@aybukeservi
|
Bölüm Şarkısı: Ahmet Aslan - Dermanın Olayım Büge Keden Her zaman ki gibi zaman hızlı geçmiyordu. Tam tersine, kaplumbağaların hızları ya da ne bileyim karıncaların yürümelerinden bile daha yavaştı. Sanki özellikle bana yapılır gibi yelkovan, akrebi takip etmeyi bırakmış gibiydi. Kum tanelerinin akma hızı bile zamanın geçmesinden daha hızlıydı şu an benim için. Birkaç gün önce birisi sosyal medya hesabımı çalmıştı. Bunun için üzülmüyorum. Sadece bir sürü anım vardı o hesapta. Arkadaşlarımla çekindiğim, ailemle çekindiğim bir sürü fotoğraf, video falan vardı ve hepsi bir başkasının eline geçmişti. Üstüne üstlük bir de lakayt tavırlarıyla beni sinir ediyordu. Neymiş efendim ' Güzel Gözlü Kız ' diyip duruyordu bana. Eyvallah, diyebilir. Beni güzel bulabilirdi ya da ne bileyim beni hoş buluyor olabilirdi ama bu, bana karşı lakayt tavırla konuşma hakkı vermezdi. Başımda dert bir tane değil ki benim. Bu yaşıma kadar da asla en az iki dertten aşağıya düşmemişti bu sayı. Bela paratoneri gibi bir şeydim kendim için. Dün de evden çıkıp markete gittiğimde bir tane çocuk arka arka yürürken bana çarpıp bileğimi incitmeme sebep olmuştu. Gece gece hastanelerse dolaşmıştık bir de onun yüzünden. Röntgendi, muayeneydi falan derken eve geldiğimizde saat gece üçü gösteriyordu. Kolum ağrıdığı için ağrı kesici ilaç içip anca öyle uyuyabilmiştim. Daha doğrusu sızmıştım. Çünkü kolum gece boyu ağrıyıp durmuştu. Bundan dolayı da ağrıdığı için uyuyamamıştım.
Sabah elimi hissedemememle kalkmıştım. Meğerse üzerine yatmışım, elim de uyuşmuştu. Bana çarpan çocuğa bir kere daha sövmeye devam edecekken İriz'in beni kahvaltıya çağırmak için odanın kapısını tıklattığını içeri girmesiyle sövme işim yarım kalmıştı. İriz'den bahsetmişken... İriz, Yüce Rabb'imin bana verdiği en büyük şansımdı. Bizim hikayemiz anne ve babalarımızın arkadaş olmasıyla başlamıştı. Aileler önceden tanışır, arkadaş olurlar ve doğan çocukları da birlikte büyüdükleri için çok yakın olurlar. Bizde şöyle bir şey vardı, yakındık ama aslında uzaktık da. Şöyle ki, İriz'in ailesiyle birlikte başka bir şehre taşınmaları gerektiği için onlardan birkaç yıl ayrı kalmıştım. O süre boyunca telefonda konuşmuştuk ama yetmemişti o bize. En sonunda onlardan haber alamayınca da iletişimimiz kopmuştu. Ta ki birkaç yıl önceye kadar. Biz yaklaşık 13 ya da 14 yaşındayken onlardan haber gelmişti. Yaşadığımız şehre geri dönmüşlerdi. Gittikleri şehir, onları her anlamda zorlamış ve onlar oraya alışmadıkları için başka şehir onları zorlamıştı. Liseyi beraber okuduktan sonra üniversite için de aynı şehirleri ve okulları yazdık. Şans bizim yüzümüze gülmüştü, aynı üniversiteyi hatta aynı bölümü tutturmuştuk. Şu an ikimizde İşletme Bölümü, 2.Sınıf'ı okuyorduk. Bir gün İrizle konuşurken eğer üniversiteyi aynı yerde kazanırsak, ailelerden ayrı eve çıkalım beraber diye konuşmuştuk. Üniversiteyi de beraber kazanınca ailelerin de izni olmasıyla beraber ayrı eve çıkmıştık. Bir binanın en üst katında yani 4. katında oturuyorduk 2.5 senedir. Ayrı eve çıkmamızdaki en büyük etken de zaten ailelerin birbirlerini biliyor olmasıydı. En büyük sebep de bebeklikten beridir arkadaş olmamızdı. Yani daha biz doğmamışken birbirimize kardeş olacağımız belli olmuştu. Ben düşüncelere dalmışken İriz koluma vurdu. Efendim manasında kafamı ona çevirdi. ' Kızım hadi kalk, on dakikadır seni bekliyorum burada. Ne düşünüyorsun sen yine? '' '' Seninle nasıl tanıştığımızı düşünüyorum. Bebeklikten beridir bana rakipsin kızım sen bana. '' '' Ben mi rakibim yoksa sen bana mı rakipsin