Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2.BÖLÜM|İLK GÖREV

@aycoregiii

 

 

Bölümleri tadında bırakıyorum sıkılmanızı istemediğim için çok uzun bölümlerle karşılaşmaycaksınız.

Keyifli okumalar dilerim.

2.BÖLÜM|İLK GÖREV

5 yıl önce (11.09.2019)
Kapının çalınma sesiyle gözlerimi araladığımda içeriye giren hizmetçi kadın karşımda duruyordu.

"Adel Hanım Kenan Bey sizi çağırıyor" dedi ve kapıyı usulca kapatıp çıktı.

Üstüme gardrobumdan beyaz bir kazak ve gri eşofmanı mı alıp üstüme geçirdim. Odamdan çıkıp merdivenlerden aşağı inip Sağda duran Babamın çalışma odasının kapısını çaldım.

"Gir." Kapıyı açıp içeri girdiğimde dolapların çoğu silahlar, tabancalar ve kitaplarla doluydu fakat dikkatimi çeken masanın üstünde tek başına duran şarjörün'ün altında iskelet deseni olan tabanca oldu.

"Beni neden çağırdın?"

"Biliyorsun ki bizi aramaktan vazgeçmeyen Çetin Amir çok uzun zamandır peşimizde... Dün adamlarımdan birini tutuklatmış. Bizi bulması an meselesi." babam fazla konuşmayı sevmezdi konuya hemen dalmıştı fakat bassettiğide neydi Çetin Amiri tanıyordum. Ancak benim bu konu ile hiç bir alakam yoktu.

"Yani?" dedim. Anlamıyordum ben ne yapabilirdim.

"Bir sonraki adımlarını öğrenmek için aralarına sızacaksın. Onlardan hep bir adım önde olacağız. Bu senin ilk görevin başarısız olursan son görevin olacak Adel." Görev mi? Böyle bir şey beklemediğim için biraz afallamıştım. Bu görev babama onun gibi olduğumu kanıtlamam için bir şanstı. Bir çok adamı varken beni neden seçmişti bilmiyordum ama şans sonunda yüzüme gülmüştü. "Güvenini boşa çıkarmıcam Ba-" diyecektimki sözümü kesti. Her zaman ki gibi yüzümdeki gülümsemeyi söndürdü. Dokuz yıl önce çok rahat söylediğim bu basit kelime dudaklarıma mühürlenmişti. Annem kaybolduğundan beri Babam bana karşı çok soğuktu ona Baba diye hitap etmemden dahi rahatsızlık duyuyordu. Aramızda görünmez bir duvar örülüydü sanki. Geçmişin gölgeleri yakamı bırakmıyordu.

"Çıkabilirsin, Onlar seninle ilgilenecek" dedi kapıda duran korumaları göstererek.

Beni Anneme benzetiyordu. Ancak gösterecektim ona benzediğimi, ona gösterecektim.

1 AY SONRA

İlk görevimi almamın ardından bir ay geçmişti. Bugün ise önümüzdeki bütün engeller kalkmıştı artık göreve başlayacaktık. Çetin Amir'in bir oğlu vardı. Adı Savaş, bu bir ay içinde onunla ilgili ne varsa öğrenmiştim. Annesi vefat etmiş, çileğe alerjisi var, bir yıl hazılık okuduğu için yaşıtlarından bir yaş büyüktü, bir kere karın boşluğundan bıçaklanmış ve bunun gibi bir çok saçma şey.

Savaş, Çetin Amir'in kilitli sandığının saklı anahtarı gibi, yani ben Savaşı öyle kullanacağım. Savaşın yolunun sonu Çetin Amire çıkacak ve Savaşla ne kadar yakın olursam o kadar bilgi öğrenebileceğim.

İlk gün dedim kendi kendime ardından devam ettim "ilk görevim" her şey hazırlanmıştı. Okul kaydı, okul kıyafetleri ve diğer her şey Çetin Amirin oğulu Savaş'ın sınıfına alınmıştım biraz rüşvet teklif ederek.

Ayağa kalktım ve baş ucumda duran okul formasını üstüme geçirdim. Görev bittikten sonra bir daha asla üstümde göremeyeceğim okul formasını Giyindikten sonra kendimi rahatsız hissettim. Ben hiç okula gitmemiştimki, küçüklüğümden beri evimize gelen özel hocalar sayesinde okulda öğrenilen çoğu şeyi öğrenmiştim. Bu kıyafetler sadece benim üstümde bir baskı hissettiriyordu. Çıkarıp başka birşey giyecektim ki tanıdık bir ses "Yakışmış." arkamı dödüğümde Ezgi Abla bana hayran olmuş bir şekilde bakarak siyah kravatı bana doğru uzatıyordu. Kravatı elinden aldım.

