Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@aybenimicin

Kitabımın ilk bölümüne hoş geldinnnn 👏👏👏👏👏


Umarım seveceğin bazı satırlarda kendini bulacağın bir kitap olur.


En sevdiğin kısmı yorumlarda yazmayı unutma


Bir de tarih alalım


En belirgin yerde olup belli olmayanlara...


❤️‍🩹


08.12.2016


"Anası ağlayan şehitler için!"


"Anası ağlayan şehitler için!"


"Kahpece vurulan Mehmetler için!"


Kahpece vurulan Mehmetler için!"


"Sevdiğini bekleyen genç kızlar için


"Sevdiğini bekleyen genç kızlar için!"


"İN -Tİ-KAM"


"İN-Tİ-KAM"


Koşarak söyledikleri sözlere eşlik ettiğim askerlerin sesleri tüm tugayı inletiyor gibiydi.


Elimdeki kahveyi masaya bırakarak mola verdiğim dersimin geri başına oturdum.


"Alvi,şu soruya bakar mısın?"gösterdiği soruyu önüme alarak okumaya başladım


"Azem'in yaşı...."okuduğum isimle kitabı kapatarak uzatan Ahsenin  kafasına sertçe geçirdim.


"Pislik."


"İsmini okumak bile o kalbini nasıl hızlandırıyordur?"


İstemsizce oluşan gülümsemyi elimle kapattarak hızlanan kalbime dokundum.


"Sen baya baya hoşlanıyorsun!"Şaşırmış sesiyle gözlerime bakıyor bir yandan eliyle ağzını kapatmıştı.


"Sen harbiden,vay anasını!"ağzından garip garip çıkarttığı şaşırma seslerini es geçerek söylediği kelimeyi düşündüm.


Hoşlanıyorsun.


Bu hissettiklerim için çok basit bir tanım olmaz mıydı?


Bu ondan hoşlanmak değildi.


Sadece ismi bile beni bu kadar heyecanlandırıyorsa buna nasıl sadece hoşlantı derdim?


Aklıma gelen gözleri kan akışımı hizlandıriyordur kalbimi sıkıştırıyordu.


Siyah olmaktan son anda vazgeçen gözlerinin bana hissettirdiklerini anlatmam gerekse belki sayfalarca bir roman yazsam yine anlatamazdım.


Azeme karşı duyduğum bu hisler ne yazılır ne anlatılırdı sadece gönülden hissedilirdi.


Hissetiğim heyecan içimdeki hadi onu görmeye gidelim diyip duruyordu ama aşağıda olan babam beni biraz geri çekiyordu.


Düşündüklerimi,hislerimi öğrenirse bana kırılırdı biliyordum onun özelliğini.


Tugayı inleten seslerin kesilmesiyle çalan telefonum bir oldu.


Arayan babamdı.


"Efendim baba?"


"Güzel kızım,geçen sefer bana verdiğin ilaçı getirip  o çorbadan yapar mısın?"duyduğum sert ses tonundan hissetiğim sevgi içimi ısıtıyordu bu soğuk aralık sabahında.


"Yapayım yapmasına da çıkmadan önce bir şeyin yoktu Asaf Komutanım?"


İçime düşen korku beni rahatsız ediyordu,babamın hastalanmış olma düşüncesi bile içime büyük bir hüzün getiriyordu.


Bana göre babalar hasta olmazdı.


İsmen baba olan adamlar hastalanırdı ama kahraman babalara bir şey olamazdı.


"Ben değil prensesim ben değil.Azem görevde üşütmüş!"


Duyduğum isim ve yanına gelen kelimeler beni telaşlandırmak için yetmişti.


Nasıl üşütmüş olabilirdi?


Kafamdaki Azem öyle bir konumdaydıki,hasta olamazdı.


"Yapar ve götürürüm.Sen merak etme."


"Benim şehir dışına çıkmam gerekiyor ama gece ge-"


"Beni görmeden gittiğine göre riskli değil?"dedim.


