@aybukeservi
|
Bölüm Şarkısı: Mavi Gri - İlaç Ol Yaralarıma Oykun Fahat Bir insanın sevgisine paha biçilmezdi. Kalbi kimi seçerse ona duygu besler, ondan bir şeyler beklerdi. Bu insanın elinde olan bir şey değil ki... Bir saniye dur kalbim, başkasını seveyim mi diyeceksin yoksa kalbim sen kendine başka bir kalp seç ben ona gideyim mi diyeceksin? İnsanlar bunu algılamıyordu. Kalp her kime karşı atarsa O'nda hayat bulur, bir tek O'na giderdi... Melih de karşıma geçmiş, Büge'den ayrılacaksın diyordu bana. Bu kalbe ben koymadım ki Büge'nin sevgisini. Kalbim kendine onu seçtiğinde ben zaten aradan çıkmış oluyordum. Onun sevgisine karşılık mı verecek yoksa onu terk edecek mi diye bekliyordum sadece. Melih'e bakmayı kesip kantin kapısına baktığımda önde Büge, arkasında bizim kızlar geliyorlardı buraya doğru. Hem de sinirli bir şekilde geliyorlardı. Barın'a döndüğümde kızları görmüş olacak ki, '' İşte şimdi bittin sen. '' dediğini duydum. Büge yanıma gelip bana gülümsediğinde anlamazcasına baktım. Karşısına döndüğünde dudaklarındaki gülümseme silindi ve gözlerindeki mutluluk yerini ateş püskürten gözlere bıraktı. '' Sen ne hakla hala yanımıza gelebiliyorsun? Hangi yüzle benim karşıma çıkabiliyorsun? '' dediğinde Melih ona baktığında bağırdım. '' O gözlerinin yuvalarıyla olan bağını koparttırma bana. Çek gözleri lan Büge'den. '' deyince bu sefer bana döndü. '' Ne diyon lan sen, Mekan Bebesi? '' '' Senin anlayacağın dilden konuşayım o zaman. O gözlerini Büge'den çekeceksin yoksa çekmediğin her bir salise için gözlerini tekrar tekrar yuvalarından söker, sana yediririm. '' dediğimde yüzünün rengi attı. '' Ben Büge'yle muhattap oluyorum. Sen benim sevgilimsin. Ne diye bu bebeyle geziyorsun ortalıkta? '' dediğinde sinirden kızardı Büge. '' Sanane ya, sanane. Ne karışıyorsun ManKafa. Sen beni, arkadaşım dediğim gerizekalıyla aldatmadan önce düşünecektin. Şimdi siktir git, kendi çöplüğünde kabadayılık yap. '' '' Zilin sesini duydunuz. Çöplüğünüze Horoz Bey. Herkesin kendi çöplüğünde borusunu öttürür. Burası da bizim çöplüğümüz olduğuna göre, senin borun burada ötmez. '' Yumruğunu kaldırıp bana vuracakken nereden geldiğini fark etmediği yumruk yüzüne indi. Dengesini kaybedip yere kapaklandığında etraftakiler başımıza üşüştü. Yan tarafıma baktığımda o yumruğun sahibinin Büge olduğunu gördüm. Kavgaya karıştı diye ceza alacaktı kesin. Ben bu yüzden elimi sürmemiştim bu gerizekalıya. Yoksa bende bilirim kafayı gömüp dünyanın kaç bucak olduğunu göstermeyi. Büge sırf ilişkimizi korumak ve kendisinin düştüğü haksız konumdan kurtarmak için böyle yapıyordu. Kendini ön plana atarak her zorluğa tek başıma göğüs gererim diyordu ama öyle olmazdı. Bir çift ilişki yaşıyorsa mutlaka ikisi de üzerine düşen görevi yapmak mecburiyetindelerdi. Mutlulukta, kavgada, sağlıkta her daim yana yana olmak gerekirdi. Dersler bugün erkenden bittiği için kolundan tutarak kantinden dışarı çıkardım Büge'yi. Arkamızdan da diğerleri geldiğinde hep beraber arabalara bindikten sonra kafeye gittik ve oturduk. Kahve söyledikten sonra olayı konuşmaya başladığımızda sinirlerim gerildi yeniden. O çocuk her karşıma çıktığında benim sinirlerim tepeme çıkıyor ve sakin kalamıyordum. Bir türlü hayatımızdan defolup gitmiyordu. Karşıma geçip benimle konuştuğunda Büge'ye yaptıklarını ve Büge'nin bana her baktığında gözlerinde oluşan korku kırıntılarını bir türlü yok edemediğimi hatırlıyordum. Ama sen dur, ben senin foyalarını bir bir ortaya dökmezsem bana Oykun demesinler. '' Oykun, telefonun çalıyor. Duymuyor musun sesini? '' Büge kolumu dürterek seslendiğinde ancak duydum. ''Pardon'' diyerek telefona baktığımda Mert'in aradığını gördüm ve açtım. '' Buyur kardeşim, kötü bir şey yoktur umarım? '' dediğimde '' Kötü bir şey yok. Oykun