acaba... Resmen annemle babam seni benden daha çok seviyorlar be. '' Bu dediği doğruydu işte. Sevi Teyze ve Altan Amca beni gerçekten de çok seviyorlardı. Ama benim anne ve babam da İriz'i çok seviyorlardı. '' Bir şey sorabilir miyim İrizciğim sana? '' '' Tabii canım, sor bakalım. Çok merak ediyorum hangi saçma soruyu soracaksın. '' '' Sizinkilerin beni sevdiği kadar daha fazla da olabilir, benimkiler de seni sevmiyorlar mı? '' '' Seviyorlar tabii ki. Ee, bebeklik kertmesi gibi bir şey olunca bizi bizden ayıramıyorlar canımcım. '' Güldük ikimizde bu konuşmamıza. Çünkü biz birbirimizden ayrılmazdık Allah izin vermediği sürece. Yataktan kalkıp beraber dolaptan giyilecek şeyler bulunca İriz'in yardımıyla giyindim. Gerek yok dememe rağmen ısrar ederek bileğimin acımaması için bana yardımcı oldu. Giyinme işlemimiz bittikten sonra mutfağa geçtik ve kahvaltımızı yapmaya başladık. Bir taraftan konuşuyor bir taraftan da kahvaltımıza devam ediyorduk. Kahvaltı bittikten sonra mutfağı topladık ve hazırlanmak için odama geçtim. Bu sefer kapımı kilitlemiştim çünkü biliyordum, İriz yine bana yardıma gelmek isteyecekti. Dolaptan giyeceklerimi aldıktan sonra hazırlanmaya başladım. Ben hazırlanırken telefonuma bildirim gelmişti ama üşendiğim için giyindikten sonra bakmaya karar verdim. Üzerime klasik tarzım olan beyaz bluz, ceket ve kot pantolon üçlüsünü geçirmiştim. Çantamı da aldıktan sonra hazırdım. Telefonu açıp bildirimlere baktım. Annem aramıştı ve bir tane de sosyal medyadan bildirim gelmişti ekrana. Başta dediğim gibi, derdim bir tane değildi ki benim. Bildirimi açtığımda Melih'ten mesaj geldiğini gördüm. Melih, benim en talihsiz ve kötü günlerimin sahibi olan kişidir. 1 yıllık ilişki yaşamış ardından Melih beyin beni başka bir kızla aldatmasından dolayı kötü bir sonra ayrılmıştık. Beyfendi bu olayı kuyruk acısı yapmış ve 2 yıldır sürekli rahatsız ediyordu beni. Şikayette bulunmuş, dava açılmıştı ama hala akıllanmamıştı. Kaç tane hesabını kapattırmıştım siber suçlara bende bilmiyorudum.
mlh_ec: Sen böyle mi kurtuluyorsun benden?
Gerizekalı, aklı sıra beni korkutmaya çalışıyordu.
bugekedn_0: Mal mısın oğlum sen? Ben senden sıyrıldım, ne kene gibi yapışıyorsun daha?
mlh_ec: Ben senden sıyrılmadıktan sonra sen benden sıyrılamazsın.
bugekedn_0: Beni kendine kuyruk acısı yapmış olabilirsin. İnan ki ben seninle uğraşmam. Defol git burdan gerizekalı. Bir daha da bana bulaşma.
Daha ekranda yazıyor... kelimesi çıkmadan engeli basıp kapattım telefonumu. Sinirlerimi bozmuştu mal. Aşağı inip İriz'e olaydan bahsettikten sonra kısa bir küfür seansı gerçekleştirdik. Ardından gülerek evden çıktım. Normalde İriz'in arabasıyla giderdik okula. Çünkü oturduğumuz yerle üniversitenin arası biraz vardı ama ben bugün İriz geç geleceği için otobüsle gidecektim. Okul binasından içeri girip kantinden bir tane kahve aldım. Kısa bir moladan sonra dersimizin olduğu Amfi'ye gittim. Sıraya otururken elimdeki kahve üzerime döküldü. Allah'tan kahve çok sıcak değildi de yanmamıştım. Çantadan peçete ve telefonumu alıp lavoboya doğru gittim. Üzerimi temizleyip elimi yüzümü yıkadıktan sonra Amfi'ye geri döndüm. Koridorda yürürken telefona bildirim gelmişti. Amfiye girince bakarım düşüncesiyle elime aldım sıraya geçtim. Ama karşılaşmayı beklediğim şey; masanın üzerinde duran eczane poşeti değildi. Hele ki yanına iliştirilmiş olan not hiç değildi. '' Kanadı İncinmiş Güzel Gözlü'ye, Şifacısı bir sihirli merhem yapmış. Şifacının elçileri bu sihirli merhemi bırakmış masasına, daha fazla kanadı incinmesin diye...'' |
0% |