"Değil.Sonra konuşuruz Birtanem bir şey olursa Burak ve Azem abin orda."


"Seni seviyorum."dedim tatlı bir şekilde gülümseyerek.


"Geldiğinde cevabı duyma dileği ile Asaf Komutanım."


Telefonu kapatarak,Ahsene doğru döndüm "Azem hasta olmuş."


"Babamgilde gideceğine göre rahat ve bol vakit geçirebilirsin."


O sırada gözlerime bile bakmayan Azem...


Bir şey yok,bir şey yok.


Ayağa kalkarak hızla çorbayı yapıp dinlemesi için kenara koydum,üstümü giyinmeye gittim.


Siyah eşofmanım ve yeşil kazağımı giyerek üstüme montumu giydim.


Elime çorba tenceresini alarak evden  hızla çıktım.


Çok mu hızlı davranmıştım?


Alakası dahi yoktu?


Ahsen yabancı değildi,yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi o yüzden evde tek kalması sıkıntı olmazdı.


Attığım her adım kalbimde çiçek açtırıyor,yüzümde salak gibi bir sırıtış bırakıyordu.


Saçlarımı düzelterek kendimi sakinleştirmeye çalıştım.


"Derin bir nefes 1,2,3-"


Ne yaptığımı fark edince kendi halime gülmeye başladım.


Azem bünyeme iyi gelmiyordu.


Birine  karşı bir şeyler hissetmek ne kadar acayip şeyler yaptırıyordu.


Zile basarak beklemeye başladım.


Bir kez daha bastım ve bir kez daha sonraysa Duyduğum sesle gülümsedim.


"Siktiğimin Çocuğu Anahtarın yok mu Şerefsiz Piç!"


Duyduğum ağır küfürler yüzümü ekşitmeme sebeb oluyor,midemi bulandırıyordu.


Açılan kapıyla konuşmaya başladım "Azem abi rahmetli anneme küfür etmediğin kaldı!"


Ne heyecanla geliyorduk gördüğümüz muameleye bak!


"Alvina,güzelim Burak sandım kusura bakma."


Gözlerine bakarak gerçekten güzelin miyim demek isteyen tarafıma engel olarak.


Elimdeki tencereyi ona uzatarak "Hasta olmuşsun,periler söyledi."diyerek gülümsedim.


Gülümsememle öylece kalakalırken yüzünü inceledim,böyle bakarsa hissettiklerimin karşılıklı olduğu hissiyati tüm göğsümü kaplıyordu.


Gözleri dudaklarımdan çekilerek gözlerime baktı "Peri 41 yaşındaki Asaf Baba mı?"


"Evet."diyerek başımı salladım.


Tencereyi aldığında,cebime koyduğum ilacı çıkartarak onun eline sıkıştırdım.


"Çorbadan sonra yutarsan hiç bir şeyin kalmaz."


Bir eline tutuşturduğum hapla,bir kahkaha döküldü dudaklarının arasında.


Gülmek ne de çok yakışıyordu o güzel simasına.


"Cep harçlığı mı veriyorsun Alvina?"


Evet diyerek elinden elimi çektim.


Aniden yüzyüze gelmemizle burnumdan aldığım nefes geri çıkmamak üzere ciğerlerime dolmuştu.


"Evet,ihtiyaçlarını karşılar-"aniden hissettiğim soğuklukla titreyerek kendimi geri çektim.


"Gec İçeriye,daha fazla üşüme."başımı sallayarak ayakkabılarımı çıkartarak İçeriye girdim.


Elindeki çorbayı alıp küçük ama camı büyük olan mutfağa girmiştim.


  Dışarıda ki güneş yağan kardan dolayı kendi varlığını biraz daha belli edip ısıtmak yerine sadece etrafı aydınlatıyordu.


Onunla aynı yerde yan yana olmak benim için ne büyük ayrıcalıktı.


"Sen hasta olmazdın,bu sefer nasıl bir görevdi?"


"İnsan değil miyim ben?"dedi.


"Bordo bereliler İnsan mıydı?"diyerek ona doğru döndüm.


