@atness
|
Gözlerimi açtığımda Namjoon hala yanımdaydı. Koluna sıkı sıkı sarılmış bana rağmen öylece uyuyordu. Gözleri kapalıydı ve esmer teninde uykunun izleri çok güzel görünüyordu. Kirpiklerinin gölgesi elmacık kemiklerine düşüyor burnu düzgünce duruyordu. Ağzı ise hayalet bir gülüşe ev sahipliği yapıyordu sanki. Yüzünün tamamı ise huzur bulmuşçasına bir ifade taşıyordu adeta. Kollarında huzur bulan bende huzur bulmuş gibi. Elim yavaşça karnıma giderken bakışlarım hala onun yüzündeydi. Karnımı okşarken derin bir nefes aldım. Tomurcuk için doğru seçimi yapıp yapmadığım hala belli değildi ve bu gerçek içimi kemiriyordu. Tomurcuğu sağ salim kucağıma alamadanda geçmeyeceğini çok iyi biliyordum. Doğum yapana kadar içimde oluşan bu küçük kemirgenimsi duyguyu atamayacak olmayı kabullenip Namjoon'a döndüm. Saçları anlına doğru dökülüyordu ve sanki onu rahatsız ediyorlar gibi geldi. Yavaşça saçlarını anlından çekerken gözlerini kırpıştırarak açtı ve karşısında beni bulunca gözleri bir kaç saniye ifadesiz kaldı. Ardından gülümseyerek doğruldu ve "Uyanmışsın." Dedi. Başımı hafifçe öne eğip "Dün seni çok rahatsız etmiş olmalıyım. Özür dilerim." Dedim. Namjoon çenemden kavrayıp kafamı hafifçe kaldırdı ve "Rahatsız olmadım. Tam aksine bana sığınman iyi bir şey sonuçta biz evleneceğiz değil mi?" Dedi sıcak ses tonu ile. Gözlerimi ağır ağır kapatıp "Haklısın." Dedim. Gözlerinin içine bir süre baktıktan sonrada "Teşekkür ederim." Diye fısıldadım. Gülümsemesini büyütüp "Asıl bana bir aile vereceğin için ben teşekkür ederim Hoseok." Dedi. Gerçekten tomurcuk ile beni kabul edecek gibi bir hali vardı. İstemsizce gülümsedim. Tomurcuğu gerçekten sevebilecek biri gibiydi ve bu beni en mutlu eden şeylerden biriydi. Biz yatakta birbirimizin gözlerinin içine bakarak otururken birden bire kapı açıldı. Çıkan ses sonucu irkilip Namjoon'a doğru atıldım oda tereddütsüz bir şekilde kollarını etrafıma sardı. "Hoseok-shi seni çoook özledim-" yüksek desibeldeki ses bir anda kesildi. "Ah. Hyung?" Soru sorar ton ve Namjoon'a ithafen konuşma şekli ile onun Namjoon'un kardeşlerinden biri olduğunu anldım. Ürkekçe başımı Namjoon'un boynundan kaldırıp kapıya doğru baktım. Esmer teni, siyah saçları ve tanıdık yüz ifadeleri ile bize bakıyordu. "Yanlış zamanda mı geldim?" Diye sordu ima ile. Yaptığı ima hoşuma gitmediği için hızla Namjoondan ayrıldım ve "Hayır. Yok öyle bir şey hayal gücünü kendine sakla!" Diye bağırdım adeta. Yüzümün yanmaya başladığını hissederken tekrar Namjoon'a sığındım. Odaya giren esmer çocuk kıkırdayarak "Tamam Hoseok-shi kızma lütfen." Dedi. Namjoon beni sarmalarken esmer çocuğa karşı "Sen niye buradasın?" Diye sordu. Esmer çocuk "Annem çeyiz alışverişine çıkalım diye gönderdi." Dedi sakin ses tonu ile. Namjoon "Hoseok'un bundan haberi var mı peki?" Diye sordu. Esmer çocuk ise "İşte şu an oldu." Dedi gevşekçe. Namjoon sinirle "Tae çık git karşımdan asabımı bozma benim." Dedi. Namjoondan biraz uzkalaşıp "Tae mi?" Diye sordum. Esmer çocuk kocaman gülümseyerek bana baktı ve "Evet Taetae." Dedi heyecan dolu sesi