"bunlar çok rahatsız edici." dedim, okula yeni başlayan küçük çocuklar gibi. Ezgi Abla küçük bir kahkaha atıp arkasını dönüp odadan çıktı. Ezgi Abla yıllardır bizimle çalışan bir kadındı fakat onu ablam gibi görüyordum hep yanımda, her daim arkamda durmuştu.

Bahçeye çıktıktan sonra simsiyah kusursuz arabalarla dolu olan bahçede ilerleyip benim için kapıyı açmış beni bekleyen şöföre doğrı yöneldim. Ben içeri oturduktan sonra kapıyı ardımdan kapatmıştı.

Yavaş yavaş şehre yaklaşıyorduk ve kalbimde ki heyecan artıyordu. Yeni bir başlangıç, yeni bir hayat... Ama içimdeki kaygılarda bir o kadar fazlaydı. Bu yolculuk, beni nereye götürecekti?

Ormanlık, şehirden uzak bir yerde oturduğumuz için yol boyu yıllardır çıkmadığım şehiri seyrettim. İnsanların mutluluk saçan suratlarını, seviçle gülüşlerini ve nefretle haykırışlarını izledim.

Savaş sıradan bir devlet lisesine gidiyordu. Okula yakın bir sokakta arabadan indim ve okula doğru yürümeye başladım. Şöförü olan lüks bir arabayla okula girmek dikkatleri direk üstüme çekerdi.

Uzun uğraşlar sonucu 12/B sınıfını bulmuştum. Sınıfa tereddüt etmeden girip en arka köşedeki boş yere geçip yerleştim. Telefonumdan Savaşın fotoğrafını açtım ve sınıftaki çocuklara göz gezdirdim. Fakat sınıftaki kimse fotoğraftaki kişiyle uyuşmuyordu. Biraz daha beklemeye karar verdim. Umarım yanlış sınıfa girmemişimdir diye içimden dualar ediyordum.

Kulaklığı mı kulağıma taktım, beni rahatlatan bir müzik açıp etrafı seyretmeye başladım. Tahminimce sınıf en az otuz, otuz beş kişilikti. Oturduğum yerin sahibi varmıydı ona dahi dikkat etmemiştim. Gerçi sınıftakilerde bana aldırış etmemişti. Okulun nüfusu o kadar fazlaydı ki kendi sınıfında olanları bile tam anlamıyla tanıdıklarını sanmıyorum.

En sağ köşede dolaplar , Önümüzde kocaman bir akıllı tahta ve Sol tarafta ise pencereler vardı. Gözüm pencereden dışarı kaydı. Pencereler otopark alanına bakıyordu. Beyaz bir arabanın yanında o tanıdık yüzü gördüm. Savaşı, yanında arkasını dönük olduğu için yüzünü tam seçemediğim bir kız vardı. Kulaklığı mı kulağımdan çıkardım ve ne kadar uzak olsa da dinlemeye çalıştım. Kahretsin ki hiçbir şey duyamıyorum. Çok uzaktı. Dışarı çıkıp otoparka gitmiş ve beyaz arabaya en yakın arabanın arkasına çömelip onları dinlemeye koyulmuştum.

"Savaş dedim ya, Baban emniyet Amiri en küçük hatanda bizide ele verirsin bütün zincir çöker olmaz." dedi kız isyan edercesine.

"Siz bana malı getirin eğer yakalanırsam kendim üsleneceğim. Paraya ihtiyacım var." diye karşılık verdi Savaş, yabancı kıza. Ne malından bahsediyorlar bilmiyorum ancak yasal bir şey olmadığı kesindi.

"Tamam o zaman bize satıcı bul. Parayı bölüşürsünüz. Patron seninle konuştuğumu dahi öğrenirse beni def eder." dedi yabancı kız ve oradan ayrıldı.

Bunlar uyuşturucu mu satıyor? Savaşın satıcı olmak için can atmasına mı şaşırsam, yoksa Babasının bir emniyet Amiri olmasına mı?

Haddimden fazlasını dahi öğrendiğimi düşünüp olduğum yerden kalktım ve hızlı adımlarla okula doğru ilerlemeye başladım.

"Dur orada Havuç Kafa." dedi arkamdan bir ses. Düşündüğüm kişinin sesi olmaması için Tanrıya o az zamanda binlerce kez yalvardım. Arkamı dödüğümde Savaş elini silah olarak kullanmış ve beni hedef almıştı. Yapacak bir şey yoktu yakalanmıştım. Ellerimi havaya kaldırdım ve oyununa karşılık verdim "Teslim oluyorum." dedim.

Loading...
0%