Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@aydakiyazarr

Kış mevsiminin soğuk rüzgarını iliklerime kadar hissediyordum. Kafama örtüğüm hırkamın kapuşonu sayesinde yağan kardan gizleyebilmiştim saçlarımı.

Bugün sokak her zamankinden daha sessiz ve sakindi. Tek ses spor ayakkabılarımın zeminde bıraktığı seslerdi.

Lise üçüncü sınıf öğrencisiyim. Bir an önce okuldan kurtulmak istiyordum, okulda kötü anılarım pekde fazla yoktu ama iyi anılarım baya fazlaydı. Tek derdim daha fazla herkesin sahte kişiliğine maruz kalmak istemediğimdi. Okulda çok yakın olduğum tek bir arkadaşım vardı. Mert.

Kendisi dokuzuncu sınıftan bu yana benim en yakın arkadaşımdı. Sevgilisi ışık da arkadaşımdı lakin yakın değildik.

Okulun bahçesine girdiğimde boş gözlerle etrafa baktım. Mert genellikle beni sınıfta beklerdi, o yüzden vakit kaybetmeden okulun içine girdim. Etrafıma bakmadan direkt merdivenlere yöneldim.

Merdivenleri çıkarken kapuşonumu çıkartıp siyah saçlarımın omzuma sarkmasını sağladım. Okulumuz üçüncü katta olduğu için merdiven çıkmaya çok üşeniyordum.

Sonunda merdivenler bittiğinde derin bir nefes aldım, okuldan mezun olduğumda asla özlemeyeceğim şey bu merdivenlerdi.

Sınıfa girdiğimde herkesin kendi halinde takıldığını gördüüm. Yavaşça ilerleyerek cam kenarı en arkaya çantamı koydum. Burası benim özel alanım gibi birşeydi. Kimsenin oturmasına izin vermezdim.

Cam tarafına oturduğumda okulun bahçesine göz attım, derse yetişmek için koşa koşa okula giren, bahçede kendi halinde takılan öğrenciler vardı. Çantamdan rastgele bir defter çıkarttım ve çizim yapmaya başladım. Çizim yeteneğim baya iyi olduğu için kafamdaki tüm düşünceleri kağıda aktarmayı seviyordum. Benim için en sevdiğim hobilerden biriydi.

Belkide huzuru böyle buluyordum. Çizim yapmak benim için bir hobiydi, resimle ilgili bir şeyler düşünmüyordum geleceğimde. Ne kadar annem istesede.

Kafama bir el vurduğunda iriklerek kafamı kaldırdım. Mert sırıtan bir ifadeyle bana bakıyordu.

"Salak mısın Mert?" Diye sordum.

"Var öyle şeyler." Dedi. Gözlerimi devirdim.

Ön tarafımdaki sıraya oturdu.

"Bugün yeni öğrenci geliyormuş." Dediğinde kaşlarımı çattım, yeni öğrenci ne alaka? Bu sınıfa kolay kolay yeni öğrenci gelmezdi.

"Bakma bana öyle, bende ne alaka bilmiyorum." Dedi. Kafamı salladım.

"Annem yarın akşama sizi çağırıyor yemeğe." Dedi, kendimiz de yakın olduğumuz için ailelerimiz de yakındı. Yani baya yakınlardı hatta.

"Anneme söylesin, o kabul ederse gelirim." Dedim, kafasını salladı.

"Işık nerede?" Diye sordum. O da bizim sınıftaydı ama genellikle diğer sınıftakilerle takılırdı.

"Yan sınıftan Mehmet'le konuşmaya gitmiş, şimdik gelir." Dedi, kaşlarımı düzeltmeye çalışsam bile düzeltemedim.

"Mert," dedim, burnuma iyi şeylerin kokusu gelmiyordu. Hele konu Işık ile alakalıysa. Mert her ne kadar ezelden beridir bana Işık'ı savunsada o kız bana soğuk gelirdi.

"Efendim." Dedi.

"Dikkat et Işık'a." dedim, onu her zaman böyle konularda uyarırdım. Sonrasında ise konuşmamız kavgayla biterdi. Bunun tek sebebi Mert'in bana olan o güvensizliği ve Işık'a olan o sadakatiydi.

"Lidya!" dedi uyarıcı bir tonda. Başlamıştık yine.

"Şaka gibi ama Işık yüzünden beni karşına alman ne kadar doğru?" Diye sordum.

Mert benim için değerli birisiydi, Işık'ın şu zamana kadar yaptığı şeyleri bilmeseydim asla böyle bir konu açmazdım. Araları bozulmasın, Mert üzülmesin diye Işık'ın bu zamana kadar yaptığı her türlü boka göz yummuştum.

