Yeni Üyelik
42.
Bölüm

42.Bölüm-TANIDIK

@aybukeservi

Bölüm Şarkısı: Fatma Turgut - İlkbaharda Kıyamet

Oykun Fahat

Büge'ye mesaj attıktan sonra yataktan kalktım ve kalın bir şeyler giydim. Havalar hem soğumuştu hem de gecenin bir saatinde dışarı çıkıyorduk. Hasta olsam umurumda olmazdı ama Büge beni böyle görürse söylenebilirdi.

Hazırlanıp aşağı indikten sonra Büge'nin de gelmesiyle arabaya bindik. Büge'ye yandan baktığımda ellerini birbirine sürerek ısınmaya çalıştığını fark ettim. Hemen klimayı sıcağa getirdim ve arabanın içinin ısınmasını sağladım.

'' Gecenin bu saatinde neden dışarı çıkıyoruz Oykun, sorabilir miyim sana? ''

'' Aramızda gizli saklı olmayacak dedik Güzel Göz. Sana hayatımın en büyük sırrını, kendime bile anlatamadığım gizemimi anlatmaya gidiyoruz. Sana, benim gözümden bir Oykun anlatacağım... '' dedikten sonra bir daha soru sormadı. Hava soğuktu ve üşüyüp hastalanmasını istemediğim için demirlere geldiğimizde arabadan inmedik. Arabada oturmaya devam ettik.

'' Bundan 14 yıl önce bir çocuk ailesiyle hayatlarında ilk defa memleketlerine gitmeye karar vermişler. Çünkü yıllardır aileleriyle küslermiş ebeveynleri. Gece vakti yola çıktıklarında çocuğu arka koltuğa oturtup yanına da annesi geçtiğinde güle oynaya yolculuğa başlamışlar.

Annesi çocukla oynuyor, aynadan babasına bakarak gülümsüyormuş. Babası ve annesi arasındaki ilişkinin boyutunu bebekliğinden beri bilirmiş çocuk. Etrafında gördüğü boşanan ya da dağılan yuvaların yanında onun ailesi gerçekten kaybedilen nimet gibi gelirmiş ona.

Yolculuklarının 4. saatinde babasının arabanın hızını arttırdığını ve annesinin kapı koluna tutunduğunu farketmiş. Çocuk, araba koltuğunda kemeri bağlı bir şekilde annesinin yanında oturuyormuş ancak annesinin aklında sadece çocuğunu korumak varmış.

Babasıyla annesi aralarında göz teması kurduklarında çocuk konuşmadıları için kötü bir şey olduğunu hissetmiş. Çünkü çocuklarının yanında ellerinden geldiğince çok kelime öğretmek için onunla diyaloğa girerlermiş. Kötü olay olmadıkça onunla konuşarak iletişim kurarlarmış. ''

Derin bir nefes aldığım sırada Büge'nin meraklı gözlerle beni izlediğini gördüm. Bu hâlini görünce buruk bir tebessüm kondurdum dudaklarıma. Ben konu olduğumda gerçekten içindeki herkesten sakladığı meraklı yanını sadece bana gösteriyordu.

'' Arkalarından gelen bir araba olduğunu söylemiş babası. Onları yola çıktıklarından beri takip ettiğini, nereye giderlerse arkalarından geldiğini söylemiş. Annesi de oğlunu koruyabilirmiş gibi elinden tuttuğunda çocuğuna sarılmış, son kez olduğunu bilmeden.. '''

Cümlemi bitirmemle gözlerimden yaş akması bir olduğunda Büge elini elime uzattı ve tuttu. '' Ben buradayım. Her zaman sol yanında, oraya aitim. Unutma bunu, yanındayım. '' dediğinde elinden güç aldım ve devam ettim.

'' Takip böyle saatler sürdüğünde nihayet memleketlerine gelmişler. Kardeşinin yanına gittiğinde araba gözden kaybolmuş. En azından öyle sanmışlar ama o günün gecesinde, evde yalnızca ailesi ve o çocuk varken eve girip onları kurşuna dizmişler. Çocuğun gözü önünde ailesini katletmişler yani. ''

Ellerini ağzına götürdü Büge ardından da gözünden bir damla akıttı. Ona baktığımda elimi götürdüm gözüne, gözlerimden kan akmasına rağmen kendimi ona teslim ettim. Kalbimi onun ellerine bıraktığım gibi...

'' Olayın olduğu sabah çocuğun halası eve geldiğinde abisini ve yengesini kanlar içinde yerde bulduğunda hemen polisi aramış ve çocuğu kendi evlerine götürmüş. Polis geldiğinde ailesini morga, çocuğu da yetimhaneye götürmüşler. Çünkü ne halası ne de diğer akrabaları çocuğu istemiş.

Halası aslında çocuğun yanında kalmasını çok istiyormuş ancak eniştesi istemediği için bir şey söyleyemiyormuş. Aradan geçen zamanda halası, eniştesinden ayrılmış ve çocuğu 1 yılın sonunda yanına alabilmiş.

