Yeni Üyelik
39.
Bölüm

39.Bölüm-YOL

@aybukeservi

Bölüm Şarkısı: Can Kazaz - Bunca Yıl

Oykun Fahat

Büge'yle yaptığımız piknik planından sonra çocuklara konuşmamızı anlattım. Sabah pikniğe gideceğimizi için erken kalkmalarını söylediğimde ilk başta yorgunuz falan dediler. Ama finallerden önce son kez dışarı çıkışımız olduğunu hatırladıklarında kabul ettiler.

Sabah erkeden kalktığımda birkaç atıştırmalık hazırladım evden götürülecebilecek. Sandviç, meyve suyu, kahvaltılıklar gibi temel eşyalarını aldıktan sonra Büge'ye ne götürelim diye sormak için mesaj attım.

 

Oykun: Günaydın Güzel Göz. Kalkmanız gerek artık.

Sen neler koyacaksın çantaya? Ona göre ben de alayım.

 

Büge: Örtü, çatal, kaşık, bıçak, bardak falan koyacağım.

Tuz, su falan onları koydum zaten ama yol üstünde markete uğramak lazım.

Mangal kömürü, sebzeler, çekirdek, cips falan onlar yok bizde.

 

Oykun: Tamamdır, onları alırız. Bir de mangal kömürü...

 

Büge: Aynen Sevgilim, ben şimdi çıkıyorum. Kendime gelip uyanmam gerekiyor.

 

Oykun: O sevgilin seni göğünün en kuytu köşesinde,

Kimseye orada olduğunu belli etmeden saklar...

 

Sabah sabah yine sevgi ayarlarımla oynayıp gitmişti. Sonrada bana diyor ki, '' Bakıyorum da şair tarafınız yine aktif Oykun Bey. '' Dalga geçmek için mi söylüyor yoksa gerçekten yaptıklarının farkında mı değil mi emin olamıyorum.

Diğerlerini de kaldırıp el birliğiyle işleri hallettikten sonra kızlara mesaj attım çıkmaları için. Son kez bir şey unuttuk mu diye etrafa baktığımızda okey takımını unuttuğumuzu gördüm. Onu da alıp çantaya attıktan sonra kapıyı kilitleyerek evden çıktık.

Aşağı indiğimizde kızlar daha inmemişlerdi. Saate baktığımda 08.00'ı gösterdiğini gördüm. Bu saatte Barın'ı hiç kimse uyandıramazdı, top patlasan uyanmazdı yani. Sırf hep beraber vakit geçireceğiz diye kalkmıştı.

Bügeler'in aşağı inmesiyle İriz'in arabasını aldığımda Gonca, Mert ve Büge'yle yolculuğa başladık. İrizler de, Barın'ın arabasıyla arkamızdan bizi takip edeceklerdi. Biraz yolumuz vardı, şehrin dışında sessiz bir yer seçmiştik.

Markete gelmemizle herkes bir reyondan malzemeleri almayı üstlendikten sonra dağıldığında Büge'yle bana sebze ve et reyonu düşmüştü. En azından yiyeceğimizi bilerek alacaktık ne alacaksak.

Sebze bölümüne gittiğimizde Büge'nin istediklerinden bize yetecek kadar aldık. Reyonlardakileri görünce canımız çektiği için dayanamayıp yazılı olmayan şeylerden de almıştık birkaç tane.

Reyondan tam çıkacakken Büge'yle tanışmadan önce yaşadığımız kazanın aynısını yine yaşamıştık Barınla. Bu sefer başrolümüz farklıydı, o rolü İriz üstlenmişti ve Barın'ı geri geri yürümek zorunda bırakan oydu.

Barın en sonunda tam bana çarpacakken, arabayı vurdum ona hafifçe. İrkilerek arkasını döndüğünde '' Manyak Kız, insanların üstüne çıkarttın beni. Ne yapacağım ben şim- '' diyecekken bana döndü ve durdu birden.

'' Lan siz miydiniz? Ben de bir başkası zannedip üstüne haklısınız mevzusunu döndürecektim. '' dediğinde gidip sırtına vurdum. '' Oğlum ben sana demiyor muyum marketteyken önüne bak diye. Geçen yaptın, onda da Büge'yle çarpıştık. '' dediğimde hepimiz güldük.

Ardından market arabasıyla bize çarpıp kaçtığında reyonların birine girecekti ki İriz onu tuttu son anda. İriz, Barın'a kızarak alacaklarını almaya gittiklerinde onları kendi hallerine bırakıp kendi alacaklarımızı almaya devam ettik.

En son et bölümüne gittiğimizde alacaklarımızı aldık ama yanımızda adeta küçük bir çocuk olduğunu unutmuştuk. Barın'ın tavukların her çeşidinden, sucuklardan, sosislerden falan istemesiyle hepsini aldığından buradan çıkışın zor olacağını anlayıp kollarından tutarak adeta sürükledik onu marketin içinde.