"Senin benim sevgilim hakkında bu kadar üslupsuz konuşman kadar doğru." Dediğinde kaşlarım hayretle havaya kalktı.

"Küfür etseydin bu kadar koymazdı Mert." Dediğimde bir süre bana baktı.

"Lidya ben.." dediğinde ne diyeceğini bileyemeyerek sustu.

"Evet Mert, sen?"

"Lütfen dön önüne." Dediğimde usulca kafasını sallayıp önüne döndü.

Bu durum kalbimi kırıyordu. Işık onunla iki ay tek sevgiliydi. Biz lisenin ilk gününden bu yana kadar arkadaşken, her türlü kavgamızda kalbimi kırması artık canımı yakıyordu. Onun kötülüğünü istemişim gibi davranıyordu her zaman.

Öğretmen sınıfa girmeden lavaboya girmek için yerimden kalktım. Sınıftan çıktığımda lavabo ilerde olduğu için hızlı adımlarla lavaboya girdim.

Rastgele bir kabine girdiğimde neden buraya geldigimide bilmiyordum, sadece gözlerime akın eden yaşları kimsenin görmesini istemiyordum.

Duvara rastgele baktığımda mor yazıyla yazılmış aşk itirafını gördüm. Her zaman bana çok gereksiz ve anlamsız gelmişti bu tür şeyler. Oğlum ben buraya neden geldim ya? Sanki gidecek başka yer yoktu.

Bir süre karanlık kabinde kaldım, odaklandığım yerde ne vardı onu bile bilmiyordum. Burada durmakla aptalık yaptığımı düşündüm. Ellim kapıyı açmak için kapının koluna gitmişken Işık'ın sessiyle ellim orada donup kaldı. Ne kadar sevmesem de onları dinlemek istemiştim. Belkide içimdeki 'Onları dinle.' diyen sese saygı duymalıyım.

"Kanka alığı versene." Dedi Işık. Cidden alık mı sürecekti?

"Salak Mert'e mi süsleniyorsun Sen?" Duyduğum o iğrenç sözle tam kapıyı açacaktım ki Işık'ın tepkisini merak ettiğim içim kendimi dizginledim.

"İşim olmazsa onunla muhatap bile olmazdım." Dediğinde bir süre sustu "Mehmet ile olan ilişkimi bilmemesi lazım, bilirse okuldaki tüm havam söner." Dediğinde sağ elim anında ağzımı kapattı.

Hasiktir.

Tüm düşüncelerimin doğru çıkmasının bıraktığı afallamayla bir elimle ağzımı kapattım. Bu kadar iğrençleşirken ben neden müdahale olamamıştım?

"Salak mısın sen. Lidya ile bir ilişkin, arkadaşlığın olsun. Mert çekilecek çocuk mu?" Dediğinde gözlerimi sımsıkı kapattım.

"Yinede işimi sağlama alayım, Mert neredeyse bana tapıyor. Lidya için aynı şeyi söyleyemem." Dedi.

Her duyduklarım beni daha fazla şaşırtmıyordu. Ne kadar iğrençlestiklerini duymam hiç duymamış olmamı yeğliyordu.

"Sende haklısın, Mert saf çocuk." Dedi arkadası.

"Yani, her boka kanıyor. Onu aldatığımı bile anlamaması ne kadar saf oldlugunu gösterir." Dediğinde ikisinin o iğrenç kahkahasını duydum.

Işık hangi ara bu kadar iğrenç bir insan oldu? Mert'in gözü bu kadar mı kör olmuştu aşkından. Ben şu zamana kadar hiçmi fark edememiştim bu durumu? Mert Işık'a aşık oldugu için karışmazdım böyle işlere.Sikerler aşkı.

Daha fazla burada duramayacağım için kapıyı aniden açtım. İkisinin de bakışları beni bulduğunda aynı anda yutkundular. Gülen yüzleri aynı anda soldu.

"Siz iki sürtük, gelip burada Mert'i mi çekiştiriyorsunuz?" Dediğimde kendimi amerikan filmindeymiş gibi hissettim.

Lidya sürtük ne?

Nereden bileyim, ağzıma ilk ne geldiyse söyledim.

Işık titremeye başladı. İlk önce yanındaki arkadaşına yöneldim ve bir anda saçına asıldım. Mert için herkesi karşıma alırdım, az önce Mert'in bana dedikleri şey umrumda bile değildi. Ona bir kere dost dediysem arkasından konuşulan bir ortamda onu savunmam gerekirdi. Bir tartışma yüzünden onu ezikleyen bir ortamda sessiz kalmak kriterlerime uymaz!