ile. Namjoondan tamamen uzaklaşarak yatakta doğruldum ve "Deli fişek Taetae?" Dedim sorarcasına. Kahkaha atıp "Hoşik beni unutmamışsın." Diye bağırdı cümlenin sonunu uzatarak. Bende kıkırdadım ve üstüme atlayan Taehyung'a sıkıca sarıldım. "Abimle evlenmesen beni hatırlayacağın yok." Dedi kollarını boynumdan çekip geriye doğru çekilirken. Gözlerimi kırpıp "Üzgünüm." Dedim sadece. Namjoon ise "Hoseok istersen Tae ile çeyiz alışverişine çıkma. Seni zorlamalarını istemiyorum." Dedi. Ondan tarafa dönüp "Bir kaç yeni eşya almaktan zarar gelmez Namjoon. Hem onlarında gönlü olur." Dedim. Namjoon derin bir nefes alıp başını onaylarcasına salladı. Ardından hep beraber ayağa kalktık ve mutfağa geçtik. Kısa çaplı bir kahvaltı faslının ardından Namjoon'un arabasına doluşmuştuk. İneceğimiz çarşıya geldiğimizde Namjoon Tae'ye dönüp "Onu fazla yorma biliyorsun hamile." Dedi. Tae ise kocaman gülümseyerek "Merak etme abi kıymetlini yemeyeceğim. Küçük çaplı bir alışveriş yapacağız sadece." Dedi ve Namjoon'a öpücük atıp arabadan indi. Namjoon'a minnet ile bakıp "çok teşekkür ederim Namjoon. Sen olmasan ne yapardım bilmiyorum." Dedim. Namjoon yavaşça bana yaklaştı ve sağ eli ile yüzümü kavradı. Bir müddet gözlerime baktıktan sonra hafifçe yanağımı okşayıp elini indirirken "Lütfen sadece mutlu olmaya çalış." Dedi. Ona kocaman bir gülücük verip "Sen ve tomurcuk için kocaman gülümseyeceğim." Dedim umut dolu sesimle. Namjoon bana gülümsedi ve bende yavaşça arabadan indim. Namjoon uzaklaşmadan önce "Kendine dikkat et lütfen." Demişti. Tae koluma girip "Abim aşkından ölüyor resmen Hoseok-shi." Demişti. Ona sadece kısa bir bakış atmakla yetinmiştim. Tae kıkırdayarak "Tamam tamam bir şey demedim." Diyerek beni çarşının içine doğru çekiştirdi. Önce bir kaç giyim mağazasına girip her ikimizede bir şeyler almıştık ardından Tae'nin zoru ile bir kuyumcuya girmiş ve çift yüzüğü almıştık. "Tae artık otursak mı?" Dedim yorgunca. Taehyung ise "Son bir mağazaya gireceğiz Biraz daha dayana bilir misin?" Demişti. Derin bir iç çekip onu onayladım. Hızla koluma girip beni üst kata doğru çekiştirdi. Beni götürmeye çalıştığı mağazayı fark edince hızla kolumu ondan kurtardım ve "Hayır. Hayır orası olmaz asla Taetae." Dedim. "Hoseok çeyizinde bunlar olmaz ise olmaz ki." Dedi. Başımı iki yana sallayıp karnımı elimle kavradım ve "Farkındaysan ben hamileyim." Dedim dehşet içinde. Tae ise gülümseyip "Hamile olduğunu biliyorum Hoseok-shi ama elbet doğuracaksın. O zaman gelip almaktan iyidir." Demişti. Benim hala dehşet içinde olan bakışlarımı görüp "En azından benim için bir tanecik alalım olmaz mı?" Demişti. Elim hala karnımdayken Tae'ye emin olamayarak baktım. Arada kaldığımı görünce "Kimseye göstermeden eve sokarım ben kimsecikler bilmez." Dedi heyecanla. Onun heyecanını kırmak istemediğim için elimi kaldırıp bir işareti yaparak "Sadece bir tane." Dedim. Tae kıkırdayarak beni calvin klein mağazasına doğru çekiştirdi. O içeride beğendiği şeyleri bana gösterirken ben ısındığını hissettiğim yüzüm ile ona kaçamak bakışlar atıyordum. En sonunda bir kaç parça