ben sana bir şey soracaktım abi. Siz dün Pamir'e dediniz ya gel bizle kirayı bölüş, beraber oturalım diye. '' dediğinde 'Evet' dedim. '' Benim ev sahibi eşyaları kapıya koymuş. Bu mevsimde de gidecek yer bulamadım. Sizinle kalsam ben bir süreliğine. Bütün her şeyi bölüşürüz, sıkıntı çıkarmam size. '' dedi. Barın'ı yanıma çağırdım ve ona da söyledim. Eve geldiğimizde konuşalım deyip sohbeti bitirdim. Kafede sıkılıp eve geçtiğimizde kızlar kendi evlerine gittiler. Eve girdiğimizde Mert'i aradım ve bize çağırdım. Geldiğinde oturup konuşmaya başladık. '' Senin başına gelen olay neydi? Yani niye böyle yaptı ev sahibi? '' dediğimde anlatmaya başladı. '' Kirayı ödeyemedim ama şöyle bir konu var. Annem memlekette kalıyor, babam sizlere ömür. Ona yolluyorum maaşın bir kısmını. Hem çalışıyor hem okuyorum anlayacağınız. '' '' Allah rahmet eylesin kardeşim. '' dediğimizde başını salladı ve devam etti. '' Hal böyle olunca eskiden yetişen para şu an yetmez oldu. Anneme gönderdiğim paraya bir şey diyemem kadın beni bu yaşa kadar getirmiş. Ama ortalığının halini siz de görüyorsunuz. Her şey almış başını gitmiş. Ben buna nasıl para yetireyim abi? Kira, faturalar, evin ihtiyaçları falan derken baya açılıyorum. Olur derseniz en azından birkaç tane dertten kurtarmış olursunuz beni. '' Barın'a baktığımda kafasını salladı sadece. Zaten buraya gelmeden önce bizimkilerle de konuşmuştuk. Onlarda eğer Gonca isterse beraber yaşayabileceklerini düşündüklerini söyledi. Yani anlayacağımız erkekler bir evde, kızlar bir evde kalmaya doğru gidiyorduk. '' Kapımız her aman sana açık Mert. Ne zaman istersen buyur gel evine. '' dediğimizde mutlulukla kalkıp bize sarıldı. '' Beni koskocaman derdimden kurtardınız. Allah sizi de dertlerinizden kurtarsın. '' diye dua etti bize. Pamir bugün evindeki eşyalarını toplamaya başlayacaktı. O yüzden bizde değildi ama onun yerine Mert vardı. O da bize kardeş gibi olmuştu. Gonca'ya yakın olduğuna göre demek ki baya zorlu sınavlardan geçmişti. Yeni tanıştığınız insandan kardeş mi olunur diye sorarlar ama insanlar birbirlerine güven sağladıktan sonra kimsenin bir şey demeye hakkı yoktu. Biz bir şey demeyip ona evimizi açtıktan sonra hiç kimse karışamazdı bize. Çocuklara söyleyerek odama çıktığımda telefonu aldım ve Büge'ye mesaja attım. Oykun: Mert eşyalarını toparladıktan sonra bize taşınıyor. Taşınma olayı noldu Gonca'nın? Büge: İtiraz etti başta ama hallettim. Git gide büyüyoruz, farkında mısın?
Oykun: Evet, siz hayatımıza girdikten sonra hayatımız renklendi. Renklerimiz birbirilerine karıştı ve aynımız olduk.
Büge: Buraya kendinize göre cümle eklemediniz Şair Bey?
Oykun: Hanımefendinin sözleriyle çok mesut olduğumdan kafa kalmıyor.
Büge: Bayadır muhattap olmuyoruz?
Oykun: Muhattap olmamak ne demek, neler diyorsunuz böyle? Seni görmediğim her salisede gözlerimden yüreğime bir damla kan düşüyor. Gözlerim seni göremediğimde arıyor, soruyor. Korkmaya başladığındaysa ağrı olarak dönüyor. Beni kendinden mahrum bırakmaya utanmıyor musun sen?
Büge: Ne zaman görmüyorsun sen beni? Günün 24 saati beraberiz. Ha lavaboya gittiğimde görmezsen o ayrı konu. Onda da bir zahmet ayrıl.
Oykun: Sen nere, ben oraya. Kuyruğun misali peşindeyim Büge Hanım. Bir sevgili, sevdiği kadın nereye giderse oraya gider. Ondan bir saniye bile ayrılmaz. Ayrılmaz ki akbabalar başına üşüşmesin.
Büge: O kargaları her türlü kovalarım. Sen bana güven ve düşünme. Yarın pikniğe gidelim mi beraber? Kafamız açılır, düşüncelerimiz dağılır biraz.
Oykun: Erkekler açısından sıkıntı yok, gidebiliriz. Kızlara da uyarsa ayarlayalım, erkenden kalkalım.
Büge: O zaman yarın pikniğe gidiyoruz...
Akşamın bir saati piknik organize ediyorduk. Ve o pikniğe yarın gidecektik. Gittiğimizde neler olacak, artık Allah bilir... |
0% |