@aybukedenizerayhan
|
11. BÖLÜM Lunapark Sabah olmuştu. Saate bakmak telefonumu arıyordum. Arkamı döndüğüm de Kaan’ın uyanık olduğunu fark ettim. Uykulu bir sesle “günaydın” dedim. Gülerek “uyandırdım mı?” dedi. Olumsuz anlamda başımı salladım, telefonumu bulduğumda saatin 11:30 olduğunu gördüm. Kaan’a “saat kaç olmuş biz hala uyuyor muyuz” dedim şaşırmış bir şekilde. Kaan yüzüme sorgular gibi bakıyordu “saat kaç olmuş” dedi. Telefonun ekranını ona doğru çevirdim. Dudaklarını aralayarak “yuh, o kadar oldu mu ya” dedi. Gülerek başımı salladım. Bir anda kapı çaldı. Kaan uykulu bir sesle “müsaitiz” diye seslendi. Ahmet ve Ramazan içeri girdi. Ahmet ve Ramazan sanki bütün gece uyumamış gibilerdi. Yüzlerine sorgular gibi bakıyordum. Ahmet “dün gece çok fazla uyuyamadık merak etmeyin” dedi. Ahmet’in mutlu olmadığı yüzünden belli oluyordu. Kaan düşüncelerimi okumuş gibi sorgular bir sesle “Ahmet oğlum iyi misin yüzünden düşen bin parça noldu sana” dedi. Ahmet’in gözleri kızarmıştı yeni fark etmiştim titreyen sesiyle “bir şey yok abi biraz yorgunum sadece, sorun yok” dedi. Konuyu değiştirmek için “kahvaltı mı yapsak acaba ne dersiniz?” dedim. Ahmet sadece başını salladı. Kaan “bana uyar sonra da isterseniz biraz dolaşırız” dedi. Ramazan “bana hiç fark etmez biliyorsunuz” dedi. Bende başımı onaylar gibi salladım. Bir süre sonra kahvaltıyı hazırlamaya başladık. Ahmet yüzü hala düşüktü. Sakin bir sesle “Ahmet, iyi olduğundan eminsin demi konuşmak istersen eğer sorun yok” dedim. Ahmet beni duymamıştı hafif bir şekilde sırtına dokundum. Bir anda irkildi. Uykulu olduğu sesinden anlaşılıyordu. “Tamam yenge merak etme sorun yok” dedi yalan bir gülümsemeyle. Kahvaltıya başladığımızda hiç birimizin azını bıçak açmıyordu. Kahvaltıdan sonra Kaan “acaba AVM’ye mi gitsek ne dersiniz?” dedi. Ben “bana uyar” dedim. Ahmet yine aynı şekilde başını salladı. Ramazan “bana da uyar hem kafamız dağılır” dedi. Hemen odalara geçtik ve hazırlanmaya başladık. Ben üzerime askılı bir crop altıma da bir kot şort giydim. Kaan da altına eşofman giydi. Kaan beni baştan aşağı süzdü ve şaşırmış bir ifadeyle “çok güzel olmuşsun” dedi. Gülerek “teşekkürler” dedim. Saçlarımı tepeden topladım ve odadan çıktım. Kaan da benden sonra odadan çıktı. Ramazan ve Ahmet yanımıza geldiğinde ayakkabılarımızı giydik ve çıktık. Yoldan geçen bir taksiyi durdurduk ve hemen bindik. AVM’ye vardığımızda bir kahveciye oturduk. Kaan “ne yapalım benim aklımda pek bir şey yok, her türlü fikire açığım” dedi. Ahmet soluk bir sesle “bana hiç fark etmez siz ne yaparsanız bana uygun” dedi. Ben “acaba sinemaya mı gitsek” dedim. Ramazan gülerek “olur bence güzel fikir” dedi. Kaan “harbiden mantıklı lan hangi filime gitsek” dedi. Ramazan “bana fark etmez isterseniz bakalım” dedi. Sinema gişesinin önüne geldiğimizde ekrandan sinemaları incelemeye başladık. Kaan ve Ramazan filim seçerken Ahmet’in yanına doğru yaklaştım ve “iyi olduğundan emin misin” dedim. Ahmet “iyi sayılırım