@ay.gece
|
4. BÖLÜM: CEZA MESAİSİ "Dışarıda deli dalgalar! Gelip duvarları yalar. Seni bu dertler oyalar, Aldırma gönül aldırma, Aldırma gönül aldırma. Gönül aldırma. "
Dertli dertli nefesimi verdiğim zaman yanda ki sarhoş adam bana sinirle bakarak, " Yeter bir sus abla ya! Daha geleli 1 saat olmadı, sanki 6 senelik cezaevinde kalıyorsun. Ben üç gündür buradayım " Dedi. Allah Allah haspama bak! Ne diyor bu bize Zeynep? Sıçalım ağzına. - Sonra bakarız. Hayır şimdi yapalım. -kes Göz devirerek adama baktım. " Sen niye buralara düştün kardeş " Diye sordum. Sırıttı ve " Güzel bir kıza asılmıştım. Kendisi savcıymış. Kocası da asker çıktı " Dedi. Gözlerimi ona dikerek " Bende senin gibi şerefsiz bir adamı yanlışlıkla döverken(!) yanlışlıkla (!) ağzını, burnunu ve çenesinin yerini değiştirmişim. Dediler kal az burda. Birde buradan çıkınca hastahaneye geri yatacam " Dedim. Adamın gözleri büyürken "n-ne hastahanesi? "Dedi. Sırıtarak " Akıl ve Ruh hastalıkları... Doktorlar ciddi problemlerim olduğunu söylüyor. " Dedim. Adam ayaklanarak demir parmaklara koştu. " Memur Bey! Alın beni bu ruh hastasının yanından! Beni gebertir bu! " Polis memuru hızla bu tarafa gelirken adama tip bir bakış attı. " Ne bağırıyorsun? Ne oldu? " Adam benden kopmak ister gibi yalvararak " Komiserim gözünüzün çapağını yiyeyim beni başka bir nezaherete alın. Bu manyak karı beni gebertir. " Dedi. Polis memuru beni tanıyordu. Bana baktı ve anlamazca baktı. Ona göz kırparak bana uymasını işaret ettim. Derin bir nefes vererek gülmemek için kendini zor tuttu. " İşimiz gücümüz yok seninle mi uğraşcaz.Pis sapık. " Diyerek burayı terk etti memur. Adam dehşete kapılmış bir şekilde bana bakınca gözlerimi yalandan bir sinirle kıstım. " Sen beni mi şikayet ettin lan? Puşt! Gel lan buraya " Diye kalkmak için yalandan yeltendiğimde parmaklıkların daracık arasına girmeye çalıştı. " Yok ablam ne şikayeti-" " Kes! Gel dedim buraya " " Abla bokunu yiyeyim bana dokunma. " " Sen benim bokumu yemeye bile layık değilsin. Gel lan çükünü kesecem " " Aaaaaaa "diye adam ağlayacak kıvama gelince gülmemek için kendimi zor tuttum. O sırada kapı gürültülü bir şekilde açıldı. Pars başkomiser ve diğerlerini görmeyi pek beklediğim söylenmezdi ama şaşırmadım. " Ne oluyor burada? Ne bu ses? " Diye kaşları çatık bir şekilde sıçacak gibi bakan adama baktı. Adam bu sefer de bizim komisere yalvarmaya başladı. " Abiiii, kölen olayım al bu kadını burdan. Siker bu beni burda. Yalvarırım kurtar beni. " Diye bağırdığında bizimkiler şok olurken ben kahkaha atmaya başlamıştım. " Gülüyor birde deli karı." Diye kenara iyice sindiğinde ayağa kalktım. Adam korkudan gözlerini büyüttü ve demir kere vurmaya başladı. " Oğlum ne oluyor lan? Zeynep komiser eşcinsel miymiş? " Diye sordu Onur, Akife. Akif ona tip bir bakış atarak " Eşcinsel olması için adamın kız olması gerekiyor. " Dedi. Onur kafasını aşağı yukarı sallayarak aydınlanmış bir bakış attı. Pars tüm bunların aksine bana "Ne söyledin bu adama? " Diye sordu. Ben daha ağzımı açamadan adam, " Benim gibi sapık bir şerefsizi doğradığını söyledi. Sonra da üstüme yürüdü. " Dedi. Yuh amk. Şaşkınlıkla adama bakarken diğerleri de bana aynı şekilde bakıyordu. " Yuh amına koyayım! Ben kasap mıyım? Tövbe