Sonunda almamız gerekenlerin hepsini aldıktan sonra çocuklarla ortada buluştuk ve kasaya geçtik. 3 tane market arabasını ağzına kadar doldurmuştuk tıka basa. Hepimizin arabalarının içindeki malzemelerin tutarını ödemek için neredeyse cüzdanlarımızı birleştirmemiz gerekiyordu.

Kartla ödeme yaptıktan sonra yine aynı düzende arabalara bindiğimizde yola devam ettik. O sırada Büge yanımda hem bana yardım ederek konuşuyor hem de çektiği fotoğrafları paylaşmakla uğraşıyordu.

bugekedn: Avuçlarında Şarkıları Yaşatan Adam. Onları yaşattığın gibi, Bizi de yaşat...

Yolun yarısında yorulduğumdan dolayı arabayı Mert'e teslim ettim. Yolun geri kalanında Büge'nin dizine yattığımda elini saçlarımın arasına daldırdı ve yavaş yavaş masaj yapmaya başladı. Elleri saçlarımın arasında gezindikçe rahatladığımı hissediyordum. Sanki üzerime büyük bir sakinlik çökmüştü.

Büge eğilip başımın üstünden öptüğünde kafamı kaldırıp ona gülümseyip göğsüne yattım bu sefer ondan izin alarak. Gözlerimi kapatıp tam uykuya dalacakken Mert'in sertçe frene basmasıyla sinirlenerek ne olduğuna bakmak için oturur pozisyona geldim.

İlk önce Barın'ın arabasını gördüm önde. Sonrada direksiyonda Pamir'i fark ettiğimde sarsılmamızın asıl nedenini anlamış oldum. Bu çocuk yüzünden bir gün kaza geçirip ölmezsek iyiydi.

Mert, arabayı yeniden çalıştırmadan önce telefondan gideceğimiz yerin konumunu ayarladım ve telefonu verdim. Şelale'ye doğru arabayı sürdüğünde Büge'ye sarıldım. Oraya gitmeyi düşünmüştük, daha doğrusu Büge'nin aklına gelmişti. Çünkü son gittiğimizde dolaşırken çok güzel şelale görmüştük. Şelale'ye yaklaştığımızda, kayaların arasından öyle muntazam bir güzellikte aşağıya akıyordu ki...

Büge'yle gittiğimiz demirlerin aşağısı uçurumdu ama biraz ilerisinde çok güzel ve düzlük bir alan vardı. Orada ormanın arasında şelale vardı ve muhteşemdi. Hem sessiz, sakin hem de çok fazla insan hatta hiç kimse bilmezdi orayı.

Piknik yapacağımız yere yakın koymuştuk arabayı. Malzemelerden bazılarını alarak arabadan indiğimizde Şelale'nin sesi duyuldu derinden. Şu an piknik yapılacak hava değildi ama son boş zamanımız olduğu için değerlendirmeye karar vermiştik.

Örtüyü serip malzemeleri üzerine koyduktan sonra Şelale'ye gittik. Büge'ye elimi uzattığımda ne yapacağımı anlamadı, yine de bana güvenerek elini uzattı. Büge'nin elinden tutarak suya atladığımda dibe daldık.

Su soğuktu ama Büge ne olduğunu anlamadı önce. Aradan zaman geçip su yüzeyine çıktığında bana çemkirdi resmen.

'' Çocuk, ne diye elimden tutup atlıyorsun buz gibi suya. Ya üşütüp hastalanırsak, zatürre olursak. Bak gebertirim seni, bana öyle bakıp durma. Şu an ne yapacağımı bilemezsin. '' dediğinde ona yaklaştım iyice.

'' Ben senin ne yapacağını o kadar iyi biliyorum ki hanımefendi. Nereden biliyorsun diye sorarsan, o senaryoyu bin kere yaşadık biz derim. '' dediğimde kulaklarına kadar kızardı sinirden.

Tam Büge'ye sarılacakken gözüm ileride bir noktaya takıldı. Bir insan silueti gördüğümde önce göz yanılsaması zannettim. Tekrardan baktığımda anlamadım ama elini kaldırıp bana el salladığında neye uğradığımı şaşırdım.

Çocuklara hiç belli etmedim gördüğüm ancak içim içimi kemirdi. Melih olabilir diye düşündüm. Çünkü son karşılaştığımız zaman beni tehdit etmişti. Büge'den ayrılmamı istediği gün okulda tehditler savurup gitmişti.

Ama tek emin olduğum konu, piknik maceramızın ağzımızdan burnumuzdan geleceği şimdiden belli olmuştu.

Loading...
0%