Sandalyeye oturmuş telefona bakıyordu.


"Yok biz acayip varlıklarız."


Cevap vermeyip telefonu çıkartarak sırtımı mutfak tezgahına yaslayarak arama motoruna yazdığım şarkıyı açarak dudağımı ısırdım gülmemek adına


Şarkının sözleri bir bir kulağıma gelirken Azem bana doğru döndü


"İncinsen de sözün düzünü diyciğem


İncinsen de sözün düzünü diyciğem


Acayip hayvanlara benziyirsen


Acayip hayvanlara benziyirsen"


Gülerek eşlik ettiğim şarkıyla gülmeye başlayarak ellerimi oynatarak eşlik ediyordum.


"19 yaşına gelmiş kızsın şu dinlediğin şarkıya bak!"


"Acayip hayvanlara benziyersen!"diyerek söylemeye devam ediyordum.


Arkamı dönerek çorbayı kaseye koyarak kaşıkla birlikte önüne koydum.


"Şifa olsun."Sandalyeye çekerek yanına oturdum.


Geniş omuzları giydiği beyaz tişörtü model edasıyla taşıyor,kol kısımlarının dar gelmesine sebeb olan kasları ben burdayım diye bağırıyordu.


Kahverengi saçları dağılmış,boynunun kenarına yıllar önce yer edinmiş yara izi kulağının hemen altında duran çift benleri onu o yapan etkenlerin başında geliyordu.


Sevdiğim ne güzel bir adamdı ?


Öyle güzel,öyle sevilesiydiki kalbime fazla geliyordu onu sevmem.


Karşılıksız duygular her zaman aşırıya kaçardı.


Karşılıksız sevgiler bir saniyelik bir bakışı 10 yılmış gibi hissederdi.


Ne kadar abartıya kaçıyorduk.


Su gibi akan zaman onun gözlerine baktığımda dururdu.


Sadece kalbim ona olan hislerini gözler önüne serer ben burdayım derdi.


Güzel yüzüne bakarken iç çektim nasıl bu kadar yakın olup bu kadar imkansız olabilirdik ?


Başımı iki yana sallayarak önüme döndüm.


"Acayip varlık değil insan üstüsünüz."dedim biraz önceki sorusuna karşılık.


"Çok mu ağırdı?"dedim hüzün bir ceviz misali kırılarak sesime yansıyordu.


"Değildi sadece terli halime şu içirdiler."


Gözlerimin neyi vardı böyle doluyordu.


"Canın acıdı mı ?"


"Sen ne zaman dönüyorsun Basiktana?"


Değiştirdiği konuyla oflayarak arkama yaslandım


"Gitmemi mi istiyorsun Azem abi?"


"Aksine,"tamamlamadan söylemeyi bıraktığı cümlelet sinir ediyoddu


Aksine ne Azem Aksine ne ?


"Evet,erkenden gitmeni istiyorum."


Devam etmeyip yorgun haliyle çorbasına geri döndü.


Söyledikleri biraz önceki hissettiklerimin bir taşla  paramparça etmekten çekinmemişti.


"Yeni yılın ilk haftası gidicem."


Kırılmıştım.


Ne kırılması un ufak olmuştum.


Neden böyle olmuştu ?


Kalbim neyin var güzelim,neden bir anda hüzün üstüne çöktü?


"Sana daha fazla rahatsızlık vermeyim abi,geçmiş olsun."hızla oturduğum yerden kalktım.


"Daha fazla rahatsızlık verme."dedi.


Daha fazla rahatsızlık verme...


Ağla kalbim,un ufak ol hatta bu senin hakkın.


Dahada hızlanarak evden çıktım.


Dolan gözlerimdeki yaşlar,gözlerimden sonbaharda yaprakların ağaçlardan veda ettiği gibi bir bir düşüyorlardı.


Dudaklarım istemsizce dışarı bükülmüş iç çekişlerime eşlik ediyordu.


Rahatsız mı ediyordum?


Benden rahatsız mı oluyordu?