Yüce Allah, halasına bire evlat nasip etmediği için eniştesinden sürekli şiddet görürmüş. En sonunda Halası, Babannesi ve Dedesini ikna ederek onlarla ayrı bir yere taşınmışlar ve bu yaşına kadar onlar büyütmüş onu. Neye ihtiyacı varsa yardım edebilirlerse etmişler ve çocuğun eksik büyümesini istemedikleri için ellerinden ne gelirse yapmışlar. ''

Büge hayretle beni dinliyordu. Benim hayat hikayemi, oldukça benimsemiş gibi görünüyordu gözüme. Çünkü gözlerinden sicim gibi yağmur tanelerini akıtıyordu. Peçetelikten peçete alıp yüzüne zarar vermeden temizledim gözyaşlarını.

'' Çocuk, bir gün bahçeye çıktığında güzel havayı çekmiş içine önce. Çünkü yetimhanede hiç kimseyle iletişim kurmamış ve kendi içine kapanmış. Halası yanına alınca aradan zaman geçmesini beklemiş ve halasına güvendiği zaman onunla iletişime geçebilmiş ancak.

Karşı bahçelerinde elinde sadece bir tane papatyayla dolaşan minik bir kız çocuğunu görmüş. Kız, ona baktığında çocuk sanki içinde fırtınalar koptuğunu hissetmiş. Kız ona gülümsemiş ve evlerine girmiş. Halası bu sırada çocuğun olduğu yerde dikilip kaldığını görünce yanına gelmiş ve onu içeri sokmuş.

Aradan zaman geçse de çocuk, elinde papatyayla dolaşan kız çocuğunu unutamamış. Kalbinin en derinine gömmüş. Gözlerinin önünde büyüyen kız çocuğuna hep uzaktan bakarak sevgi beslemiş. Onu rahatsız etmeden, ona zarar vermeden içten içe sevmiş Minik Kızı. ''

Büge gözlerini büyüterek bana baktığında ona gülümsedim. Tahmin edebiliyordu ne olduğunu ancak parçalarını yerlerine oturtamıyordu. Bunun için de meraklı gözlerle devam etmemi bekliyordu.

'' Aradan zaman geçmiş, çocuk büyüyüp koskocaman delikanlı bir adam olmuş. Sokakta gitar çalarken Minik Kızı gördüğünde kalbi, tekrardan Minik Kız için atmış. Tekrardan diyorum çünkü Minik Kız en sonunda kendini unutturmayı başarmış çocuğa. Onu gördüğünde ilk dediği şey ' Siması hem çok tanıdık olan hem de çok tatlı olan birisiydi. ' olmuş.

Zaman geçtikçe aralarındaki iletişim ilişkiye evrilmiş. Güzel günlere sahip oldukları kadar ayrılıklar da olmuş. Ama her seferinde yeniden birleşmeyi başarmışlar. Ve şu anda o çocuk, hayat hikayesini ve en büyük sırrını, çocukken aşık olup unutmak zorunda kaldığı Minik Kız Çocuğuna anlatıyor... ''

Tam ben sözümü bitirdiğimde yağmur yağmaya başladı. Hem de en kırılgan noktamda yağmaya başladığında gerçekten kaderimin bana güldüğünü anladım. Büge'ye baktığımda hayretler içerisinde bana baktığını fark ettim. Gözlerini fal taşı gibi açmış, anlattıklarımı dinliyordu.

'' İşte Güzel Göz, benim hayat hikayem bu. Hayatımın en büyük sırrı Sensin. Seni küçükken görmemle tehdit ediyor beni o şerefsiz. Seninle ve sana ailemi anlatma tehdit ediyor ama benim sana her zaman dürüst davranacağımı bilmiyor.

Sana bunu anlatacaktım ama zaman bekliyordum. Bunu sana uygun zamanda, uygun bir dille anlatmayı istiyordum ancak o zamanı biraz erkene çekmiş oldum böylelikle. Sakın sana anlatmayacağımı düşünme. Ben hayatımı birleştirmek istediğim kadına, en büyük sırrımı nasıl anlatmam... '' dediğimde Büge bana sarılıp boynuma gömdü kafasını.

Hıçkırarak ağlamaya başladığında benim kalbimi dağladı. O, gözlerinden damlalarını akıttıkça benim kalbim kanadı...

'' Böyle yapma ama Güzel Göz. Okyanusunu dalgalandırıp kendini de benide harap etme dememiş miydim ben sana? Ne diye okyanusunda fırtınalar çıkarıp, demir atan kalbimi alabora ediyorsun? '' dediğimde ağlayarak güldü.

'' Şairliğin tutmasın yine. Ben burada sevgilimin hayatının sırrını öğreniyorum ama sen şaklabanlık yaparak beni güldürüyorsun. '' dedikten sonra sindiği yerden çıktı. Gözlerine baktığımda kıpkırmızı olduklarını gördüm ve öptüm güzel gözlerinden.

'' Her zaman ben senin yanında olacağım. Ne olursa olsun hep geri döneceğimiz evimiz birbirimizin yanı olacak.

Çünkü biz birbirimizin kalplerine ilmek ilmek işlenmişiz. Ve kendimi o ilmeklerden ayırmaya hiç ama hiç niyetim yok Oykun Bey, haberiniz olsun... ''

Loading...
0%