@aybukeservi
|
Bölüm Şarkısı: İkiye On Kala - Olmuyor Böyle Büge Keden Kulağıma gelen derin seslerle gözlerimi açmak zorunda kaldım. Gözlerimi açıp baktığımda yanımdaki sedyede İriz'in yattığını gördüm. Berne koltukta oturuyor, elindeki telefonla ilgileniyordu. '' Berne, Oykun nerede? '' Berne sesim duyar duymaz yanıma geldi hemen. '' Güzelim, nasılsın? Ağrın var mı, bir yerin ağrıyor mu? '' Endişeyle bana soru sorduğunda gülümsemeye çalıştım ona. '' İyiyim, sadece az biraz ağrım var. İriz nasıl, Oykun nerede? '' '' İriz iyi, sadece uyuyor şu an. Diğerleri dışarıdalar, çağırayım ister misin? Buraya gelsinler hemen. '' Kafamı salladım sorusu üzerine. Kapıyı açıp dışarı çıktığında, dışarıdan gelen sesler kavga olduğunu belli ediyordu. Kapıdan dışarı bakacakken başım döndü. Kafamı tutarak yatağa yattığımda kafama koydukları sargı bezine değdi elim. O esnada Oykun başta olmak üzere, bizimkiler içeri doluştular. Oykun hızla yanıma geldiğinde elimi tuttu. Tutmasına izin verdim ancak hemen elimi geri çektim. Elimi çektiğimde yüzüme baktı. Göz altlarında kendini belli eden halkalar uyumadığını gösteriyordu. Sanki karşımda elinden oyuncağı alınmış küçük bir çocuk duruyordu. Gözlerini kısarak bana baktı ama ben hemen içeridekilere döndüğümde onlarında bana baktıklarını fark ettim. '' Ne var be? Alt tarafı kafamızı çarpıp kaza geçirdik. Cin çarpmış gibi bakıyorsunuz. İriz de hasta, o da kaza geçirdi. Ona baksanıza, ne bana bakıyorsunuz tek? '' Kızmamın üzerine herkes bir yer bulup oturduktan sonra kendi halinde takılmaya başladı. Sadece Oykun bana bakıyordu odanın içinde şu an. Sedyenin yanına çekilen koltuğa oturmuş, karşısında yatan bana sanki değerli bir mücevher gibiymişim bakıyordu. Kafamı ne bakıyorsun anlamında salladığımda güldü. O sırada kapı tıklatılıp, kapıdan içeri hastane polisleri girdi. '' Oykun Fahat, Pamir Akın, Barın Beken buradalar mı? '' '' Buyrun Memur Bey. Oykun Fahat benim. '' '' Biraz önce yaşananlardan dolayı ifade vermeniz gerekiyor Beyefendi. Bizimle aşağıya kadar geleceksiniz. '' Çocuklar bir şey demeden kapıdan çıktılar. İrizle şok içinde Berne'ye döndüğümüzde sadece tek dediği şey '' Melih. '' oldu. Sonra da çocukları beklemeye başladık. Çocuklar geldiklerinde Oykun'a baktığımda bana döndü. Gülümsemesine karşılık veremedim. Bana yalan söylemesini sindiremiyordum. Baştan söylese bana anlardım onu. Boşuna sevdim dememiştim ki. İnsan severse, karşısındakinin affedilebilir hatalarını affederdi. Ya da ne bileyim, ona yardım ederdi, empati kurardı. Bunları anlamadığı gibi bana da anlatmaya çalışmamıştı. Yolun başında bana yalan söylemeyi seçmişti. Bana bakmayı kesip önüne döndü büyük bir moral bozukluğuyla. Bana yalan söylemeseydi böyle olmayacaktık. Belki şu an istediğimiz bir yerde konuşuyor olurduk. Kendi şansını kendi kaybetmişti bana yalan söyleyerek. Ortamda dönen muhabbeti dinlemeye başladım. '' Akşam üzeri taburcu oluyormuşsunuz ama bugün uyumamamız gerekiyormuş. Yani bu demek oluyor ki... '' Pamir, Barın'ın cümlesini kesip kendi devam ettirdi. '' Gördüğünüz bütün şahıslar bugün sizde kızlar. '' Güldük bunu demesiyle. Gerçekten çok iyi bir arkadaştı Pamir. Küçüklüğümüzde bir olay yüzünden bize cephe alan çocuklardan korumuştu bizi. Hem aileler yakındı hem de bize küçükken abilik taslıyordu. '' Biz hastayız. O yüzden bütün ev işleri sizde. Onu göze alarak gelin geliyorsanız. '' Konuşmaya girmemle gözler bana döndüğünde şirince gülümsedim. Tam o sırada Oykun'un bana baktığını gördüm ve gülümsemem silindi yüzümden. İkimiz için öğle yemeği gelince diğerleri yemek yemeye gittiler bunlar tuzsuz olduğu için. Odada Barın, İriz, Oykun ve ben kalmıştık. İriz yemeğini yeyip koridorda Barınla dolaşmaya çıkınca Oykunla tek kaldık odada. Yemeğimi yerken Oykun'un söze girmesiyle ona