Saçlarına tüm gücümle asılarak lavaboya egdim kafasını. "Tekrar söylesene az önce dediklerini." Dediğimde saçını yoluyordum aynı zamanda. Işık ile cırlamaya başladıklarında yüzümü buruşturdum.

"Yapma." Diye cırladı Işık, ani bir refleksle onun da saçına asıldım diğer ellimle. İkisinin de saçlarını avucumda topladım ve aynı anda iki farklı lavaboya soktum kafalarını.

"Atıp tutsanıza yine." Dedim.

"Bırak," diye cırlamaya başladı Işık.

"Kapat o siktiğimin çenesini." Dediğimde titremeleri daha da arttı. İkisinin de saçlarını çekiyordum lakin kafalarını lavabodan çıkartmalarına izin vermiyordum.

Işık'ı yana savurarak yere düşmesini sağladım. Diger arkadaşını dikey hale getirdiğimde boş olan ellimle suratına bir tokat attım. Tokadın sessi lavaboda yankılandı. Birazdan öğretmenler buraya toplanacağı için onu da yana savurdum. Düştüğü yerde tir tir titriyordu.

Işık'ın uzandığı yere gelip saçından tutarak kafasını kaldırdım.

"Bir daha ne seni ne de çevrendekileri Mert'in peşinde görmeyeceğim." Dedikten sonra onada bir tokat attım.

Bileğimi sıkan elli bir anda yanağını tuttu. Egildigim yerden doğruldum.

"Öğretmenler buraya geldiğinde, hiç birşey demeyeceksin, lakin bununla kalmaz yapacaklarım şey." Dediğimde kafalarını salladılar.

Tam kapıdan çıkacağım an müdürü buraya doğru gelirken gördüm. Geç kalmıştım, annem bu sefer ciddili ağzıma sıçardı.

Kapının tahminen beş adım ilerisinde duruyordum.

"Lan kalkın da tuvalette kilitleyin kendinizi müdür geliyor oğlum." Dediğimde hepsi alelacele kapıya koştu ve iki saniyede lavaboya girdiler.

Normal bir şey yapmışım gibi ellimi yıkamaya başladığımda müdür lavaboya girdi, Allah'tan kadındı.

"Lidya," dedi sorgulayan sesle, daha yeni duymuşum gibi şaşkınlıkla müdüre döndüm.

"Buyrun hocam." Dedim.

Müdüre hocam demek mi lidya? Ciddi misin?

Nereden bileyim, resepsiyon gibi buyrun mu diyeyim?

"Sesler geliyormuş buradan?" Dedi.

"Evet, Mert de duymus sessleri, bende gelip bir bakayım dedim. Kimse yok ama." Dediğimde kaşlarını çattı.

"Tamam o zaman, belki başka sınıftandır. Ders başlayacak sınıfına dön." Dedi kafamı salladım. Tam gidecekken durdu ve geri bana döndü.

"Bugün sizin sınıfa nakil olan iki öğrenci var, benim odama gel. Kendin götür onları sınıfa, bir işe yararsın." Dedi. Laf sokmayı da ihmal etmezdi tabi. İçinizde kalmasın hocam rahat rahat sövün.

"Peki," dedim ve birlikte lavabodan çıktık. En alt katta olduğu için müdürün odası, üşene üşene inecektim.

Merdivenler bittiğinde kolidorun sol tarafındaki odaya girdik. İçeride bir kız ve bir erkek vardı. Kız taş gibiydi, kesin sınıftakiler kıza yavşardı.

Kızı gördüğünde ilk düşündüğün bu mu lidya?

Evet. Başka soru?

Müdür, yumuşak deriden olan koltuğuna oturdu.

"Sınıftakileri uyar, şu aptal şakalarından yapmasınlar, sizinle uğraşamam." Dediğinde karşısındaki koltuğa oturdum.

"Valla hocam, o Ahmet'i ben uyaramam baştan söyleyeyim. Sizin sözünüzü dinlemeyip benimkileri dinliyorlar orası açık ama çocuk terminatör gibi." Dediğimde ters bakışları beni buldu.

"Terbiyesiz." Diye mırıldandı ama umursamadım.

"Utku'ya gelecek olursak," dediğimde bir süre ne diyeceğimi düşündüm, küfür etmemeye çalıştım bakışlarım kızı buldu sonra müdürü "Siz anladınız hocam, kendisi biraz," dedikten sonra yine uygun bir kelime bulmaya çalıştım.

"Hocam üslupsuz bir şey desem disiplin yer miyim?" Diye sordum.