tövbe... Sana sadece dövdüğümü söyledim " Dediğimde adan beni tekrar suçlayarak, " Akıl hastanesinden kaçıp, ananı ve babanı şişlediğinde mi yalan? " Dediğinde adamın ensesinden tutup bana bakmasın sağladım. Diğerleri bana bakarak dehşete düşmüşlerdi. " Ya valla yalan söylüyor piç! Doğrusunu söyle lan! " Diyerek adamı çamaşır gibi silkelediğimde adam omuz silkti ve " Yoo " Dedi geniş geniş. " Ama bak ben seni şimdi sike-" Diye atılıyordum ki diğerlerinin kımırdamaları eşliğinde pars düz bir suratla " Tamam, yeter " Dedi. Sesim kesilirken Pars'a ve adama ters bir bakış attım. " Seni bugün için çıkarttım ama birdaha olmaz. Cezanı alacaksın. " Cozonu alocokson. Mal. Uyuz. Gıcık. Ona göz devirmemek için beynimin içinde tonlarca nöron feda ettim. O sinirle adamı bir amele sümüğü gibi geriye savurduğu mu fark etmemişim. Adamın "ağğğ" Diyen bağırtısını duyunca fark ettim. Unursamadım. Ben çıkarken adam arkamdan Amerikan dizilerini aratmayacak şekilde " Seni pislik " Dedi. Ona döndüğüm zaman kafasını tutuyordu. "Bul beni oğlum. Dalağına sıçacam senin " " Ağzı bozuk kız... " " Düzgün konuşan başkomiser... "
••••• " Bugün olanları hiç olmamış gibi yapacağız. Gece sen mesaide kalacaksın. " Dediğinde dik dik ona baktım. " Cezam başım gözüm üstünde ama bugün olanları unutulacak birşey olarak görmüyorum. Kadınların şiddet görüyor olması, görecek olması unutulacak yada göz ardı edilecek bir şey değil. " Dediğimde karşı karşıya durduğumuz için tartışma havası veriyordu. Eliyle yüzünü sıvazladı ve uyuz uyuz baktı bana. " Beni sürekli yanlış anlıyorsun. Restoran da yanlış anladın. Orada sana olayı bilmeden karışma demek istemiştim ama sen yine beni yanlış anladın. Sana şimdi dediğim şey ise kendini kaybedecek kadar birdaha ileri gitmemen. Zaten kafa attın, gerisine gerek yoktu. Unutma ki o bir sivil ve sende bir polissin. Ben herzaman senin arkanda dururum ama bu bazen fayda etmez. Mesleğinden olabilirsin. " Dedi. İlk başlarda yüksek çıkan sesi sonlara doğru alçalmıştı. Adam gerçekten beni düşünüyordu.Ben onu yanlış anlamıştım. Normalde fiyaka çizilmesin diye geri adım atmazdım ama bu konuda sesimi çıkartacak değildim. Sessiz kaldım. Sessizliğimi onay olarak kabul etmiş olmalı ki elini koluma koydu. Teması ile tüm bedenim elektrik çarpmışa dönmüştü ama belli etmemek için çaba sarf etmiştim. " Ben artık ekibimizin başıyım. Sizin kötülüğünüzü isteyecek birşey söylemem. Özellikle de senin hakkında adaletli ve kadın hakları savunucusu bir kadın için asla kötülük istemem. Beni anlıyorsun dimi? " " Anlıyorum başkomiserim. " Odasından çıktığımda derin bir nefes verdim. Az önce son söylediklerini duyamamıştım. O sırada elinin temas ettiği omzumun uyuşması ile meşgulüm. •••• " İyi akşamlar Zeynep " Diyerek Eymen de çıkınca çalışma odamız bomboş kaldı. " İşte başlıyoruz " Diyerek bir kalemle saçlarımı topladım ve kahve yapmak için su koydum. Tüm dosyaları ve fotoğraflsrı toparlayıp rahat bir koltuğa kuruldum. Gelelim ilk cinayete. Şaheser Öz'ün otopsi raporunda istismara uğradığını ve şiddet gördüğünü yazıyordu. Fakat katilden tek bir DNA bile yoktu. Bulunduğu ormanda kıyafetlerinin üzerine asit dökülmüştü. Sanki bir şeyleri saklamak içindi. Yada bir mesaj vermek için. Onu bulan