ama sorun yok yorgunum biraz” dedi. Israr etmeden balımı salladım. Filim seçtikten sonra biletlerimizi aldık ve sinemaya girdik. Sinema bittiğinde bir hamburgerciye oturduk. Ramazan “acaba lunaparka mı gitsek nasıl olur hem kafamız dağılır” dedi. Ben “bana uyar her şey size uyarsa” dedim. Kaan “biliyorsunuz ben her türlü fikre açığım şu anda” dedi. Ahmet “bana da olur” dedi biraz daha iyiydi, bu sesinden bile anlaşılıyordu. AVM’de biraz daha gezindikten sonra lunaparka gitmek için çıktık. Lunaparka vardığımızda Kaan gülerek “Beyza acaba biz seninle dönme dolaba mı binsek ne dersin?” dedi imalı bir sesle. Koluna sert bir şekilde vurdum ve “o dönme dolaptan aşağıya atarım seni” dedim. Ramazan yanıma doğru yaklaştı ve kulağıma doğru “yenge sen dönme dolaba biz sonra da birlikte hız trenine bineriz ne dersin” dedi. Onaylar gibi başımı salladım. Kaan’a doğru “olur aslında” dedim. Kaan elimi tutu ve beni dönme dolabın önüne doğru götürdü. Dönme dolabın en aşağısındaki kabine bindik. Dönme dolap yavaş yavaş çalışmaya başlamıştı, bir süre sonra en tepesine çıktık Ahmet ve Ramazan aşağıda oturuyorlardı. İkimizin de ağızını bıçak açmıyordu. Sessizliği bozmak için “Ahmet’e ne oldu biliyor musun? Sabahtan beri morali bozuk” dedim. Kaan “evet, bize de hiçbir şey anlatmadı bir türlü ağızından laf alamadık” dedi. Konuşurken dönme dolabın aşağı indiğini fark etmedik. Aşağıya indiğimizde Ramazan bize 4 tane kağıt uzattı. Kağıtta “hız treni” yazıyordu. Kaan, Ramazan’a sorgular gibi bakıyordu. Gülerek “ee gitmiyor muyuz?” dedim. Kaan ve Ahmet aynı anda “yok ya gerek yok bözle güzel ya” dediler. Ellerimi ikisinin de başına koydum ve “cips kola kilit, hadi trene bitene kadar açmam valla” dedim. Ramazan Ahmet’i kolu tuttu ve yürütmeye başladı. Bende aynı şekilde Kaan’ın koluna girdim ve yürümeye başladık. Hız trenine bindiğimizde “Kaan…Kaan…Kaan” dedi. Ramazan da benim gibi “Ahmet…Ahmet…Ahmet” dedi. Hız trenine oturduğumuzda kemerlerimizi bağladılar ve demirler kapandı. Kaan’ın bir anda elimi tuttuğunu hissettim. Yüzüne sorgular bir ifadeyle bakıyordum. Ahmet ve Ramazan önümüzde oturuyorlardı. Kaan’a doğru dönerek “noldu yoksa korkuyor musun” dedim imalı bir sesle. Kaan olumsuz anlamda başını salladı. Tren hareket etmek üzereydi. Bir anda tren hareket etti, Kaan elimi daha sıkı tutmaya başladı. Korktuğunu belli etmemek için kendini sıktığını fark etmiştim. Kaan’a doğru yaklaşarak “korkmadığından emin misin? Korkuyorsan sorun yok” dedim karşımda sanki 4 yaşında küçük bir erkek çocuğu oturuyormuş gibiydi. Kaan “yok ya ne alaka korkmuyorum ben” dedi. Bende gülerek başımı salladım ve “tamam kesin öyledir inandım” dedim. Ramazan ve Ahmet baya eğleniyor gibilerdi. Benim için bir sorun yoktu ama Kaan ve Ahmet için pek öyle değildi. Tren bir anda yuvarlak çizmeye başladı. Kendimi tutamayarak büyük bir çığlık attım. Bir süre sonra hız treninden indik Hepimizin bacakları titriyordu ama umursamadan yürümeye başladık. |
0% |