"Senin üslupsuzluğuna alışığım ben Lidya, nezaketen sorman komik." Dediğinde keyifle oturduğum yere yayıldım.

Şöyle bir şey de vardı ki, babam bu okula deli gibi para yatırıyordu. Ne yaparsam yapayım kolay kolay disiplin yemezdim.

"O utku fazlasıyla yavşak." Dediğimde müdürün gözleri kocaman açıldı. Ayakta duran ikiliden erkek olanı öksürmeye başladı.

"Ama merak etmeyin, kıza yavşamasına izin vermem. Gitsin Işık'a yavşasın." Dedim, sonlara doğru sesim kısılmıştı ama hepsi duymuştu beni.

"Işık'a nasıl yavsayabilir ki? Işık insan değil, bir nesne bile değil." Dediğinde ters bakışlarımın kurbanı oldu kız.

"Allah'tan önümüzdeki senede rakibim sensin." Dedim.

"Boş konuşma Lidya, sınıfa gidin, ders başlamıştır." Dedi.

"Öyle gidin demekle olmuyor, ders Kimya. Hoca izin kağıdı görmeden değil sınıfa, kapının önüne bile almaz bizi." Dedim. Kimya hocası tam bir ego yığınıydı aynı zamanda sınıf öğretmenimiz gibiydi, her ite boka o adam karışıyordu. Anladık sınıf öğretmenimiz ile gizli bir ilişkisi var ama her ite boka da o karışınca insan sinirleniyordu.

Önündeki küçük kağıda bir şeyler yazıp bana uzattı. Kağıdı ellime alıp ayaklandım ve kapıya ilerledim. Arkamı döndüğümde hâlâ oldukları yerde bekliyordu yeni öğrenciler.

"Davetiyeyle mi geleceksiniz?" diye sorduğumda boş bakışları beni buldu. Önemsemeyip odadan çıktım. İkiside peşimden geldi.

Merdivenleri çıkmaya başladığımda birisi sağımda biriside solumdaydı. İşkence gibi merdivenlerin her basamağında nefes nefese kalıyordum.

"İkiz misiniz?" diye sorduğumda erkek olan bana ters ters baktı.

"Evet," dedi kız olan. Turuncu saçları boya değildi. Beyaz teni ona baya yakışmıştı ve yeşil gözleri onu harika gösteriyordu. Yüzünde ise çok masum bir ifade vardı.

"Merdivenlerden çıkarken dört kilo veriyoruz, inerken iki kilo. Zayıflamak içim muhteşem bir okul tercihi." Dediğimde yanımdaki kız kıkırdadı erkek olan ise sesini çıkarmadı. Abi anladık en ağır başlı sensin.

"Adım Ela," dedi kız.

"Lidya," dediğimde erkek olana döndüm.

"Barlas," dedi kısık sessle. Gözlerimi devirmemek için zor tuttum kendimi. Benim gibi her dakika başı konuşmak isteyen bir kız bu oğlanı beğenmemişti.

İkinci katta geldiğimizde nefesim kesilmişti. Astım hastası olmak kapatılsın.

Sağ ellimle kendimi yellemeye başladım. Nefesim iyice kesildiğinde pantolonumun cebinden ilacımı çıkartıp bir nefes çektim.

Beni ferahlatan ve nefes almama yardımcı olan ilacı geri cebime koydum. "Astım hastası mısın?" Diye sordu kız.

"Evet." Dedim.

"Bende." Dedi. Tabi kızın nefesi kesilmemişti, o kadar merdiveni iki defa in çık yapan benim.

Merdivenler bittiğinde sınıfa ilerledik.

Sınıf kapısının önünde durduğumda derin bir nefes alıp tıklayarak açtım kapıyı. Hoca bize kitlendi kaldı. Arkadaki iki elemanı garipsedi.

"Lidya kim bunlar?" Diye sorduğunda sınıfa girdim, arkamdan da ikisi girdi.

"Yeni öğrencilermiş." Dediğimde sınıftakiler fısıldaşmaya başladı.

"Sen burada dur, ben müdüre gidip geliyorum. Sınıfı sustur ama." Dediğinde kafamı salladım.

Başkan olmak sınıftakilerle kudurmayı gerektirirdi.

Hoca sınıftan çıktıktan sonra herkesin bakışlarının hedefi ben oldum. Gözüm Mert'e değdiğinde önünde oturan Işık'a çatık kaşlarla baktığını gördüm.

"Siz istediğiniz yere oturun." Dedim ayakta duran ikiliye. İkisinin nereye oturduğu umrumda değildi.