Ah sevmek,sen ne acı bir şeysin ?


Bana nasıl bu kadar acı çektire bilirsin?


Azem İLTERİŞ, bana acıdan zevk aldıran adam.


❤️‍🩹


Ezber yaptığım anatomi slayttından başımı kaldırarak göreve gidecek olan babam baktım.


"Ben geldiğimde gelmiş olur musun ?"


Yüzündeki gerginliği gizliyemediği gülümsemeyle bana döndü.


"Kim bilir belki ilk gelen ben olurum."hevesli sesi içimi rahatlatmıyordu.


Her göreve gittiğinde bunu söyler hep ben gelirdim.


"Kimin ilk geldiğinin önemi yok baba kimin nefes almaya devam ettiği önemli."


İlk gelen ben olurdum o yeter ki yaşasın.


Kollarını açarak beni sıkıca sardı.


"Merak etme kahraman babaya bir şey olmaz."


Olur demek istedim,sende insansın sanada olur demek istedim ama gözlerimi acıyla kapatmaktan başka elimden bir şey gelmedi


"Akşam geldiğimde yüzünde bu ifadeyi görmek istemiyorum."


Başımla onaylarak yanağına bir öpücük bıraktım.


"Güzel kokulum."diyerek saçlarımı öperek yavaşça okşadı.


Beni bırakarak elindeki dosyaları alıp beni Odada tek bıraktı.


O günün üstünden 4 gün geçmiş gitmeme 13 gün kalmıştı.


Kalbim üstünden zaman geçtikçe hüznünü atar sanıyordum ama öyle bir niyeti yoktu hüznü içine işliyordu.


Aklımda o varken okuduğumu anlamak çok zor geliyordu.


Her bir kelime ona çıkıyordu.


Her yolumun ona çıktığı gibi...


Duyduğum zil sesiyle slaytı kapatarak,kapıya doğru ilerledim "Kim o ?"


"Benim."Duyduğum Ahsenin sesiyle gülümseyerek kapıyı açtım


"Ooo Ahsen-"


"Ahsen ne oldu ayağına?"dedim telaşlı bir sesle ayağındaki alçıya baktım daha sonra hissetiğim adama çevirdim bakışlarımı.


O günden bu güne daha da yorgun gözüküyordu.


Göz altlarında ki morluklar artmış yüzü çökmüştü.


Yeni traş olduğunu belli eden pürüzsüz cildi tam sevilesiydi.


Gözleri gözlerimden ayrılmazken içimi kaplayan huzura anlam veremiyordum.


Günlerdir nefes alamıyor gibiydim gözleri gözlerime değince nasıl rahatlıyordum.


Gözlerin gözlerime değince felaketim olurdu demiş şair boşuna dememiş ya Alvina.


"Düştüm,Alvi."diyerek Azemin desteği ile içeri girdi.


"Azemde sağolsun yardım etti."


Azem...


O abi demezdi ama ben ne zaman abi demesem kavga çıkardı.


"Teşekkür ederim."diyerek ona doğru gülümsedi Ahsen.


Ahsen ne yapmaya çalışıyordu?


"Bir şey değil."diyerek bana bakmaya devam ediyordu.


Neden bakıyorsun o gözlerin ne arıyor simamda Azem?


Bakma bana öyle,öyle umut verici bakma.


Kalbim sende atma böyle heyecanlı heyecanlı atma.


Senden rahatsız olan birine nasıl böyle atarsın?


Bakışlarımı yüzünden çekip Ahsenin koluna girdim.


"Azem,Asaf amca beklemesin"konusan Ahsenle Azem kapının önünden bir rüzgar misali hızla kaybolmuştu.


"Sana zahmet nane limon yapar mısın Alvi?"


Kolunu çekerek yüzüme baktı,bir anda hissetigim ağrı ile yüzümü buruşturdum neydi bu ?


"Ben bir lavaboya gideyim."


Bir şey demeden mutfağa geçerek limonları kesmeye başladım.


