@avery_fonce
|
Uzun zaman önce, uzak diyarlarda göz kamaştıran bir krallık vardı. Bu krallık, ne gökyüzünün ulaşılamaz zirvelerinde, ne de toprağın derinliklerinde gizlenmişti. Albert Krallığı, ne karanlık bir diyar, ne de ışığın tam kalbiydi; bir denge noktasında, dünyayı büyüleyen bir yerde kurulmuştu. Albert Krallığı, sisli dağların eteğinde, yemyeşil vadilerin ortasında, parıldayan nehirlerin kenarında bulunurdu..
Albert Krallığı, insanların hayalinde bir umut, sevinç kaynağı ve yuva olmuştu. Işık Tanrısı'nın kutsamasıyla aydınlanan bu krallıkta, sevgi, mutluluk ve aidiyet her gün yeniden doğuyordu. Güneşin ilk ışıklarıyla parlayan saraylar, sokaklarda yankılanan kahkahalar ve her köşesinde hissedilen huzur, burayı masal kitaplarının ötesinde bir yere taşıyordu.
Ancak, bir kere bu krallığa adım attığınızda, geri dönüş yoktu.
☽☾ ☽☾ ☽☾ ☽☾ ☽☾ ☽☾ ☽☾
Bu güzellikler, sadece kitabın kapağını süsleyen yalanlardı. Eğer bir asilzade ya da bir asilzadenin çocuğuysanız, bu krallık sizin için gerçekten bir peri masalı olabilirdi. Soyluluk unvanı, sizi bu peri masalının baş kahramanı yapmaya yetiyordu. Ancak, sıradan bir köylüyseniz...
Siz sadece bir yan karakter olurdunuz. Tozlu köy yollarında ezilen, sarayın ihtişamından uzakta yaşayan bir gölge.
"Güçlülerin güçsüzleri ezmesi." Albert Krallığı'nı tanımlayan tek bir cümle buydu. Altın sarayların ihtişamı altında, sefalet ve korku hüküm sürüyordu.
☽☾ ☽☾ ☽☾ ☽☾ ☽☾ ☽☾ ☽☾
Yıllar boyunca bazı köylüler ve soylular, bu adaletsizliğe sessiz kalmamış ve durdurulması için mücadele etmişlerdi. Ancak, bu mücadeleyi verenler ya ailelerinin önünde infaz edilmiş, ya dilleri kesilmiş ya da halka açık şekilde cezalandırılmışlardı. Bu cezalar çoğunlukla köylülere uygulanmıştı. Soylular ise, krallıktan sürgün edilme, sosyeteden yasaklanma, mülklerinin ellerinden alınması, sonsuz vergi cezası ya da unvanlarının düşürülmesi gibi daha hafif, fakat yine de ağır cezalarla karşılaşmışlardı. Gecenin karanlığında yankılanan çığlıklar, gündüzün aydınlığında duyulmuyordu. Bu isyankâr insanların nesilleri devam etmiş, içlerinde önemli soylular da bulunmuştu. Bu soylular, adaletsizliğin sona ermesini istemelerine rağmen, hala açık bir isyan başlatmaktan çekinmişlerdi.
Köylüler ise, nesiller boyunca bu adaletsizliğe karşı plan yapmaktan vazgeçmemişlerdi. İsyanlarının sonucu ya paralı askerlerden dayak yemek ya da ölüm oluyordu. Köy meydanlarında sallanan cesetler, sessiz kalmanın zorunluluğunu hatırlatıyordu. Hiçbir köylü, Albert Krallığı'nda düşüncelerini açıkça ifade edememeliydi. Konuşan ölürdü.
⁎.ʚɞ.⁎⁎.ʚɞ.⁎⁎.ʚɞ.⁎⁎.ʚɞ.⁎⁎.ʚɞ.⁎⁎.ʚɞ.⁎⁎.ʚɞ.⁎
Ve ben, susmayı değil, konuşmayı seçen kişiyim. Bu adaletsizliği yok etmek isteyen, canını kaybetmiş ama yeni bir başlangıç yapmış olan kişiyim.
Tiyatromuza hoş geldiniz. Ben Avery Fónce, Albert Krallığı'nın dört büyük dükalığından birinin varisi. Fónce Dükalığının son varisi. Diğerlerine göre farkımız ise şu, Ben, iyi biri değilim. Kanımdan gelen adam gibi, Kötüyüm. |
0% |