@ayelaefla
|
Biz geldiiikk!! Bekletmelerimden dolayı özür dilerim, bu sene mezun senem ve bölüm değiştirdiğim için tüm gün matematikle boğuşuyorum. Bu yüzden de bölüm yazmaya zamanım kalmıyor. Neyse, sizi dertciklerimle boğmayayım. Bölüme başlamadan önce oy vermeyi ve bol yorum yapmayı unutmayın lütfen iyi okumalar <3 * Son soruya geçiş yaptığımda soruya başlamadan önce burnumu çektim ve soruyu okumaya başladım. Sorunun sonuna gelip de hiçbir şey anlamadığımı fark ettiğimde oflayıp başa döndüm. Paragrafın ortasında refleks olarak burnumu bir kez daha çektiğimde sinirlenip elimdeki kalemi testin üstüne fırlattım. Karşımda duran peçeteyi alıp burnumu temizledikten sonra derince nefes alıp odaklanmaya çalıştım. Üç günde 2 büyük paket selpak bitirmiştim! Sakinleştiğime kanaat getirdiğimde bir türlü çözemediğim soruya döndüm tekrar. Sonunda soruyu çözdüğümde zaferle gülümseyip cevap anahtarına baktım cevapları için. İlk beş soruda 1 doğru 4 yanlışı görünce bıkkınlıkla ofladım ve kalan soruları kontrol etmeden testi kapattım. Beklemden matematik testimi önüme açıp kaldığım yerden çözmeye başladım. İki üç soru çözdüğüm vakit odanın kapısı açıldı ve annem elinde ıhlamur ile odaya girdi. Ihlamuru masanın boş olan alanına bıraktı. "Kızım hastasın, kendini çok yorma." "Tamam anne, yormam merak etme" dedim ona bakmadan. Bir süre odadan ses gelmediğinde annemin odadan çıktığını düşünsem de sinirli sesi beni yanıltmıştı. "On beş dakika sonra tekrar geleceğim İlayda, eğer hâlâ testin başında olursan büyüdün demem seni terlikle döverim!" Bir şey dememe fırsat vermeden odadan çıktığında oflayıp matematik testinide kapattım ve kendimi yatağa attım. Komidinin üstündeki telefonu aldığımda beklediğim bildirimi göremeyimce yüzünü astım. Üç gündür Denizle konuşmuyordum. O günden ona mesaj atmaya da onunla konuşmaya da çekinmiştim. Ondan da herhangi bir mesaj almamıştım ama gözüm hep telefondaydı belki mesaj atar diye, haksız olmama rağmen. Ve evet hasta olmuştum. O gün yediğim ayazın üstüne bir de soğuk kahve içince hastalığa kapı açmıştım adeta, kısacası hak etmiştim. Üç gündür evden çıkmıyor, kimseye gitmiyordum sadece ders çalışıyordum. İçimdeki, bir türlü susmayan, vicdan azabını bastırmak için. Yalan söylemiş olmanın yükünü üç gündür omuzlarımda taşıyordum. Denizin hayal kırıklıklarıyla dolu gözleri bir türlü gözlerimin önünden ayrılmıyordu. Resmen sadece iyiliğimi düşünen birini hayal kırıklığına uğratmıştım. Yine. Bir de Denizin haklı oluşu vardı vicdanımın üstündeki yükü artıran. Sefkanın tamamen iğrenç biri oluşu... O gün, Denizle olan bir kaç saniyelik bakışmamızdan ne anlamlar çıkarmıştı bilmiyorum ama türlü türlü şeyler söylemiş, yüreğimde açtığı yarayı daha da derinleştiren ithamlarda bulunmuştu. Bir tek onu sevdiğime inanmıyordu hiçbir zaman. Benim için bir tek onun olduğuna bir türlü inandıramıyordum onu. Düşüncelerimin girdabında oradan oraya savrulurken annemin, kapıyı çalmadan, birdenbire odaya girmesi dikkatimi o tarafa vermeme neden olmuştu. 'Hıh' diye bir ses çıkardı beni yatakta uzanır bir şekilde bulduğunda, sözünü dinlediğim için memnun gözüküyordu. "Afferin kızım," dedi önce. Sonrasında gözlerini odada dolaştı ve bakışları bir yere takıldı. Masama. Kaşlarını çatıp kapının önünden ayrılarak masanın yanına gitit ve üzerindeki ıhlamur dolu bardağı aldı. "İlayda, ben bu ıhlamuru süs olsun diye mi yaptım?" Aklından geçen düşünceyi anladığımda yüzümü buruşturdum. "Anne ıhlamur sevmiyorum ya!" "Onu bunu anlamam ben, bu ıhlamur bitecek. Bir de bunun için beni odaya tekrar getirtme." Elime bardağı tutuşturduğunda