Dakikalar birbirini kovalayan atlılar gibi geçerken Ahsen İçeriye girdi.


Elinde bir poşetle.


"O poşet ne?"dedim bıçakla işaret ederek.


"Ay geçen sefer kalan kıyafetlerim."


"Aldığın iyi oldu yanlışıkla bavula filan koyarımda."önüne kestiğim meyveleri ve nane limonu koyarak karşısına oturdum.


"Teşekkür ederim canım."


Ahsene baktım,güneşin kıskandığı sarı parlak saçları onun en dikkat çeken özelliğiydi.


Kahverengi gözlerinin içindeki parıltılar umarım hep gözlerinde olmaya devam ederdi.


İnce dudakları,çizilmiş bir burunla güzel bir kızdı.


Kışın verdiği kasvetin yanı sıra güneşin erken batıyor oluşu içimi daraltıyordu.


Kararmaya başlayan havayla göğsümün ortasındaki ağırlık gittikçe artıyordu.


"Sanki bugün bir şey olacak."dedim sıkıntılı bir sesle.


İnsan öleceği hisseder derlerdi acaba bu ölüm hissi miydi?


Ama öleceğimi değil acı hissediyordum.


"Deme öyle Alvi,sen ne zaman hissetsen bir şey oluyor."


Gözlerini kaçırarak söylediği şeylerle yüzümü sıvazladım.


Nefret ediyordum bu özelliğimden.


"Ben kalkayım akşam yine görüşürüz babamgile veda ederken."


"Yardım edeyim?"diyerek koluna girdim.


"Ben giderim,gerek yok"diyerek.Kapıdan çıkıp arkasına bile bakmadan öylece gidiverdi.


Duvarlar tavanlar ve benim kaybolmuş ruhum başbaşa kalmıştı.


Tabletten slayttı okumaya devam ederken,gözlerim bir gidiyor bir geliyordu daha fazla uykuya dayanamayıp gitme kararı almışlardı.


Hissetiğim ürpertiyle uyanarak hafifçe gözlerimi araladım.


Çölde su arayan bir bitki misali kuruyan boğazımı rahatlatmak için ayağa kalkarak kenarda duran sürahiden bardağa su doldurdum.


Işığı yakarak saatte baktım


19.43


Daha babamın gitmesine 1 saat vardı üstümü giyinip çıksam iyi olacaktı.


Duyduğum telefonumun  sesiyle etrafa baktım ama görüş açımın içinde değildi.


Sese doğru yürüyerek siyah koltuğun minderi kaldırdım.


Gördüğüm telefon ve arayan kişiyle elim ayağa dolancak sanmıştım.


"Azem."


Sakin ol kalbim!


Hızla açarak kulağıma yasladım "Binanın önüne gel!Hemen."


Sesinin sertliği kalbime ağır gelirken bana neden bu denli sinirli olduğunu anlamya çalıştım ama anlam vermemiştim.


Üstümü değiştirmeden siyah pjimamın üstüne botu ve montu giyerek hızla anahtarı alıp evden çıktım.


Binanın soğukluğu iliğime kadar işlerken aşağı inmeye başladım.


Neden çağırmıştı?


Binanın duyuru panosunda gördüğüm günlüğümün bir sayfasıyla kalakaldım neydi bu ?


Asıldığı yerden elime alarak okumaya başladım.


Ben Yüzbaşı Asaf ULUBAĞ'IN kızı Alvina.


Size burdan duyuruyorum çünkü kimse sesimi duymuyor.


Üsteğmen Azem İLTERİŞ beni taciz ediyor ve herkesi kandırıyor.


Umarım gönderdiğim komutanlar ve polisler gerekli işlemi yapar.


Okuduklarımla etrafa baktım,bu benim yazımdı ama bunu ben yazmamıştım.


Böyle bir şeyi nasıl ben yazardım ?


Böyle bir şeyi neden yapma gereği duyarım ki ben ?


Kapının önünde elleri cebine sert bakışlarıyla beni izleyen Azemle korktuğumu hissetim.