döndüm. '' Seni ilk gördüğümde dudaklarına kondurduğun tebessümün denizdeki suların kıyaya vurması gibi kalbime vurdu. Mavilerinle bana ilk defa baktığında kendimi gecenin karanlığında okyanusa düşen yıldızlar gibi hissettim. '' Giz olarak yazışırken dediğim gibi kelimelerini gerçekten sihirli kullanıyordu. Dediğine mutlaka bir anlam yükleyerek söylüyordu. Kedine hayran bırakıyordu konuşmasıyla. Hiç kafamı kaldırmadan dinlemeye devam ettim. '' Devamında hep seni görmek istedim. Yeniden bana gülümsemeni, göz göze gelmemizi ve daha bir çok şeyi istedim yeniden. Bugüne kadar düşünmediğim hayalleri seninle kurdum. Baştan bilseydim, tahmin etseydim seninle bir yola gireceğimizi böyle yapmazdım.'' '' Sen bana değil, kendine güvenememişsin Oykun. Bizim olma ihtimalimize güvenememişsin. Gelseydin bana '' Seninle konuşmak istiyorum, bir yola başlamak istiyorum. '' deseydin denerdik en azından. Birbirimize bir şans verirdik. '' Oykun'a baktığımda benimle konuşurken yüzünün aşağı doğru eğik olduğunu gördüm. Bana bakmaya utanıyor gibiydi. Konuşmaya başladığımda kafasını kaldırdı birden. Sanki kırılgan bir serçe gibiymişim dikkat ederek bakıyordu şu an. '' Bana böyle bakmanla beni tutuşturup kül ediyorsun. Anlam dolu bakıyorsun gözlerime ama elimden bir şey gelmiyor. Sana yalan söyleyerek ya da olayı gizleyerek büyük eşeklik ettiğimi biliyorum. O yüzden bırak gözlerine bakmayı, yüzüne bakmaya bile utanıyorum. '' Sözlerini bitirmesiyle önümdeki masayı ittim biraz. Hemen gelip yana çekti masayı ve sedyeye vurduğumu gördü. Gözlerime baktığında kaatıp açtığımda yanıma gelip oturdu. Elimi tutmak ister gibi baktığında izin verdim. Çekinerek ellerime uzandı ve tuttu. '' Sen bana bakarken canımdan can gitmiyor mu zannediyorsun? Karşımda bana baktığım zaman kendimi kaybediyorum ben Oykun. Sen beni severken, ben seni severken uzak kalmak kolay mı zannediyorsun? '' '' Şimdi bana söz ver. Bir daha aramızda asla yalan, sır olmayacak. Her daim birbirimize güveneceğiz, her şeyimizi anlatacağız. Yoksa aramızdaki güven duvarı kurulmadan tamamiyle yıkılır. '' '' Söz veriyorum Büge. İlişkimiz üzerine sana söz veriyorum ki her şeyi anlatacağım. Bir daha seni kaybetmeye dayanamam, göze alamam. Sana kavuşmuşken bir daha seninle sınanmak istemiyorum. '' Cümlesinin bitmesiyle sarılmak için gözlerime baktı. Kedinin ciğere baktığı gibi hemde... Güldüm ve o sarılmadan ben ona sarıldım. Saniyeler sonra ellerini sırtımda hissettiğimde sımsıkı sarıldı bana. Sanki böyle içine katmak ister gibi sarıldı. Etraftaki kötülüklerden korumak ister gibi sarıldı... Biz sarılırken kapı açıldı ve bütün ekip içeri doluşmaya başladı. En önde İriz vardı ve bizi gördüğünde kıza hasta haliyle az daha inme inecekti. İriz'in arkasından sırasıyla Barın, Berne ve en son da Pamir girdiğinde Pamir kadar kimse şok olmamıştı. Pamir Bey, içeri girer girmez ' Noluyo lan! ' diye bağırıp adeta Oykun'un üzerine çullandı. Zavallım, Pamirle birlikte sedyeden düştüler aşağıya. Noldu diye bakacakken birden başıma ağrı saplanmasıyla yatağa geri yattım. Berne o sırada hemen yanıma koştu ve su verdi bana. Ardından yastığımı düzelterek yanımda bekledi. Biraz boğuşmalarından sonraki sonuç şöyleydi; Oykun'un suratında çizikler vardı ve dudağı patlamıştı, Pamir'in ise sadece beli morarmıştı yere düştüğünden dolayı. En sonunda ayrıldıklarında Oykun benim yanıma otururken, Pamir'i en uzak köşeye attık. Pamir çocuğa öyle bir bakıyordu ki, sanki bir daha kavga edecekmiş, öldürecekmiş gibi bakıyordu. Nihayet hepsi yerlerine oturduklarında derin bir nefes aldık. Hasta, kaza geçirmiş halimle beni bunaltmışlardı resmen hastane yatağında. Odada yankılanan sesle herkes Oykun'a döndüğünde telefonu alıp baktı. Hızlıca kafasını kaldırıp bana baktığında kötü bir şey olduğunu anladım. |
0% |