@aybukeservi
|
Bölüm Şarkısı: Can Ozan - Toprak Yağmura Oykun Fahat Büge beni itip içeri kaçtığında anlamadım ilk önce olan biteni. Aradan birkaç saniye geçtikten sonra ancak idrak edebildim. Anın büyüsüne kapılarak ona yakınlaşmıştım. Olanları düşünce çok berbat hissettim. Onun iznini almam gerektiğini biliyordum en başından beridir ancak... Bu durumda gerçekten ne denirdi bilmiyorum. Kendimi anın büyüsüne kaptırdım desem, herkes böyle yapsa bize ne olurdu diyecekler ki, haklılar. Hiç kimse, hiçbir şeyden anın büyüsüne kapıldım diyerek kendini sıyıramaz. Anın büyüsüne kapıldım öptüm, anın büyüsüne kapıldım öldürdümle aynı anlama gelirdi. Anın büyüsünü insanların bulduğu bahaneydi bence. Tabii ki istisnai durumlarda geçerli bu. İki kişininde onayı olan bir şey gerçekleşmişse istektir bu. Ama birisinin onayı olmadan gerçekleşmişse o zaman rahatsız etmeye girerdi. Bunu asla yapmak istemezdim ben. Aradan birkaç dakika geçtikten sonra içeri girdim. Büge'ye baktığımda koltuklarda oturup İriz'e konuşurken gördüm onu. Gülümsemesi denizlerden kumsala vuran dalgalar gibi büyüdü her geçen saniye. Bu sefer beni gördüğünde silmedi yüzünden gülümsemesini. Daha da büyüttü ve gözler önüne serdi güzelliğini. Ben de ona gülerek yaklaştım ve saçlarına öpücük kondurdum. Bununla birlikte gözlerinde sanki parlayan yıldızlar var gibi bana baktı. Koltuğa oturup yerdeki gitarımı aldım. Geçenlerde dinlediğim şarkıyı çalmayı düşünüyordum. Bu sırada Büge herkesi susturdu ' Oykun gitar çalacak. ' diye. Bu yaptığına güldüm. Beni önemsiyordu ve duygularınızı ön planda tutuyordu. '' Yalın - Kalp Sancım. Belki biliyorsunuz ya da duymuşsunuzdur. Geçenlerde dinlerken aklıma Büge geldi. O yüzden bu şarkı daha bir anlamlandı benim için. '' Nakarata girdiğimde Büge'nin sesini işittim. Kafamı kaldırıp baktığımda bana eşlik ettiğini gördüm. Şarkının devamını beraber söyledik, birbirimize gülerek. ' ...Ah benim sevgili kalp sancım... ' ' ...Birinin kalbi kıyılara vurdu... ' Bu sözleri dinlediğimde gerçekten de Büge'yi düşünmüştüm. Kalp sancısı veriyordu ama bir taraftan da o sancıyı dindiren en güzel melodiydi kulaklarımda. Melodisini işittiğimde sancım azalıyor, kalbim yanıyordu. Devamında birkaç şarkı daha söyledikten sonra gitar faslını kapattık. Bilgisayardan bir film açtıktan sonra herkes koltuklara kuruldu ve filmi izlemeye başladık. Bilerek romantik komedi filmi açmışlardı. Hem gülüyor hem de çiftlerin romantikliklerinin dibine görüyorduk. Klişeleri sevmezdik biz. Korku filmi açalım da kızlar bize sarılsın demezdik, bizim kızlar korkup mısırların havaya saçacak kızlar değillerdi. Burada öylesine söylüyordum bu sözlerimi. Onlar da korkuyordur elbette ama bilerek yapan çok kişi vardı bu numarayı. Sahne gelsin de erkek arkadaşıma sarılayım ya da sahne gelsin de kız arkadaşım bana sarılsın düşüncesine sahip çok insan vardı. Filmden sonra kızlar acıktıklarını söylediklerinde bu sefer ben mutfağa girdim. Ailelerden ayrı kalınca yemek yapmayı öğreniyordu insan. Kızlar için çorba yaparken bizimkilere de patates kızartması ve köfte yaptım. Yemekleri hazırlarken yanımdan gelen çekim sesiyle o tarafa döndüm. Büge elinde telefonunu tutuyordu ve büyük ihtimalle benim resmimi çekmişti. Gülerek bana bakıyordu. Bu gülümsemesine hayrandım ben. Gözlerinin içini parıldayarak gülüyordu çünkü. Telefonunun ekranının bana çevirdiğinde galeriye girdi. Ardından son çektiği resimlere baktığımda benim resmimi gördüm. Yemek yaparken beni çekmişti tahmin ettiğim gibi. '' Burada çok yakışıklı ve hamarat çıkmışsınız Beyefendi. Bu hamaratlık halis midir? '' diye sordu gülerek. '' Anneden gelmedir, genetik yani. Ayırca yakışıklı olduğumu kabul ediyorsun ha? '' Kafasını salladı gülerek sorduğum sorunun üzerine. Ardından kafasını eğerek çorbayı kokladı. Misler gibi