Ne dediğinin farkında mısın Alvina sevdiğin adamdan nasıl korkarsın?


Kendimden emin adımlarla ilerleyerek kapıdan çıkıp onunla karşı karşıya geldim.


Sinirden daha da belli olan yara izi ne denli sinirli olduğunu hissetiriyordu.


"Bunu ben yazmadım."dedim acelece.


Sinirle boynunu geri atıp derin bir nefes aldı


zor duruyor gibi hali vardı  "Senin yazın Alvina!"


"Bana inanmıyor musun Azem?"


Ne kadar da acı verici bir soruydu ?


Dişlerini sıkarak bana doğru yaklaşmaya başladı "Abi,Abi koyacaksın!"


Elindeki poşetleri bana doğru fırlatarak "Onu sen yazmadın ama ya bunlar?"


"Sen kafanda neler kuruyorsun?"dediği cümleyle attığı poşete baktım,dudaklarım şaşkınlık ve ihanetin verdiği hisle hafifçe aralanmıştı.


Bu poşet Ahsenin sabah aldığı poşetti.


Hızla içindekileri dökerek ne olduğuna baktım.


Günlüklerimdi.


Bunlar benim yıllarım,kendime itiraf edemediklerimdi ne arıyordu burda?


En son yazdığımı çekerek son sayfasını açtım.


"Bugün 8 Aralık Azem beni mutfakta öptü."


Sayfaları çevirerek geri gitmeye başladım "Bugün 3 Aralık biz, birlikte olduk."


Sen neler yapmışsın Alvi ?


"Babama her şeyi açıklayacağını ve benimle evlenmek istediğini söylüyor."


"Bunları ben yazmadım."


Hızla elimden atarak kendimden uzaklaştırdım.


"İnkar mı ediyorsun?"


"İnkar etmiyorum bunları ben yazmadım."dedim ama inanmıyordu.


"Kim yazdı senin yazının aynısı benzeri değil aynısı kim yazmış olabilir ?"


"Azem,abi bana inanmıyor musun?Sen,beni tanımıyor musun ?"titremesine engel olamadığım sesle yutkundum.


Bu bir rüya,Azem her koşulda bana inanırdı.


Sinirden kızaran gözleri saf nefretle bakıyordu.


Tekrar ediyorum sevdiğim adam gözlerime nefretle bakıyordu.


"Tanımıyorum,içindeki kötülüğü o gözlerinin arkasına çok iyi saklamışsın."


Söylediği cümleler ucu ateş olan bir oktu ve her söylediği kelime göğsümün tam ortasını yangın yerine çeviriyordu.


Dolan gözlerim beklemeksisizin hızla akıyordu yenilerini getiriyordu yerine.


"Yemin ederim ben yazmadım,yemin ederim doğruyu söylüyorum."


"Ahsen, beni deli gibi sevdiğini hatta takıntı haline getirdiğini söyledi,yakın arkadaşın yalan  mı söylüyor?"


Ahsen...


Ahsen sen ne yaptın?


Daha da hızlanan gözyaşlarımla kulağımı kaşımaya başladım.


Ahsen...


Ahsen benim dostum,kardeşim dediğim kızdı böyle bir şeyi nasıl söylerdi ?


Ama asıl soru bu değildi,Azem benim çocukluğumdu,geçmişimdi beni en iyi tanıyandı nasıl böyle sorular sorardı bana ?


"Ya ben seninle büyüdüm ya seninle!"diyerek omuzlarından ittirdim.


Havanın soğukluğu oluşan sinirimin ateşini dindirermiyor daha da harlıyordu.


"Beni hiç mi tanımadın böyle birisi olmadığımı bilmiyor musun sen ?"


"Ahsen yapmış belli neden bilmiyorum ama ben yapmadım."dedim kızarmış gözlerine bakarken.


"Hepsi yalan diyorsun öyle mi takıntı, sevme,günlüklerin hepsi yalan öyle mi ?"


Her bir ok bir önceki ateşi daha da harlıyor boğazıma çıkarıyordu.