alıp kasada ödedi ve hızla mağazadan çıktık. Yemek katına geçip boş bir masaya kurulduk hemen. Tae kıkırdayarak "Domatese döndün Hoseok." Dedi. Ona kötü bir bakış atıp "Sus istersen Tae." Dedim. Tae kıkırdamalarına devam ederken "Hoseok?" Diyen bir ses duyduk. Kafamı çevirip masamızın yanında duran bedene baktım. "Joonseo?" Dedim biraz tedirgin birazda şaşkın olan ses tonum ile. "İki buçuk haftadır haber alamadım senden." Dedi. Sandalyeyi gösterdim usulca ona. Yavaşça çekip oturdu oda sandalyeye. "Bilirsin hamilelik hormonları yüzünden çok çabuk yorulduğum için pek çıkmadım." Dedim. Joonseo Taehyung'u işaret edince "Ah. Çocukluk arkadaşım Taehyung." Dedim. Ardında Tae'nin merak dolu gözlerine bakıp "Woojin'in çocukluk arkadaşı Joonseo." Dedim. Joonseo ufak bir gülücük ile "Memnun oldum." Dedi. Tae "Bende." Diye mırıldanmakla yetindi sadece. Joonseo "Hamilelik zor olmalı Hoseok-ah hala annenlerin yanında mısın?" Dedi merakla. Başımı hafifçe öne eğip "Yakında taşınacağım." Dedim. Joonseo şaşkınca "Şehirden ayrılıyor musun?" Diye sordu. Başımı iki yana sallayarak "Sadece Woojin'i dinliyorum diyelim." Dedim. Joonseo "Bir şeye ihtiyacın olursa beni aramaktan çekinme lütfen." Dedi. Onu başımla onaylayıncada iyi günler dileyerek yanımızdan ayrıldı. Tae "Neden abimden bahsetmedin?" Diye sorunca ise "Eşimin en yakın arkadaşına başkasıyla evleniyorum demeye dilim varmadı sadece." Dedim. Tae "Yanlış bir şey yapmıyorsun ki." Dedi sinirle. Ona bakıp "Lütfen beni anlamaya çalış Tae. Eşim öleli sadece üç buçuk hafta oldu ve ben iki hafta sonra evleniyorum. Karnımda onun bebeği ile." Dedim dehşete düşmüşçesine. Tae "Abimle ne için evleniyorsun o zaman Hoseok?" Dedi. Elim karnıma giderken "Tomurcuğu tek başıma büyütemem hormonlarımda altüst olmuş durumda Namjoon durumumu bilerek geldi bana. Kabul etmek istemiyordum çünkü hala eşimi seviyorum Tae ama ona şans vermemi söyledi. Bana bunu söylemişken her şeyin farkında olmasına rağmen bana gelen Namjoon'u itemezdim. Bunu yapamazdım." Dedim hüzünle. Tae kaşlarını çatarak bana baktı ve "Abimle evleniyorsun Hoseok eninde sonunda ona tutulacaksın." Dedi. Başımı hafifçe önüme eğip "Bunun için diyecek bir şeyim yok. İleride neler olur inan bilmiyorum Tae bildiğim tek şey Namjoon'un bana merhem olmaya istekli olduğu. Merhemim olur belki belkide beni geri dönüşü olmayan bir sancıya sürükler bilemem. Sadece ona güvenmek istiyorum." Dedim. Tae derin bir nefes alıp "Sadece onu üzme olur mu Hoseok?" Dedi acıklı bir ses tonu ile. Kafamı kaldırıp gözlerinin içine baktım ve "yaralı biriyim ben Tae. Başkasına yara açmaya yetecek gücü bırak kendimi iyileştirmek için motive edecek gücüm bile yok." Dedim aynı acılı ses tonu ile. Tae kızaran gözleri ile "Sadece ikinizinde mutlu olmasını istiyorum Hoseok beni anla lütfen." Başımı onu onaylarcasına yukarı aşağı sallarken "Seni anlıyorum Tae. Sana kızmıyorumda sadece banada hak vermeni istiyorum." Dedim. Tae masada duran elimi kavrayıp "Senide anlıyorum Hoseok sakın kötü düşünme. Ben her ikinizinde kardeşi değil miyim." Dedi. Burnumu çekerken "Haklısın." Dedim "Sen her ikimizinde kardeşisin." Cümlemle beraber göz yaşlarımda akmaya başalamıştı. Tae endişe ile ayağa kalkıp "Ağlama lütfen." Dedi. Elimin tersi ile burnumu kapatıp "Elimde değil." Dedim pürüzlü sesim eşliğinde. Tae endişe ile bana bakarken tanıdık bir ses duyduk. "Sadece alışveriş yapacaktınız. Onu nasıl ağlatmayı başardın!" Olmuştu. Duyduğum sesi sebepsizce bana iyi gelmişti ve kendimi sesli bir şekilde ağlamaya başlamış bir halde buldum. Ağlayışımın şiddetlendiğini gören Namjoon endişe ile hızla yanıma gelmiş ve ayaklarımın ucuna yere çökmüştü "Neden ağlıyorsun?" Dedi endişe kokan sesi ile. Başımı iki yana sallayarak "Bilmiyorum." Dedim. Sanırım kekelemiştim. Namjoon Tae'ye dönüp "Bir daha sizi yalnız bırakmayacağım!" Dedi öfke ile. Namjoon'un omzunu kavrayıp bana bakmasını sağlayınca "Onun suçu yok." Dedim. Namjoon ise "Neden böyle içli içki ağlıyorsun o zaman?" Dedi. Ağlama şiddetimi düşürmeye çalılırken ona cevap vermemiştim. Namjoon "Hoseok bana cevap ver lütfen." Dedi. Ağlamam dahada şiddetlenmişti. Namjoon bu sefer sinirli bir şekilde "Neden ağlıyorsun tanrı aşkına?!" Deyince ise "Senin yüzünden!" Diye bağırı vermiştim. Bana şokla bakınca ise "Senin yüzünden işte." Diyerek artan ağlamam ile omuzlarına sarılı vermiştim. Namjoon ve Tae bana şaşkınca bakarken Namjoon'un omzunda "Ses tonun neden o kadar rahatlatıcı ki!" Diye sitem ettim gözyaşlarımın arasında. Tae şaşkınca olayı çözmeye çalılırken Namjoon beni sıcak kolları ile kavradı ve "Rahatlatıcı bir ses tonum olduğu için özür dilerim." Dedi. Burnumu çekip boynuna başımı gömerken "Önemli değil." Diye mırıldanmıştım. Tae "eve gitsek ve orada devam etseniz olur mu?" Diye sessizce söylenince yavaşça Namjoondan ayrıldım ve "Taetae haklı. Eve gidelim artık." Dedim burnumu çekerken. Namjoon ufak gülümsemesi ile "Gidelim Hoseok-ah gidelim." Dedi. Ardından bir elimi kavrayıp beni ayağa kaldırdı ve çarşının çıkışına doğru yürümeye başladı. Tae ise "Tüm poşetleri bana bırakın zaten!" Diye sitem etmişti. Arabaya bininceye kadar hatta arabada bile Namjoon elimi hiç bırakmamıştı ve bu beni önünü alamadığım bir güven duygusuna itmişti. Namjoon'a koşulsuz güveniyordum adeta. Bu güveni nasıl kazandığını ise hala anlamış değildim. Eve gelince Namjoon elimi usulca bırakmıştı. Ona bakınca ufak gülüşlerinden birini bana bahşedip "istersen aldıklarınızı eve götüreyim tekrar taşıma sonradan." Dedi. Başım ile onu onaylarken "senin için sorun olmayacaksa." Dedim sadece. Namjoon "Ne sorunu Hoseok. Zaten beraber yaşayacağız artık." Dedi. Onu başımla onayladım. Tae ise birden bire kafasını aramıza sokup "Nikahı beklemeden yanımıza taşınsan olmaz mı Hoseok-ah?" Dedi. Şaşkınca ona bakarken "Yanınıza mı?" Dedim. Namjoon bir eli ile ensesini kaşırken "Hep beraber yaşasak senin için sorun olur mu?" Dedi. Anlamayan bakışlarımı görünce ise "Annemler ile hep beraber yaşıyoruz." Dedi. Tae "Bizimle yaşamak istemiyorsan darılmam." Dedi. İkisinede kısa süre baktıktan sonra "Erken gelmem sorun olmaz mı?" Dedim. Tae ise "Yani bizle yaşamak sorun değil