"Mert gelir misin?" Diye sordum, bakışları beni bulduğunda ayağa kalkarak yanıma geldi. Kalbim hâlâ kırıktı ona.

Bir yandan da Işık hakkında doğruları bilmesi gerekiyordu, ona gerçekleri söylemediğim her an vicdan azabi çekiyordum. Belki gerçekleri bilirse gözü açılırdı. Işık'a bu denli aşık oldugu için benim dediğime inanır mı bilemem?

"Noldu?" diye sordu.

"Konuşmamız gereken acil bir konu var." Dedim, öğretmen masasına yaslandım.

"Hangi konu?" diye sordu. Gözüm Işık'a takılı kaldı. Gözlerimdeki ifadeyi gördümü bilmem ama yutkunuşunu gördüm.

"Işı-"

"Lidya, bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. Işık'a ne dedin de benden uzaklaşmaya başladı?" Dediğinde gözlerimi yummdum.

Bakışlarım aniden Mert'i buldu. Gözlerimde yoğun bir hayal kırıklığı oluştu. Kaşlarım havalandı. Pişman olacağı açıktı.

"Neden böylesin?" Diye sordum.

"Senin için ben kimim?" Diye sordum yine.

"Dört senedir Işık kadar olamamışım, orası beli." Dedim.

"Ne haliniz varsa görün, kendi pisliğinizde boğulun." Dedikten sonra omuz atarak yanından geçtim.

Kendi sırama ilerlerken yan tarafıma oturan Barlas'ı bile uyarmadım. "Cam kenarına oturacağım, çekilir misin?" Diye sordum, yüzüne bile bakmadan.

Ayağa kalktığında cam tarafına oturdum ve sıranın üstündeki çizimime odaklandım. Barlas'da yanıma oturduğunda parfüm kokusu daha net gelmişti burnuma. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım, vermek istemedim o nefesi.

Gözlerimi açtığımda başımda dikilen Utku'yu gördüm, gözlerimi devirdim. Barlas'a döndüğümde kaşlarını çatmış çocuğa bakıyordu.

"Lidya, ayarlasana bana bir kız." Dediğinde gözlerimi devirdim. İflah olmazdı bu çocuk.

"Seninle uğraşamam Utku, git başımdan." Dediğimde sırıtmaya başladı.

"Ben seninle uğraşmak istiyorsam?" Dediğinden gözlerimi irice açtım.

"Yuh." dedi Barlas.

"Harbiden piçsin Utku, git başımdan. Yarın ayarlayacağım sana." Dediğimde başımdan gitmedi.

"Şimdik istiyorum." Dedi.

"Teneffüste," dediğimde göz kırparak gitti.

Söylene söylene önüme döndüm. Çantamdan test kitabımı çıkarttım. Testi çözmeye başladığımda yanımda kıpırtılar hissettiğimde omzu döndüm. Barlas önündeki test kitabını çözüyordu. Şaşırmıştım, serseri bir tipi vardı.

Onu detaylı bir şekilde incelediğimde kumrala kaçan saçları alnına düşmüştü ve baya iyi gözüküyordu, çenesindeki kasları ise yan profilinden onu o kadar karizmatik gösteriyordu ki. Boğazımı temizleyip önüme döndüm.

Teste odaklanmaya çalışsam bile gözlerim hep ona kayıyordu. Testin altındaki çizim defterini çıkarıp yeni bir sayfa açtım. Gözlerim ara sıra ona kayarken yan profilden resmini çizmeye başladım.

Çizimim ortalarındayken bakışlarımız kesişti ama aynı anda çektik gözlerimizi.

Bakışlarım tekrardan onu bulduğunda, geri çizimime dönüp hızlandım çabuk bitmesi için.

Bakışlarım önüme kaydığında gözlerimi irice açtım. Mert Işık'ın saçlarıyla oynuyordu. Işık'ın suratında ise şımarık bir ifade vardı. Bakışlarımız Işık'la kesiştiğinde dudağında sinsi bir gülümseme oluştu. Tabi Mert bunu görmedi.

Sahiden Mert, neden gözünün önündeki bu oyunları göremiyordu?

☆☆☆☆☆

 

İlk bölümle hepinize SELAMMMMM

Umarım ilk bölümünü okuduğumuz gibi son bölümünü de okuyabiliriz (dayanamayıp kitabı silmesem)

Öncelikle kitappade alışmam biraz uzun sürecek çünkü bu bölümü düzenleyene kadar canım çıktı resmen, kaydetmeyip çıktığım için üç defa yazmak zorunda kaldım:(

Bir sonraki bölüm görüşürüz BAY.

 

Loading...
0%