@aybukeservi
|
Bölüm Şarkısı: Mabel Matiz - Bir Hadise Var Oykun Fahat Büge'ye itiraf ettiğimde önce algılayamadı. Böyle bir hakareti bana yakıştıramadı, öylece kalakaldı. Kendin geldiğindeyse yaptığı şey omuzlarından tutup kendinden uzaklaştırmak oldu. '' Sana yakınlaşmanın tek yolu buydu. Çekindim senden, beni itmenden... '' dediğimde kırgınlıkla baktı bana. '' Anlayışsız birisi miyim gözünde? Sevdiğini söyleyince tersleyecek bir vicdansız mıyım? '' diye kırgınlıkla sorduğunda onun yanına yakışmamaktan korktuğumu söyledim ona. '' Bir insanın yüreğine sevgi tohumları düşmüşse hiçbir şeyden utanmaz, çekinmez. Hiçbir şekilde seni itmezdim. Duygularına saygı duymayı seçerdim. '' Son sözlerini yine kırgınlıkla etti ve arabaya doğru gitti. Yanımdan ayrılacağını anladığımda en azından eve götüreyim dediğimde kabul etmedi. Kollarından tutup durdurmak istedim ancak '' Yüreğimde filizlenmeye başlayan sevgini kendin soldurdun. '' dediğinde beni bitirdiğini anladım. Tek gitmesinden endişe ettiğim için Barın'ı aradım. Telefonu açtığında İriz'in sesini duydum arkadan. Uzatmadan Büge'yi almaya gelmelerini istedikten sonra konumu attım ve arabayı almadan Büge'nin arkasından gitmeye başladım. Nihayetinde burası ıssız ve karanlık bir yerdi. Büge kendini koruyabilen bir kadındı ancak her türlü başına bir şey gelebilirdi burada. Onun için Barınlar'ı görene kadar takip ettim onu. Aradan 5 dakika geçtikten sonra Barın ve İriz geldiler. İriz'in arabasıyla gelmişlerdi ve Büge onları gördüğünde arabaya binip uzaklaştılar. Ben de kendi arabama bindim ve hızlıca eve sürdüm. Eve onlardan önce geldiğimde arabadan indim ve beklemeye başladım. Benden birkaç dakika sonra geldiklerinde Büge bana bir kere bile bakmadan binaya girdi. İriz yanıma geldi ve sadece '' Yazıklar olsun sana, Giz. '' dediğinde Büge'nin olanları onlara anlatmış olduğunu anladım. İriz sözünü söyledikten sonra hızlıca eve çıktı Büge'nin arkasından. Arabaları park edip beraber eve çıktığımızda hiç konuşmadık. Nadiren kullandığım sigaralardan iki tane aldım ve balkona çıktım. Barın elinde kahvelerle geldiğinde canımız her sıkkın olduğunda yaptığımız gibi buz gibi balkonda oturduk. Elimizde kahve ve sigaralarla birlikte saatler geçirdik balkonda. Nihayet kendimize gelebildikten sonra içeri girdik ve yattık.
Sabahleyin hiçbir şey yapmayı canım istemedi. Ne kahvaltı yaptım, ne yürümeye çıktım. Sanki bir kamyon dayak atılmıştı da onun altında kalmıştım. Gerçi Büge'nin söyledikleri canıma okumuştu ama onun kalbini kırdığım kadar olmazdı bu. Normalde bugün derse gitmeyecektim ancak Berne'nin eve gelmesiyle beni zorla derse götürdüler. Derse girdiğimle uyumam bir olmuştu çünkü düşüncelerimde Büge vardı. Hiçbir şeye kafamı veremiyordum ve anlamadığım için sinirlerim bozuluyordu. Barın'ın beni dürtüklemesiyle kalktım. Sınıfta birkaç kişi vardı, onlarda eşyalarını topluyorlardı. Yanımda duran gitar kılıfımla çantamı alıp Amfi'den çıktık. Berne'yi de aldıktan sonra okula yakın kafeye gittik. Kapıdan içeri girdiğimizde Büge ve İriz'in içeride oturdukları gördük. Büge'ye bakmaya yüzüm olmadığı için kafamı kaldıramadım bile, direkt masaya geçtim. Yemek yerken ne yediğimin farkında bile değildim. Kafam o kadar Büge'yle doluydu ki... Kafamı kaldırıp yüzüne bakmaya halim yoktu. Onu o kadar çok kırmıştım ki, benliğinde yeşerttiği tohumlarını daha filizlenmeden koparmıştım. En sonunda onun yanına gitmeye karar verdiğimde ayağa kalktım. Tam masalarına gidecekken Büge ayağa kalktı ve hesabı ödeyip çıktı kapıdan. Kalktığım yerime geri oturdum büyük bir hüzünle. '' Ne oldu sana ya, sabahtan beridir ruh gibi geziniyorsun ortalıkta? Kötü bir durum yok değil mi? '' diye sorarken telefonum çaldı. Arayana baktığımda Büge olduğunu gördüm. Telefonu hemen açtığımda Büge'nin sesini değil de başka bir kadın sesi duydum. '' Alo, Oykun Bey'le mi görüşüyorum? '' '' Evet, siz kimsiniz? Büge nerede? '' '' Büge ve İriz Hanım bir trafik