kokuyordu gerçekten de. Aç olmamama rağmen benim bile karnımı acıktırmıştı. Kafasını eğdiğinde saçlarından gelen mis kokusunu içime çektim. Yasemin Çiçeği gibi kokuyordu. Öylesine naif, öylesine kusursuz ve kendine has bir kokusu vardı ki... Kendisine hayran bırakıyordu. Bana özel, bana güzel ve bana saklı olmasını istiyordum. Bana döndüğünde ona baktım. Kafasını salladı önce, sonra baktı bana öylece. Güzelliğine ve bakışına dayanamadığım için ona sarıldım aniden. Sarılışıma karşılık verince ikimizde güldük. Ocaktan gelen cızırtı sesiyle oraya döndüğümde çorbanın az biraz taştığını gördüm ve hemen Büge'den ayrılıp ocağa gittim. Tencereyi ocaktan alıp yana koydum ve batırdığım yerleri temizledim. Büge'yi ısrarlarıma rağmen bir türlü içeri gönderemediğimde bana yardım etmek istediğini söyledi. Kaza geçirdiğini ve iş yapmamasını gerektiğine dair ısrarlarıma kayıtsız kalarak bana yardım etti. Beraber sofrayı kurduğumuzda içeridekileri çağırdık ve yemeğe başladık. Yemekten sonra ki saat şu an 22.00'dı ve sabaha çok vardı. Bunun için bizimkilerle konuştuktan sonra gün planı sunduk ortaya. Planların arasında oyun oynamak, film izlemek, yemek yemek ve müzik dinlemek vardı. Şarkıları ben söyleyecektim, hazır canlı eleman buldukları için beni kurban seçmişlerdi. Sonrasında da zaman geçirdikçe düşünürüz demişlerdi ve şu an koltuklarda yeniden film izliyorduk. Bu sefer erkeklerin ve kızların kararıyla aksiyon filminde karar kıldık. Buna şaşırmıştık ama Berne'den alışıktık. Çünkü her film akşamı yaptığımızda Berne mutlaka aksiyon filmlerini seçerdi. Romantik takılan bir tip değildi bizim kızlar yani. Filme yaklaşık 2 saat ayırdıktan sonra niahyet gece yarısı olduğunda oyun oynamaya karar verdik. Kelime Bulmaca oynatacaktık. Herkes çiftli grup olmuştu, Büge'yle ben, İriz'le Barın ve Berne'yle Pamir olmuşlardı. Buna Pamir ilk başta karşı çıkmıştı ama Berne'de ona geldiğinde bir şey söyleyememişti. İlk biz başlayacaktık. Kartı elime alıp baktığımda ' Sokak ' kelimesini gördüm. Büge'ye döndüğümde başla işareti verdiğinde anlatmaya başladım. '' Beni gördüğün yer? '' '' Sokak. '' '' Seninle karşılaştığımız mevsim? '' '' Sonbahar. '' '' Seninle iletişim şeklimiz? '' '' Sosyal Medya. '' Süre dolduğunda 12 kelime bilmiştik. Bunun sevinciyle Büge'yle birbirimize sarıldığımızda ortamda yalancı br öksürük sesi duyuldu. Ardından da sahibinin sesini duyduk. '' Aile var lan burada, aile. '' '' 6 tane üniversiteliden mi bahsediyorsun kardeşim? '' Barın cevap verdiğinde Pamir ona döndü. Güldü ve ardından söylendi. '' Dediğin 6 üniversiteli yakınlaşmaya başladılar yalnız. Belki de aile olacağız kardeşlik nereden biliyorsun? Müneccim misin? '' diye sorduğunda herkes güldü. '' Evet kardeşim, müneccimim. Hatta müneccimlikte mastır yaptım, kahve falına baktırırsan bedavaya getiririm. '' dediğinde hayretle baktım Barın'a. Normal değildi kesinlikle. Oyunu da bitirdikten saatin biraz geç olmasıyla herkes odalarına çekildi. İki tane boş misafir odası bulunuyordu evlerde. Oturma odasında Bügeyle ben kalmıştık. Barın ve İriz bir odada, Pamir ve Berne bir odada kalacaklardı. Büge'nin öğlen isteği üzerine gitarımı alıp yatakta otururken ona özel bir şarkı söyledim. Hem Pamir'den çekiniyordum hem de herkesin önünde itiraf etmeye utanıyordum. Pamir sonuçta birlikte büyüdüğü abisi gibiydi Bügeler'in. '' Bu sıralar çok sevilen şarkılardan birisini çalacağım. Klişe bulursun ya da alışılmış ama benim için yeri başkadır. '' dediğimde hemen çal dediğinde güldüm ve şarkıya başladım. '' ...İmkansız gibi görünen bu mesele... '' '' ...İmkansız gibi görünen bu mesele... '' İmkansızı başarmıştık belki de. Kaderimize yazıldığı gibi birbirimizi koskoca dünyada bulmuştuk. Bunu biz bilemezdik sonuçta. Ancak birlikte geçireceğimiz zamanlar gösterirdi bunu bize. |
0% |