@ay_yonar
|
Dünyam başıma mı yıkılmıştı? Yoksa ayaklarımın altından mı kayıp gitmişti? Yıllar, hatalar, söylediklerimiz ve ayrılıklarımız bizi büyütmüştü farkında olmadan. O yaşımda kalabilsem, yeniden o yoğun karlı akşam da kalabilsem dünyalar benim olurdu. Bu adamla o akşam hiç konuşmamayı dilerdim. Tüm söylediklerimi geri alabilsem o yaşlarımızda ikimiz de daha mutlu olurduk. "Sen?" Diye yabancı bir fısıltı dudaklarımdan kaçtı. Kendi sesim bile bana yabancıyken bu adam nasıl olmasındı? Geçmişten çıkan bir hayalet şimdi beni izliyor ve kahkahalarca gülüyordu. Hadi bakalım diyordu gülüşlerinin arasından. Şimdi kaç geçmişten Sara. Şimdi kaç bakalım bu adamdan. Kaşları o kadar hafif bir şekilde çatılmıştı ki bir an yanlış gördüğümü sandım ama hareket etmişlerdi. Onunda boğazında bir şeyler düğüm düğüm oluyor muydu? Burnunun direği sızlıyor muydu mesela? Ya da en önemlisi onun da kalbinin en derinliklerinde nefret var mıydı? "Benim sana bir özür borcum var Sara." İsmimi alevler içinde kalmışız gibi söyledi. Sanki benim ismim etrafımızı saran bir alevdi ve o son bir umut için benim ismimi sayıklıyordu. Durma dedim kendime. Durma Sara, git! Git işte, yürüt şu ayaklarını! Ama durdum. Ona dönmesem de bakışları bendeydi biliyordum. Ona bakmadan sadece başımı sağa çevirdim. Dediklerimi duyması gerekiyordu. "Ne borcun ne de kalbin beni ilgilendiriyor. Bir daha görüşmemek dileğiyle." Son anda ismi dudaklarımdan çıkmak için can atsa da kendimi sıkıp dilimi ısırdım. Öfkem boğazımı yakmaya başlamıştı. "Sara iyi misin?" James'in aksanlı sesi kulaklarıma dolduğunda başımı salladım. Arabama doğru adımlarken bir anda yarı yolda durdum. James'te benimle dururken ona dönüp, "Bana," Dedim. İsmini söylemek günahmış gibi geliyordu. "Valeye sorup bana Fırat Kaan Dinçer'in arabasını bulur musun?" Başını sallayıp valeye doğru gitti. Aralarında konuştuktan sonra vale James'e arabayı gösterdi. Bakışlarım arabayı bulurken hızlı adımlarla arabaya yürüdüm. Eğilip ayakkabılarımı çıkarmaya başladım. Çıplak ayaklarım soğuk betona değerken iki elimde de ayakkabıları tutuyordum. "Sara?" Dedi sorarcasına. "Ne yapıyorsun?" James'e cevap vermedim. Ne yaptığımı izleyebilirdi. "Bu içimdeki intikamı söndürmeyecek belki ama bu gecenin acısını çıkaracak." Başımı iki yana salladım. "Asla karşıma çıkmamalıydın Fırat. Asla o zindandan dışarı adım atmamalıydın." James'e gülümseyerek bakıp, "Arabamı sen sürer misin?" Deyip onu arkamda bıraktım ve arabama doğru yürümeye başladım. Omuzlarımda ki ağırlık bedenime batmaya başlarken o zaman ceketinin benim omuzlarımda kaldığını gördüm. Ellerimle sıkıca kumaşı tutarken içimden sayısız kez sövdüm. Karşıma çıkmaması için yine dua ettim. -FIRAT KAAN DİNÇER- Şimdi o mavi gözlerinde nefret vardı bunu görmüştüm. Kendi gözlerimle görmek her şeye rağmen kendimi hazırlasam da bana bir darbe gibi inmişti. Ben Fırat'tım. Bir iş adamıydım. Ünlü CEO'lardan biri olan Fırat Kaan Dinçer'dim. Oysa bana göre küçük bir çocuktum. Çocukluğum bana hatalar yaptırmıştı. Varsın ömrümün katili o mavi gözlü kadın olsundu. O her zaman az da olsa intikamcı bir insan olmuştu. Sorun bendim. Şimdi arabamın yanında tek başıma öylece durup manzaranın tadını çıkarıyordum. Davet dakikalar önce bitmiş, herkes arabama bakışlar atıp ortadan kaybolmuştu. "Hediyelerin en güzeli gibi duruyor." Diye fısıldadım. Boynunu esnetip eliyle kırık cama dokundu. "Pahalıya patlayabilir." Diye mırıldandı. Omuzlarımı silkip, "Onarmak için yeterince param var. Hatta yenisini alacak kadar param da var. Dert ettiğin için teşekkür ederim." Sonunda bana baktığında göz göze geldik. Ama öfkeyle. Kız kardeşini üzmek bu dünyada Meriç Ataman'a yapılacak en kötü şeydi ve ben tam olarak bunu yapmıştım. Kardeşim dediğim adamla tüm bağlarımız bir gecede kopmuştu. Yaptığım hatayı o dakika anlamıştım ama iş işten çoktan geçmişti. "Özledin mi beni?" Diye sorduğumda yanımdan geçip omzuma omzuyla vurdu. Arkamı dönüp arabasına doğru gidişini izledim. "Meriç!" Diye seslendim. Adımları dursa da bana dönmedi. "Geri döndüm, kardeşim. Her şeyi baştan almak için. Onu geri kazanmak için döndüm. Sen de bil, bu benim yeminimdir." Son kelimenin ardından hızla bana döndü. Alt dudağını dişlerken kaşları oldukça çatıktı. "Geri dönmene sevindim Fırat." Dedi. Gözlerinden samimi olduğunu anlayabiliyordum. "Ama aynı şeyler yine yaşanırsa. Onu yeniden paramparça bir halde kollarıma bırakırsan bu sefer karşında yıllar öncesinin merhametli adamını göremezsin. Bu da benim sana yeminimdir." Kolumdaki saate bakıp gece yarısını çoktan geçtiğimizi fark ettim. Yarın büyük bir gündü ve her şeye hazırdım. |
0% |