jonseo gelsin. Merhemi bulmalıyız. Jonseo bilir." Dedim onaylarak annemi. Annem beni yavaşça yatağa oturttu. Saçlarımı severken "Bulacağım sana merhemini annem." Dedi titrek sesi ile. Peluş pandaya daha sıkı sarılıp "Bulacağız merhemi tomurcuk." Dedim karnıma doğru bakarken "Bulacağız ve baba kızmayacak." Annem o arada bir şeyler demişti ama aklım Woojin ile dolu olduğu için anlayamamıştım bile onu. Ben sürekli merhemin kim olduğunu düşünürken bir süre sonra omuzlarımda iki iri el hissettim. "Jonseo-" diyecekken karşımdakinin o olmadığını fark ettim. "Ne arıyorsun Hoseok?" Diye sordu iri ellerin sahibi. Ona umutla bakıp "Woojin merhem gelecek dedi. Yoldadır dedi. Size iyi bakar dedi. Sensin değil mi merhem Woojin bize kızmayacak değil mi?" Dedim. Namjoon gülümseyerek "Kızmayacak." Dedi. "Merhemin olacağım evet o yüzden ağlama artık." Diyede ekledi. Kocaman gülümseyerek "Ağlamıyorum ki ben. Ağlarsam tomurcuk üzülür." Namjoon iri elleri ile yanaklarımı ve gözlerimi silip "Evet ağlamıyorsun. Tomurcuk üzülür yoksa." Diye tekrar etti beni. Ellerini yavaşça yüzümden çekmeye kalkışınca korku ile bileklerinden yakalayıp "Sende gitme lütfen." Diye fısıldadım. Derin bir iç çekip yatakta yanıma oturdu ve elimi kavradı "Gitmiyorum." Diye fısıldadı benim gibi. "Unuttun mu merheminim ben senin. Nasıl giderim?" Ellerimin arasındaki ellerini daha sıkı tuttum. Yalnızlık iç güdüleri ile ona doğru kayıp ellerimin arasında olan koluna sıkı sıkı sarıldım bir yılan gibi adeta. Anlımı sarıldığım kolunun omzuna yaslayıp "Woojin artık kızmayacak." Dedim. Burnumu hafifçe koluna sürtüp "Gönderdiği merhemi teslim aldım çünkü." Namjoon boşta kalan diğer eli ile yavaşça saçlarımı okşamaya başlamışken "Evet. Kızmayacak. Çünkü merhemin artık yanında." Dedi. O an etrafımı yağmur sonrası toprak gibi bir koku sardı. Koku beni etkisine öyle bir almıştı ki yavaş yavaş mayıştım. Burnumu bir kaç kere daha Namjoon'un koluna sürtüm gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başlıyordu. "Woojin bir daha gitmeyecek tomurcuk. Namjoon seni koruyacak." Namjoon saçlatrımı okşamayı bırakıp kafasını saçlarıma dayadı ve elini kolllarına sardığım elimin üstüne koyup baş parmağı ile okşamaya başladı orayı. "Namjoon her ikinizide koruyacak." Diyen fısıltılarının arasında uyandığım uykuma geri dönmüştüm. Namjoon'un kolları arasında karnımda Woojin'in bebeği ile huzur veren yağmur sonrası orman kokusu içerisinde bize merhem olacağına inandığım adamın kollarında uyumuştum. Namjoon'un da benim kollarım arasında uyuya kalacağını bilmeden. Bilemeden. |
0% |