@aybukenurr
|
Batu gülümseyerek bana bakıyordu.
İçime kaçan sesimi bulmaya çalışarak hafifçe öksürdüm. “Bende Bensu Yıldırım.” Dedim.
“Tanıştığımıza çok sevindim.” Dedi.
Aksanlı Türkçesiyle çok tatlı konuşuyordu. O sırada kızlar bize doğru yaklaştılar ve kendilerini tanıttılar. Şimdi dördümüzde oval masanın etrafında oturuyor ve birbirimize bakıyorduk. İlk konuşma görevini Batu üstlendi.
“Hoşgeldiniz. Umarım sizi çok bekletmemişimdir. İsterseniz size önce ajansı gezdireyim. Sonrada hep beraber yemek yeriz. Bensu ile yapacağımız projeyi konuşuruz.”dediğinde kapı çalındı ve açıldı.
İpek Hanım, içeri girdi. “Kusura bakmayın sizi çok beklettim. Batu Bey, geldiğinizden haberim yoktu.”dedi ve kahvelerimizi masanın üzerine bıraktı. “İpek, misafirlerimize ajansı gezdirmek istiyorum. Sonrada senin bizim için ayarladığın restronta geçiş yaparız.” Dedi ve bizimle sohbet başlatmak için“ Nereden tanışıyorsunuz?”diye sordu.
Bizi tanımak istiyordu.
Konuşma görevini ben üstlendim. “Üçümüzde Marmara Üniversitesinde okuyoruz. Selin ve ben psikoloji son sınıfız,Damla ise son sınıf grafik tasarımı okuyor. Tiyatro kulübünde tanıştık.”dedim.
“Kutunun içindekiler sizin için.”dedi. Kutuyu açtığımda beyaz renk bir kupa, kırmızı renk bir not defteri ve karekod vardı. Merakla Batu’ya baktığımda “Gördüğünüz qu kot benim daha piyasaya sürmediğim Türkçe albümü barındırıyor içinde. Benimle görüşmek için zahmet edip, buraya kadar geldiniz. Hem albüm hakkındaki yorumlarını da çok merak ediyorum.”dedi.
Üçümüzde şaşkınlıkla Batu’ya bakıyorduk. Bize güvenip daha çıkarmadığı albümü dinlememiz için vermişti. Damla, sesine yansıyan şaşkınlıkla konuştu. “Daha çıkarmadığın albümünü dinlememiz için bize mi veriyorsun? Ya albümündeki şarkıları internette paylaşırsak.”dedi.
“Size güvenmeyi seçiyorum. Bu albümün üçünüzün arasından çıkmayacağına eminim.” Dedi. Ona olan şaşkın bakışlarıma o ise gülerek karşılık vermişti. “Kahveleriniz bittiyse ajansı gezelim mi?” Diye sordu. Onaylamamızla dördümüzde masadan kalktık. Tam kapıdan çıkarken İpekle karşılaştık. Kahveleri getirdikten sonra odadan işi olduğunu söyleyip çıkmıştı. Elinde ismimizin olduğu yaka kartlarıyla yanımıza geldi. Elinde tutuğu kartları bize verdi. Kartın ipini başımdan geçirdim ve taktım. Kızlarda aynısı yaptılar. Ajansı gezmeye başladık. Büyük bir binanın iki katı ajansa aitti.
İlk katta çalışanlar için bir sürü alan vardı. Hepsi renk renkti. Üst katın büyük çoğunluğu Batu’ya aitti. Üst kata çıktığımızda bizi bir odanın önüne getirdi ve heyecanla konuştu.
“Bu odanın anlamı benim için çok özel. Türkiye’ye ilk geldiğimde bu binayı kiraladım. Her yerini kendim tasarladım. Çalışırken yormayacak ve mutlu edecek bir alan yaratmak hayalimdi. Bu oda ise benim ilk Türkçe albümüm temellerini attığım yer. Bütün albümü bu odada yazıp besteledim.”dedi ve kapıyı açıp, içeri girdi.
Bizde peşinden ilerledik. Oda çok büyüktü. Ön tarafı camlarla kaplıydı. İstanbul boğazı tamamiyle gözüküyordu. Duvarda farklı ülkelerde çekildiği resimler vardı. Ses kayıt cihazları ve müzik aletleriyle doluydu. “Burası benim Türkiye’ye ait hissetmemi sağlayan yer. Burada huzur buluyorum.”dedi.
Müzik onun ruhunun ilacıydı. Tekrardan huzuru bulması beni mutlu etmişti. Batu’ya baktığımda onunda bana baktığını farkettim. Gülümsedim o da gülümsedi. Tam yanıma geldi. “Huzurlu hissetmen güzel.”dedim. Duvarla bakarken bir fotoğraf dikkatimi çekmişti. Bu benim Batu ile konuştuğumuz zamanlardandı. O zamanlar içtiğim kahvenin fotoğrafını çekip atmıştım. Ona attığım ilk ve tek fotoğraftı. Şimdi ise o fotoğrafı odasında görüyordum. “Eski dostumu görmekte çok güzel.”dediğinde ne diyeceğimi bilemedim. Beni hatırlamıştı veya beni hiç unutmamıştı. |
0% |