mi?" Dedi heyecan ile. Ona bakıp "Beraber büyüdük biz Taetae asıl benim size damat gelmem sorun değil mi?" Dedim. Tae ise kahkaha atıp "Ne sorunu yahu." Dedi. Namjoon ise "Erken gelmen neden sorun olacak?" Diyerek az önceki cümleme atıfta bulundu. Elimle karnımı okşarken "Hamile bir omeganın daha evlenmediği alfanın çatısının altına girmesi insanlara konuşmaları için yeterince malzeme vermez mi?" Diye sordum. Namjoon ise "Milletin ne dediğini umursayacak olsaydım en başta seninle evlilik hakkında konuşmaya gelmezdim Hoseok." Dedi. Haklıydıda. Kim hamile bir omega ile evlenmek isterdi ki? Başımı yavaşça önüme eğip "Yinede ne bileyim işte." Diye geveledim. Namjoon sinirle "Nikahı boşver. Şimdi içeriden yanına almak istediklerini alda gidelim." Dedi. Ona şaşkınca bakıp "Nereye?" Diye sorunca ise "Evimize!" Dedi. Şok içinde ona dönerken Namjoon Tae'ye dönüp "Biraz arabada bekle Hoseok'un önemli eşyalarını alıp geleceğiz." Dedi ve arabadan indi. Ardından benim kapımı açıp benide indirdi ve eve doğru sürükledi beni. Kapıyı çaldıktan sonra, açan anneme "Hoseok'u şimdiden bize götürme kararı aldım. Nikaha kadar beklemenin gereksiz olduğuna karar verdim uygun mudur Min seo anne?" Demişti. Annem şaşkınca "Uygundur Namjoon oğlumda bu ne hız?" Diye sorunca "Hoseok çok fazla düşünüyor Min seo anne. Bende artık düşünmemesi için böyle bir çözüm ürettim." Dedi. Annem hafifçe gülümseyerek "Çantasını hazırlayayım ben." Desede Namjoon "Gerek yok biz hazırlarız." Diyerek beni odama çıkarttı. Zaten dolabın yanında olan valizimi açtı ve beni yatağa oturtup "Lazım olanları sen söyle ben koyarım." Dedi dolabımı açıp bana dönerek. Yavaşça "Gömleklerimi ve beyaz tişörtlerimi alsan yeterli." Dedim. Başını sallayıp hızlı ve çevik hareketlerle valizimi doldurmaya başladı. Yavaşça kucağıma peluş pandamı çekerek onu izlemeye devam ettim. Kıyafetlerim bitince bana bir bakış atmıştı ve bende "Çekmecedekileri almalısın." Demiştim. Çekmecemdeki çoraplarımı ve iç çamaşırlarımı aynı çeviklikle valize yerleştirirken çalışma masama bakıp "Defterlerim için yer kaldı mı?" Demiştim. Namjoon "Hepsini alacağını sanmam ama ikinci bir valiz alırız." Dedi. Başımı olumsuzca sallarken "Onlar sırt çantamada sığar." Dedim. Namjoon beni onayladı ve valizin alabildiği kadar defter almasını sağlayıp kapattı. Dolabın içerisinden sırt çantamı alıp geriye kalan defterleri ve dosyaları koyduktan sonra kalemliklerimi işaret edip "Onlarıda almalı mıyım?" Diye sordu. "Onlar olmadan yazamam." Deyince onlarıda çantama atmıştı. Her şey toplanınca çantamı sırtlammış bir elinede valizimi alıp elimden kavramıştı beni. Evden çıkmadan önce ise anneme dönüp "Nikahda görüşürüz Min seo anne." Demiş ve arabaya bindirmişti beni. Küçük bir çocuk gibi kucağımdaki peluş pandam ile ön koltuğa sinmiştim. Namjoon bagajı kapattıktan sonra arabaya binmiş ve Tae'ye "Annemleri ara ve artık Hoseok'un bizimle yaşamaya başlayacağını söyle Tae." Demişti. Sonra bana dönmüş ve "Hadi yeni evine gidelim Hoseok-ah." Demişti küçük gülümsemesi eşliğinde. Elimi ise kavramayı unutmamıştı. |
0% |