bir şey söylememe müsade etmeden odadan çıktı. Ihlamurdan bir kaç yudum aldım ve komodinin üstüne bırakıp telefonumu aldım. Hâlâ bir mesaj yoktu. İlk mesajı ben atsam ne olacaktı sanki? Hem özür de dilemem gerekiyordu. İlyada.es: Artık barışabilir miyiz? İlyada.es: Sen bana küs olunca çözdüğüm hiçbir soru doğru çıkmıyor. Telefon elimde öylece beklerken bir kaç dakika içinde çevrim içi olmuş aynı hızla yazıyor ibaresi ekranda görünmüştü. Heyecanla beklerken yazıyor ibaresi bir kaç kez görünüp yok olmuştu. DenizYalcn: Küs değiliz. Yazdığı yazı içime bir ürperti serpiştirirken tam tersi olduğunu hissettim. İlyada.es: Ama bana kırgınsın. Tekrar uzun bir süre sadece yazıyor ibaresi ile bakıştığımda yazacağı şeyi beklemeden ben yazdım. İlyada.es: Özür dilerim Deniz. İlyada.es: Küsmekte de kırgın olmakta da sonuna kadar haklısın. İlyada.es: Yalan söylememeliydim. Hiçbir şey yazmadan mesajlarımı sadece görüldüde bıraktığında yüzüm düştü. Onu sandığımdan bile çok kırmış olmalıydım. İlyada.es: Nolur affet beni İlyada.es: Hem bak hastayım, ölmek üzereyim resmen. İlyada.es: Hasta insanları affetmemek büyük günahmış. İlyada.es: Cehenneme gitmek istemezsin herhalde. Tekrar görüldüde bıraktığında kırgınlıkla telefonu kapatacaktım ki ekranda beliren arama ile şaşkınlıkla ekrana bakındım. Beni arıyordu, hem de üçüncü defa! Bekletmeden aramayı yanıtlayıp seslendim. "Alo?" "Hasta mısın değil misin sesinden anlarım diye aradım." İma dolu sesi yüzümü düşürse de haklı olduğu için ses etmedim. "Özür dilerim Deniz, yalan söylememeliydim sana." "Eğer benimle buluşmak istemiyorsan bunu söylemen yeterli İlayda, yalan söylemene gerek yoktu." Söylediği sözler ile aslında beni ne kadar yanlış anladığını fark ettiğimde şaşırmış bir vaziyette ne diyeceğimi bilemedim. Bir kaç kez ağzımı açıp kapatarak bir şeyler söylemeye çalışsam bile zihnimde dönüp duran cümleler bir türlü düzenli bir hale gelip de ağzımdan çıkmıyordu. "Deniz... Ben..." "Ya da sırf benim zorumla ders çalışmana gerek yok. Çlışmak istemezsen tabii anlarım seni, sadece... Yardım etmek isiyordum sana sadece." "Hayır hayır" dedim aceleyle, beni daha fazla yanlış anlamasını istemiyordum. "Gerçekten düşündüğün gibi değil hiçbir şey. Ben özür dilerim yalan söylediğim için. Sadece onu o kadar uzun süre göremeyince özledim. Biliyorum bu yalan söylediğim için asla bir bahane olmaz ama sana söyleyemedim." Dudaklarımı yalayıp konuşmasına izin vermeden sözlerime devam ettim. "Sen ders çalışmam için bu kadar çabalarken sana ders çalışmak istemiyorum demek istemedim." Daha sonrasında kendimden bile beklemediğim o sözler çıktı ağzımdam. "Sen onu unutmam için bana yardım ederken hiçbir şey olmamış gibi onunla vakit geçireceğimi sana söyleyemedim. Özür dilerim." Uzun bir süre Denizden ses gelmedi öyle ki bir ara telefonun kapandığını bile düşündüm. Nefes alışveriş seslerinin kulağıma dolmasıydı beni bu düşünceden alıkoyan. "Hemen unutamazsın İlayda... Anlıyorum seni. Onunla buluşmak istediğin zaman sana engel olmam, olamam zaten. Birbirimize karşı hep dürüst olalım, olur mu?" Hipnoz olmuş bir şekilde kafamı sallayarak onayladım onu. "Hıhı" Karşı taraftan kıkırtıya benzer gülme sesi işittiğimde kendime gelmiştim. "Yani olur, tabii ki. Özür dilerim tekrardan. Çok özür dilerim." "Sorun değil. Şimdi telefonu kapatıp dinlen. Bir kaç gün ders çalışma ve sadece dinlenmene bak." Dejavu. Acaba üç gün boyunca hasta halimle ders çalışmaya çalıştığımı bilse ne derdi? "Peki." dedim. Kendimi garip hissetmiştim. "Görüşürüz o zaman, İlayda." "Görüşürüz Deniz." * İyi geceler, rüyanızda Denizi görün 😌 |
0% |