bekçinin ifadesi ise şu şekildeydi. " Bazen ormanda sarhoşlar uyuklar ve sabah kahvaltı için gelen insanlar bundan rahatsız olur. Orman görevlilerinin bana söylediği üzere her sabah ormanı Kolaçan ederim, onları kovmak için. İşte öyleydi bu sabahta. Normalde dere kenarına bakmazdım ama çok kötü ve rahatsız edici bir konu geliyordu. Belki köpekler kurban eti taşımıştır diye yoklamak istedim. Orada onu gördüm. Çıplaktı. Uyuyor sandım. Geri dönecekken sırtındaki kanları farkettim. " Çok normal bir ifadeydi. Anormal birşey göremiyordum. Diğer maktüllerin şüphelilerinin de aynı şekilde ifadesi normaldi. Bence bizim notta oyalanmamız gerekiyordu. Ne ekersen onu biçersin... Telsiz telefonu aldım ve alt katta ki görevlilerden olan ve bugün tanıştığımız memur İhsan'ı odaya çağırdım. Biraz sonra odaya gelen İhsan' a " Bana bu maktüllerin geçmiş cv lerini ve nelerle meşgul olduklarını, hobilerini... Hepsini bul. En az 2 saat içinde masamda istiyorum. " Dedim. İhsan " Tabiki komiserim" Diyerek ayrıldı. Bu gece bir yol kat etmem gerekiyordu. Telefonuma bir mesaj gelince hemen baktım. " Sülük Ömer kişisinden mesaj var. " Oflayarak mesaja baktım. - Eve gelmediniz, bir sorun yoktur umarım. " Off! Offf! Offff ff" Diyerek telefonu kapattım. Görüldü atmıştım. Sevgisine sonsuz ssyhım vardı. Ben sevmiyor olabilirdim ama onun beni sevmesine karışacak değildim. Her zaman alttan almak zorunda kalıyordum kırmamak için ama bazen boğuluyordum. Çünkü sevgilim gibi davranıyordu. Yine de onu kırmamak adına nöbete kaldığımı yazdım. Öylede merhametliyim...
•••••
Gözlerimi araladığımda gelen tıkırtılarla hızla sıçradım. Saatlerce çalıştıktan sonra uyumuş olmalıyım. Küçük tezgah bölümünde Pars'ı görmeyi beklemiyordum. Gitmemiş miydi bu? Ayağa kalktığım için yere düşen şeye baktım. Pars'ın ceketiydi. Bana döndüğünde elinde bir kupa vardı ve gözlerim uykulu gözüküyordu. " Siz neden kaldınız? " Diye sorduğumda yanıma geldi ve tam karşıma geçip oturdu. " Sen buradayken eve gidemezdim. " Ha. " Ha? " Gülümseyerek bana baktı. " Yani ben bir polise bu şekilde ceza verdiğim zaman onunla kalmam için içimden gelen bir dürtü beni rahat bırakmıyor. O yüzden... " " Anladım " O kahvesinden bir yudum alırken ben geri yaslandım. Muhtemelen dağılan saçlarıma baktı, açıkta kalan boynuma ve göğüs girintime baktı. Gözleri yüzüme çıkarken ilk önce dudaklarıma baktı. Dudağımı islama isteği gelince kendimi durduramadım. Gözleri yoğun bir şekilde gözlerimi bulurken gözlerini kıstı. " Tehlikeli sularda yüzüyorsun ağzı bozuk kız. " Onunla bu konuda konuşmak acayip derece kanımı kaynatmıştı. Biraz uğraşmak istedim. " Belkide boğulmak istiyorumdur. " Bakışları tekrar dudağıma, gerdanıma, sonra tekrar gözlerime değdi. " Sular derin, ölürsün. " " Ölmek kolay başkomiserim. Can çekişmek işin asıl eğlencesi " Sırıttı ve beni süzebildiği kadar süzdü. " Bir can çekilimlik bedenin var. Harbi ölürsün. " Nefesim daraldığında bende onu süzmek istedim. Simsiyah saçları, koyu kahverengi gözleri, keskin ve hafif sakallı çenesi. Dolgun dudakları... Bedeni benim kadar iki vardı ama kilo anlamında değildi. Kaslı ve yakışıklıydı. Artık nasıl baktıysam bugün hiç gülmeyen adam çapkın bir şekilde güldü. Oha amk... Sanırım yükseldim.
|
0% |