"Sevmem dışında hepsi yalan."


Ne kaybedebilirdim bir itirafta?


Hiç birşey.


Gözlerine bakarak söylediklerime sanki komik bir şey söylemişim gibi gülmeye başladı.


Karşımda benim sevdiğim Azem mi duruyordu?


"Bir değil bin kalbim olsa bile birini sev diye sana vermem.Senin sevgin ölüm senin sevgin mezar Alvina."


"En büyük örneğide annen değil mi ?"


Düşmeye başlayan kar taneleri kahverengi saçlarına bir bir düşüyor eriyordu içindeki nefreti gizleme gereği duymadan gözlerime bakıyordu.


"Ağlama o göz yaşlarını git tek inanacak olan adamın yanında dök."


"Şerefsiz."diyerek yanağına canım acıyarak elimi geçirdim.


"Senin için atan kalbime yazık seni yıllarca tanıyamayan bana yazık!"


"Asıl bu saatten sonra bir değil bin kalbim olsa biri senin için atmaz."


Yalandı,biliyordum şuan özür dilese affederdim.


Gittikçe kızaran gözleri canımı neden yakıyordu?


"Bu saaten sonra ne gözlerin gözlerime ne de gülüşün gözlerime değmesin."


Bir şey demeden hıza yürümeye başladım.


Ne diyecektim evet değmeyecek mi ?


Onun gözleri benim hayatımdı,nasıl gözlerim hayatıma değmezdi ?


Karşılıksız aşk hep acı verendir,boş ümitlerin doldurduğu bir balon misali balonun sınırına geldiğindeyse ümitler patlardı hem de hiç beklemediğiniz bir anda.


Sevgi acıtır derlerdi de inanmazdım ama ne büyük hata nefesim gitmiş gibi hissediyordum.


Daha yürümek istemiyordum,uyuyup uyanmak ardından rüya olduğunu öğrenmek istiyordum.


Rüya olsaydı acıtmazdı.


Saklanmak isteğim arttıkça  bir binanın arasına girdim.


Kimse görmesin,kimse duymasın acı çekişimi.


"Bir şey yok Alvina."


Sokak lambasının aydınlattığı aranın kapattığı bembeyaz karın soğuk olduğuna aldırış etmeden oturdum.


Dizlerimin kendime çekerek dirseklerimi yaslayarak ağlamaya devam ettim.


Bir anda ne olmuştu?


Hayır bu değildi soru.


Bunu yapabileceğime  nasıl inanmıştı?


Hayır bu da değildi


Asıl soru ben onu hiç mi tanımamış mıydım yıllarca böyle birini mi sevmiştim?


Nasıl anlamadım?


Çıldıracaktım,ne olmuştu böyle bir anda?


"Az gitmiş uz gitmiş."


"Dere tepe düz gitmiş."


"Babası prensesin göz yaşlarını silmiş."


Saçlarımda hissetiğim dokunuşla burnumu Koluma silerek başımı kaldırdım.


"Baba,canım acıyor."dedim burnumu çekerek.


"Acır güzel kızım acır,sevgi acıtmasa sevgi olur mu ?"


Sevgi acıtırmış.


"Gördün mü asılan yazıları?"dedim.


"Gördüm."diyerek yanaklarımı silmeye başladı.


"Ben yazmadım baba.Yemin -"


"Sen yazmadın, öyle birisi değil benim güzel kızım."dedi o güven veren sesiyle.


"Ama Azem inanmadı."


"Bazen yalanlar gerçeklerin üstünü öyle bir kamuflaj eder ki gerçekler anlaşılmaz."


"O yüzden güzel kızım çokta üzülmemek gerekir."ikna etmeye çalışıyordu üzülmemem için,beni ikna ediyordu.


"Ba-baba...


"Bin kalbi olsa birini vermezmiş benim sevgim ölümmüş."


Titremesine engel olamadığım sesimle beni paramparça eden o soruyu sordum.