kazası geçirdiler. Şu an ambulanstayız. Hardol Hastanesi'ne gidiyoruz. '' '' Tamam, biz de oraya geliyoruz. '' Telefonu kapattıktan sonra bizimkilere olayları anlattım ve hastaneye geçtik aceleyle. Hastaneye gittiğimizde sekretere, kızların nerede olduklarını sorduğumuzda Müşahede Odası'na alındıklarını söyledi. Odaya gittiğimizde kapıdan Doktor ve Hemşirenin çıktığını gördüğümüzde hızlıca onların yanına gittik. '' Doktor Hanım, arkadaşlarımızın durumun nasıl? '' '' İriz Hanım ve Büge Hanım'ı kafalarını çarptıklarından dolayı bugün burada tutacağız, tedbir amaçlı. Kafa Travması meydana geldiği için herhangi bir olumsuz durumla karşılaşırsak hemen müdahale edelim. Eğer sıkıntılı bir durum fark ederseniz Hemşire arkadaşları çağırabilirsiniz. '' '' Kızların yanına girebiliriz değil mi? Sakıncası yoktur umarım. '' '' Üzmemek ve sinirlendirmemek kaydıyla girebilirsiniz. Geçmiş olsun. '' Açıklamasını yaptıktan sonra teşekkür ettik ve gittiler. Odaya girdiğimizde İriz'i camdan dışarı bakarken gördük. Büge'nin gözleri kapalıydı, uyuyor olabilirdi. Alnında kocaman sargı bezi duruyordu ve vücudunun belli yerlerinde kan izleri vardı. Yanına gidip kolunda serum bulunan elini tuttum. Ona kavuşamamışken kaybetmeyi göze alamadım. Kendi canımdan ona can verirdim. Yeter ki onun güle kalbi solmasın. Berne aradığında olanları ona anlattım ve Pamir'le hastaneye geleceklerini söyleyip yüzüme kapattı. Gece bütün kadro hastanedeydik. Barın dışında kimse yoktu odada, herkesi kantine yollamıştık. Barınla göz göze geldik o sırada ve kısık sesle güldük halimize. Kim derdi ki bu ikisi, kızların başında bekleyecek ve onlardan bir umut kırıntısı bekleyecek diye... Sabah uyandığımda uyuyakaldığımı anladım. En son hatırladığım Büge'nin su diyerek sayıklaması ardından benim ona suyu vermemdi. Ondan sonrası yoktu bende. Sabah 06.00 gibiydi uyuyakaldığımda. Saate baktığımda 06.30 olduğunu gördüm. Gece bizimkiler gelmişti odaya. Yani şu an odada 6 kişi bulunuyorduk. Tam o sırada hemşire geldi ve '' Refakatçiler dışında kimse kalmasın odada. '' deyip diğerlerini kovdu. Kızların tedavisini uyguladıktan sonra geçmiş olsun deyip gittiğinde diğerleri içeri girdiler hemen. Kapıyı kapattıktan sonra herkes güldü birden. Sinirlerimiz gerçekten bozulmuştu. Kızlar uyanmasın diye hepsini susturduktan sonra Büge'ye döndüm. Hala uyuyordu geceden beridir. Doktora sorduğumda verilen ağrı kesicilerin etkisi olduğunu söylediğinde yüreğime soğuk su serpmişti. Bir şey oldu korkusuyla gidip gelmiştim bütün gece boyu doktorun yanına. En sonunda o da kovmuştu beni odadan. '' İçerideki kızı çok sevdiğini anlıyorum genç adam ancak odama gidip gelerek kızı uyandıramazsın. Şu an iyi, tedavisi de uygulanıyor. Yarın olunca ilaçların etkisi geçer ve uyanır. '' dediğinde gülümsedi ardından kibarca odadan kovdu. Kantinden yiyecek bir şeyler alıp odaya çıktıktan sonra herkese almalarını söyledim. Yiyecekleri aldılar ve teşekkür ettikten sonra hep beraber yemeye başladık. Yemek faslı bittikten sonra odayı toparladık ve herkes bir köşeye çekildi. Büge'yi bırakmak istemediğim için yattığı sedyenin yanına koltuğu çekmiştim gece. Koltuğu ona yaklaştırıp elini tuttum. Odadakiler biliyorlardı aramızdakileri ancak Pamir bilmiyor olacaktı ki sinirle koluma vurdu. Ona döndüğümde kafasıyla kapıyı gösterdi ve odadan çıktık. Tam benle konuşacakken koridorun başındaki Melih'i gördüm. Elinde çiçeklerle buraya doğru geliyordu. Bügeyle aramızdaki olaylar bir nevi bu gereksiz yüzünden alevlenmişti. Pamir'e Melih'i gösterdiğimde arkasını döndü. Melih'i gördüğü gibi saldırı moduna aldı kendini, benim gibi. Hızlıca Melih'in suratına yumruğu vurup düşürdükten sonra vurmaya devam ettim. Bizimkiler ayırmaya çalışırken hiçbir şey görmüyordum. Melih'ten başka hiçbir şeye odaklanmamıştım. Ben Melih'e vururken Berne yanıma gelip bağırdığında ancak durabildim. '' Bırak artık şunu. Büge uyandı ve senin adını sayıkladı. '' |
0% |