"Benim sevgim ölüm mü baba?"gittikçe boğuklaşan sesimle soruduğum soruya gülümseyerek yanıtladı.


"Aksine senin sevgin şifa,senin sevgin vatan,senin sevgin toprak."


Öyleyse o vatan haini miydi?


Hıçkırarak burnumu çektim "Birde ne dedi biliyor musun?"


"Ne dedi güzel kızım?"Sesindeki  yatıştırıcı tonla gözlerimi silen ellerini öptüm.


"Bir  senin yanında ağlamalıymışım,bir sen inanır mısın göz yaşlarıma!"


Gözlerini umutsuzluk bir yağmur misali çökerken yanağımı okşadı.


"O zaman sende bir benim yanımda ağlarsın hem ben yalanda olsa inanırım güzel göz yaşlarına."umursamaz bir şekilde omuzlarını silkip kollarımı ovarken.


"Ya sen olmazsan baba ?"dedim rahatlayan bedenimle.


Ama sesim tam aksini söylüyordu.


"O zaman göz yaşlarını dökmezsin,olur biter."Gülümseyerek söylediklerinin altında yatan anlam bugün için fazlasıyla ağır geliyordu.


"O zaman nasıl ağlıcam?"dedim


Belimden tutarak beni ayağa kaldırdı üstüme verdiği kabanıyla gülümsedim.


"İnsan her zaman göz yaşlarını dışarı dökmez,bazen de içine döker."


Hissetiğim duygular yalan değildi.


İnsan ölümü hissederdi.


"Baba bu benim son dışa döktüğüm göz yaşlar değil mi ?"tekrardan hızlanan yaşlarla birlikte söylediğim sözler zamanı bıçak gibi kesmeye başlamıştı.


Düşen kar taneleri bu ana imza atıyor ve bir daha unutturmamak adına aklıma kazınıyordu.


Cevap vermedi.


Ve benim babam yalan söylemesi gerektiği yerde cevap vermezdi.


Gözlerine baktım,babamın güven veren o gözlerine.


Gözlerime hüzünle bakarken hızla ona doğru ilerleyip kollarımı açarak sımsıkı ona sarıldım.


Allah'm nolur  zaman şimdi dursun biz babamla burdan öteye gidemeyelim.


Ama kader bir el oyası gibi saniyesi saniyesine işlenirdi,önüne geçilmezdi.


Ellerini belime dolarken beni sımsıkı içine saklamak istercesine sarmaladı.


Geri çekildiğinde gözlerime baktı,uzunca sanki bir daha görmeyecekmişcesine


Kollarının içine tekrardan aldı ve o an fark ettim bu bir vedaydı.


Vedalar hissedilir,kalbe işlenirdi.


"Komutanım helikopter kalkıyor 3 dakikaya."arkadan bağıran Askerin sesiyle başımı olumsuzca iki yana salladım.


"Nolur,nolur gitme."


"Benim vatanım sensin güzel kızım."dedi dediklerimi es geçerek.


Son bir kez gözlerime bakıp önce sağ sonra sol gözlerimden öperek ellerimi öptü.


"Ben yine Vatan uğruna kimsesiz kalıyorum değil mi?"dedim içli bir nefes alarıken.


Gözler bazen nasılda cevap verirdi.


Ben babamı kaybediyordum.


Geri gelmeyecekti.


Aldığım nefes canımı yakarken babam gözlerimin önünde kendinden emin adımlarla ilerlemeye başladı.


"Tek bir söz Alvina?"durup sorduğu soruya bağırarak cevap verdim.


"VATAN SAĞ OLSUN!"


Göz yaşlarım bir bir yanaklarıma akmaya devam ederken,kar taneleri giden babamın siyah saçlarına düşerken söylediğim tek bir sözü düşündüm.


Vatan Sağ olsun.


Başka ne denirdi ki?


Gözlerimden yaşlar son kez yanaklarıma eşlik ederken giden babama baktım.


Tarih 8 Aralık,bugün benim kendi ellerimle babamı ölüme uğurladığım gündü.


Unutma.


Loading...
0%